• Sonuç bulunamadı

2. GAZELLERİN İNCELENMESİ

2.19. Emrî (ö.1575)

Edirnelidir. Asıl ününü muammaları ve tarih düşürmeleri ile yapmıştır. Tahsil hayatını yarıda bırakmıştır. Hayatını İstanbul ve Edirne arasında tevliyet vazifesi yürüterek idame ettirmiştir. Hayatını “fakr u zaruret” hâlinde geçirmiştir. Kimsenin adına övücü söz-methiye yazmadığından, ikbal basamaklarını tırmanamamıştır (Tezkireciler bunu sebep gösterir).95 Ömrünün sonuna doğru esrar içmekten hayallere daldığı, şuurunu kaybettiği söylenir.

Dîvânındaki şiirlerin çoğu gazeldir. Muamma ve tarih düşürme alanında eski edebiyatımızın en önde gelen isimlerindendir. Doğrudan ilahî aşkı konu alan şiiri yoktur. Beşerî aşkı işlemeye önem vermiştir.

Gazelleri96

Emrî’nin çalışmamıza konu olan, Murad, Gerek ve İçün redifli üç gazeli vardır. İçün redifli gazelinin, şairin dünya görüşünü anlatmakta yeterli olan hiçbir beytini tespit edemediğimizden dolayı, burada sadece sayı olarak belirtmekle yetindik.

“Murâd” Redifli Gazeli

Murad redifli gazelde ilk dikkat çeken şey, ilk beytin çalışmamıza da konu olan Ramazan Behiştî’nin (ö.1570-71) Murad redifli matlasıyla aynı olmasıdır.97 Aynı zamanda bu beyit, XVI. yüzyılın bir başka şairi Seyfullah Nizamoğlu’nun bir müfrediyle de hemen hemen aynıdır.98 Nizamoğlu Dîvânı’nda ikinci mısraın sonundaki “nâ-murâd” kelimesinin “ber-murâd”99 olduğu görülmüştür. Ahdî ve

94 Emrî’nin hayatı ve sanatıyla ilgili bilgiler Yekta Saraç’ın hazırladığı Emrî Dîvânı’ndan ve aynı yazarın TDV İslam Ansiklopedisi’ndeki Emrî makalesinden alınmıştır. Bkz: Yekta Saraç, Emrî Dîvânı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürlüğü http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/10607,emridîvânipdf.pdf?0 (10.07.2018); Yekta Saraç, “Emrî, Emrullah”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 11, 1995, s. 164.

95 Süleyman Solmaz, Ahdî, Gülşen-i Şuara, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürlüğü Ankara, 2018, s.99

96 Emrî’nin çalışmamıza konu olan gazellerinin tamamı Yekta Saraç’ın hazırladığı Emrî Dîvânı’ndan alınmıştır.

97 Bkz: Yaşar Aydemir, Ramazan Behiştî Dîvânı, s.429

98 Bkz: İdris Söylemez, Seyfullah Nizamoğlu Dîvânı (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Malatya, 2013, s. 386

104

Beyânî tezkirelerinde Emrî’yi anlattıkları kısımlarda her ne kadar şairi bu beytiyle anmayı uygun bulmuşlarsa da100, kimin kimden etkilendiği hususunda bir şey söylememiz, iki şair de aynı dönemde hayatta olduğundan ve ölüm tarihleri birbirine çok yakın olduğundan, mümkün değildir.

1) “Gördüm ey dil minnet ister virmege dünyâ murâd Ana minnet itmeden kurtuldum oldum nâ-murâd”

Aynı kelimelerle kurulmuş olan bu iki örnek (Behiştî, Nizamoğlu) dışında, incelendiğinde görülecektir ki dîvân şairi nâ-murâd olmayı şiirlerinde sık sık kullanmıştır. Çalışmamızın dönemi olması dolayısıyla XVI. yüzyılda nâ-murâd kelimesini şiirlerinde kullanan (sadece redif olarak değil), nâ-murâd olmayı ya dileyen, ya da hâlihazırda nâ-murâd olmuş tespit edebildiğimiz şairler şunlardır: Bursalı Rahmî, Bâkî, Helâkî, Edirneli Nazmî, Zâti.

Emrî’nin Murad redifli beş beyitlik gazelinden, şairin dünya görüşünü en iyi anlatan iki beytini buraya alıp açıklayacağız. Diğer beyitler, konuyu tamamlamak için yazıldığı ve hayat felsefesi yansıtmada yetersiz oldukları için buraya alınmadı.

Yukarıdaki beytin günümüz Türkçesi şu şekildedir:

“Ey gönlüm, gördüm ki muradımı vermek için dünya minnet (eksiklenme) ister [Ben de ] Muradsız olup ona mahcubiyetten kurtuldum”

Görüldüğü üzere, beyitte herhangi bir kapalılık söz konusu değildir. Şair muradsız olup, dünyanın bu muradını vermesi karşılığında kendisine yalvarılmasını bekleyen yapısına bir tepki koymuştur. Herhangi bir isteği olmayan şairin dünyadaki kimseye boyun bükmeyeceği açıktır. Bu beyitte devrin ikbal için söz söyleyip kaside yazanlarına da bir başkaldırı var gibidir.

3) “Tîg-i tecrîd ile kat‘-ı mâsivâ kıldum yine Kalmadı dil-dârdan gayrı bana kat‘â murâd” Günümüz Türkçesi:

“El çekmenin kılıcıyla [kendimi] gayrıdan ayırdım

100 Süleyman Solmaz, A.g.e., s.99; Aysun S. Eyduran, Beyânî Tezkiretü’ş-Şuara, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürlüğü, Ankara 2008, s.23

105 Sevgiliden başka asla muradım kalmadı”

Muradsızlık iddia eden şairler bu iddiada bulundukları beytin hemen akabinde yahut başka bir gazelde muradsız olmadıklarını gösterirler. Zaten insan için gerek dünyevî gerek uhrevî bir şey beklemeden, amaçsız, muradsız yaşaması beklenemez. Şair bu beyitte yalnızca sevgiliyi arzuladığını, gayrısından kendisini bir kılıçla ayırır gibi ayırdığını belirtiyor.

“Gerek” Redifli Gazeli

Gerek redifiyle yazılmış beş beyitlik gazelin, maksadını en iyi açıklayan beyti olan ilk beytini buraya alıp açıklamayı uygun buluyoruz.

1) “Dilâ visâl umanun âhı pür-şerâre gerek İrişmege kişi ol devlete sitâre gerek”

Günümüz Türkçesi

“Ey gönül, sevgiliye kavuşmayı umanın âhı kıvılcım kaynağı [gibi olması] gerekir

Kişinin o maksada ulaşması için yıldız olması gerekir”

Yukarıdaki beytin ilk mısraında Emrî, Dîvân şiirinde sık tekrarlanan, sevgiliye kavuşmak için yanmak-tutuşmak, dert-elem çekmek gerekir fikrinin bir benzerini sunar. Sevgiliye kavuşmak isteyen, kıvılcım kaynağı olmalı, taze ateş gibi etrafına kıvılcım saçmalıdır.

Elbette hayatta her şey de insanın gayretiyle olamaz. Biraz talih, baht gereklidir. İkinci mısra ise bunu vurguluyor. Kişinin maksadına ulaşması için bahtının da açık olması gerekir.

Emrî Hakkında Sonuç:

Emrî, çalışmamıza konu olan rediflerle çok az gazel yazmıştır. Murad, Gerek ve İçün redifiyle üç gazeli bulunan Emrî’nin İçün redifli gazelinde açıkça herhangi bir dünya görüşüne rastlanmadığından bu gazelini incelemedik. Murad ve Gerek redifli gazellerinin de, içlerinden maksatlarını en iyi anlatan beyitlerini seçmek durumunda kaldık.

106

Sonuç olarak, Emrî’nin incelediğimiz iki gazelinde, dünyadan beklenti-talih/baht meselelerine değindiği görüldü. Murad redifli gazelinde muradsızlık durumunda olan şair, gerek redifli gazelinde “muradın gerçekleşmesi için, biraz da baht sahibi olmak gerekir” manasında söz söylemiştir. Emrî’nin, diğer şairler düşünüldüğünde, çalışmamız konusu olan redifleri gereği kadar işlevsel kullanmadığı gözlemlendi.