• Sonuç bulunamadı

2. GAZELLERİN İNCELENMESİ

2.18. Helâkî (ö.1574-75)

Karamanlıdır. Mehmet Çavuşoğlu, Helâkî Dîvânı’nın önsözünde şuara tezkirelerinde şairlerin üç kısımda incelenebileceğini belirtir. Birinci kısım, o yüzyılı onlarsız düşünemeyeceğimiz, devre yön veren, herkesi etkileyen şairler, ikinci kısım birinciler kadar olmasa da genellikle yaşayışlarıyla ve insanlar arasındaki farklılıklarıyla gündeme gelen, fena sayılmayacak şiirler yazan şairler, üçüncü kısımdaki şairler ise müteşairlerdir. Helâkî, bu ikinci kısım şairlerdendir Çavuşoğlu’na göre.

Helâkî, medrese tahsili gördükten sonra imamlığı meslek olarak seçmiştir. Hasan Çelebi tezkiresinde onun güzellere olan düşkünlüğünden bahseder. Ancak farklı görüşler, imamlık yapan birinin şiirlerinde doğrudan güzellerden bahsetmiş olamayacağı kanaatindedirler. Dîvân şiirinin yapısı gereği bu tür durumlara sık sık rastlanır. Hekâkî’nin de gerçek güzellerden değil, “ideal güzeller”den bahsettiğini iletir Çavuşoğlu.

Maddi sıkıntılardan oldukça fazla bahsetmiştir. Şiirlerinde ihsanlar istemiştir. Sehi Bey, tezkiresinde onun seçkin beyitlerinin benzerinin az olduğunu, herkese hitap eden şiirler yazdığını söyler.

87 Helâkî’nin hayatı ile ilgili bilgiler Mehmet Çavuşoğlu’nun hazırladığı “Helâkî Dîvânı”ndan alınmıştır. Bkz: Mehmed Çavuşoğlu, Helâkî Divânı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, 1982, İstanbul

99 Gazelleri88

Helâkî’nin çalışmamıza konu olan gazelleri 2 tanedir. Bunlardan biri Yegdür, biri ise Yeter redifiyle yazılmıştır.

Yegdür Redifli Gazeli

Yegdür redifiyle yazılmış aşağıdaki gazel, Helâkî’nin hem kendine, hem de doğrudan işaret etmese de okuruna tavsiyeleriyle doludur. Tasavvufî kavramlarla dolu gazelinin, Helâkî’yi anlamak adına önemli olduğu düşüncesiyle tamamını aşağıya alıp açıkladık.

1)“‘Âlem-i vasl u safâdan gam u fürkat yegdür Bîm-i hicrandan ümîd-i dem-i vuslat yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Kavuşmanın sefasından ise, ayrılık acısı evlâdır

Ayrılık korkusundan kavuşma zamanını ümid etmek evlâdır”

Helâkî’nin yukarıda verdiğimiz biyografisinde ve kaynaklarda her ne kadar doğrudan tasavvufî bir eğitim aldığı göze çarpmamış olsa da, devrinde yaşayan her şair gibi Helâkî de şiirlerinde Allah aşkına önemli yer verdiğinden, ortalama bir mutasavvıf şair kadar tasavvufî kavramları şiirinde kullanmıştır.

Yukarıdaki beyitten anlaşılacağı üzere, şair bir bekleyiş-kavuşma-gurbet senaryosuna hizmet eder şekilde, kendisinin de bir âşık olduğunu göz önünde bulundurarak, kavuşmayı beklemenin, kavuşup ayrılmaktan daha iyi olduğunu söyler. Çalışmamız boyunca da görüleceği üzere, şairler genellikle ızdırap çeken, bekleyen olmayı, kısa süreli sefaya kavuşmuş, zevki tatmış olmaya tercih ederler.

2) “Gayra nûr u fer olur çünki fürûğ-ı hüsni Hem-dem olmadan o meh-ruya feragat yegdür”

Günümüz Türkçesi:

“[İnsanı] Başka şeylere sürükler [onun] ışığı, güzelliği

88 Helâkî’nin çalışmamıza konu olan gazellerinin tamamı Mehmed Çavuşoğlu’nun hazırladığı Hekâkî Dîvânı’ndan alınmıştır.

100

Onunla birlikte olmadan o ay yüzlüden el çekmek evlâdır”

İlk beyitte gördüğümüz anlam burada da vardır. Burada da sevgiliyle ayrılan zaman, onunla geçirilen mesai, kişiyi başka şeylere yönlendireceğinden, asıl yolundan alıkoyacağından, şair o ay yüzlüyle hem-dem olmadan ondan el çekmek, vazgeçmek ister. Beyitte kullanılan “Gayr” kelimesinin tasavvufî geçmişi göz ardı edilmemelidir. Gayr, mâsivâ manasına gelir. Mâsivâ ise, Allah’tan başka her şeyin adıdır.89 Beyti anlamak için esasında bu kelimenin sözlük manasına bakmak dahi yeterlidir. Zira Helâkî de sanki bu manayı beyit hâline getirmiştir. Allah’tan başka neyle uğraşılırsa uğraşılsın, kul Allah’tan uzaklaşmış olur. Şair bu tehlikeyi görür, onun ışıltılı güzelliğine aldanmaz, “Gayr”dan el çekip, yoluna devam etmek ister.

3) “Terk-i tecrîd oluban kat‘-ı ‘alâyık kıluban Baş çeküp hırkaya bir gûşede ‘uzlet yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Tecridi terk edip meşgul eden şeylerden uzaklaşıp Bir hırkaya baş çekip bir köşede yaşamak evlâdır”

Uzlet, halktan ayrılmak, onların içinde yaşıyor gibi görünülse bile onlardan ayrı yaşamak manasına gelir.90 Yukarıdaki beyitte Allah’tan gayrısından el çeken şair, bu beyitte üstteki fikri devam ettirmektedir. Bir hırkayı başını çekip bir köşede oturmak, dünyaya ve içindekilere dâhil olup Allah’ı unutmaktan evlâdır.

4) “Su gibi yüz yire sür çekme gel âteş gibi baş Bâd-ı rif'atden ise hâk-i mezellet yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Su gibi yüzünü yere sür, ateş gibi başını çekme

Böbürlenmenin rüzgârındansa alçaklığın toprağı evlâdır”

Ateş gibi baş çekmek deyimiyle burada ateşin yanarken yukarıya doğru sürekli yükselmesi, ateşi yerden yükseğe çıkarması manasında bir benzetme yapılmıştır.91

89 Cebecioğlu, A.g.e., s.173 90 Cebecioğlu, A.g.e, s. 278.

101

Ateş yerine göre güzelliği, güzellikteki ışığı temsil etse de, burada öfkeyi, böbürlenmeyi, hor bakmayı temsil etmiştir. Tasavvufun ana öğretilerinden biri burada göze çarpar. Alçakgönüllü olup, yükseklerden bakmamak beyitteki ana fikirdir. Su yerlerde gezinir. Helâkî herkese ve özellikle kendisine, alçak-hor görülen olmayı yüksek-hor gören olmaya tercih etmeyi tavsiye eder. Böbürlenmeyi rüzgâr gibi “gelip geçici” bir şey ile anlatması, alçaklığı ise toprak gibi daima var olan, sürüklense, uçsa bile yine yerde duran bir şeyle anlatması, ayrıca manidardır. Böbürlenenlerin bu yüksek tavırları gelip geçicidir ancak tevazu her daim bâki kalır.

5) “Bezm-i kesret nene yarar be Helâkî yüri var ‘Âlem-i vahdeti elden koma vahdet yegdür” Günümüz Türkçesi:

“Çokluk meclisi neye yarar be Helâkî, hadi işine git Birliği elden bırakma, birlik evlâdır”

Gazel boyunca Gayr, alâyık, uzlet gibi tasavvuf terimlerini kullanan Helâkî, bu son beyitte ise kesret-vahdet kavramlarını kullanır. Kesret, Allah’ın izni ile hayat bulmuş, oluşmuş şeylerin hepsidir, çokluktur. Vahdet ise birdir. Vahdet, her daim Allah’ı temsil eder. Allah’ın varlıklardaki birliğidir vahdet.92

Hatırlarsak, ilk beyitten son beyte kadar Helâkî hep “el çekmeyi”, “ayrı durmayı” tavsiye etti. Son beyitte çokluktan insanın kendini alıkoymasını, Vahdet’e bağlı kalmasını tavsiye ediyor.

Bu bağlamda çalışmamıza konu olan Yegdür redifli gazelinin, Helâkî’nin insanlardan, dünyadan soyutlanmak gerektiği fikrini aktarmada rol oynadığını söyleyebiliriz. Bu, şairin dünya görüşüdür. Bu gazel, Allah’a sığınmanın, diğer bütün şeylerin önünde olduğunu vurgulamıştır.

Yeter Redifli Gazeli

Yeter redifli gazelinin Helâkî’nin “güzel övgüsü”yle dolu olduğu düşünülen gazellerinden olduğunu söylemek mümkündür. Gazelin genelinde âşığa neyin yetip neyin yetmeyeceğini anlatan, âşık olanın içinde bulunduğu durumu açıklayan gazelin

92 Kubbealtı Lügati, “Vahdet” maddesi, http://lugatim.com/s/vahdet (06.07.2018) ; Cebecioğlu, A.g.e. s. 281.

102

yalnızca bir beytini, en önemlisi ve maksadını en iyi açıklayanı olması dolayısıyla aşağıya almayı ve açıklamayı uygun bulduk.

1) “Hattun gamıyle ‘âşıka zülfün belâ yeter Hadden aşurma cevrüni ey pür-belâ yeter” Günümüz Türkçesi:

“Yüzündeki ayva tüylerinin derdiyle âşığa zülfün bela [olarak] yeter Haddini aşırma zulmünü ey bela dolu [güzel] yeter”

Hatt, yüzdeki ayva tüyleridir.93 Bu tüyler, kesretin delilidir. Gazeli ve bu beyti her iki manada da (ilahî-beşerî) yorumlamak mümkündür. Âşık, sevgilinin yüzündeki tüylere bakıp belaya düşer. Buradaki bela kelimesini de “evet” manasında alabiliriz. Bilindiği üzere, Allah Bezm-i Elest’te ruhları toplamış, “ben sizin rabbiniz değil miyim?” diye sormuştu. Ruhlar, hep bir ağızdan Belâ, yani “evet” demişlerdi. Beyitteki manasıyla baktığımız zaman, ayva tüyleri ve zülfün telleri âşığa Allah’ın varlığını hatırlatmaya yeterlidir. Ayva tüylerini ve zülfü gören âşık, elest bezminde verdiği ikrarı hatırlar.

Beyti beşerî manada yorumlayabilmemizin sebebi, ikinci mısraıdır. Burada ilk mısradan bağımsız, açıkça bir güzele seslenilmektedir. Bu güzele, âşığa ızdırap olan zülfünün zulmünü kararında bırakması söylenir.

Yeter redifi ilk mısrada âşık olmak için neyin yeteceği konusunda aydınlatsa da, ikinci mısrada güzele “yeter-yapma artık” manasında kullanıldığı gözlemlenir.

Helâkî Hakkında Sonuç:

Çalışmamıza konu olan iki gazel ve iki redif gösterdi ki, Helâkî, Yegdür redifiyle Allah’a âşık birinin nasıl yaşaması gerektiğini anlatırken, Yeter redifi, şairin dünya görüşünü sunmakta gazelin tamamında tercih ettiği taşıyıcı bir kolon olmamıştır.

93 Veli Topşir, Helâkî Dîvânı’nın Tahlili (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ordu, 2015 s.158

103

Yine de Yegdür redifi düşünüldüğünde, bu redifin şairin biyografi-eser bağlamında biyografisine denk düşen bir düşünceyi şiirine yansıtmakta kullandığı önemli bir aparat olduğunu söyleyebiliriz.