• Sonuç bulunamadı

ANAP’ın ekonomi politikası ve ilk önemli uygulamaları 24 Ocak Kararları ve bunların geliştirilmesine yöneliktir.24 Ocak Kararları’nın ana hattı devletin küçültülerek sosyal güvenlik harcamalarının azaltılması, devlet işletmelerinin özelleştirilmesi ve özel sektörün kârını maksimize edecek düzenlemelerden oluşuyordu286.

ANAP döneminin ekonomik politikalarını, askeri rejim döneminde izlenen ekonomik politikalardan ayırmak mümkün değildir. İş gücü piyasası aleyhine hükümler devam ediyordu, tarım destekleri sınırlı tutuluyordu, sendikal haklar ve sendikalar etkisizleştirilerek reel ücretler geriletilmişti. Aynı dönemde belediyelere büyük yatırımlar yapılarak istihdamın artması sağlanmıştır. İstihdam artışı iç talepte genişleme meydana getirerek ithalatın serbestleştirilmesi suretiyle de ülkede tüketim malları bolluğu meydana gelmiştir. Askeri rejim sırasında kısılan kamu harcamaları bu dönemde artmış, hükümet alt yapı harcamalarına geniş yer vermiş, belediye yatırımları artmıştır287.

Bu dönemde yatırım programları ile kamu harcamaları büyürken kamu gelirlerinde aynı oranda bir büyüklük yaratılamadığı için kamu açıkları kaçınılmaz

284 Körfez Savaşının Türkiye’ye Etkileri 2.07.2010

(http://orsam.org.tr/orsam/gencorsam/10668?dil=tr) (Erişim Tarihi: 15.06.2017)

285 Ertosun, a.g.e., s.307-308

286 Oya Ayman Büber, Mine Söğüt, “Siyaset Merdivenleri ve Özal”, Bütün Yönleriyle Özal

ve Dönemi, İstanbul, Tempo Kitapları, 1993, s. 75.

73

hale gelmiştir. Kamu açıklarının finansmanı için iç borçlanmaya gidilmiş devlet tahvili, hazine bonosu faiz oranları yükselmiştir, bu da faiz yükünü artırmıştır. Kamunun daha fazla borçlanmaya ihtiyaç duyması yatırımların daralmasına neden olmuştur. Vergi sisteminde yapılan köklü değişiklikler toplam vergi yükünde düşme sağlasa da artan kamu açıkları kapanamamış ve gelir vergisi adaletsiz bir yapı arzetmeye başlamıştır288.

Servet beyannamesi 1984 yılında kaldırılarak gelir vergisi çok önemli bir denetleme mekanizmasından yoksun kalmıştır. 1985 yılında Katma Değer Vergisi (KDV)'nin kabulü ile birlikte Türkiye’de vergi sisteminin tüketicilerin katkılarına dayalı hale geldiğinisöylemek mümkündür. Bu uygulamalar vergi gelirlerinin milli gelir içindeki oranlarını düşürmüştür289.

Turgut Özal’ın Başbakanlığı’na kadar olan dönemde yolsuzluk veya yolsuzluk iddiaları hiç bu boyutlara ulaşmamıştır. “Hayali ihracattan, banka dolandırmaya, gümrük yolsuzluklarından, imar aflarına, teşvikler, fonlarla sürekli oynamalar, günlük haberler arasında neredeyse haber özelliğini yitirerek, sıradanlaşmaya başlamıştı.”290

1980 yılından önceki 7 yıl, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik olarak en çok zorlandığı yıllar olarak görülebilir. 1973’ten 1980’e kadar onlarca hükümet iş

Tablo 2.1: T.C Hükümetleri Dönemlerinde Ortalama Ekonomik Büyüme

Oranları, 1923-2014291

288 Boratav, a.g.e.,s.164. 289 Boratav, a.g.e.,s.174.

290 Öztin Akgüç, “Zor Günler” Milliyet Gazetesi, 11 Haziran 1988

291 Ekonomi Trend,1980’li Yıllarda Türkiye Ekonomisi, http://www.ekonomitrend.com/1980li-

74

başına gelmiştir. 1974’teki Kıbrıs Harekâtı ülke içinde savaş teyakkuzu yaratmış ve 1977’deki tüm dünyayı etkisi altına alan petrol krizi ile Türkiye sarsılmış ve en önemlisi Türkiye’de terör kendisini göstermiş ve Türkiye siyasal bir karmaşa içine girmiştir. Ekonomik bakımdan mevcut bunalımdan kurtulmanın yolunu mevcut stratejilerle çözmenin imkânsızlığı anlaşınca, 24 Ocak 1980 kararları alınmıştır292.

Bu yıllarda, karaborsacılık oluşmuş, tüp ve yağ kuyrukları oluşmuştur. Bu dönemde Demirel, ülkede var olan dış ticaret açığını ve döviz darboğazını belirtmek amacıyla “70 cent’te muhtaç olduk” demiştir293.

Türkiye Ekonomisi, 1980’li yıllara, 24 Ocak 1980 kararlarıyla girmiştir. Bu kararlara göre, TL’nin değeri düşürülmüş, devletin ekonomideki rolünü düşürmek için önlemler alınmış, ekonominin bazı alanları haricinde destekler kaldırılmış, ithalat ve ihracat serbestleştirilmiş ve yabancı sermaye girişi desteklenmiştir. Sonuç olarak, ithalat serbest bırakılmış ve Türkiye’nin cari açığı yükselmeye devam etmiştir294.

1980’li yıllarda Türkiye’de IMF destekli istikrar politikaları uygulamaya konulmuştur. Bu dönemde ihracat odaklı stratejiler uygulamaya konulmuş ve ihracata odaklı üretim için destekler yükselmiştir. Bu süreçte, Türkiye’nin ithalatında ve dış borç birikiminde yüksek artışlar olmuştur. Türkiye’nin ihracat merkezli üretim sağlayabilmesi için ihtiyaç duyulan yatırım ürününün, enerjinin ve ara ürünlerin büyük bir kısmı ithal edilmiştir. Aynı zamanda bu ithalatların sağlanması için dış borca başvurulmuştur. 1980 öncesi kamu finansmanı yurt içi borçlanma ile halledilir iken, 1980 sonrası kamu finansmanı çoğunlukla yurt dışı borçlanma ile çözülür olmuştur295.

Türkiye 1923’ten 2015 yılına kadar olan 92 yılda %4,8 oranında büyümüştür. Bu verilerden 2. Dünya savaşı periyodu çıkarılırsa, - çoğu çalışma bu yılların özel durumundan dolayı bu yılları ayrı tutar- Türkiye yılda ortalama %5,6 büyümektedir. Dolayısıyla, Business HT’deki analize göre, yıllık potansiyel büyümemiz %6-7 olmalıdır. Tablo 1’de gözüktüğü üzere, Özal ve ANAP’lı yıllarda Türkiye’nin %5

292 Özcan Dağdemir ve A. MesudKüçükkalay, Türkiye’de 1960-1980 Müdahale Dönemi

Ekonomileri: İktisat politikaları ve Makro Ekonomik Göstergeler Açısından bir Karşılaştırma. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 3, Kasım 1999. s.127

293 Milliyet Gazetesi, Demirel’in Unutulmayan Sözleri, http://www.milliyet.com.tr/demirel-in-

unutulmayan-sozleri-gundem-2075042 /(Erişim: 15..05. 2017)

294 Ekonomi Trend, a.g.e.15 295 Ekonomi Trend, a.g.e.15

75

büyüdüğü gözükmektedir296. Dolayısıyla bu dönemde Türkye’nin hem potansiyelinin

altında hemde ortalamanın hemen altında bir büyüme gerçekleştirdiğisöylenebilir. Türkiye ekonomisi özellikle 1985’ten sonra artan mali açıklar ve iç borçlanma ile yüzleşmek zorunda kalmıştır. Bunun sebebi, o yıllarda parasal genişleme olmadan kamu mali açıklarını borçlanma ile halletmek enflasyonu arttırmayacağı düşüncesidir297.

Aşağıdaki Tablo 2’deki verilere bakılacak olursa, 1981-1990 yılları arası, GSMH 2,1 kat artarken, ithalat 2,5 kat, ihracat ise 2,75 kat artmıştır. Dış borç ise, 3 kat artmıştır. Bunlar, ciddi artışlardır298.

Tablo 2.2: 1981-90 Döneminde Türkiye’nin Temel Ekonomik Göstergeleri299

Türkiye’nin Dış ticaret açığı 1960-1980 yılları arasında 5 milyar dolar iken, 1990’ın sonunda 10 milyar dolar olmuştur. Bu yüksek dış ticaret açığı sonraki dönemler de daha da artarak devam etmiştir300.

1981 yılında, 1 dolar 110,24 dolar iken, 1990 yılında 2.606 TL olmuştur. 1981’de enflasyon %36 iken, 1990’da 54,8 olmuştur. Bu dönemde enflasyon ortalama %44 gerçekleşmiştir. Baskın Oran’a göre, 24 Ocak kararlarıyla doların 35 TL’den 70 TL’ye çıkartılmasına ve büyük zamlar yapılmasına rağmen, TL’nin

296 Çağdaş Şirin, 92 Yıllık Büyüme Serüvenimiz, Business HT, 2015,

http://www.businessht.com.tr/yazarlar/cagdas-sirin/1068162-92-yillik-buyume-seruvenimiz (ErişimTarihi: 15.05. 2017)

297 Ekonomi Trend, a.g.e.

298Baskın Oran, Türk Dış Politikası, C.II, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005, 8. Baskı, s. 15 299 Oran, a.g.e., s.15

76

değerinin hızla düşmesi ve enflasyonun çıkması ekonomik programın başarısız olduğunun bir göstergesidir301.

1980 -1990 yılları arasında, doğrudan yabancı sermaye girişlerinde, özellikle 1984’ten sonra ciddi bir artış söz konusu olmuştur. Bu artışın sebebleri, öncelikle yabancı sermaye girişlerini düzenleyen mevzuatta yapılan iyileştirmelerdir. İkinci faktör ise, Türkiye’de yatırım yapmak isteyenlere, yatırım tutarının yarısını nakit yurt dışından getirmeleri halinde yarısını da yurt içinden “garantisiz ticari borçlardan karşılıyabilme imkânı tanınmıştır302.

301 Oran, a.g.e., s.15 302 Oran, a.g.e., s.15

77

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TURGUT ÖZAL DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASININ TÜRK CUMHURİYETLERİNE YANSIMALARI