• Sonuç bulunamadı

Türk Cumhuriyetleri ile Kurulan İlk Siyasi İlişkiler

Türkiye’nin Sovyetler Birliği dağılmadan önce Orta Asya ile ilgili uzun vadeli siyasi ve ekonomik bir yönelimi, stratejik bir görüşü olduğunu söyleyemeyiz. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazanmaya başladıktan sonra ekonomik yönden yetersizlik içinde bulunan bu ülkelerin Türkiye’den beklentileri artmıştır. Türkiye bu doğrultuda 1992 yılında ekonomik ve teknik yardımın yapılabilmesi için TİKA’yı oluşturmuştur. TİKA’nın çalışmaları önemlidir. 1993 yılında kurulan TÜRKSOY kültürel alışverişi hızlandırmak amacıyla kurulmuştur. Bu köprülerle Türkiye Orta Asya’ ya, Orta Asya Türkiye’ye bağlanmaktadır. Projelerle ülkelerin karşılıklı potansiyelleri genişletilecektir327.

19 Ağustos'ta SSCB'de vuku bulan darbe girişimi SSCB’nin parçalanmasını hızlandırmıştır. Gorbaçov'a karşı olan bu darbenin başarısız olması ile beraber, Türk Cumhuriyetlerinin liderleri, sonun geldiğine düşünmeye başlamışlardır. Türkiye, bu dönemde gelişmeleri soğukkanlılıkla izlemeye devam etmiştir. Türkiye, bu duruşunu Azerbaycan'ın 30 Ağustos 1991'de bağımsızlığını ilan etmesinden sonra da devam ettirmiştir. Bu dönemde, Türkiye dışişleri, Ankara- Moskova ilişkilerinin, Türkiye- Türk cumhuriyetleri münasebetlerinden daha önemli olduğunu belirtmiştir. Dışişlerinin açıklamalarına göre, Türkiye bağımsızlıklarını ilan eden Türk cumhuriyetlerini tanıma konusunda kimseyle rekabet etmeye istekli değildir. Ancak, Kazakistan ve Azerbaycan ve gibi Müslüman-Türk cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını duyurduklarında, Türkiye aktifleşecek ve bu cumhuriyetlerin egemenliklerini kabul edecektir. Bunun sebepleri Sovyetlere yaygın bir şekilde anlatılmaya çalışılmıştır328.

Türk Cumhuriyetleri ile kurulan ilişkiler, bu ülkelerin geniş bir pazar olmaları yanı sıra zengin petrol ve doğal gaz gibi enerji rezervleri, kömür, krom, demir ve kıymetleri madenleri, bozulmamış tarım alanları nedeniyle Türkiye’ye Batı ülkeleri

326 Kara, a.g.e., s.165

327 Bağımsızlıklarının 20. Yılında Türk Cumhuriyetleri Azerbaycan • Kazakistan • Kırgızistan •

Özbekistan • Türkmenistan 05-06 Ekim 2011 - Ankara Konuşmalar, Ankara, 2012.

328 Meryem Kırımlı ve Dilek Temiz, Soğuk Savaş Sonrası Türk Cumhuriyetlerine Yönelik

Türk Dış Politikası, İdris Bal (Ed.) 21. Yüzyılda Türk Dış Politikası, Nobel Yayınevi, Ankara, 2004, 448-449

83

nezdinde itibar ve pazarlık gücü kazandırmıştır. Bu ülkelerin sunduğu yatırım ve ticari imkanlar Türkiye için olduğu kadar Batı ülkeleri için de büyük önem arz etmekteydi. Bu durum Türkiye’nin bölgede yatırım ve ticaret yapmasında itici bir faktör olmuştur. Türkiye toplumu, Türk kökenli cumhuriyetlerle yakın ilişkiler kurmak ve yardım etme konusunda her zaman hem fikir olmuştur. Gerektiğinde gıda ve ilaç gönderilmiş, bu ülkelerden gelen öğrencilerin Türkiye’de eğitim görmeleri sağlanmış, bu ülkelerde küçük ve orta ölçekli işletmeler kurulmuştur329.

Dışişlerinin ilk tanıma konusunda aceleci davranmak gibi bir niyetleri olmadığını beyan etmelerine karşın, Türkiye, bu ülkeleri ilk defa tanıyan ülke olmak istemiştir. Olayları daha iyi anlamak adına Türkiye, Eylül 1991’de iki heyeti bu konuyla ilgili görevlendirdir. Birinci heyet Türk cumhuriyetlerini ziyaret ederken, ikinci heyet ise Gürcistan, Ermenistan, Moldova ve Ukrayna’ya gitmiştir. Türk Cumhuriyetlerini gezen heyete göre, Türkiye hemen bu ülkeleri tanımamalıydı. Bu heyet aynı zamanda, bu ülkeleri gezen ilk heyet olması konumuyla Türkiye’nin bölgede prestijini arttırmıştır. Hemen bu gezinin arkasından, Eylül 1991’de Kazakistan Cumhurbaşkanı Türkiye’ye gelmiştir. İadeyi ziyaret olarak gerçekleşen bu ziyarette, Amaç ve Hedefler Bildirgesi de imzalanmıştır330.

29 Ekim 1991 yılında Azerbeycan tüm dünyaya bağımsızlığının tanınması daveti yapmıştır. Bu davet Türkiye için önemli bir kilometre taşı olmuştur. Türkiye’nin iki seçeneği vardı; birinci seçeneği eski Sovyet politikasını yürütmekten dolayı bu ülkeler nezdinde özel bir yere sahip olmamaktır. İkinci seçenek ise, Türkiye bağımsızlık ilanı yapmış ve tanınma çağrısı yapmış bir Türk cumhuriyetini ilk tanıyan olarak etkinliğini ve prestijini arttıracaktı. 9 Kasım 1991’de Türkiye ikinci seçeneği seçti ve Azerbaycan’ın bağımsızlığını kabul eden ilk ülke oldu331.

9 Aralık 1991’de SSCB, Bağımsız Devletler Sözleşmesini fes etmiştir. Bunun üzerine Türkiye, 16 Aralık’ta Ermenistan hariç tüm Sovyetlerden ayrılan cumhuriyetleri tanıdığını ilan etmiştir. Aynı zamanda, Türkiye, tanıdığı ülkelerde konsolosluk açmayı ve sonrasında bunları Büyükelçilik olarak değerledirmeyi

329 Hasan Erdoğan, Selçuk Çolakoğlu, BAĞIMSIZLIĞININ İLK YILLARINDA TÜRKİYE VE

TÜRK CUMHURİYETLERİ İLİŞKİLERİ http://www.ayk.gov.tr/wp-

content/uploads/2015/01/ERDO%C4%9EAN-Hasan-%C3%87OLAKO%C4%9ELU- Sel%C3%A7uk-BA%C4%9EIMSIZLI%C4%9EININ-%C4%B0LK-YILLARINDA- T%C3%9CRK%C4%B0YE-VE-T%C3%9CRK-CUMHUR%C4%B0YETLER%C4%B0-

%C4%B0L%C4%B0%C5%9EK%C4%B0LER%C4%B0.pdf s.703 (Erişim Tarihi: 30.08.2017)

330 Kırımlı ve Temiz, a.g.e., s 448-449

331 Çengiz Çandar, “Değişmekte Olan Dünyada Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri ile

İlişkileri”, S. Şen (Ed.), Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1994, , 134.

84

duyurmuştur. 1991’i sonundan 1993 yılına kadar olan süreç kadar Türkiye bu bölgede aktif bir şekilde rol oynamış ve Moskova merkezli siyasetini bırakmıştır. Özellikle bu süreçte Türkiye çok yoğun ikili ilişkiler kurmuş ve bu ilişkilerde çoğunlukla duygusal odaklı br anlayış benimsemiştir. Türkiye’nin bu aktif politikası Rusya’nın etksini yok etmeye yönelik olmuştur332.

Bölge ülkeleriyle özellikle 1991-1993 yılları arasında ikili veya çok taraflı yüzlerce antlaşma imzalanmıştır. Bakıldığında, bu antlaşmaların sayılarının 1993’yılından sonra azaldığı görülecektir. Bu süreçte Türkiye ve Türk cumhuriyetleri arasında son derece fazla bir karşılıklı ziyaretleşmenin olduğu göze çarpmaktadır. Aralık 1991 ile 1993 yılına kadar Türk cumhuriyetleri liderleri 7 kez bir araya gelmiştir. İlk olarak Dışileri Bakanı Hikmet Çetin Şubat – Mart aylarında Türk cumhuriyetlerini gezmiş ve iki ay sonra Nisan-Mayıs aylarında Süleyman Demirel Orta Asya turu yapmıştır333.

Süleyman Demirel bu ülkelere, Türkiye’yi zorda bırakabilecek 1,1 milyar dolarlık kredi ve dış destek vaadinde bulunmuştur. Türk cumhuriyetlerine Ruble bölgesini terketmelerini tavsiye etmiş ve açık bir şekilde Rus çıkarlarını tehdit etmiştir. Aynı zamanda Demirel’in, Türk cumhuriyetlerinin askerinin Türkiye’de eğitim alması, petrol ve doğalgaz kaynaklarının boru hattı sayesinde Türkiye üzerinden pazarlara taşınması ve son olarak Latin alfabesine geçilmesine yönelik tavsiyeleri olmuştur. Türkiye bu politikasıyla, Türk cumhuriyetlerine model olmaya çalışırken ne kadar büyük sorumluluklar ve yüklerin altına, hesap yapmadan girdiğinin kanıtı olumuştur334

Aynı zamanda Türkiye, bu ülkeler ile ilişkilerini daha geliştirmek suretiyle, bu ülkelerin uluslararası sistemde var olabilmeleri adına destek de vermiştir. Bunu yapabilmek için İKÖ ve ECO gibi bölgesel organizasyonlara ve AGİK gibi uluslararası kuruluşlara üye olabilmeleri adına destek vermiştir. Hatta Türkiye bu ülkeleri bu kuruluşlarda bizzat temsil de etmiştir. Örnek olarak, Özbekistan Şubat 1992’de Dışişleri Bakanı ziyaretinde, Türkiye’nin uluslarası platformlarda Özbekistan’ı temsil etmesini önermiştir. Bunun üzerine bu konuyla ilgili bir protokol de imzalanmıştır335.

332 Çandar, a.g.e., s.135 333 Sönmezoğlu, a.g.e., s.733

334 Mustafa Aydın, Küresel Politikada Orta Asya, Nobel Akademik Yayıncılık, İstanbul,

2005, s 380

85

Türkiye ve Türk cumhuriyetleri arasındaki ilşkilerin duygusal boyutta ilerlediği bu zamanda, Türk cumhuriyetleri sıklıkla kendi bağımsızlıklarının netleşmesi adına ve uluslararsı ortamda tanınmaları adına Türkiye’ye çok güvendiklerini belirtmişlerdir. Bunun en büyük etkenlerinden biri, Türkiye’nin Batı ile entegre bağlarıdır ve bu bağlar Türk cumhuriyetleri için son derece önemli bir yere sahiptir336.

Türkiye, bu cumhuriyetlere model olma konusunda Batı’nın desteğini almıştır. Bu destek ile beraber model olma yolunda heyecanlanan Türkiye, o dönem için bu cumhuriyetlerin tek alternatifi olarak görülmüştür337.

İkili ilişkilerde duygusallığın ve yakınlığın hat saffada olduğu 1992 yılının Ekim ayında, 1. Türk Zirvesinde, bazı hedefler konuldu. Bu hedefler; Türk Ortak Pazar’ının kurulması, KKTC’nin tanınması, Türk Yatırım Bankasının kurulması, Dağlık Karabağ probleminde Azerbaycan’ın desteklenmesi ve Ermenistan’ın suçluluğunun ortaya konması olarak belirtilebilir. Fakat Azerbaycan hariç diğer Türk Cumhuriyetleri Türkiye’nin orataya koyduğu bu amaç ve projeleri kabul etmemişledir. Kabul etmemelerindeki sebeplerden başında Çin ve Rusya gibi ülkelerin tepkisini çekmemek gelmektedir. Bunun yanında, Türkiye’nin ekonomik potansiyelini 1 yıl içinde daha iyi kavramaları, ülkelerin özgüvenlerinin yerine gelmeleri ve son olarak sadece Türk kökenli birliklerde var olmak istememeleri olarak açıklanabilir338.

İlk Türk Zirvesinin sonuçlarına bakılırsa, Türk cumhuriyetlerine yönelik daha gerçekçi ve planlı politikalar olması gerektiği anlaşılmaktadır. İkinci Zirve hazırlanırken, birinci zirveden dersler çıkarılmış olduğu anlaşılmaktadır. 2. Zirve, 1993 yılında Bakü ‘de planlanmasına rağmen, Rusya’nın tepkilerinden dolayı toplanamamıştır. Fakat Turgut Özal’ın vefatından sonra Ekim 1994’te Cumhurbaşkanı Demirel’in şahsi çabalarıyla İstanbul’da toplanmıştır. İlk Türk Cumhuriyetleriyle yapılan Zirve’deki hayal kırıklığı yüzünden, ikinci Zirveye daha dikkatli hazırlanılmış ve Zirve metni daha önceden tüm devlet liderlerine gönderilerek onayları alınmıştır. İkinci Zirve’de imzalanan bildiri, Azerbaycan- Ermenistan çatışmasında, Azerbaycan’ın topraklarının üzerindeki egemenliğe saygı duyulmasını ve Orta Asya petrollerinin boru hattlarıyla Batı’ya aktarılmasını

336Aydın.a.g.e., s.380 337Aydın.a.g.e., s.381 338Aydın.a.g.e., s.381

86

içermiştir. Görüldüğü üzere, ikinci bildiride daha net ve sınırlı ifadeler kullanılmıştır339.

Diplomatik ilişkilerin yanı sıra çeşitli alanlarda yapılan iş birliği anlaşmaları Türkiye’nin sadece kardeş cumhuriyetlerle değil, tüm bölge ülkeleriyle dostane ilişkiler kurma yolunda attığı adımlardır. Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri arasında siyasi, ekonomik ve ticari ilişkiler kurularak geliştirilmesi karşılıklı resmî ziyaretlerle artırılmaya çalışılmış nihayetinde taraflar arasında önemli ekonomik ve siyasi işbirliği anlaşmaları bu ziyaretlere paralel bir şekilde olumlu bir şekilde sonuçlanmıştır.340