• Sonuç bulunamadı

Plazma proteinleri 100 gram kanda 7 gram kadardır ve bunun yaklaşık %50’sini albümin oluşturmaktadır. Plazma proteinleri tarafından oluşturulan ozmotik basınç kan-doku sıvısı arasındaki sıvı alış verişini regüle eden önemli faktörlerden biridir. Albümin ve kan pıhtılaşmasında rol oynayan protrombin ve fibrinojen karaciğerde, globülinler ise fonksiyonel bir sistem olarak nitelenen makrofajların oluşturduğu retikuloendotelyal sistem tarafından sentezlenmektedir. Vücutta en fazla depo edilen protein albümindir ve önemli bir aminoasit taşıyıcısıdır. Albüminin en önemli fonksiyonunun bağlayıcılık ve taşıyıcılık olduğu bildirilmektedir(Başoğlu ve Sevinç 2004).

Çoğu karaciğerde sentezlenen plazma proteinlerinin bir kısmını oluşturan - globulinler ise plazma hücrelerinde üretilir. Bazı plazma proteinleri endotel hücreleri ve diğer hücrelerde sentezlenebilir. Geri kalanı karaciğer kaynaklıdır. Plazma proteinleri genellikle granüler endoplazmik retikulum üzerindeki ribozomlarda pre- protein olarak, sinyal peptid içerir halde sentezlenir. Albumin hariç tümü glikoprotein olanplazma proteinleri N- veya O-bağlı oligosakkaridleri veya her ikisinide içerir.

Hücre proteinleri 3 katagoriye ayrılmıştır;

1-hücre yaşamı ve aktivitesi için mutlaka gerekli olan sabit proteinler,

2-negatif enerji dengesinde enerji sağlamak için hücreden ayrılabilen proteinler,

3-plazma protein düzeyini sabit bir seviyede tutabilmek amacıyla hücreden kolayca ayrılarak kana geçen protein.

Kan kaybı ya da protein açlığında plazma protein oranını sabit tutmak amacıyla kana protein geçişi sürekli olarak gerçekleşmektedir. Bu transportun terside

95 organizmada rutin olarak işleyen bir mekanizmadır. Zira yapılan çalışmalarda karaciğer proteinlerinin %10’unun ve plazma proteinlerinin ise %5’inin parçalanarak yeniden sentezlendiği belirtilmektedir(Başoğlu ve Sevinç 2004).

Serumun çok geniş bir yelpazeye dağılan fonksiyon ve yapıları ile birçok farklı protein içermesine karşın albümin ve globülin diagnostik açıdan önemli olanlarıdır(Joliff 1992). Vücuttaki protein sentezi ve eksreskiyonunu üstlenen organların disfonksiyonları ilişkili oldukları protein konsantrasyonlarının ölçülmesi ile ortaya çıkarılabilmektedir(Joliff 1992). Kan proteinlerinin fraksiyonel oranları ve albümin/globulin oranları protein abnormalitesinin ilk belirtileri olarak değerlendirilmektedir(Dede ve ark 2014). Albümin-globulin oranının sığırlar için 0,84 ile 0,94 arasında oldukça sabit bir değerinin olduğu bildirilmektedir (Başoğlu ve Sevinç 2004). Yapısal olarak globülinle karşılaştırıldığında albüminin daha homojen bir yapısının olduğu belirtilmektedir. Globülin fraksiyonunun önemli bir kısmı lenfoid doku kaynaklı immunglobulinler tarafından oluşturulur. Proteinlerin oldukça heterojen bir grubu oluşturan globulinler- plazma proteinlerinin %38’ini oluşturur ve α,β ve γ fraksiyonlarından oluşur. α ve β globulinler yağları ve yağda çözünen vitaminleri taşırken γ globulin antikorları taşır(Nagy ve ark 2015).

Serum biyokimyasal profilinde albümin ve total protein ölçülmekte ve bu değerler arasındaki fark globülin olarak değerlendirilmektedir. Daha spesifik ve detaylı değerlendirme için globülin fraksiyonlarını ölçen elektroforez, radioimmunuassay gibi metodların varlığı bildirilmektedir. Serum proteinleri sahip oldukları negatif yükleri nedeni ile elektriksel alanda sergiledikleri harekete göre fraksiyonlara ayrılmaktadırlar(Nagy ve ark 2015).

Beşeri hekimlikte kullanılan rutin analizlarde serum proteinleri albumin, α1,α2, β ve γ globulin olmak üzere 5 fraksiyona ayrılmaktadırlar. Veteriner Hekimliği alaninda ise βve γ gama globulinlerin fraklı fraksiyonları nedeni ile bu sayı artmaktadır. Elektroforezde kullanılan medyuma göre bu fraksiyonlar arasında fark olsa da son yapılan çalışmalarda;

ineklerde albumin, α1,α2, β1, β2 ve γ globulin olmak üzere 6, koyunlarda albumin, α1,α2, βve γ1, γ2 globulin olmak üzere 6,

96 keçilerde albumin, α1,α2, βve γglobulin olmak üzere 5 fraksiyon olduğu bildirilmektedir(Nagy ve ark 2015).

Diagnostik önemi olan ve içerisinde α1 antitripsin, α1 glikoprotein veα1 lipoprotein olan akut faz proteinleri α1 globulin fraksiyonu içinde yer alırken, haptoglobulin α2 mikroglobulin, α2 makroglobulin, seruloplazmin ve α2 lipoprotein ise α2 globulin fraksiyonu içerisinde yer almaktadırlar(Bossuyt 2006).

Akut faz proteinleri (AFP) plazma proteinlerinin geniş, değişken ve konsantrasyonu hayvan türleri arasında farklılık gösteren bir grubudur(Eckersall ve Bell 2010). Akut faz yanıt sırasında karaciğer tarafından sentezlenen AFP’lerin bir kısmının sentezi artarken bir kısmının da düşmektedir. Kanda konsantrasyonları azalanlar negatif AFP’ler, konsantrasyonu artanlar ise pozitif AFP’ler olarak sınıflandırılmaktadırlar.

İnfeksiyon, travma, cerrahi operasyon, yanıklar, doku infarktüsleri, immunolojik bozukluklar ve AFP’lerin kan konsantrasyonları üretimi ve yıkımını etkileyen faktörlerdir. Akut faz protein konsantrasyonu yaş, cinsiyet ve genetik değişikliklerden etkilenmemekte ancak infeksiyon ve yangı durumlarında hızlı bir şekilde artmaktadır. AFP’lerin bazıları normal olarak yetişkinlerin serumunda çok az miktarda bulunan fötal proteinlerdir. AFP’lerin sentezi ve konsantrasyonları hayvan türlerine göre değişmekle birlikte genel olarak uyarımlardan sonraki 8 saat içinde artmaya başlamakta, 24-48 saat içinde maksimum kan konsantrasyonuna ulaşmaktadır. İyileşme ile birlikte normal seviyelerine 4-7 gün içinde dereceli olarak düşmektedir. Ancak kronikleşen olgularda stimülasyon devam ettikçe serum düzeyleri yüksek seviyede kalmaya devam etmekle birlikte AFP türüne göre de akut veya kronik olgularda serum konsantrasyonları farklılık gösterebilmektedir (Gökçe ve Bozukluhan 2009).

βGlobulin fraksiyonundaki başlıca proteinleri transferrin ve komplement proteinleri oluşturmaktadır. Immunglobulinlerden IgM sınıfı β sınıfına dahilken IgA ve IgE β-γ bölgeleri arasında yer almaktadırlar(Nagy ve ark 2015).

97

Çizelge 1.4. Akut faz proteinleri.

Pozitif akut faz proteinler Negatif akut faz proteinler

Haptoglobin (Hp) Albumin (Alb)

C Reaktif protein (CRP) Transferin Serum amiyloid A (SAA) Prealbumin

Fibrinojen (Fb) Retinol bağlanma proteini Seruloplazmin (Cp)

Alfa1 asit glikoprotein (α1-AGP) Proteaz inhibitörleri

Inter alpha trypsin inhibitor heavy chain 4

Birçok hücre yüzeyine bağlanabilen negatif bir AFP olan transferrin endositoz ile hücre içine alınır. Lizozim içindeki asit pH nedeniyle demir transferinden ayrılmakta ve apotransferrin reseptörüne bağlı olarak plazmaya geçerek demir taşınmasında yeniden görev almaktadır. Transferin demirin taşınmasında görev yapan en önemli plazma proteinidir. Başlıca karaciğerde üretilmekle birlikte az olarak da retikulo endotelyal sistem hücrelerinde de (RES) üretilmektedir. Yapılan çalışmalarda akut infeksiyonlu sığırlarda konsantrasyonunun azaldığı belirlenmiştir (Gökçe ve Bozukluhan 2009).

İmmun sistem innate ve adaptif defans olmak üzere 2 gruba ayrılır. İnnate immun sistem infeksiyonlara karsı, fagositozla karakterize nonspesifik bir immun yanıttır. innate immun sistem infeksiyona karsı ilk bariyerdir. Kompleman sistemi, vücudun savumasında innate ve adaptif immunitenin bir parçası olarak çok önemli bir role sahiptir. Kompleman sistemi, ilk olarak 1890’lı yıllarda tanımlanan, 3 aktivasyon yolu içeren ve santral kompleman komponenti C3’de birleşen, proteolitik aktivasyon basamaklarıdır. Kompleman sistemi; bir grup plazma proteini ve hücresel reseptörler içerir, sırayla aktive olur, konağı mikroorganizmalardan korur, immunkompleks klirensini kolaylastır ve diger inflamasyon sistemlerini de etkiler.

Total protein ölçümlerinde serum yerine plazma kullanılırsa, total protein konsantrasyonu ve globülin değerine fibrinojenin de dahil edilmesi gerekmektedir. Bu durumun total protein ve globülin değerlerinin yorumlanmasını

98 güçleştireceğinden kan proteinlerinin değerlendirilmesi için alınan örneklerin serum olması gerektiği bildirilmektedir(Başoğlu ve Sevinç 2004).