• Sonuç bulunamadı

Türk Toplum Yapısına Yönelik GörüĢleri

III. BÖLÜM

4.1. CAHĠT TANYOL’UN TÜRK TOPLUM YAPISINA ĠLĠġKĠN GÖRÜġLERĠ

4.1.4. Türk Toplum Yapısına Yönelik GörüĢleri

Çok yönlü bir sosyolog, siyasetçi ve bilim adamı olan Tanyol, Türk toplum yapısına yönelik görüĢlerini açıklarken, tarihten önemli sosyolojik malzemeler çıkarmaktadır. Tanzimat döneminden itibaren yüzünü batıya çeviren Osmanlı devletinin, Tanzimat dönemi sürecini anlatırken oldukça önemli örnekler sunmaktadır. “Günümüz sorunlarını anlayabilmek için, sorunun nedenini yaĢanan günde aramak yerine, geçmiĢte aramak gerekir” diyen Tanyol, bu noktada bugünkü Türk toplumsal sorunlarına çözüm ararken Tanzimat‟tan günümüze incelemeler yapmıĢtır.

Tanyol‟a göre(Tanyol, 2007: 9):

Milletlerin hayatında iki türlü önemli tehlike vardır. 1.Geçici olanlar 2.Kalıcı olanlar.

Geçici olanlar açlık, salgın hastalık, savaĢ ve doğal afetlerdir. Bunlar bir ya da iki kuĢak sonra anı malzemesi olarak toplumsal hafızada kalırlar. Bir kısmı da düzeltilmesine, tamir edilmesine imkân olmayan çöküntülerdir. Bunlar toplumu yozlaĢtırır ve devleti içten çürütür.

Tanyol Türk toplumsal yapısını anlatırken toplumu din, siyaset, ekonomi, ordu, eğitim, toplumsal sınıf ya da sınıfsız yapı gibi pek çok unsur bakımından incelemektedir.

Osmanlı Devleti‟nin kuruluĢundan yıkılıĢına kadar üç kuvvetin her dönemde etkili rol oynadığını görmekteyiz. Bunlar:

1.Ġlmiye sınıfı(Medrese-Üniversite),

2.Kalemiye sınıfı(Enderun-Yönetici Kadro), 3.Seyfiye sınıfı(Ordu).

Tanyol‟a göre imparatorluğun çökmesinde ve dağılmasında bu üç sınıfın yozlaĢmasının büyük payı vardır. Tanyol Çankaya Dramı adlı kitabında bu üç sınıfın devletle olan iliĢkilerini incelemektedir. Tanyol‟a göre ordu, medrese ve Enderun kurumları Tanzimat‟a kadar bozularak devam etmiĢtir. “Soyguncu, katil, hırsız, rüĢvetçi sadrazamlar, valiler birbirini izlemiĢtir. Fakat değiĢmeyen tek Ģey „Devlete itaat ve sadakat‟ti. Fatih, Yavuz, IV. Murat gibi padiĢahların yanında, Deli Ġbrahim gibi çılgın, IV. Mehmet gibi çocuk ve sorumsuzlar, Osmanlı tahtından gelip geçmiĢlerdir, ama irade ve otorite aynı kalmıĢtır”(Tanyol, 2007: 61).

Tanyol Osmanlı devleti döneminde ordunun da diğer medrese, Enderun gibi devletin otoritesine tam itaat ettiğini düĢünmektedir. Ordu değiĢen padiĢahlara karĢı farklı tavırlar takınabiliyor, kimini tahtan indirebiliyor, kimini öldürebiliyor, ama devlete el koymayı düĢünmüyordu.

Tanyol‟a göre Osmanlı Ġmparatorluğunda devletin dayandığı ilmiye, kalemiye ve seyfiyenin, Tanzimat‟a kadar devam ederken, hiç değiĢmeyen ortak yanı, devleti temsil eden Osmanlı hanedanına karĢı saygıdır. Yine ona göre Osmanlı

Devleti sınıfsal bir yapıyı temsil etmez. Hanedan-ı Ali Osman soylular hiyerarĢisine dayanan bir derebeyleri sınıfının temsilcisi değildir. Tam tersine gittiği yerde feodal yapıyı bozmuĢ, toprak kölesini devletle anlaĢmalı bir köylü haline getirmiĢtir. Osmanlı devleti sınıfsal bir yapı değil, hiyerarĢik bir kuruluĢtur(Tanyol, 2007: 83).

Tanyol‟a göre ordu Osmanlı devletinin hem kuruluĢunda hem de çöküĢünde büyük bir rol oynamıĢtır. Tanyol bir devlette ordunun önemine dikkat çekmektedir.

“Yakın ve uzak tarihimiz Ģu gerçeği açıkça bize göstermektedir ki, ordunun kurulması ve bozulması devletin bozulmasıyla sonuçlanmıĢtır” (Tanyol, 2007: 83).

Tanyol‟a göre birçok toplum ve devlet hastalığımızın kaynağı Tanzimat‟tadır.

Tanzimat daha önce sözünü ettiğimiz üçlü devlet kuruluĢunun çözüldüğü yeni bir kadro hareketidir. Tanzimat ekonomik alanda sömürgeleĢmenin hız kazandığı bir dönemdir. SömürgeleĢme hareketinin gerisinde, Osmanlı sanayisinin çökmesi ve batıda sanayi devriminin getirdiği koĢulların gerek devlet, gerekse özel giriĢimlerde baĢarıya ulaĢamamasının nedenleri yatmaktadır(Tanyol, 2007: 84).

Tanzimat hareketi tarihimizde baĢka nitelikte bir boĢluğun baĢlangıcı olmuĢ ve tarihimiz diyalektik yörüngesinden saptırılarak, olay güncel bir sorun olarak günümüze kadar gelmiĢtir. Tanzimat aynı zamanda öğretim ve eğitim alanında yabancılaĢmanın da bir belgesi ve batı emperyalizminin uygarlık ve ilericilik maskesi altında sunduğu bir afyon alıĢkanlığının baĢlama noktasıdır(Tanyol, 2007: 85).

Tanyol Tanzimat ile baĢlayan yabancılaĢmanın bir gelenek haline geldiğini söyler. Bu yabancılaĢmalar ve bozulmalar devam ederken devlet yıkılmaya yüz tutmuĢtur. Atatürk‟ün devraldığı 1000 yıllık birikim ile yeni bir devletin kuruluĢu, devresini kapamıĢ seyfiye, ilmiye ve kalemiye sınıfına dayanmayacaktır. Osmanlı devletinde ordu, devleti omuzlarında taĢıyan bir güçtür adeta. Cumhuriyetle beraber ordu devletin sadece bir görevlisi olmuĢtur.

Ordu devletten sorumlu değil, devletin sadece bir görevlisidir. Mustafa Kemal‟in kurduğu bu yeni devletin sorumlusu ve sürdürücüsü öğretmenlerdir. Medresenin yerine okul, camilerin yerini halk evleri birer eğitim ocağı olarak planlanmıĢtır. Din ne bireyin vicdanından öte, ne caminin kapısından dıĢarı çıkacaktır (Tanyol, 2007: 113).

“Atatürk askerin politikaya itilmesini istememiĢtir. Tanyol‟a göre çok partili döneme geçtiğimiz 1950 yılından sonra, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temeller tehlikeye girmiĢtir. Meclis çoğunluk diktatoryasının emrine girmiĢtir”(Tanyol, 2007: 114).

Tanyol‟un Atatürk döneminde yaĢanan devlet düzenindeki bozulmaya verdiği örnek tam ve yerinde olmuĢtur(Tanyol, 2007: 114):

Adnan Menderes „Ben istersem odunu da namzet koyar, milletvekili yaparım‟ demiĢtir. KuĢkusuz böyle bir tutum ve keyfi hareketi devlet geleneğinde ne Fatih, ne Yavuz gibi Osmanlı padiĢahlarında, ne de “devlet benim” diyen mutlak despotizmde görmek mümkündür.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ordu tarafından devlete darbe adeta bir gelenek haline gelmiĢtir.

Mustafa Kemal‟in ordusu ve Mustafa Kemal‟in Meclisi 1950‟den sonra devlet kurucu niteliğini yitirmeye baĢlamıĢtır. Ordu muhalefet safına itilmiĢtir. Demokrat Parti kısa sürede TeĢkilat-ı Esasiye Kanunun kaldırmıĢtır, fakat meclisin iĢleyiĢi Kanun-i Esasi içine itilmiĢtir. Çoğunluk partisi kendisini TBMM dokunulmazlığı içinde görmüĢtür(Tanyol, 2007: 118).

Tanyol‟a göre 27 Mayıs 1960 yılına Kanun-i Esasi anayasa adı altında yeniden hortlatılmıĢ olarak girilmiĢtir. Tanyol ordunun her on yılda bir yeni bir anayasa hazırlatmak için kıĢlasından çıkmasının gelenek haline geldiğini düĢünmektedir.

“Oysa Mustafa Kemal‟in ordusu ancak devlet tehlikeye düĢtüğü zaman agoraya çıkardı” (Tanyol, 2007: 119).

Sonuç itibariyle Tanyol devlet ve toplum düzenindeki bozulmayı tarihteki bazı siyasetçilerimizin keyfi idarelerine bağlamaktadır. Ayrıca Tanyol ordunun devlet karĢısındaki konumu olarak Osmanlı dönemini örnek göstermektedir. On yılda bir devlete darbe yapmayı gelenek haline getiren ordu nerede, devlete tam itaat eden ordu nerede? Tanyol bu noktada bozulmaların temelinde orduyu göstermektedir. Türk toplum yapısında hiçbir zaman batıdaki gibi bir burjuva sınıfı olmamıĢtır. Sadece

hiyerarĢik bir yapı söz konusudur. Dolayısıyla Osmanlı devletinin çökmesinde Ġlmiye, Seyfiye ve Kalemiye sınıflarındaki bozulmalar yer almaktadır. Devlet adeta yavaĢ yavaĢ çökerken, çözüm ise hep batılılaĢmakta aranmıĢtır. Tanyol sorunu kendi tarihimizi, kendi toplumsal yapımızı anlayarak çözebileceğimizi düĢünmektedir.