• Sonuç bulunamadı

Laiklik ve Ġrticaya Yönelik GörüĢleri

III. BÖLÜM

4.2. ġERĠAT-ĠRTĠCA KAVRAMLARI ÇERÇEVESĠNDE TÜRK TARĠHĠNDE

4.2.4. Laiklik ve Ġrticaya Yönelik GörüĢleri

Tanyol irticanın kaynaklarının neler olduğunu ve geçmiĢten günümüze yaĢanan irtica olaylarını, nedenlerini ve getirilebilecek çözüm yollarını araĢtırır.

Tanyol, daha öncede belirtmiĢ olduğumuz gibi irtica kavramını, dinin politika ve menfaat tuzaklarına alet edilmesi olarak kullanır. Ġrticanın nedenleri, Ġslamiyet‟in diğer dinlerden ayrı olarak, dünya ve ahiret iĢlerini birlikte düĢünmesinde aranması gerekmektedir. Bir takım politikalar ise Ġslamiyet‟in bu durumunu yanlıĢ değerlendirmektedirler.

“Tanyol bir takım din adamlarının ve politika madrabazlarının ibadete ait meseleleri muamelata(dünyalık iĢlere) ve muamelata karĢılık gelen meseleleri de ibadete ait gibi göstermelerini irticanın nedeni olarak açıklıyor”(Tanyol, 1958: 2).

Ġrtica olaylarının Cumhuriyet‟le ortaya çıktığı konusunda uzlaĢan bir grup vardır. Fakat Tanyol‟a göre bir grup düĢünürün yaptığı hata Ģudur: Cumhuriyet döneminde irtica yön ve içerik değiĢtirmiĢtir. Cumhuriyetten önce de bir takım olaylar yaĢanmıĢtır. Cumhuriyetten önceki irtica olayları(Tanyol, 1989: 158): 1.ġeriat-Tarikat çatıĢması,

2.Doğu-Batı çatıĢması(Tanzimat).

Tanyol 31 Mart olayını irtica-inkılâp ikilemini savunan iki ayrı grubun yarattığını savunur. Ġnkılâbın içeriğinde meĢrutiyet ve özgürlük olduğunu, irticanın içeriğinde ise istibdat ve din olduğunu savunur. Bu iki grup arasında yaĢanan çekiĢmenin gündeme oturduktan sonra bir daha kalkmadığını düĢünüyor. Tanyol‟a göre inkılâp-irtica çekiĢmesi, Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk devrimlerinin bir arması olmuĢtur.(Tanyol, 1989: 161).

Atatürk devrimleri laikliği irtica ve din sömürüsüne karĢı bir önlem olarak düĢünmüĢtür. Din ve devlet iĢlerinin ayrılması bu amacı taĢımaktadır. Din toplumsal, politik ve düĢünsel alanda kendi yataklarına çekilmeliydi. Dolayısıyla din sömürüsüne engel olacak güç, politik iktidardır. Tanyol‟a göre politik iktidar din sömürüsünü iktidar için bir güç haline getirirse, yapılacak iĢ güçleĢmektedir(Tanyol, 1989: 161).

Tanyol bu sözleri ile siyasi partilerin oy toplamak uğruna türban olayını kullandıklarını ve bu sorunun sürekli gündemde olmasının irtica olaylarını artırdığını söylemektedir. Türban olayı, gençlerin üniversitelere türbanla girmek istemeleri, devlet dairelerinde türbanın serbest bırakılması durumu seçimler yaklaĢtığı zaman mutlaka bir takım partiler tarafından gündeme getirilir. Bu sorunu çözme vaatleri verilir. Partiler bu sözleri tutarlar tutmazlar bu bizim için önemli değildir. Önemli olan bu durumun neden politikaya alet edildiğidir.

Tanyol 1950‟den sonra çok partili yaĢamın dini oy için bir sömürü aracı haline getirdiğini belirtiyor. Eğitim ve öğretimde birlik kanuna rağmen, din okulları açma seferberliği, siyasi partiler arasında bir yarıĢ haline gelmiĢtir. Ġmam Hatip

Okulları, Ġslam Enstitüleri, Ġlahiyat Fakülteleri öğretim ve eğitimin vazgeçilmez kurumları olarak her yıl artırılmıĢtır. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinin önemli bir kısmı din okullarına harcanırken, bir taraftan Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığının da bütçesi ĢiĢirilmiĢtir. Din okullarından mezun olanların maaĢa bağlanması bütçeye büyük bir yük getirmiĢtir. Oysa Türk geleneklerinde özellikle köylerde görev yapan imamların harcamalarını köy halkı karĢılardı(Tanyol, 1995d: 5).

Tanyol okullarda okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorunlu ders olmasını eleĢtirir. KiĢilerin din dersi alıp almayacakları bireylerin isteklerine bırakılmalıdır.

Devletin önemli görevlerinden birisi de vatandaĢlarının eğitimini sağlamaktır. Bireylerin eğitim hakkı mevcuttur. Halkın her konuda olduğu gibi din konusunda da yetiĢtirilmesi, devletin baĢta gelen görevleri arasındadır.

GörüĢlerini doğu-batı karĢılaĢtırması yaparak ortaya koyan Tanyol, din eğitimi konusunda da batıyı incelemiĢ olsaydı, belki fikri değiĢirdi. Tanyol din eğitiminin verilmesi gerektiğini düĢünmekle beraber, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorunlu olmasını eleĢtiriyor. Günümüzde ise din eğitimi dersi almak istemeyen öğrencinin velisi bir dilekçe yazarak okul idaresine durumu bildirirse, öğrenci dersten muaf olabilmektedir. Ayrıca Tanyol‟un belirttiği gibi Din Kültürü dersleri seçmeli ders olsa bile okullarda seçmeli ders adı altında verilen dersleri zaten öğrenciler seçmemekte, okul idaresi seçmektedir. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığının alt yapısını güçlendirmesi gerekir. Bunun için de çok uzun yılların geçmesi gerektiği kanaatindeyim.

GürtaĢ(1997) batıda din eğitiminin ya devletin resmi okullarında ya da ülkelere göre değiĢmek üzere mecburi veya ihtiyari olarak okutulmakta olduğunu ya da bu iĢin bütünüyle cemaat teĢkilatına bırakıldığını belirtmektedir.

Tanyol bizdeki sorunun nedenini Ģöyle açıklar: “Laikliğin dinle devlet arasına girmesi. YanlıĢ olan laikliğin bir yandan Osmanlı Türk devletini ve onun devlet geleneğini, diğer yandan dini düĢman safa itmiĢ olmasıdır. Laik devlet teokratik devletin karĢısına konmuĢ, Osmanlı devleti teokratik bir devlet olarak suçlanmıĢtır”(Tanyol, 1989: 180).

Osmanlı devletinin teokratik olmadığını Ģu savlarla kanıtlamaya çalıĢır(Tanyol, 1989: 180-181):

Hilafet Osmanlı padiĢahlarına eklenen sembolik bir sıfattır. Osmanlıda ne padiĢah din adamı, ne de uygulanan hukuk sistemi dinseldir. Devlet ġer‟i hukuk yanında örfi hukukla yönetiliyordu. Osmanlı da kalıplaĢmıĢ, donmuĢ bir ġer‟i hukuk hiçbir zaman uygulanmamıĢtır. Toplum ihtiyaçlarının gerektirdiği kurallara ve örfün gerektirdiği kurallara dinsel emirlere göre öncelik tanınmıĢtır. Allah adaleti emretmiĢtir, hukuk adaleti gerçekleĢtirmekle yükümlüdür. Bu amaçları benimseyen bir devlet teokratik değil laiktir. Bu sebeple Tanyol‟a göre laik devlet ilkesi Türk devlet tarihinde gereksiz bir kavramdı. Bu sadece, Türkiye Cumhuriyetinin meĢruluğuna ve devamına bir gerekçe olarak, hilafet ve saltanat kavramına bir antitez olarak ortaya atılmıĢtır.

Tanyol Türk devletlerinin hiçbir zaman Ģeriat ya da tarikatla yönetilmediğini belirtmektedir.