• Sonuç bulunamadı

CAHĠT TANYOL’UN SOSYOLOJĠYE BAġLAYIġI VE BAKIġI

Tanyol üniversite eğitimine Edebiyat Bölümü ile baĢlayıp, daha sonra felsefe bölümüne devam etmiĢtir ve oradan sonra da sosyolojiye ilgi duymaya baĢlamıĢtır. Onun çalıĢmıĢ olduğu “Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü 1989 yılında dünyanın en eski ikinci sosyoloji kürsüsüdür”(Sezer, 2006: 621).

Tanyol Türkiye‟nin tarihsel, toplumsal yapısını ve toplumsal hiyerarĢisini Batı ile karĢılaĢtırarak çözümleme yöntemini kullanır. Tarihe sosyolojinin yöntemi ile bakmak ister.

Tanyol tarih ile sosyolojinin birbirinden ayrı düĢünülemeyeceğine inanmaktadır. Bu düĢüncesi ile Braudel‟in “Tarih ile sosyoloji bir kumaĢın tersi ile yüzü gibidir.” sözünü hatırlatmaktadır.

Tanyol ilk sosyolojik çalıĢmasını, Adana Öğretmen Okulu'nda okurken Baraklara-Türkmen oymaklarına büyük bir ilgi duyduğundan, „Baraklarda Örf ve Adet AraĢtırmaları‟ isimli bir araĢtırma yapmıĢtır.

Tanyol sosyoloji ile diğer doğa bilimleri arasındaki farkı, fizik tabiat ile sosyal tabiat karakteri arasındaki farka iĢaret ederek açıklar. Ona göre “fizik tabiat, mekânda cereyan eder. Bir fizikçinin, incelediği bir hadise tekrar edebilir. Bir kimyacı, iki madde arasında meydana gelen olayı yeniden tecrübe etmek imkânına sahiptir”(Tanyol, 1960: 3).

“Sosyal olaylar ise bir sahada gerçekleĢseler de bu mekân bize fizik tabiatta olduğu gibi, sosyal hadiselerin tekrarını vermez. Sosyal tabiatta insan hürlüğü ve cemiyetin sosyal iradesi hesaba katılmadan, en ufak bir açıklama yapmak mümkün değildir”(Tanyol, 1960: 3).

“Sosyolog, hürriyeti bir ahlak hadisesi, ahlaki hadiseyi de sosyal hadisenin bir parçası olarak düĢünür”(Tanyol, 1960: 3).

Tanyol incelemelerinde sosyalizmi bir metot olarak kabul etmiĢtir. Fakat sosyalizmi bir kalıp gibi her topluma uygulayamayız. Hatta Behice Boran ve Tanyol bu konuda bir tartıĢmaya giriĢmiĢlerdir.

Tanyol‟un Boran‟a eleĢtirisi Ģöyledir: “Bir ayet gibi sosyalizmi her topluma uygulamaya çalıĢmaktadır. Sosyalizm bir yöntem olmaktan çıkıp da bir kalıp haline gelirse ki -uygulanacak her toplumda o kalıba uygun kuruluĢlar aranacak- bulunamazsa bir takım zorlamalarla sanki varmıĢ gibi gösterilecektir”(Tanyol, 1962b: 6).

Sosyoloji çalıĢmalarını diyalektik tarih anlayıĢı üzerine inĢa eden Tanyol, bu eğilimini “Türk Sosyologlarının Bazı Sorunları” isimli makalesinde Ģu Ģekilde yansıtmıĢtır(Doğan, 2007: 63):

Ġnsan ve toplum yapısına eğilmek için her toplumda bir takım çalkantıların olması gerekir. Bu da sosyal sınıflar arasındaki çeliĢkiden doğar. Türk toplumundaki çeliĢki sınıflar arasında değil, toplumla devlet arasında cereyan etmiĢtir. Buna göre her toplumun farklı bir oluĢ diyalektiği vardır. Toplumların bu farklılığı, sahip oldukları tarihsel mirasa(mitoloji, destan, edebiyat, sanat), üretim biçimine ve mülkiyet anlayıĢına sıkı sıkıya bağlıdır

Tanyol batıda ve bizde sosyolojinin ortaya çıkıĢını Ģöyle anlatmaktadır(Tanyol, 1973: 3):

Her milletin tarihinde kültürün ve düĢüncenin bir dalı ağırlık kazanır. Bir kısım milletlerde bu edebiyattır, felsefedir ya da tarihtir. Batı toplumlarında sosyal bilimlerin ve özellikle sosyolojinin temelinde felsefe vardır. Felsefinin batıda oynadığı rolü, bizde tarih oynamıĢtır. Bu nedenle batıda sosyoloji pratik felsefenin toplum sorunlarına eğilmesinden doğmuĢtur. Bizim düĢünce hayatımızda ise böyle bir oluĢ çizgisi mevcut değildir. Kaynağı felsefeye dayanan sosyal doktrinler olanı değil, olması gerekeni araĢtırır ve geleceğe alt Ģemalar çizer, ideolojiler kurar. Sosyalizmde bu ideolojilerden biridir. Tarih ise olması gereken ile uğraĢmaz, olanı araĢtırır. Tanyol‟a göre batı ile diğer bir farkımız, batıda hürriyet ve istibdat sosyal bir kavramken, bizde ise politik ve demagojiktir. Hürriyet alınır, verilir; anayasa rafa konur, kalkar; her iki Ģekilde de kavga ve dava konusu olur

Sosyoloji bir bilim dalı haline gelmeden önce toplumla ilgili araĢtırmalar, incelemeler yok değildi. Filozoflar gözlemleri ve toplumsal olguları çözümleme çabalarıyla toplumsal felsefe yapmıĢlardır. Diyebiliriz ki, sosyoloji bir bilim dalı

haline gelmeden önce toplumsal felsefe vardı. 18. yüzyıldan önce insan ve toplum konuları felsefe, din, metafizik ve ahlak içinde ele alınıp düĢünülüyordu. Toplumsal felsefede felsefenin, dinin, metafiziğin ve son olarak ahlakın değer yargılarını görüyoruz. Batıda sosyoloji baĢlangıçta felsefenin içindeydi. Bizde ise Tanyol‟un belirttiği tarih temelli sosyolojinin yanı sıra, Türk sosyologları batı sosyolojisi karĢısında onların görüĢlerini incelemiĢler, onların görüĢlerinden yeni bir senteze ulaĢmaya çalıĢmıĢlardır.

Tanyol‟a göre sosyoloji sosyal kurumlar ve sosyal iliĢkiler bilimidir. “Bağımsız bir disiplin olabilmesi için büyük bir çaba harcanmıĢtır. Toplum dediğimiz kavram neyi içerir, niteliği, bireyle olan bağlantısı nedir? Bütün bunlar açık seçik bir yanıttan yoksundur”(Tanyol, 1984: 5).

Tanyol toplumsal kurumları ise Ģöyle tanımlar(Tanyol, 1984: 5):

Kurum sosyal iliĢkilerin iĢ bölümü Ģeklinde düzenlenmesidir. Bu kurumları alt yapı ve üst yapı olarak iki gruba ayrılır. Bazı sosyologlarca toplumun üst yapı kurumları toplumların değer skalasında ön plana çıkmıĢtır. Tanyol bu grup sosyologlara Durkheim‟i örnek verir. Durkheim toplumda egemen olan değerin din olduğunu ve bütün diğer toplumsal iliĢkilerde onun önceliğinin bulunduğunu söyler. Ve bütün üretim iliĢkilerini onun alanına sokar

Tanyol‟a göre ise “tüm değerlere egemen olan değer ekonomik iliĢkilerdir. Ona göre Aristoteles „Ġnsan toplumsal bir hayvandır.‟ diyeceğine „Ġnsan üreten bir hayvandır‟ demiĢ olsaydı, hem toplumun kaynağına sosyolojik bir ıĢık tutacaktı, hem de ona uygun bir devlet felsefesini salık verecekti”(Tanyol, 1984: 7).

Ġlk defa Marx, ekonomik iliĢkileri materyalist felsefenin bir yorumu olarak düĢünce dünyasına sokmuĢtur. Marx‟ın sözünü ettiği materyalizm, idealist felsefenin karĢısında yer alan ve doğadaki evrensel determinizmin dıĢında hiçbir kuvvete inanmayan, bir felsefe akımı değildir. O, materyalizm denince bundan ekonomiye ve eĢyaya sinen insan emeğini anlıyor. Marksçılığa ya da Tarihi Materyalizme dayanan bir sosyoloji kendisini ekonomiye, üretim iliĢkilerine dayandırmak zorundadır. Üretim iliĢkileri insan emeğine ve onun çeĢitli mübadele biçimlerine dayanır. Üretim iliĢkileri toplumun ne olduğunu ve ne de olmadığını, insanların neden toplu olarak yaĢamak zorunda kaldığını açıklar(Tanyol, 1984: 7).

Sosyoloji çalıĢmalarını diyalektik tarih üzerine inĢa eden Tanyol‟a göre, toplumun varlık nedeni ekonomi faktörüne dayanır. Ekonomik faktör insanların bir

arada yaĢamasının nedenidir. Ona göre sağlıklı bir toplum iĢbölümüne göre hiyerarĢik olarak tabakalaĢmıĢ toplumdur.