• Sonuç bulunamadı

9. TÜRKİYE'DE SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

9.1. Toplum Faktörü

Bir ulus devletin sahip olduğu sivil-asker ilişkilerinin niteliğini tanımlamak için farklı farklı sınıflandırmalar kullanılabilir.431 Fakat birçok sınıflandırma iki temel alan üzerinden yapılmaktadır: askerî alan ve sivil alan. Hâlbuki sivil-asker ilişkileri sadece seçilmiş sivil elitler ile askerî elitler arasında gerçekleşen bir ilişki olmayıp, toplum da bu ilişkide önemli roller üstlenmektedir. Politik alan, askerî alan ve sosyal alanın karşılıklı etkileşimi ve bazı noktalarda da ayrışması ile modellenen sivil-asker ilişkileri

(*) Bu araştırmada seçilmişlerin yetersizliği kavramından yürütme ve parlamento tarafından politik, ekonomik veya toplumsal sorunlara demokratik yöntemlerle çözüm üretilememesi kastedilmektedir.

Kısacası bu kavram ile seçilmiş tek bir kişinin yetersizliği veya genel olarak seçilmişlerin yönetimde başarısız olduğu değil, kolektif olarak yürütmenin ve parlamentonun bir sorun için ortak paydada buluşamaması ifade edilmek istenmektedir. Seçilmişler tarafından yönetimde sağlanamayan istikrar, silahlı kuvvetlerin siyasal hayattaki görünürlüğünü arttırmakta ve sivil-asker ilişkilerinin demokratik yönetimini olumsuz yönde etkilemektedir.

431 Sarıgil, Zeki, "Civil-Military Relations Beyond Dichotomy: With Special Reference to Turkey", Turkish Studies, 2011/Cilt:12 (1), s. 265-266.

115 analizleri,432 düalist yaklaşımlara nazaran daha gerçekçi incelemeler, analizler ve modeller sunmaktadır.

Toplumun, askere karşı fikir ve tutumları silahlı kuvvetlerin demokratik kontrolünü doğrudan etkileyen hususlardan birisidir.433 Birçok çalışma, özellikle Avrupa Birliği'ne üyelik süreci ile başlayan reformlar sonrası sivil-asker ilişkilerinin demokratikleşmeye başladığını açıklarken, bu hususu ihmal etmektedir.434 Hâlbuki toplumun sivil-asker ilişkilerini etkilediği gerçeğini ihmal ederek, Türkiye'de sivil-asker ilişkilerini anlamak mümkün değildir.

Askerî alandaki aktörlerin politik alan ve sosyal alana etkisi üzerinden yapmış olduğu sınıflandırma ile Türkiye'de silahlı kuvvetlerin hem politik alanda, hem de sosyal alanda sahip olduğu rolün yüksek olması sebebiyle Türkiye'nin sivil-asker ilişkilerini popüler pretoryanizm şekilde tanımlayan Sarıgil'e göre; Türkiye'de silahlı kuvvetler politik hayata müdahale etmenin ötesinde, sosyal alanda da etkisini hissettiren bir kurumdur. Bu etki ile silahlı kuvvetler politik sisteme yapmış olduğu müdahaleleri meşrulaştırmaktadır.435 Politik sisteme yapılan müdahaleler, toplum tarafından ve bazı toplumsal aktörler tarafından da meşru görülebilmektedir. Toplumun, silahlı kuvvetlerin siyasal sürece yapmış olduğu müdahaleler karşısında takınmış olduğu bu kabullenmişlik, yasal olarak seçilmiş hükümetlere karşı ordunun tekrar tekrar müdahalelerde bulunmasında etkili olmaktadır.436

Türkiye'deki sivil-asker ilişkilerine toplumun bakış açısını anlamak için güzel veriler sunan bir çalışma,437 Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinde yapılan reformların sivil-asker ilişkilerini tam manasıyla demokratikleştiremediğini, toplumun tutum ve davranışlarının bu demokratikleşememeyi ispatlar nitelikte olduğunu gözler önüne sermektedir. Kopenhag Kriterleri'ne uyum sağlamak için sivil-asker ilişkileri alanında yasal ve kurumsal olarak yaşanan demokratik dönüşüm, toplumsal alanda kendini gösterememiştir. Aslında bu durumun böyle olmasının altındaki hususlardan bir tanesi,

432 Bakınız Şekil-1, s. 50.

433 Sarıgil, 2012, s. 3.

434 A.g.e., s. 4.

435 Sarıgil, 2011, s. 269-270.

436 Harris, 2011, s. 212.

437 Sarıgil, 2012.

116 politik ve sosyal değişimin makro seviyede analiz edilerek438, yasal ve kurumsal olarak yapılan değişimlerle toplumu oluşturan bireylerin tutum ve davranışların da değişmiş olduğunun varsayılmasıdır. Burada yapılan eksiklik, politik ve sosyal değişimlerin mikro seviyede ele alınmaması ve toplumu oluşturan bireylerin davranışlarının, sadece devletin koyacağı kurallarla düzenlenebileceğinin düşünülmesidir.439

Etnik kimlik, din, ideoloji, milliyetçilik, askerî hizmet, mezhep, parti tercihleri, ekonomik gelir, eğitim, yaş, cinsiyet gibi bağımsız değişkenlerin kullanıldığı bahsi geçen çalışma ile440, askere olan güvenin, gerektiğinde askerin siyasete müdahalesinin kabulü ve zorunlu askerlik hizmetinin kaldırılmasının desteklenip desteklenilmediğinin Türkiye ölçeğindeki dağlımı incelenmek istenmiştir. Elde edilen sonuçlar Türk toplumunun sivil-asker ilişkilerini nasıl algıladığı konusunda aydınlatıcı bilgiler içermektedir.

Elde edilen verilere göre toplumun %66,2'si tamamen, %18,2'si ise kısmen askere güvenmektedir. Askere güveni etkileyen en önemli etken milliyetçilik iken, güvensizliği etkileyen etken ise etnik kimlik farklılığıdır. Parti tercihlerinin de askere olan güveni etkilediği dikkat çeken bir diğer husustur. Dinî motiflere bağlılık arttıkça, askere olan güven azalmaktadır. En ilginç bulgu ise askerî hizmet yapmanın ve askerî hizmet esnasında askeriyeden alınan eğitimin, toplumun askere ve sivil-asker ilişkilerine bakış açısında bir değişime sebebiyet vermediğidir.441

Bu araştırmanın bir diğer dikkat çeken kısmı ise toplumun sadece %55,8'inin askerin gerektiğinde siyasete müdahalesini tamamen desteklemediğidir (%13,5 kısmen,

%28 tamamen destekliyor). Etnik kimliğin, milliyetçiliğin ve parti tercihlerinin siyasete müdahaleyi desteklemekte önemli etkenler olduğu görülürken; eğitim seviyesi ve ekonomik refahın artıkça, bu desteğin düştüğü görülmektedir. İlginç olan bir diğer bulgu ise kentsel kesimin, kırsal kesime nazaran askerî müdahaleyi destekliyor olmasıdır ve bu çok şaşırtıcı bir bulgudur.442

438 Migdal, Joel S., State in Society Studying How States and Societies Transform and Constitute One Another, Cambridge University Press, United Kingdom 2004, s. 173-174.

439 A.g.e., s. 190.

440 Sarıgil, 2012.

441 Sarıgil, 2012, s. 14-16.

442 A.g.e., s. 17-19.

117 Son olarak araştırma gösteriyor ki, katılımcıların %74'ü tamamen, %13'ü ise kısmen Türk toplumun ordu-millet olduğunu konusunda hem fikirdir. Yine katılımcıların %74'ü zorunlu askerliğin kaldırılmasına karşı çıkmaktadır. Bu hususun ilginç tarafı ise parti tercihlerinin bu bulgu ile alakalı olmadığıdır. Demokrasinin desteklenmesi arttıkça, zorunlu askerliğin kaldırılmasının desteklenmesi Türk toplumunda azalmaktadır.

Bu ampirik çalışma sayesinde sivil-asker ilişkilerini demokratikleştirmek için bu ilişkinin çerçevesini oluşturan yasal/kurumsal yapının dönüştürülmesinin yeterli olmadığı, bu ilişkiyi şekillendirmekte önemli bir aktör olan toplumun da dikkate alınması gerektiği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Görülüyor ki, demokratik bir sivil-asker ilişkileri modeli geliştirmek için toplumun ya bu yönde bilgilendirilmesi, ya da toplumun duyarlılıkları dikkate alınmalıdır. Yoksa sadece yasal/kurumsal çerçeve ile kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmış olmayız. Fakat yasal/kurumsal çerçeveyi oluştururken de, gelişmiş demokrasilerinin kabul ettiği normları dikkate almayı da ihmal etmemeliyiz. Tek unutulmaması gereken husus, her toplumun, her devletin kendine has özellikleri olduğudur. Tekçi yaklaşımlardan uzak durulmalıdır.