• Sonuç bulunamadı

Milli Güvenlik Devletinin İnşası: 12 Eylül 1980

7. TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİNE KISA BİR

7.6. Milli Güvenlik Devletinin İnşası: 12 Eylül 1980

12 Eylül 1980 müdahalesinin sebepleri ekonomik olarak yaşanan çöküş, terör ve siyasi felçtir.390 Yaşanan terör olayları ile birlikte kanun ve nizamın sağlanamaması hükümete olan güveni sarsmıştır ki, son dönemlerde terör ve neredeyse iç savaşa yaklaşan çatışma ortamında ortalama her gün sekiz kişi391 yaşamını yitirmeye başlamıştır. Buradaki önemli husus ise koalisyonlarla yönetilmeye çalışılan ülkede siyasi parti liderlerinin bu kaosu çözmek için çaba harcamamalarıdır. Devletinin nizam

387 Sunay, 2010, s. 22.

388 Hale, 2014, s. 228-229.

389 Harris, 2011, s. 207.

390 Hale, 2014, s. 269-277.

391 A.g.e., s. 272.

105 ve kurallarını ihlâl edip, düzeni bozmaya çalışanlara karşı birleşemeyen siyasi irade, terörü bastırmakta başarılı olamamıştır.392 Adeta askerî müdahale kaçınılmaz bir son olmuştur.393 Devletin iç düzenini korumak ve kollamakla görevli polis teşkilatı dâhi bu terör ortamında ikiye bölünmüş, siyaset bataklığına saplanmıştır.394

Müdahale öncesinde yaşanan bir diğer siyasi kriz ise cumhurbaşkanlığı süresi dolan Fahri Korutürk'ün yerine kimin seçileceği hususu olmuştur. Meclis çatısı altında 5 ay süre ile 115 tur seçim yapılmış olmasına rağmen meclis Cumhurbaşkanını seçmede başarılı bir tutum sergileyememiş, siyasal süreci krize sokmuştur.395

12 Eylül 1980 askerî müdahalesinin 27 Mayıs ve 12 Mart'tan farkı; diğerleri bir veya birkaç partinin faaliyetlerine son verirken, 12 Eylül tüm partileri kapatmıştır.396 Ülke tam manasıyla depolitizasyon sürecine girmiştir. Bir diğer fark ise kendisinden önceki müdahalelerde silahlı kuvvetler içinden karşı bir müdahale olacağı düşünülerek tasfiyeler yapılmış olmasına rağmen, 12 Eylül askerî hiyerarşi dâhilinde gerçekleşmiş ve silahlı kuvvetler içinde tasfiye hareketi olmamıştır.397

12 Eylül müdahalesi sivil rejim topyekûn çökme noktasına geldiğinde gerçekleşerek, aylardır hatta yıllardır süren kaos ve krizi bitirmiştir. Fakat demokratik olmayan bir müdahale, demokratik olmayan sonuçlar doğurmuş; sopa yöntemi ile kanun ve nizam sağlanmış, anti-demokratik uygulamalar yaşanmıştır.398 12 Eylül köktenci bir darbedir399 ve hedefi disiplinli demokrasiye geçmektir.400

12 Eylül sonrası gerçekleştirilen yasal düzenlemeler ile silahlı kuvvetler siyaseti devamlı gözetim altında tutabileceği mekanizmalara sahip olmuştur.401 Sivil siyasete geçildikten sonra müdahalenin fiilen devamını sağlamak için oluşturulan temel mekanizmalardan birisi olan, milli güvenlik kavramı bu manada önemlidir. Milli güvenlik kavramı üzerinden askerî konular dışında toplumu ve devleti ilgilendiren her

392 A.g.e., s. 276.

393 A.g.e., s. 292.

394 A.g.e., s. 276.

395 A.g.e., s. 286.

396 Sunay, 2010, s. 8.

397 Hale, 2014 , s. 282.

398 A.g.e., s. 321.

399 Akşin, 2016, s. 275.

400 A.g.e., s. 276.

401 Ahmad, 2014a, s. 9.

106 hususta askerî vesayet devam ettirilmiş, milli güvenlik rejimi Milli Güvenlik Kurulu vasıta ile kurumsallaştırılmıştır.402

12 Eylül 1980 müdahalesine giden süreçte yaşanan ekonomik sıkıntıları gidermek için 1971-1973 yıllarında Dünya Bankasında çalışmış ve hali hazırda o yıllarda Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Vekili ve Başbakanlık Müsteşarı olan, darbe sonrası kurulacak olan ve 12 Eylül'ün mimarlarının iş başına getirdiği Bülent Ulusu hükümetinde de ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olacak olan Turgut Özal tarihe 24 Ocak Kararları olacak geçecek istikrar paketini hazırlamıştır.

Bu paketinin hayata geçirilmesi, yani o günün Türkiye'sinde neo-liberal politikalarının uygulanmasının demokratik bir ortamdaki zorluğu hesaba katılırsa, 12 Eylül askerî müdahalesinin bu uygulamayı nasıl kolaylaştırdığı gözler önündedir.403 Olağanüstü nitelikteki bu kararlar, olağanüstü şartlar altında uygulama alanı bulmuştur.404

12 Eylül'ün resmi ideolojisi Türk-İslam sentezi yaratarak, darbe öncesinde var olan kargaşa ortamının baş sorumlusu olan ideolojileri bu sentez ile bastırmaktır. Ayrıca Türk-İslam sentezi ideolojisi doğrultusunda gerçekleştirilen uygulamalar, Atatürkçülük adı altında yapılarak meşruluk kazandırılmaya çalışılmıştır.405 Hatta bazı kesimler bu uygulamaları yapanlar Atatürkçü ise ben Atatürkçü değilim diyerek, demokratik olmayan uygulamalara karşı tepkilerini dile getirmeye çalışmıştır.

7.7. 1980 Askerî Müdahalesi Sonrası Sivil-Asker İlişkilerinin Gelişimi

12 Eylül askerî müdahalesi sonrasında darbecilerin ülkeyi yönetmek için kurdukları Milli Güvenlik Konseyi (MGK) mevcut anayasayı askıya almış ve tüm siyasi faaliyetlere yasak getirmiştir. Ülkeyi yöneten MGK olmasına rağmen, buzdağının görünmeyen yüzü ve ülkenin günlük hayatında etkili olan güç sıkıyönetim

402 Şarlak, Zeynep, "Atatürkçülükten Milli Güvenlik Rejimine: 1990'lar Türkiye'sine Bir Bakış", Bir Zümre, Bir Parti, Türkiye'de Ordu, (der. Ahmet İnsel, Ali Bayramoğlu), (5. Baskı), Birikim Yayınları, İstanbul 2013, s.287.

403 Akşin, 2016, s. 272.

404 Saraçoğlu, Cenk, "Tank Paletiyle Neoliberalizm", Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'de Siyasal Hayat, (yay. haz. Gökhan Atılgan, E. A. Aytekin, vd.), Yordam Kitap, İstanbul 2015, s. 751.

405 Akşin, 2016, s. 279.

107 komutanlıkları olmuştur.406 MGK’nın kurduğu askerî rejim, 1983'teki genel seçimlerin yapıldığı 6 Kasıma kadar devam etmiş, bu seçimlerden sonra Turgut Özal Başbakan olmuştur.

MGK seçimlerden sonra siyaset sahnesinde uzaklaşmamış, Cumhurbaşkanlığı Danışma Konseyi adı altında 1989 yılına kadar siyasi alanda kalmıştır. Askerin bu kadar süre siyasal alanda faaliyet göstermesi ve darbe sonrası yapılan anti-demokratik uygulamalar, toplumdaki bazı kesimler ve aydınlar tarafından eleştirilmiş ve orduya karşı takınılan olumlu tutumun değişmesine, hatta bir tepkiye dönüşmesine neden olmuştur.407 Artık militarizm sorgulanmaya başlamıştır.

Orduya karşı yükselen bu negatif tutum ve anti-militarist havanın yarattığı ortamda Turgut Özal, Türk Silahlı Kuvvetlerin komuta kademesinin belirlenmesinde etkinliğini arttırmıştır. Tahammüller gereği dönemin Genelkurmay Başkanının yerine Kara Kuvvetleri Komutanının atanması gerekirken, Turgut Özal'ın girişimleri ile yerine General Necip Torumtay Genelkurmay Başkanı olarak atamıştır.408 Bu şekilde ordu içindeki en etkili hizbin başını çeken ve 2000 yılına kadar kendi hizbinin silahlı kuvvetleri denetlemesini sağlayacak bir plânı hayata geçirmeyi amaçlayan Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ'un plânı bozulmuş ve sivil inisiyatifin etkinliği kısmen de olsa hissedilmiştir.

Körfez krizi esnasında ise Turgut Özal ile fikir ayrılığına düşen General Necip Torumtay, 3 Aralık 1990 tarihinde istifa ederek Türkiye'deki sivil-asker ilişkilerinde o zamana kadar görülmemiş bir durum yaratmıştır. Genelkurmay Başkanının bu istifası, Turgut Özal'ın keyfi davranışlarına yönelik bir protesto niteliği taşımaktadır.409 Soğuk Savaş sonrası Sovyet tehdidinin ortadan kalması sonucunda Türkiye'nin stratejik öneminin azaldığını düşünen ve bu manada Körfez krizini bir fırsata çevirmek isteyen Turgut Özal, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın istekleri doğrultusunda hareket ederek, Türkiye'nin kazançlı çıkacağını düşünüyordu.410 General Necip Torumtay'ın

406 Ahmad, 2014a, s. 215.

407 A.g.e., s. 250.

408 Ahmad, 2014a, s.251.

409 Akşin, 2016, s.290.

410 Ahmad, Feroz, Bir Kimlik Peşinde Türkiye, (5. Baskı), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2014b, s. 166.

108 istifası ise Turgut Özal'ın takınmış olduğu bu keyfi tutuma yönelik gerçekleşmiş bir protesto niteliğindedir.

Soğuk Savaşın sonra ermesiyle birlikte değişen tehdit algısı ve buna bağlı yaşanan orduların yapılarındaki değişiklik, 1990'lı yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerini de etkisi altına almıştır.411 Turgut Özal'lı yıllarla birlikte sivil-asker ilişkilerinde kısmen de olsa bir yumuşamanın yaşandığı görülse de, özellikle 90'lı yıllarda artan Kürt sorunu ve siyasal İslam'ın yükselişi, bu manada ordunun siyaset alanındaki vesayetini devam ettiren unsurlar olmuştur. İç tehditler bir anlamda ordunun siyasal alandaki görünürlüğünü arttıran hususlar olmuştur.

Refah Partisi, 1995 seçimleri sonucunda aldığı oylar ile genel seçimlerden birinci parti olarak çıkmış ve 1996 yılında Demokratik Yol Partisi ile birlikte REFAHYOL koalisyon hükümetini kurmuştur. Refah partisinin iktidara gelişiyle birlikte yapmış olduğu icraatlar ve lâiklik karşıtı takınmış olduğu tutum, ordu ve toplumun önemli bir kesimi tarafından olumsuz bir şekilde karşılanmış ve ordu 28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu kararları vasıtasıyla siyasete müdahalede bulunmuştur.412

Ankara'nın Sincan ilçesinde Kudüs'ün İsrail'den kurtarılması için bir gösteri düzenlenmesi, bu gösteride İran Büyükelçisinin lâiklik karşıtı söylemlerde bulunması, yine bu gösteride siyasal İslam taraftarı örgütler olan Hamas ve Hizbullah lehine gösteriler yapılması gibi pek çok lâiklik karşıtı olayının vukuu bulması, ordunun harekete geçmesinde etkili olmuştur.413 Milli Güvenlik Kurulu'nun toplandığı gün olan 28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu siyasal İslam ve köktendinciliğin yayılmasını önlemek adına 18 maddelik bir öneriler demetini hükümete sunmuştur.414 Bu müdahale, önceki askerî müdahalelerden daha farklı gerçekleştiği için literatürde post-modern darbe olarak yer almaktadır.

411 Akça, İsmet, "Türkiye'de Ordu-Siyaset İlişkisi", Türk Siyasal Hayatı, (ed. Ahmet Demirel, Süleyman Sözen), Anadolu Üniversitesi Yayını, Eskişehir 2014, s. 188.

412 Akça, 2014, s. 189.

413 Ahmad, 2014b, s.179.

414 Akşin, 2016, s. 301.

109