• Sonuç bulunamadı

5. SİVİL-ASKER İLİŞKİLERİNDE TEORİ

6.3. Osmanlı İmparatorluğu Modernleşme Hareketleri ve Ordu

6.3.1. İlk Modernleşme Hareketleri

Kanuni Sultan Süleyman ile klâsik çağını tamamlayan Osmanlı İmparatorluğu, gerilemeye başlamış ve nitekim bu gerileyiş 18. yüzyılda kendini iyice göstermiş ve Osmanlı yöneticilerini, düzeni korumak için gerekli tedbirleri almaya mecbur bırakmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa medeniyetinin üstünlüğünü Viyana bozgunu ile kabul etmiş ve Batılılaşma hareketleri bu vesile ile başlamıştır.254 1683 Viyana bozgunu, 1699 Karlofça ve 1718 Pasarofça Antlaşmaları ve nihayetinde Avrupa'nın Osmanlı İmparatorluğu'nu hasta adam ilân etmesi, geleneksel düzenin yetersizliğini gözler önüne sermiş ve bir uyanma devri başlamıştır. Fakat 18. yüzyıl ile başlayan bu uyanma dönemindeki çağdaşlaşma fikirleri, siyasal düzenin iyileşmesini sağlamamış ve toplumsal olarak da kabul edilmemiştir.255

Lâle Devri'nde (1718-1730) askerî alan başta olmak üzere, birçok alanda önemli adımlar atılmıştır ki bunlardan en önemlisi 1727'de matbaanın kurulmasıdır. Ancak yapılan girişimler ilk adım olarak önemli bir niteliğe sahip olsa da, Osmanlı İmparatorluğu'nu güçlendirecek ölçüde yeterli değildir ve nihayetinde 1730 Patrona Halil İsyanı ile Lâle Devri sona ermiştir.256 Bu yıllardaki ilk girişimlerin başarısızlığında iç etmenlerin rolü olduğu kadar, dönemin Fransa'sının da etkileri büyüktür.

6.3.1.1. Rochefort Projesi ve Fransız Tepkisi

Berkes (2015)'in de ifade ettiği gibi Avrupa orduları karşısında art arda yenilgi almaya başlayan geleneksel Osmanlı ordusunun yenilenmesi ve çağa uydurulması için yapılan ilk girişimler, Osmanlı İmparatorluğu'nun kendi iç dinamiklerinden değil, dış etmenler vasıtası ile olmuştur. Bunlar arasındaki ilk girişim, Rochefort projesi olarak da

254 İnalcık, 2016b, s. 255.

255 Berkes, 2015, s. 42.

256 Kodaman, 2007, s. 18.

74 anılan dönemin Katolik Fransa'sından kaçan Protestan Huguenot grubunun başında olan Rochefort'un, sadaret kaymakamı İbrahim Paşa'ya 1718'de sunduğu bir projedir.257

Protestanlığın Katoliklikten daha çok Müslümanlığa benzediği düşüncesiyle, Osmanlı İmparatorluğu'ndan sığınma isteyen bu Avrupalı, Osmanlı İmparatorluğu geleneksel askerî düzenine alternatif bir ordu teşkilatı, subay heyeti yetiştirmek için Avrupa tarzında fen subaylığı örgütü ve Osmanlı İmparatorluğu'nun maliyesini düzeltecek çareler teklif etmiştir.258

Fakat Huguenot grubu kabul edilmemiş ve bu projeler de rafa kaldırılmıştır.

Ancak buradaki kritik durum, bu projeye karşı çıkan Şeriat taassubu olmamış, Fransız çıkarları ve Osmanlı rüşvetçiliği olmuştur. Bu görüşmeden haberi olan Fransız elçisi, gerçekleştirilecek reformların Fransa çıkarlarına ve doğal olarak en büyük çıkarları olan kapitülasyonlara aykırılığını görmüş ve bu duruma müdahale etmiştir.259

6.3.1.2. İbrahim Müteferrika ve Yeniçerilerin Sivilleşmesi

Osmanlı İmparatorluğu tarihinde matbaayı kuran ve Basımcı olarak tanınan, İbrahim Müteferrika 1731'de, I. Mahmut'a sunmuş olduğu Usûlü'l-hikem fî nizami'l-ümen adlı eseri ile 1718 yılında başlayan uyanış döneminin sönmediğini tarihe kanıtlayan ve Osmanlı İmparatorluğu'nun çağa uygun olarak düzen değiştirmesi gerektiğini savunan bir şahsiyettir. İbrahim Müteferrika bu eserinde, Avrupa siyasî düzenini, askerî kurum ve yöntemlerini anlatır. Bunu ispatlamak için Moskof Devleti'nin nasıl geliştiğini, Osmanlı İmparatorluğu'nun nasıl gerilediğine vurgu yapar.260 Bu vesileyle de İbrahim Müteferrika ilk kez nizam-ı cedid terimini kullanarak, yeni askerî kurumlar ile bu kurumların gerektirdiği harp araç ve gereçlerin neler olduğunu, strateji ve taktik yenilikleri anlatır.261

Kısacası ilk kez çağdaş askerî düzenin gerekliliklerini vurguladığı için bu

257 Berkes, 2015, s. 45-49.

258 A.g.e., s. 47.

259 A.g.e., s. 49.

260 A.g.e., s. 53.

261 A.g.e., s. 50.

75 şahsiyet, tarihimizde önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu'nun ordusu Batı dünyasının kullandığı yeni askerî kurumlar, askerî yönetim tarzları ve askerlik eğitiminden uzaktır. Ayrıca İbrahim Müteferrika'nın üzerinde durduğu ve Osmanlı İmparatorluğu ordusunun çökmesinin de nedeni olan husus, asker ile sivilin birbirine karışmış olmasıdır, yani yeniçerilerin sivilleşmesidir.262

Osmanlı'yı imparatorluk yapan ve merkezî yönetimi güçlendiren kul ve tımar sisteminin bozulması ve İbrahim Müteferrika'nın da üzerinde durduğu asker ile sivilin birbirine karışmasını Berkes şöyle anlatmaktadır:

...Malî bunalım koşulları altında yeniçerilik devlet kulluğu olmaktan çıkmış, bir sınıf, siyasal güç kazanan bir parti olmuştu. Artık eski devşirme uygulanmıyor, ordu, yeniçeriliğe alınmaması gereken fakirleşmiş esnaf ve köylü ile doluyor. Bu sivilleşmiş ocak durumu reayayı asker ocağından ayıran eski Osmanlı sistemine aykırıydı... Bir yandan toplumun fakirleşen kitleleri yeniçerileşiyor, öte yandan yeniçeriler kasap, hamal, kayıkçı, manav, tellak, kahveci gibi, Osmanlı yazarlarının ayaktakımı işi olarak küçümsediği işlere yayılıyordu.263

Osmanlı maliyesinin bozulması ve kulluk sisteminin zarar görmesi sonucu yeniçerilik eski önemini yitirmiştir. Önceden Osmanlı İmparatorluğu için iktidarı koruyan ve pekiştiren bir unsur iken, sivilleşme sonucunda Osmanlı İmparatorluğu'na düşman bir yapıya dönüşmüştür. Tabi durum böyle olunca Rochefort ve İbrahim Müteferrika gibi askerî düzenin değişmesi gerektiğine inanan şahısların fikirleri, artık siyasi bir güç hâline gelmiş olan yeniçeriler ve statükonun böyle devam etmesinde çıkarları olan rüşvetçilerin tepkisiyle karşılaşmıştır.

Bu iki önemli şahsın ilk girişimlerinden sonra, Osmanlı İmparatorluğu'nda bazı başarısız yeniliklerin yapıldığı görülmektedir. Bunlardan ilki, günümüz manasında muhafız alayı diyebileceğimiz, padişaha en yakın olan bostancı ocağına 300 kadar gencin alınarak Haydarbaşı civarında Batı tarzı yöntemlerle talimlere başlamasıdır. Tabi bunu kimin başlattığı, talimleri kimin yaptırdığı hakkında bilgiler mevcut olmamakla birlikte, bu konu üzerinde çok da durulmadığı düşünülmektedir.264

262 A.g.e., s. 50-55.

263 A.g.e., s. 77.

264 A.g.e., s. 63.

76 6.3.1.3. Humbaracı Ahmet Paşa ve Hendesehane

Diğer bir girişim ise Osmanlı İmparatorluğu'nda vezirliğe de yükseltilen, asıl adı Comte de Bonneval olan, Fransız General Humbaracı Ahmet Paşa'dır. Fransa ve Avusturya ordusunda savaşmış ve ün kazanmış olan bu general, en son Avusturya'da hapse atılınca, hapisten kaçarak Avusturya'dan intikam almak düşüncesi ile Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmayı düşünmüştür. Dönemin sadrazamı Topal Osman Paşa tarafından kendisinden yararlanılabileceği düşüncesi ile İstanbul'a çağrılarak, kendisine humbaracı ocağının yenileştirilmesi görevi verilmiştir. 1733'te maaşlı bir humbaracı kıtası kurularak, bunların Batı tarzı eğitimleri için ilk askerî ve fen tatbikat okulu olan Hendesehane (Kara Mühendishanesi) açılmıştır.265 Dönemin sipahisinin ve yeniçerisinin statükoya bağlılığı dikkate alınırsa, Ahmet Paşa'nın neden humbaracı ocağına yöneldiği anlaşılacaktır.266

Bonneval'in cesaret ve kahramanlığın bu çağda yetmediğini, askerlik için eğitim ve disiplinin, düzenli maaş ödenmesinin ve Batı tarzı ordu kuruluşlarının önemli olduğunu vurgulayan bir raporu, Osmanlı İmparatorluğu devlet adamlarına sunduğu bilinmektedir. Fakat çağdaş manada kurulan humbaracı ocağı ile Hendesehane'nin ömrü çok uzun olmamış, humbaracıların talimlerden hoşlanmadığı gerekçesi ile kapatılmıştır.267

17. ve 18. yüzyılda özellikle Avrupa'da yaşanan teknolojik gelişmelerle birlikte, askerlerin sahip olduğu teçhizat ve silahlar değişmiş, buna bağlı olarak da savaşların taktik ve stratejileri de değişmiştir. Geleneksel Osmanlı İmparatorluğu ordusunda önemli bir yer tutan kahramanlık ve cesaret anlayışıyla savaşmak, artık güçlü silahlara ve çağdaş askerî taktiklere sahip Avrupa orduları karşısında işlemez bir hâle gelmiştir.

Geleneksel gazâ anlayışla, yani din ve Şeriat ölçüleriyle savaşmak artık olanaklı değildir268 ve geleneksel ordunun, çağdaş Avrupa tarzı bir ordu ile değiştirilmesi zaruridir.

265 A.g.e., s. 64.

266 Jelavich, 2016, s.128.

267 Berkes, 2015, s. 63-66.

268 A.g.e., s. 86.

77