• Sonuç bulunamadı

Modern iletişim olgusunu yazılı basının gelişimi ile başlatan Kaya (1985:2) bu olgunun çıkış nedeninin temelinde okumanın bireyselleşmesi, kâğıt üretiminin geniş kitlelere ulaşacak kadar teknik bir alt yapıya kavuşması, kâğıt üretiminin sanayi ölçeğinde üretilmesi, kitlesel olarak üretilen basılı haber metinlerinin tüketecek bir kesimin olması ve bu haber ürünlerini satın alabilecek belirli bir gelir düzeyinde kişilerin artmış olmasına bağlar.

Kitle iletişi aracı olarak toplumda önemli bir yer edinen basınla birlikte daha önce merkezi teşkilatların tekelinde olan haber kaynağı, devletlerin tekelinden çıkmaya başlamıştır. Önceleri dış olaylar ve pazarlara ilişkin haber veren gazeteler, iç siyasal gelişmelere eğilmeye başlamışlardır. Böylece basın siyasal mücadelelerin verildiği alanlardan biri olurken, diğer yandan da siyasal müdahâlenin bir aracı haline gelmiştir (Kaya 1985:7). Habermas (1997:59- 77) basının gelişimini kamusallık açısından ele alarak, basını kitleleşen halkın iletişimini

sağlayan kamusal organlar ve oluşan kamuoyunun bir sonucu olarak görür. Buna ilâveten düzenli haber akışının kamusallaştıktan sonra genel olarak halkın içerisinde eriyebildiği oranda bir basının varlığından söz edilebileceğini iddia eder.

Alemdar (1981) basının çıkış ve gelişim aşamasında ekonomik süreçlerin ve toplum isteğinin üzerinde durur. Habermas’da haber ajanslarının durumu ile ilgili olarak aynı görüşleri savunur. Böylece telgraftan önce gelişen süreç ve telgrafla beraber bütün Avrupa’yı kapsayan haberleşme ve devletlerin bu haber ajanslarına müdahil olma anlamında katılımı söz konusudur. Artık haber bir malın parçası olarak değil, kendisi bir mal olarak kamusal alanda yer bulmuştur (Habermas 1997:84).

Başlangıçtaki haber basını, daha sonra kanaat basınına dönmüştür. Kanaat basınının oluşumuyla birlikte siyasal bir etmen olarak işlev gören basın, salt haber yayınlayan kurumlar olmaktan çıkarak kamuoyunun taşıyıcıları ve yönlendiricileri aynı zamanda siyasi parti mücadelelerinin araçları haline gelmişlerdir (Habermas 1997:310). Fakat basının haber ve enformasyon sağlamadaki amacı, nesnel olarak belirli bir görüş yada ideolojinin sözcülüğünü yapmak veya kendine taraftar toplamak değil, topluma gerçek bilgi sunmak ve kamuoyunun oluşmasına katkı sağlamaktır.

Avrupa’dan farklı olarak ilk Amerikan gazetelerinin özelliklerine baktığımızda bunlarda pazarın eklentileri olarak yayın hayatına başlamışlardır. İlk gazeteler, gündelik metropol haberlerinin yanı sıra ticari haberler, sömürgelere yapılan atamalar, zenginlerin düğünleri, vb. hakkında haberler içermektedir (Anderson 1993:79). Bunların hepsi aynı zamanda taşra gazetesi özelliği taşımaktadır. Kitle iletişim araçlarının ortaya çıkmasını sağlayan unsur olan haber ve bilgi verme, ilk basın araçlarında en çok yer alan etmenlerdir. (İçel 1998).

Kitleleşen toplumlarla birlikte sanayileşme ve endüstrileşmenin getirdiği zorunlu görevler, basının önemini bir kat daha artırmıştır. Çünkü haber alma, insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Olaylar ve olgular hakkında haber ve bilgi alan bireyler, ulusal ve uluslararası koşulların durumunu anlayarak ve bilerek tepkide bulunulabilmişlerdir (Kaya 1985:15). Aynı zamanda iktidara gelen/getirilen bireylerin görevlerini tam olarak yerine getirip getirmedikleri sorusunun cevabı doğrudan doğruya toplumun diğer bireyleri tarafından verilemektedir. Bu aşamada devreye giden basın, halk adına bazı fonksiyonları üstlenerek hem bir hak hem de görev yaparlar. Bu bağlamda kitle iletişimin asli görevlerinin ek olarak iktidarı eleştiri ve iktidarın icraatlarından topluma haber ve bilgi vermek gelir (Işık 2000:74).

Basının haberle ve bilgi ile gelen gücünün vücut bulduğu eleştiri ve kontrol, kitle iletişim araçlarına dördüncü güç olma imkânını kazandırmıştır. Kitle iletişim araçları bir

toplumda söz sahibi olan kimselerin tercümanlığını yapmayacak, aynı zamanda eleştiricisi olacaktır. Eleştiri kavramı, kitle iletişim araçlarının söz sahibi olan kimseleri eleştirenlere söz hakkı tanımasının yanı sıra, eğer tartışmalarda veya elindeki enformasyonlarla başka bir görüş kazanmış iseler, kendilerinin de bunu açıkça belirtmesi gerektiğini anlamındadır. (Gökçe 1998: 181).

Bu nedenle kentleşmiş toplumlarda basın organları, haber ve bilgi aktararak toplum bireylerini enforme etmekte, ayrıca toplumun istek ve ihtiyaçları hakkında yöneticileri bilgilendirecek bir nevi yöneten-yönetilen arasında köprü görevi üstlenmektedir. Ancak basın “en taze haberleri, en geniş sahada, en kısa zamanda basılı olarak naklederken hadiseler

önünde umumi efkara yol gösteren ve yine hadiseler önünde umumi efkarın tesiri altında kalan müessese” olarak dikkat çekmektedir (Başkurt 1967:12). Basın organları, kamuoyunu

siyasi ve ekonomik açıdan kendi istekleri doğrultusunda yönlendirme ve bilinçlendirme yoluna başvurabilmektedirler. Basın, bazı fikirlerin sözcülüğü yaparak topluma belirli yönde fikir değişikliği getirmekte, yeni tutumların yerleştirilmesini isteyebilmektedir (Tokgöz 1994:46; Işık 2001:148-149).

Basın toplum ilişkisinde ön plâna çıkan yoğun ilişki, haber üzerinedir. Yukarıda değinildiği gibi basın araçlarının ortaya çıkış sebeplerinin başında bilgi ve haber alma gelmektedir. Haber nedir? sorusu kitle iletişimcilerin en çok tartıştığı kavramlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Haber kavramının, üzerinde görüş birliğine varılmış tek bir anlamı yoktur. Bununla birlikte, haber alış-verişi ihtiyacının sürekli artması sonucunda farklı haber sistemlerine sahip toplumlar, kendi haber akışları üzerine haber tanımı ortaya koymak için çalışmalar yapmışlardır. Haber nedir sorusunun yanıtı, başlıca iki yaklaşımla verilmeye çalışılmaktadır. Kimileri haberin bir tanımını yapmayı yeğlemekte, kimileri ise haberin öğelerini betimleyerek dolaylı bir tanıma gitmektedirler (Kocabaşoğlu 1976: 335-337). Kocabaşoğlu’da haber için, kıstaslar belirleyerek haberin tanımını yapmaya çalışır. Haber, “haber kıstaslarına göre, izleyici (okuyucu) için önemli olan ve yakın zamanda meydana

gelmiş yada ortaya çıkarılmış bir olaya ilişkin bilgidir” iddiasına göre, haber kıstasları iki

kategoriye ayrılır (1976: 345-346);

Bir haberin önemini ilk elde belirleyen kıstas, aktarılan olayın, izleyicinin ve okuyucunun yaşamını doğrudan yada dolaylı olarak ne denli etkilediğidir. Böyle bir etkinin varlığı, izleyici yada okuyucu bunun farkında olmasa bile söz konusudur. Örneğin, çok uluslu petrol şirketleriyle, petrol üreten ülkeler yöneticileri arasında sürdürülen pazarlıklar, dolaylı olarak Türk halkı için büyük önem taşır. Sıradan bir izleyici yada okuyucunun bu

pazarlıkların önemini bilmiyor olması, bu olayın haber değerini azaltmaz. Aksine haberi hazırlayacak olanlara daha büyük sorumluluklar yükler.

İkinci ve aynı derecede önemli bir diğer haber kıstası da, habere konu olarak olayın içerdiği önemliliğin genellik niteliğini taşımasıdır. Yani habere konu olacak olayların etkilediği kitle ne denli büyükse, olayın haber değeri o denli artacaktır. Bir başka anlatımla, herhangi bir olayın haber değeri, o olayın etkileyeceği kitlenin büyüklüğü ile doğru orantılıdır.

Fakat haberin var olabilmesi için öncelikle bir olaya, bir fikre veya soruna ihtiyaç vardır. Bu üç unsur haberin vazgeçilmezidir. Asli unsurlar mutlak suretle haber metni içerisinde yer almalıdır. Diğer taraftan habere esas olan hadisenin, fikrin veya sorunun zamanlı olmasına dikkat edilmelidir. Olay, haber olarak kaleme alınırken özetleme yapılmalı ve edebi bir dil kullanılmalıdır (Güz 1997: 49). Diğer taraftan haber, onu oluşturan temel etmenlere dayandırılarak yorumlanırsa herhangi bir olaya, fikre veya soruna bağlı özetlenmiş, hikaye edilmiş, haberi oluşturan ham maddenin zamanâ uygun ve haberi oluşturan sorunsalın aktarımı olarak tanımlanabilir (Tokgöz 1994:128-129). Bununla beraber Tokgöz (2000:176) haberin özelliklerini beş kümede toplayarak habere, özelliklerinden yaklaşan bir tanım yapar. Bunlar, zamanlılık, yakınlık, önemlilik, sonuç ve insanın ilgisini çekmedir. Tokgöz, haber kavramına bazılarının anlaşmazlık, kuşku, gariplik, duygulara yönelme, yenilik, şimdi olması, tazelik özelliklerini taşıması, en geç olması, yeni ortaya çıkması özellikleri de koyduklarını da iddia eder. Başkurt’ta (1967:105) haberi “ muayyen zamanâ münhasır olan, vaktinde verilen

okuyucunun şahsi işleri veya cemiyetle olan münasebetleri bakımından hususileştirilen ve alakasını çekeceği şekle konan her şeydir. En iyi haber en çok miktarda okuyucunun alâkasını uyandıracak şekle konan” olay olarak görür.

Burada haberin okunma oranı ile haberin değeri ölçülmektedir. Bir olayın haber değeri halkın beğenisi kadardır. “Haber, güncel ve ilginç bir olayın olduğunca nesnel bin gerçeğe

uygun biçimde sunulmasıdır. Haber metninde her türlü taraflı değerlendirmelerden ve söz oyunlarından uzak durulur. Metin kısa, haber dili ise yalındır (Schlapp 2000:17). Sosyal bir

fenomen olan haber, varlığı sorgulanmaksızın kabul edilen ve sonra da varolan biçim içinde anlamlandırılmaya çalışılır. Ancak haber olayın veya olgunun kendisi değil ama belli bir süreç içinde belli kriterlere göre seçilen ve yine belli bir süreç içinde belli kriterlere göre sunulan olgusudur (İnal 1997:135-137). Toplumsallıktan öte, birey için haber öncelikli olarak yeni ve önemli ve ilginç olan bilgilerdir (Schneider ve Raue 2000:40).

Aynı zamanda haber, gerçek dünyada bir yerlerde meydan gelen olaylar, kişiler yada şeyler hakkında en son en yeni ve ilgi çekici enformasyondur (Dursun 2003:63). Haber,

toplumun bilgi ve ilgisine geliştirecek, dönüştürecek, gerçekliğin, kurgusal olarak yayımlanacak medya organizasyonun yapısına, teknolojisine ve ideolojisine göre yeniden yapılanması, gerçekliğin kurgulanmasıdır (Rigel 2000: 177). Yukarıdaki tanımlardan hareketle bir olayı haber yapan öğeler; beklenmediklik, ilginçlik, olumsuzluklar, önemli kişilere ve devletlere ait olaylar, olarak görülmektedir.

Haber tanımlarından yola çıkarsak, haberin anlamlılığı önemli bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Haber değerini belirleyen unsurlar uygulamada altı grupta toplanabilir. Bunlar; hedef kitleye uygunluk, etki yaratabilme, yakınlık, önemlilik, sıradışılık, çatışma ve anlaşmazlıktır (Karay 2000:96-100). Anlamlılık, haberin sunulacağı kitlenin sosyo-kültürel değerleri ile ilgili olmasıdır. İlginçlik, haberin bir diğer özelliği olarak görülmektedir. Haber, aktarılan kavram ve sorunlar ışığında, gerçek bir konuya dayanmalıdır. Habere kaynak teşkil eden olay veya olgu kitlenin ilgisini çeken, merak edilen güncel bir olay olmalıdır. Bunun dışında haber konusu ile haber arasında düşünsel bir bağ olmalıdır. Haberle uzaktan yakından ilgisi olmayan açıklama ve görüşler haber metni içine dahil edilmemelidir. Son olarak, haber haline getirilen konunun, toplumun yararına olması ve en azından toplumun belirli bir kesiminin ilgisini çekmesi gerekmektedir.

Haber olgusunun çözümlenmesi, iletilmesi, elde edilmesi bir eğitim, bir yöntem, bir koşul ve bir yorum işidir. Kullanılan dil ve tanımlar, bize elde edeceğimiz kavram ve kategorileri hazırlar (Yenişehirlioğlu 1981:10). Haberi yazan ile okuyan arasında tek yönlü bir iletişim sağlayan haber metinlerinin hazırlanmasında anlatı tekniklerinden yararlanılmaktadır. Haberin kurgulanması, formatlanması, yazılması veya haber metnini oluşturmak kavramlarıyla ifade edilen, olay ve olguların kitlelere aktarılabilecek şekilde düzenlenmesi aşamasında çeşitli teknikler kullanılmıştır. Her bir tekniğin kullanımını gerektiren amaçlar ve etkilerde birbirinden farklıdır (Karay 2000:131).

Kitle iletişim araçlarında haberin yayımı, kültürün yayılması kişiler ya da gruplar arasında rastlantısal buluşmalara bağlı değildir. Aksine, sürecin işlemesi için isteme dayanan bir yaklaşım ve bu amaçla geliştirilen kurumlar söz konusudur (Kaya 1985: 11). Haber bir süreklilik şeklinde toplumda aynı kategori ve düzlemde verilir. İnal’ın 1995’de yaptığı Türk basının öncelik verdiği haberler sıralamasının, Osmanlı’da gazetenin çıkışından bu yana değişmediğini (Emin 1914) görülmektedir. Millî Mücadele Dönemi acısında da durum aynıdır. Öncelik siyasi haberler (iç ve dış), ekonomik haberler, toplumda önemli görülen kişilerle ilgili haberlere aittir. Haber içerik ve öncelikleri aynı olarak kalsa da olağanüstü durumdan dolayı habere müdahale söz konusu olmaktadır. Gazetecilik ve haber acısından Millî Mücadele Dönemi basın kuruluşları haber seçiminde çok fazla zorlanmamışlardır.

Geleneksel Osmanlı gazeteciliğin devamı olarak gündelik haberlerin birinci sayfada neredeyse hiç denilecek derecede yer aldığı bir haber mantığı içinde siyasi ve devlet ricalinin haberlerinin ön plânda olduğu görülmektedir.

Haberin toplanması ve yazılması sırasında muhabirleri ve medya yöneticilerini, meslek ilkeleri, hukuki kurallar, toplumun istek, ihtiyaç ve beklentileri baskı altına alır. Medya yöneticilerinin ve muhabirlerinin aracın başarısı için gerekli çalışma ortamını hazırlayıp, haberleri hedef kitlenin ilgisini çekecek şekilde yayınlarken basın meslek ilkeleri konusunda hassasiyet göstermeleri, iletişim alanının saygınlığı ve iletişim araçlarının güvenirliği açısından önem taşımaktadır. Haberde sübjektifliğe kaçılması ve bunun yaygınlaşması toplumun kitle iletişim araçlarına karşı olan güvenini sarsar ve bunun sonucunda kurum olarak basın zarar görür (Güz 1997: 49). Bu doğrultuda habere yorum girmemeli, haber hadisesinin bütün yönlerini ortaya koymalı, haberi okuyan ya da izleyen kişi haberde taraflılık sezmemelidir.

Ancak olağanüstü durumlarda haberlere ilişkin nesnel olduğuna inanılacak derecede haber yapılsa da kullanılan dil ve yapılan vurgularla habere yorum yapılmaktadır. Yorumda kişisel olmaktan öte bireyin içende bulunduğu kültürel ve toplumsal baskıların gücü hissedilir. Bir gazetecide bulunması gereken özellik ise tarafsızlık, dengelilik ve nesnelliktir. Haberlerin iletimini sağlayan gazeteci, “içinde yaşadığı topluma acı içinde yaşayanları

rahatlatmak; rahat içinde yaşayanlara acıyı tanıtmak mesleğidir. Dolayısıyla gazeteci varoluşu nedeniyle öncelikle ezilenin, gözden ırak tutulanın, dışlanan yanında olmalıdır. Dışlayan, ezen ve gözden ırak tutunla ters düşmek pahasına olsa da” bunu yapmalıdır (Arsan

2003:134).

Toplumsal süreçler geliştikçe, haberin içeriği, anlamı ve haber taşıyanı değişmiştir. Evrimci bir yaklaşımla haber olgusunu ele aldığımızda ilkel kabile topluluklarından, modern topluma doğru aşamada geçirilen evrelerde toplumun boyutu, nüfuzu, bilgi birikimi, yerleşmesi, tekniğe sahip olma ve onu günlük işlerde kullanımı haberin içeriğini değiştirmekte, insanlık sözlü haberleşmeden simgesel haberleşmeye, simgesel haberleşmeden ise sanayileşmeyle birlikte kitleleşen toplumsal yapıyla birlikte kitlesel haberleşme ve haber olgusuna geçilmektedir. 19 yy.dan sonra gazetelerin ucuzlaması, partilerin organı olmaktan çıkıp, kar eden işletmelere dönüşmesiyle birlikte, habere gazete ve gazeteciye bakış acısı değişmektedir. Farklı kimliklere ve özelliklere bürünen gazeteci, toplumda iktidarı paylaşan araçlardan biri olarak görülmeye başlanmaktadır.

Basın toplum ilişkisinin somut olarak gözlemlendiği yerlerden biride iktidar-basın ilişkileridir. Toplumsallaşma ve genel bilgi yayma araçları, onların yarattıkları ve

dayandıkları toplumsal gerçeklik olarak görülmektedirler. Kabul gören gerçeklik ve etkileşim halindeki ideolojik yönelimler arasındaki ilişki, hegemonyanın temelini oluşturmaktadır (Lull 2001:55). Hegemonyanın (iktidar sahiplerinin düşünceleri) kamuda yayılması ve benimsenmesinde, yani uzlaşma sağlanmasında basın önemli bir görev üstlenmektedir. Althusserci (1978) bakış acısıyla basın, devletin (iktidarın) ideolojik işlevlerini yerine getiren kurumlardan biridir. Basın bunu sağlarken bir bütünlük içinde davranır. Fakat farklı yayın organlarının kendilerine ait belli görüşleri olsa da bu bakış acıları kurumsallaşmış devletin ideolojik aygıtı üzerinde olması mümkün görülmemektedir. Aynı zamanda basın yoluyla dağıtılan haber, ileti formatında halk için formüle edilmiş mitsel ön kabuller, söylemler seçkinlerin iktidarlarını yeniden üretmeleri için gerekli olan çalışmaları oluşturur (Rigel 2000: 194).

Basın günlük haber pratikleri içinde, güç-iktidar sahibi kurum ve kuruluşların ürettikleri durum tanımlamalarını yeniden kurar. Siyasal, ekonomik, askerî ve sembolik seçkinlerin söylemleri haber metinlerin dolayımı ile meşruiyet kazanmakta ve varolan toplumsal yapıya yönelik rızanın oluşumunda etkili olmaktadır (İnal 1995:113). “Haber

içeriklerinin üretimi, medyanın haberleri tercih edilen senaryolar doğrultusunda çerçevelendirilmesi; haberde belli birey, grupların ve kurumların görüşlerine ayrıcalıklı biçimde yer verilmesi, haber içerikleri üzerinde denetleme uygulayan ekonomik, siyasi, kültürel ve kurumsal çevrelerin gözetiminde gerçekleşir. Medya kurumlarının ve gazetecilerin içinde bulunduğu siyasi sistem haber içeriklerini biçimlendiren faktörlerin en önemlisidir. Siyasi yapı basının nasıl düzenleneceği, işlemesi, sistemin ikrarı ve devamı için hangi işlevleri yerine getirmesi gerektiğine ilişkin bazı fikir ve yorumlar getirir” (Çebi 1997:29-30). “Güçlü medya etkileri bakışıyla bağlantılı hegemonya görüşüne göre medya bir toplumda egemen yönetici güçlerin dolaylı denetiminde bulunmakta, bunların diğer sosyal sınıf ve gruplar üzerinde tahakküm kurma çabalarını desteklemektedir” (Çebi 1997:40). Diğer yandan haber,

toplumsal güç/iktidarı elde etme ve koruma aracı olarak da algılanmaktadır. Haber, siyasal aktör ve kurumların politik meşruiyet sağlamak için seçmenlerini ikna etmede kullandıkları önemli bir araçtır (Çebi 2002:196). Ancak “Basının oluşturduğu dünya yapay bir dünyadır.

Medya eliyle imal edilen imgeye ve hayale dayalı bu alem, zihin yöneticileri ve yöneticilerinin kendi bilinçlerinde tasarladıkları ve medya içerikleriyle yaydıkları dünya çapında yeni ve sentetik bir dünyadır” (Çebi 1998:169).

Haber verme işlevleriyle gazetecilik yapan kitle iletişim araçları, topluma siyasal, ekonomik, toplumsal, sanatsal ve bilimsel enformasyonu ister güncel olsun, isterse genel nitelikte olsun, çeşitli olgular arasında bağıntılar kurarak sunar. Haber uyuşumcu, eleştiri ile

yüklü olarak olguların ve değerlerin toplumda yerleştirilmelerini sağlar. Bu işlevleriyle bilgi verme yanında fikirlerin, değerlerin aktarımını yapmaları, işlevleriyle bütünleşmektedirler. Böylece basın araçları ve haber vermenin toplumsallaşmada oynadığı rol önemli olmaktadır (Tokgöz 1994:45).

Basın aynı zamanda metinsel olarak tarihi öneme sahiptir. “Bir olgu veya olayın tarih

sahnesine girmesi için üç ana şart vardır. Bunların birincisi; insanların kendi gözleriyle görmüş oldukları, birbirlerine mırıldandıkları, şeyler, ağızdan ağza dolaşan bütün söylenceler sıradanlıktan çıkarak evrensel olarak aktarılmaya değer ve dolayısıyla da kâğıt üzerine basılı hâle gelir. Bu yazıya geçiştir. İkincisi anlatılar statü değiştirir. Artık onlar bir yerden bir yere aktarılan belirsiz bir söylence değil, bütün önemli ayrıntılarıyla birlikte bir haber olur: Oradan oraya dolaşan dedikodu bir cümleye dönüşür; üçüncüsü yerel olan/lar hiçbir dış müdahâle olmaksızın tarih üretmeye başlar ve tarihleri, yerleri ve kişileri kendi süratler akışının damgasıyla damgalar”(Foucault 1991:202-203 den aktaran Sözen

1999:136). Basın haber yoluyla olay ve olguları tarihsel bir sürece koyar. Artık yazıya dökülen ifade ve söylemler bireysellik ve toplumsallıktan öte tarihin birer malzemesi olur.

Kitle iletişim sektörü rekabetin yoğun yaşandığı bir alandır. Daha fazla okuyucu, dinleyici yakalama isteği ve bunların ekonomik olarak ranta çevrilmesi, bu alanda faaliyet gösteren yayın organları arasındaki rekabetin temelini oluşturmaktadır. İletişim teknolojisinde ki gelişmeler rekabet ortamını yerelden ulusala bir çok alanda kendini hissettirmektedir. Rekabet ortamının gelişmesi, rekabet şartlarının zorlaşması, iletişim alanında daha güvenilir ve daha hızlı haber ve bilgi hazırlanmasını zorunlu hâle getirmiştir.