• Sonuç bulunamadı

Terörün Bir Eylem Biçimi Olarak Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

Bilim adamlarının XIX. yüzyıla kadar tarihini indirgemesine karşın, aslında terör hareketleri çoğu yazara göre en azından iki bin yıldır vardır236.

Tarihteki ilk bilinen terör olayı, MÖ 44 yılında Roma İmparatoru Sezar’ın, aralarında öz oğlu olan Brütüs’ün de bulunduğu gizli örgüt tarafından öldürülmesi olarak gösterilmektedir237.

Toplumu doğrudan hedef alan terörün kökeniyse, miladın ilk yıllarında, MS 6- 135 yılları arasında Jewish Zealots’a bağlı kişilerin Romalılara karşı eylemlerine dayanır. Bu eylemleri yapanlara Zealotlar adı verilmiştir. Romalılar bu grubun 2000 üyesini çarmıha gererek öldürmek suretiyle terör eylemlerine son vermiştir238. Bu başkaldırının devamında Sicari adlı örgütlenme, Roma’ya karşı Yahudi ayaklanmasının öncülüğünü üstlenmiştir239. Sicariler, Zealotların bir alt grubu olarak MS 68 yılında eylemlerine başlamıştır240. Araştırmacıların birçoğu tarafından bir terör hareketi olarak kabul edilen örgüt, bugünkü İsrail toprakları üzerinde özellikle barış yanlısı ılımlı Yahudilere karşı eylemlerde bulunmuştur241.

236 VOLKAN, Vamık D.; Kanbağı, Etnik Gururdan Etnik Teröre, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1999,

s.182.

237 CAŞIN, Uluslararası Terörizm, s.225. 238 ÇINAR, s.194.

239 Nurullah AYDIN, s.27. 240 ÇINAR, s.195.

Sicariler, Filistinli bağnaz din adamlarının kurdukları bir örgüttü242. Örgüt üyelerinin ceketlerinin altına sakladıkları “sica” adı verilen bir tür hançerle kalabalığın içine saldırmaları biçiminde bir şiddet hareketi sözkonusuydu243.

Romalılar’a karşı savaşan Sicariler, düşmanlarını kalabalık yerlerde öldürüyor ve ardından toplumun içerisinde rahatlıkla gizlenebiliyorlardı. Bu örgütün üyeleri Manastırlara, Kudüs’ün su kanallarına, buğday ambarlarına zarar vermiş, tefeci senetlerini ve devlet arşivlerini yok etmişlerdi244.

Bazı yazarlara göre Sicariler milliyetçi görüşlere, bazılarına göre kendilerine ait bir dine, bazılarına göre ise yoksulları zenginlere karşı koruyan bir düşünceye dayanarak eylemlerini gerçekleştiriyorlardı. Bunların dışında, Sicarileri hırsız ve mal düşkünü kişiler olarak nitelendirenler de bulunmaktadır245.

Buna göre Sicariler, ılımlı politikacıları hedef seçen ve fakirleri zenginlere karşı kışkırtan kişilerdi. Öyle ki, bunların kişisel kazanç için ortaya çıkmış ve dış kuvvetlerce oynatılan hırsızlar olduğu, vatanseverliklerinin ve özgürlük taleplerinin sadece ideolojik bir örtü olduğu bile iddia edilmiştir246.

Sicariler adı verilen örgütün, klasik savaş özelliklerinden ayrı niteliklere sahip, psikolojik savaşla süren saldırı biçimleri, Roma halkı arasında uzun süre korku ve kaygıya neden olmuştur247.

Ancak buna karşın Sicarilerin eylemlerinden en olumsuz etkilenenler, Romalılar değil, kendi halklarından şiddeti reddeden kişiler olmuştur. Çünkü Sicariler, Roma yönetimine karşı kendileri gibi direnmeyen ve şiddet kullanımına onay vermeyen birçok ılımlı Yahudi’yi katletmekte hiç tereddüde düşmemişlerdir248.

İslam tarihinde halifeler Ömer ile Osman terör kurbanı olmuş liderlerdir249.

Ancak örgütlü ilk terör hareketi Haricilik’tir. Hariciler Ali ile Muaviye arasındaki

242 BAŞAR, s.13. 243 ÇEŞME, s.43.

244 LAQUEUR, Terrorism, s.7. 245 ÇEŞME, s.44.

246 ALTUĞ, Terörün Anatomisi, s.28. 247 DEMİREL, Terör, s.25.

248 ARIBOĞAN, Nefretten Teröre, s.167.

249 KONGAR, Emre; Küresel Terör ve Türkiye: Küreselleşme, Huntington, 11 Eylül, 10.b, Remzi

halifelik çatışması sırasında yaşanan Sıffin savaşından sonra, Halife Ali’ye düzenlenen suikast başta olmak üzere birçok eylemde bulunmuşlardır250.

Tarihte dinsel yorumla ortaya çıkan bir başka terörist grup, MS 11-13. yüzyıllar arasında etkili olan Batınilerdir. Batıniler, 13. yüzyılda Moğollar tarafından ortadan kaldırılana dek, Alamut kalesinde yetiştirilen fedailerle, başta ünlü Selçuklu veziri Nizamülmülk olmak üzere pek çok yüksek memuru, valileri, halifeleri hatta Kudüs'ün Haçlı Kralı Montferrat'h Conrad'ı öldürerek Suriye'ye kadar yayılmışlardır. İlk liderleri Hasan Sabai ya da daha çok bilinen adıyla Hassan Sabbah, grubun düşmanla açık bir savaşta mücadele etmek için çok küçük olduğunu, ancak; küçük ve disiplinli bir kuvvet tarafından yürütülen planlı, sistematik, uzun vadeli bir terör hareketinin etkili bir siyasal silah olduğunu fark ederek, üyeleri bu anlayışa göre örgütlemiştir251. Batınilerle, tarihte ilk kez terör, örgütlenmiş bir siyasal araç olarak kullanılmıştır252.

Hasan Sabbah, terör eylemlerini dinsel yorumuna göre yönlendirmekteydi. Dünyayı Allah’ın istediği biçimde yeniden yaratabileceği ve düzenleyebileceği düşüncesiyle, bu amaç doğrultusunda eylemler gerçekleştiriyordu253. Hasan Sabbah, düzenli ordular yerine “fedailer”i kullanmış, “kurtarılmış bölgeler” ve “vurkaç” taktiklerini ilk kez kullanarak bunları terör literatürüne sokmuştur254.

Hasan Sabbah’ın fedaileri, eylemlerinden önce cesaretlenmeleri için haşhaş kullandıklarından, Haşhaşiler adıyla da bilinmektedirler255.

Hasan Sabbah, birisi cinayetle ve diğeri ayyaşlıkla suçlanan iki evladını idam ettirmekten çekinmeyecek bir yapıdaydı256. Onun bu acımasızlığı bütün örgütüne yansımıştır. Bunun sonucunda Batıniler; o dönemin en çok ses getiren eylemlerine imza atmıştır257.

250 VAROL, Mehmet Ziya; “İslam ve Terör”, 2023, S:32 (15 Aralık 2003), Ankara, ss.37-39, s.38. 251 ALTUĞ, Terörizm; Dünü, Bugünü, Yarını, s.18.

252 BAŞAR, s.13.

253 BULUT, Faik-FARAÇ, Mehmet; Kod Adı:Hizbullah, Ozan Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.27. 254 ÇEŞME, s.44.

255 DEMİREL, Terör, s.26.

256 ARIBOĞAN, Nefretten Teröre, s.59. 257 BAŞAR, s.13.

Alamut fedailerinin günümüzün bazı terör örgütlerine örnek oluşturabilecek bir örgütlenme yapısı bulunmaktaydı258. Kurulan strateji ve terör sistemi de, günümüze

kadar birçok kişi ve örgütü etkilemiştir259.

Tarihteki bir başka terör örgütü ise Hindistan’da görülen Thug tarikatıdır. Hint tanrıçası Kali’ye kurban adama düşüncesine dayanan Thuggee inanışına bağlı “Thug”lar da rastgele seçtikleri kurbanlarını ipekten bir iple boğuyorlardı260.

Bazı yazarlar bunların adam öldürüp soyarak geçindiğini ve belirli bir siyasal amaca sahip olmadıklarını belirterek, terör örgütü olmadıklarını savunmaktadırlar. Buna göre Thugların hükümete ve sivil halka karşı siyasal içerikli bir eylemleri gerçekleşmemiştir261.

Bu dönemde Avrupa’ya bakıldığında ise terörün meşruluğu ile ilgili tartışmaların Ortaçağ ve Yeniçağ zamanında sürdüğünü görmekteyiz. Bu süreçte; daha çok din açısından yapılan tartışmaların, zorbalıkla savaşılması ve zorbalaşan kralın öldürülmesi gerekip gerekmediği konusunda toplandığına tanık olmaktayız262.

Bazı yazarlara göre korsanların eylemleri de terör sayılmalıdır. Buna göre, XIX. yüzyıla kadar terör, bazı devletlerin deniz korsanlarını diğer devletlere karşı kullanmaları yoluyla yürütülmüştür263.

Bazı yazarlar; Avrupa devletlerinin, modernleşmelerinin başlangıcında Yahudilere karşı uyguladıkları dışlama ve diğer ayrımcı politikaların da bir devlet terörü biçimi olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Bu dönemde, İslam dininin kendine özgü hoşgörü ve zorda kalan bütün insanlara yardım edilmesine ilişkin ilkelerine uyan Osmanlı Devleti yöneticileri, birçok Yahudi’yi kendi topraklarına taşımış ve Hrıstiyan uyruklarına uyguladığı özgürce yaşam sürebilme olanağını onlara da tanımıştır264.

258 ARIBOĞAN, Nefretten Teröre, s.59. 259 ALTUĞ, Terörün Anatomisi, s.29. 260 ÇEŞME, s.45.

261 ALTUĞ, Terörün Anatomisi, s.29-30.

262 LAQUEUR, Walter; “Bomba Felsefesi”, çev.Zeynep Mercan, Silinen Yüzler Karşısında Terör,

der.Cemal Güzel, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2002, ss.21-94, s.22.

263 ALEXANDER, Yonah-MYERS, Kenneth A.; “Avrupa’da Terörizm”, çev.Başak Özger, Silinen

Yüzler Karşısında Terör, der.Cemal Güzel, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2002, ss.209-216, s.211.

Bu çağlarda bir başka devlet terörü ise Rusya’da görülmüştür. XVI. yüzyılda Rus Çarı Korkunç İvan, aristokratları, halkı ve hatta din adamlarını sindirmek için “Oprichnina” adı verilen bir terörist örgüt (gizli polis teşkilatı) kurmuştur. Bu örgüt birçok gizli cinayeti ve çok sayıda terör eylemini bizzat gerçekleştirmiştir265.