• Sonuç bulunamadı

Devlet, sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde egemen olan belirli bir insan topluluğunun oluşturduğu bir varlık biçiminde tanımlanmaktadır43.

Devletle temel hak ve özgürlükler arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. O kadar ki, bazı yazarlara göre insan hakları, sırf devletler önlemek istemediği için bu denli çok ihlal edilmektedir44.

Machiavelli’nin ilettiği, Hobbes’in sürdürdüğü ve Hegel’in zirveye ulaştırdığı devlet, düşünce sisteminde ne olursa olsun, uygulamada hukukun her alanını biçimlendirmiş ve bu alana başka bir gücün el atmasına asla izin vermemiştir45.

Devlet ilk planda kolaylıkla algılanabilmesine karşın, aslında karmaşık bir niteliğe sahiptir46. Ne tür bir birlikte yaşamın devlet olduğu konusunda bir ortak görüş bulunmadığından, devlet kavramının nasıl ve ilk olarak nerede ortaya çıktığı konusunda kesin bir şey söylenememektedir47.

İlk uygarlıklarda siyasal düşünüşün, dinsel düşünüşe bağlı olduğu görülür. Bu dönemlerde siyasal düşünceler kişilere bağlanmamış, kolektif bir biçimde ortaya atılıp benimsenmiştir. Ancak buradaki kolektiflik “toplumun tamamı” değil, çoğunlukla “egemen sınıfı” anlamındadır48.

İslam hukukunda devlet, insan haklarını ülke içinde ve dışında korumak için güvenlik örgütünü oluşturmak, yargı sistemini etkinleştirmek, insanının haklarını kollamak adına silah kullanımı da dahil olmak üzere bütün önlemleri almakla yükümlüdür49.

Geleneksel toplumda devlet, “her şey” olarak görülür. Bunun hukuksal kaynağını ise, geleneksel değerler oluşturur. Burada devlet, egemenlik hakkını ve

43 GÖZLER, Kemal; Devletin Genel Teorisi, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, 2007, s.4.

44 BERKTAY, Alpaslan; “İnsan Haklarında Yeni Boyutlar”, Emil Galip Sandalcı’ya Armağan, TİHV

Yayınları, Ankara, 1995, ss.33-36, s.35.

45 OTACI, Cengiz; Hukukun Laikleşme Serüveni, Birey Yayıncılık, İstanbul, 2004, s.125. 46 TEZİÇ, Erdoğan; Anayasa Hukuku, 10.b, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul, 2005, s.111. 47 ÇINAR, s.6.

48 ŞENEL, s.67.

49 KARAMAN, Hayrettin; “İslam Hukukunda Devlet, Fert ve İnsan Hakları”, Tarih Boyunca Türklerde

İnsani Değerler ve İnsan Hakları, 1.Kitap, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, İstanbul, 1992, ss. 281-324, s.324.

gücünü kimseyle paylaşmaz, siyasal otoriteye ortak olunması sözkonusu değildir. Modern toplumda ise devlet, egemenliğini vatandaşlarıyla paylaşmak zorundadır. Devlet demokratik mekanizmalarla denetlenebilmektedir. Postmodern toplumda devlet, egemenliğini yalnızca yerel unsurlarla değil, uluslararası organizasyonlarla da paylaşmak durumundadır50. İnsan haklarını uluslararası politika alanından dışlayacak bir egemenlik ve bağımsızlık anlayışı artık meşruluğunu yitirmiştir51. Günümüzde, insana değer veren hukuk sistemlerini işletecek, geliştirecek politikalara ihtiyaç vardır ve devleti yöneten otorite de bunun bilincinde olmalıdır52.

Günümüzde artık çağdaş devlet deyimi; demokratik, hukukun üstünlüğü ilkelerini temel alan, temel hak ve özgürlüklere her alanda saygılı devleti ifade etmekte kullanılmaktadır. Demokratik devletlerin dünya çapında yayılması çok eskiye dayanmamaktadır. Geçen yüzyıl başlarında ancak birkaç ülkede uygulanan demokrasi, aradan geçen süre içerisinde totaliter ve otoriter sistemlerle girdiği mücadeleden galip çıkmıştır53.

Günümüzün çağdaş devlet anlayışı, bireye ve dolayısıyla halka öncelik tanımaktadır. Devlet, bütün örgütlenmesiyle, o toplumdaki bütün bireylere hizmetle yükümlüdür54. Bu anlayışta devletin egemenliğinin sınırı, insan haklarının genişliği ya da sınırlılığı ile belirlenmektedir55. Ülkelerin yasal yönetimden, hukukun üstünlüğünü kabule geçişleriyle, Anayasası olan devletten anayasal devlete geçiş de sağlanmış olmaktadır56.

Devletin kendisine ait bir ideolojisi bulunması durumunda devlet meşruiyetini hukuktan ve halktan değil, ideolojisinden aldığı için, kendini topluma karşı sorumlu saymaz. Aksine devlet kendisini toplumdan sorumlu sayar. Burada devlet toplumun bir kurumu değil, efendisidir. Toplum devletin bir malzemesidir57. İdeolojinin varlığı

uğruna halka uygulanacak her türlü baskı ve şiddet meşrudur. Devletin hesap vereceği

50 Nurullah AYDIN, s.178. 51 DAĞI, s.16.

52 MUMCU-KÜZECİ, s.9.

53 ARIBOĞAN, Geleceğin Haritası Yeni Amerikan Projesi, s.142. 54 Nurullah AYDIN, s.177.

55 ÇEÇEN, s.102. 56 HAZIR, s.14.

57 ERDOĞAN, Mustafa; Demokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, 2.b, Liberte Yayınları, Ankara, 2000,

bir merci de yoktur. Ancak günümüzün ideal devletinde, egemenlik mutlak değil sınırlı olan bir yapı gösterir. Küreselleşme sayesinde birey ile devlet arasında bir denge kurulur, bu denge uluslararası denetime de açıktır58.

Devlet toplum için, toplumun varlığını sürdürmesi için gereklidir. Bu nedenle devlet yetkisini kullananların, toplumun değer yargılarıyla bütünleşmesi, davranışlarını bu değer yargılarını dikkate alarak belirlemeleri zorunludur. Yaşadığı toplumdan uzaklaşan, azınlık görüşlerinin ve inançlarının temsilciliğini yapan bir devlet yönetimi, huzur ve güveni sağlayamaz. Devlet; zorba, baskıcı ve dayatmacı bir anlayışla toplumu bir süre yönlendirebilse de, uzun gelecekte toplumun özlem ve beklentilerine uygun bir biçim almaya mahkumdur59. Toplumsallaşan insanların çevrelerini kendi özellikleriyle etkilemeleri ilerlemeye katkı sağlar. Hiyerarşik düzen modelleri ve tek boyutlu bir ilerleme kavramı, sonuçta kapalı düşünce sistemlerinin oluşmasına yol açarlar60. Bilgi toplumunda “bilgi”, bireyin özgürleşmesi, refahının artırılması için kullanılırken, ideolojik toplumda diğer tüm araçlar gibi, bilgiden de rejimin sürdürülmesi konusunda yararlanılmaktadır61.

Özgürlüklerin anlamını bilmenin en önemli koşullarından birisi eğitimdir. Eğitim, devletin en temel görevlerinden birisidir. Çağdaş devlet anlayışında, eğitimin diğer bütün alanlar içerisinde öncelikli bir yeri bulunmaktadır. Bunun sonucunda insanlar; eğitim düzeyleri yükseldikçe ve daha özgürlükçü toplumlarla ilişkileri arttıkça daha fazla özgürlük isterler62.

Devletin temel hak ve özgürlükleri toplumun her kesimine eşit biçimde uygulaması onun varlık nedenlerinden biridir. Antidemokratik devlet sistemlerinde varolan düzenden rahatsız olan geniş halk kitleleri ezilirken, sistemle barışık kişi ve grupların varlık ve saygınlıkları üst düzeydedir63. Devletin temel hak ve özgürlüklere

bakış açısı yönünden en önemli göstergelerden biri Anayasası’dır. Çünkü temel hak ve özgürlükler konusundaki uygulamalar Anayasa’ya göre biçimlenir. Bir ülkede sorunların tartışılabilmesi için seçkinlerden onay alınıyor, bu sorunlarla ilgili görüşlerin

58 DAĞI, s.8.

59 Nurullah AYDIN, s.176. 60 KANTZEN, s.55. 61 Nurullah AYDIN, s.178.

62 KINCAL, Remzi Y.; Vatandaşlık Bilgisi, Mikro Yayınları, Ankara, 2002, s.122. 63 ARIBOĞAN, Terör Korku Hali, s.145.

seçkinlerin ölçülerine ve devlet politikasına uygun olmasına dikkat ediliyor, temel sorunlar bu tartışmaların dışında tutuluyorsa aldatıcı bir demokrasi ve özgürlük sözkonusudur. Buradaki özgürlük; “özgürce tartışarak özgürlüklerin tadını çıkartmak” değil, insanları özgür olduklarına inandırmaktan ibarettir64.

Temel hak ve özgürlüklere saygılı bir devlet yapısından söz edebilmek için, seçkinci anlayışın yerini demokratik anlayışın alması zorunludur. Seçkinci anlayışta resmi söylem, bütün hak ve özgürlüklerin insanların tamamı tarafından kullanılmasının kabul edildiği yönündedir. Ancak uygulamada, insanların bazı konularda eşit olmadıklarına vurgu yapılarak herkese her hak tanınmaz. Demokratik anlayışta ise, insan olan, bu özelliği dolayısıyla haklarını ve özgürlüklerini kullanabilecektir65.

Devlet yapısı ile ilgili bir diğer önemli sorun da yönetimde ağırlığın hangi erkte olması durumunda özgürlüklerin daha fazla kullanılabileceğine ilişkindir. Bu konudaki ağırlıklı düşünceye göre, günümüzde demokrasilerin, rakip antidemokratik güçlere karşı özgürlükleri koruyabilmesi için güçlü bir yürütme organına sahip kılınması zorunludur. Bu zorunluluk özellikle kriz dönemlerinde ve olağanüstü durumlarda çok daha fazla hissedilmektedir66.

Ancak bu ağırlığın ölçülü olması da koşuldur. Yasalar; siyasal iktidarların, kendi arzularına göre biçimlendirdikleri, insancıl olmayan davranışları meşrulaştırmak, siyasal ve toplumsal açıdan istenmeyen kişileri ezmek ya da ortadan kaldırmak amacına yönelik bir araç olma niteliğinden arındırılmalıdır67.

Temel hak ve özgürlükler ancak erklerin işlevleri belirlenmiş, birbirinin işine müdahale etmeyen demokratik devlet anlayışı içerisinde sağlanabilir. Bu bağlamda demokratik devlette erklerin pozisyonu da önemlidir. Demokratik devlet olmak, yalnızca demokratik yollarla işbaşına gelmiş bir yasama organının bulunması ile sınırlandırılamaz. Bunun yanında yürütme ve onun doğal uzantısı olan yönetsel örgüt ile

64 CHOMSKY, Terörizm Kültürü, s.127.

65 ORUKA, H.Odera; “Yasal Terörizm ve İnsan Hakları”, çev.Tüten Arığ, Silinen Yüzler Karşısında

Terör, der.Cemal Güzel, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2002, ss.345-362, s.356.

66 KUZU, Burhan; Olağanüstü Hal Kavramı ve Türk Anayasa Hukukunda Olağanüstü Hal Rejimi,

Kazancı Kitap, İstanbul, 1993, s.429.

yargı erkinin oluşumunda da demokratik yöntemler uygulanıyorsa demokratik bir yönetimden sözedilebilir68.

Devlet ile temel hak ve özgürlükler arasındaki ilişkinin bir boyutunu ise hukuk devleti olma niteliği belirler. Temel hak ve özgürlükleri koruyup kollayan devlet, hukukun üstünlüğü ilkesini önkoşulsuz kabul eder. Hukuk devleti ilkesi demokrasinin ulaştığı bir erdemdir69. Bu ilke çerçevesinde, bütün vatandaşların devlet karşısında eşit birey oldukları; teröre kaynaklık edecek her türlü toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel gerekçeleri ortadan kaldıracak bir devlet modeli gereklidir70. Ancak insan davranışları üzerine yapılan araştırmalar, bütün insanların gereksinimlerini karşılayacak mutlak ve evrensel bir hukuk sisteminin olanaksızlığını ortaya koymaktadır71.

Temel hak ve özgürlüklerin korunmasında, ekonomik yapısı güçlü bir devlet yapısı da önemlidir. Demokratik devlet konusundaki ilginç bir yaklaşıma göre, yoksulluğun hüküm sürdüğü bir ülkede demokrasinin yaşaması çok zordur. Zenginliklerini bazı ülkeleri yoksullaştırarak sağlayan ülkelerin, önce bunların demokratikleşmelerini engellemiş, sonra onları demokratik olmamakla suçlamış ve ardından da bu gerekçeyle bombalamış olduklarını görmekteyiz72. Bu nedenle, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında ulusal devlet yapısı kadar önemli bir sorun, uluslararası siyasal sistemdir. Toplumsal barışın gerçekleşmesinde, en az ulusal sistem kadar uluslararası sistemin de gerçek anlamda demokratikleşmesi zorunludur73.