• Sonuç bulunamadı

2.3. Etkilenme Açısından Ulûmü’l-hadîs ve Ma‘rifetü ulûmi’l-hadîs

3.1.4. Ulûmü’l-hadîs’ten Bilgi Nakli

3.1.4.2. Tenkit

Nüzhe’de İbnü’s-Salâh, bazen açıktan bazen ise imalı olarak tenkit edilmiştir. Açıktan tenkitlerin ilki Mukaddime’nin tertibiyle ilgilidir. İbn Hacer’e göre İbnü’s-Salah, Eşrefiye dâru’l-hadîsinde ders verme vazifesini üstlendiği sırada imla ettiği Mukaddime’sinde hadis usûlü konularını tehzîb etmiş olsa da biraz biraz [yaklaşık dört yılda (630-634)]

yazdırmasından dolayı eserin tertibi mütenâsip olmamıştır749. Tertip ve tehzîb açısından İbnü’s-Salâh’a yönelik bu eleştiri ve tahlili ilk bölümde ele alındığı için burada sadece eleştiriye işaret edilmekle yetinilmiştir.

Muhtelifü’l-hadîs bahsinde İbn Hacer, İbnü’s-Salâh’ın bir örneğini ve yorumlarını, onun ismini de anarak aynen aktarmış, onun te’vîlini tam olarak benimsemediğini ifade etmek için “onun tevilinden daha güzelini kendisinin yapacağını” ifade etmiştir750. Mukaddime’de örnek olarak işlenen iki hadisten birinde hastalıkların bulaşması ve uğursuzluk diye bir şeyin olmadığından bahsedilmiş751, diğerinde ise “aslandan kaçar gibi cüzzamlıdan kaçılması752” emredilerek cüzzam hastalığının bulaşma riskinin bulunduğu ima edilmiştir. Birinde “bulaşma riski” inkâr edilirken diğerinde bulaşmanın mümkün olduğunun ima edilmesi İslam âlimleri tarafından çelişki olarak değerlendirilmiş, bu çelişkiyi gidermek için bazı yorumlar yapılmıştır. İbnü’s-Salâh’a göre hastalığın kendisinde bulaşma özelliği yoktur. Nitekim hasta insanlarla bir araya gelen herkes hasta olmamaktadır. Temas halinde Allâh, bulaşmayı o anda Hacer’in görüşündeki ravidir. Nedeni açıklanmayan bir cerhle cerh edilen ravilerin de -gerekçesiz cerhlerin geçersiz olduğu genel kabul gören bir yaklaşım olduğu için- hâlâ mechûlü’l-hâl ve mestûr olmayı sürdürdüğü kabul edilebilir. Bu ravi, İbnü’s-Salâh’ın bahsettiği ravidir. Durumlar aynı olmasa da benzerlikleri dolayısıyla aralarında ilişki kurulmuştur. Krş. İbn Hacer, Nüzhe, s. 105; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 106 vd.

748 İbn Hacer, Nüzhe, s. 136. Daha detaylı bir karşılaştırma için bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 154 vd; İbn Hacer, Nüzhe, s. 135-6.

749 İbnü’s-Salâh bu eseri hazırlarken Hatîb’in birçok eserine özel ihtimam göstermiş, onun eserlerinde dağılmış halde bulunan konuları bir araya toplamıştır. Bununla yetinmemiş, başka birçok eseri daha tarayarak dağınık halde bulunan hadis usulü bilgilerini Mukaddime’sinde bir araya getirmiştir. Bu özellikleri dolaysıyla nice insan, Mukaddime’ye yoğun ilgi göstermiş, onun yolundan yürümüştür. Bu ilgi o raddeye varmıştır ki Mukaddime’yi kaç kişinin nazma çektiği, kaç kişinin özetlediği (muhtasar yazdığı), kaç kişinin onun eksiklerini tamamladığı (müstedrek yazdığı), kaç kişinin ona itiraz ettiği ve kaç kişinin onu savunduğu sayılamamıştır. İbn Hacer, Nüzhe, s. 30.

750 İbn Hacer, Nüzhe, s. 76.

751 el-Buhârî, “Tıb” 44(7/135); Müslim, “Selâm”, 102(4/1743); Ahmed, Müsned, 3/128.

752 el-Buhârî, “Tıb” 19(7/126, muallak olarak); Ahmed, Müsned, 15/449.

(dilediği kullarda) yaratmaktadır.753. Netice itibariyle İbnü’s-Salâh’a göre hastalık kendiliğinden değil Allâh’ın izni ve yaratmasıyla bulaşmaktadır. İbn Hacer’e göre ise İbnü’s-Salâh’ın bulaşıcılığı kabule varan ifadelerinin aksine Hz. Peygamber’in (a.s.) bulaşıcılık diye bir şeyin olmadığına dâir hükmü tüm kapsayıcılığıyla devam etmektedir. Nitekim Allâh Rasûlünün (a.s.) “hiçbir şey diğer bir şeye bulaşmaz754” hadisi sahihtir/doğrudur. Bu hususu teyit eden başka bir rivayete göre uyuz bir devenin diğer develerle birlikte olmayı sürdürmesi halinde öbür develerin de uyuz olmasını delil göstererek Hz. Peygambere (a.s) bu hususta fikir soran birine Rasûlüllâh (a.s.), “o halde ilk deveye (uyuz hastalığını) kim bulaştırdı” diye sorarak bulaşmanın varlığını reddetmiştir755. Sonuç itibariyle İbn Hacer’e göre en doğru yorum, ilk deveyi bulaşma yoluyla değil de ilk olarak uyuz hastalığına müptela eden Allâh’ın (c.c.) diğer develeri de -bulaşma sonucu değil- teker teker birbirinden bağımsız olarak uyuz etmiş olmasıdır. “Madem her deve kendi başına hasta oldu ve bulaşma diye bir şey yoksa Peygamberin (a.s.) hastalıktan korunmak kastıyla756- aslandan kaçar gibi cüzzam hastalarından kaçmayı emretmesinin ne manası vardır” diye gelmesi muhtemel bir soruya İbn Hacer şöyle cevap vermiştir: Kaçma emri, ilk hasta olan kişiyle temas edenlerin (hastalığın bulaşıcı özelliği nedeniyle değil de) Allah tarafından ilkten hasta edildiklerini anlayamayıp bulaşma sonucu hasta olduklarını sanmaları ve bulaşma diye bir şeyin varlığına inanmalarının önüne geçmek için bu emir verilmiştir757. Sonuç itibariyle Allâh’ın yaratmasıyla bile olsa bulaşmanın varlığını kabul eden İbnü’s-Salâh’ın aksine İbn Hacer, bulaşmayı tamamen reddetmektedir.

İbnü’s-Salâh, mütevâtir haberin neredeyse bulunamayacak kadar az olduğunu, ismi verilmeyen bazı âlimler ise mütevâtirin hiç bulunmadığını söylemiştir. İbn Hacer’e göre bu tür iddiaları ortaya atan İbnü’s-Salâh ve diğerleri, hadislerin tariklerinin ne kadar çok olduğunu görememeleri, normal şartlarda ravilerin kasten yalan üzere antlaşmalarını ve tesadüfen yalanda birleşmelerini imkânsız kılan özelliklerini ve hallerini bilememeleri nedeniyle böyle düşünmektedirler758.

753 Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 284-5; İbn Hacer, Nüzhe, s. 76.

754 Tirmizî, “Kader”, 2143; Ahmed, Müsned, 4186.

755 el-Buhârî, “Bâbu lâ sakar” 5717.

756 Peygamberin cüzzamlılardan kaçma emri, onları tahkir etmek ya da toplumdan dışlamak için değil diğer insanları o hastalıktan korumak içindir.

757 İbn Hacer, Nüzhe, s. 77-8.

758 İbn Hacer, Nüzhe, s. 40-1. Mütevâtir bahsinin tamamı için Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 267-9; İbn Hacer, Nüzhe, s. 32-41

Bir başka yerde İbnü’s-Salâh’ın “i‘tibâr, mütâbi‘ ve şâhid hadisleri tanıma” diye bir başlık atması İbn Hacer tarafından eleştirilmiş, böyle başlık atmakla i‘tibârın da mütâbi‘ ve şâhid gibi bir hadis türü olduğunu düşündürdüğü söylenmiştir. Hâlbuki i‘tibâr, bir hadis türü değil mütâbi‘ ve şâhid hadisleri bulmak için yapılan araştırmanın adıdır759.

Bu tür açıktan tenkitler yanında İbnü’s-Salâh’a yönelik imalı tenkitler de bulunmaktadır. Örneğin İbnü’s-Salâh’a göre tedlîs hükmü verebilmek için muâsaret yeterlidir760. İbn Hacer ise muâsaretle beraber likaya da itibar edilmesi gerektiğini düşünmektedir. İbn Hacer bu söylediğini pekiştirmek için bir de örnek vermiştir. Buna göre İslam âlimleri muhadram ravilerin Allâh Rasûlü’ne izafe ederek rivayet ettikleri hadislerin müdelles değil de mürsel olduğunda ittifak etmişlerdir. Eğer tedlîste yalnızca muâsaret yeterli olsaydı muhadram ravilerin bu tarz rivayetlerinin müdelles sayılması gerekirdi. Ayrıca İbn Hacer’e göre güvenilir başka âlimler de tedlîste likânın şart olduğunu söylemektedir761. Burada İbn Hacer, İbnü’s-Salâh’ın ismini açıktan zikretmemiş olsa da onun tercih ettiği bir görüşün yanlış olduğunu vurgulamıştır.

Gizli (imalı) tenkitin bir başka örneği, mu‘an‘an hadisle ilgilidir. İbnü’s-Salâh’a göre mu‘an‘an hadisin semâ‘ya hamledilip muttasıl sayılması için muâsaretle beraber likâ da şarttır. İbn Hacer’e göre ise karşılaşıp karşılaşmadıkları (likâ) bilinmese bile ravilerin aynı zaman diliminde yaşamış olmaları (muâsaret) hadisin muttasıl sayılması için yeterlidir.

Muâsareti yeterli görmeyip (İbnü’s-Salâh gibi) likâyı da şart koşanlar, Buhârî ve Ali b. el-Medînî gibi münekkit âlimlere tabi olarak böyle yapmış olmalıdırlar.

Bir başka yerde de İbn Hacer, şaz ve münker hadisi ayrı ayrı işledikten sonra muhtemelen İbnü’s-Salâh’ı kastederek münker ve şâz hadisin aynı şey olduğunu söyleyenlerin gâfil olduğunu söylemiştir762. İbnü’s-Salâh’tan önce de şaz ile münkerin aynı olduğunu ima eden görüşler varsa763 da bu görüş çoğunlukla İbnü’s-Salâh’a nispet edilmektedir.

759 Krş. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 82; İbn Hacer, Nüzhe, s. 75. Konumuzla yakından ilişkili başka bir örneği burada zikretmek istiyoruz. İbn Hacer’e göre bir ravi hiç ta‘dîl edilmemiş sadece cerh edilmişse ve cerh eden âlim, ehil biriyse sebebi açıklanmamış olsa bile cerh kabul edilir. İbn Hacer’e göre İbnü’s-Salâh, böyle durumlarda tevakkuf etmenin uygun olacağı görüşüne meyletmiştir. (Bkz. İbn Hacer, Nüzhe, s. 150.) Yaptığımız incelemeye göre İbnü’s-Salâh, “tevakkuf” kelimesini kullanmamış olsa da ifadelerinden böyle bir görüşe meylettiği anlaşılabilmektedir. (Krş. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 106 vd.) Sonuçta ise İbn Hacer, böyle söyleyerek İbnü’s-Salâh’ın görüşünün kendi görüşüyle bağdaşmadığını vurgulamak istemiştir.

760 Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 73 vd. Muâsaret: aynı zaman diliminde yaşamış olmak, demektir.

761 İbn Hacer, Nüzhe, s. 87.

762 İbn Hacer, Nüzhe, s. 72. Salâh’ın münker ve şaz hadisi eşdeğer kabul ettiği bilinmektedir. Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 80.

763 Örneğin bkz. el-Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 141. Burada şaz hadisin, bilinmeyen/tanınmayan münker hadis olduğu ifade edilmektedir. “فرعي لا يذلا ركنملا ثيدحلا ذاشلا ثيدحلا

Nüzhe ile yapılan karşılaştırma sonucu edindiğimiz bazı kanaatler şöyledir: İbnü’s-Salâh konuları işlerken detaycı bir yaklaşım sergilemiş, ana konular yanında tali konulara, farklı görüşler ve tartışmalara da yer vermiş, ayrıca görüşleri salt nakletmekle kalmamış;

tenkit, tasvip, tercih ve te’vîl gibi yollara da başvurmuştur. İbn Hacer ise bazı konular hariç çoğu konuyu çok kısa ele almış, dolayısıyla tali konulara çok az yer vermiş, farklı ve karşıt görüşlere ise neredeyse hiç değinmemiştir. Buna mukabil İslam âlimlerince tercih edilen veya kendi tercih ettiği görüşleri vermekle yetinmiştir764. Ayrıca İbnü’s-Salâh her bir konuyu imkân nispetinde örneklendirmiş hatta bazı konuları sadece örnekle açıklamışken765 İbn Hacer, İbnü’s-Salâh’ın aksine çok az örnek kullanmıştır.

Kanaatimize göre konuların belli bir nizam ve tertibe göre sıralanması açısından İbn Hacer, İbnü’s-Salâh’a nazaran daha öndedir. Tertip sistematiği açısından aralarında görülen fark dolayısıyla Mukaddime ve Nüzhe’de konuların sıralanışı, içerikleri ve ele alınış tarzları epey farklı olmuştur. Örneğin makbul ve merdûd raviler konusu, Mukaddime’de fazlaca dağıtılmışken766 Nüzhe’de daha derli toplu bir halde ele alınmıştır767. Yine bu konu, Mukaddime’de bir ravide olması gereken özellikler merkeze alınıp değerlendirilmişken Nüzhe’de metâin-i aşere esas alınarak incelenmiştir768. Ayrıca İbn Hacer, İbnü’s-Salâh’ın kullanmadığı bazı terimler ilave etmiş, bu terimler zamanımıza değin kabul edilerek gelmiştir.

İbnü’s-Salâh, sadece on yerde tam isnad kullanmış, birçok görüşü sadece sahiplerine veya kaynağına nispet ederek –eksik isnadla- nakletmiş, hatırı sayılır sayıda bilgiyi ise hiçbir isim ve kaynak zikretmeden işlemiştir. İbn Hacer’e gelince o, ancak birkaç bilgiyi sahibine nispet etmiş, eserin tamamına yakın bir kısmında isnadın hiçbir türünü (tam ve eksik) kullanmamıştır.

Mukaddime, yalın bir dille ve herkesin anlayabileceği tarzda yazılmıştır. Nüzhe ise şerh olmasına rağmen muhtasar bir özellik arz etmiş, bu özelliği dolayısıyla bazen birkaç

764 İbn Hacer, kendisi de konuların birçoğunu çok kısa ve özet halinde sunduğu ve çok az örnek verdiği için meseleleri tam kavramak isteyenlerin genişçe yazılmış eserlere yönelmesi gerektiğini söylemektedir. İbn Hacer, Nüzhe, s. 161.

765 Maklûb hadiste olduğu gibi. Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 101.

766 Rivayeti ittifakla kabul edilen ravilerin özelliklerinden çok özet olarak bahsedip bazılarına ima yollu işaret edildikten sonra konu 15 madde halinde detaylandırılmıştır. Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 104-127.

767 İbn Hacer, Nüzhe, s. 88 vd.

768 Krş. İbn Hacer, Nüzhe, s. 88 vd; İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 104 vd. Bu durumun doğal bir uzantısı olarak Nüzhe’de mümkün olduğunca önce makbul haberleri ele alınmış (Bkz. İbn Hacer, Nüzhe, s. 47-87.), merdûd haberlere sadece değinilmesi gerektiği oranda değinilmiş, en son merdûd haberler bahsine geçilmiştir.

(Bkz. İbn Hacer, Nüzhe, s. 88 vd.) Yine İbn Hacer, İbnü’s-Salâh’tan farklı olarak bazı hadis nev’lerini

“muhâlefet” ana başlığı altında toplamıştır. Mesela Müdrec, maklûb, muzdarib ve musahhaf hadis türleri ile isnada yapılan ravi ilaveleri, “bir ravinin diğer ravilere muhalefeti” ana başlığı altında toplanmıştır. (Bkz. İbn Hacer, Nüzhe, s. 95-9.)

cümle ile anlatılabilecek bilgiler birkaç kelime ile anlatılmıştır. Zamirlerin sıkça kullanıldığı eserde bazı cümlelerin doğru anlaşılması için ya şerhlere başvurmak ya da bir müddet düşünmek gerekmiştir.