• Sonuç bulunamadı

2.3. Etkilenme Açısından Ulûmü’l-hadîs ve Ma‘rifetü ulûmi’l-hadîs

3.1.1. Benzerlikler

Nüzhe sayesinde en ön sıralarda kendilerine yer bulmayı başarmışlardır. Onları diğerlerinden ayıran en önemli özellik, yazdıkları eserlerin özgünlük ve yenilikçilik açısından diğer eserlerden ayrılmalarıdır. İbnü’s-Salâh, tam isnad yöntemini çok az kullanıp birçok bilgiyi yalnızca asıl kaynağına nispet ederek ve yine birçok bilgiyi hiçbir kaynağa dayandırmadan işleyerek bilginin işlenmesi ve yeniden form verilmesine ağırlık vermiştir. İbn Hacer İbnü’s-Salâh’tan daha ileri giderek bir iki yer hariç eserine aldığı bilgileri hiçbir kaynağa nispet etmemiştir. Bu yönleri yanında yeni kavramlar/terimler ve tanımlar üretmeleri, kendilerinden önce söylenen ve yazılan görüşleri ve elde edilen verileri analiz ve sentez ederek bilgiye mümkün olan en iyi ve en son şeklini vermeye çalışmaları, onların hadis usûlü alanında örnek ve önder kabul edilmelerine olanak sağlamış olmalıdır. Nasıl ki İbnü’s-Salâh daha önce yazılan eserlere nazaran farklı tarzda bir eser yazarak dikkatleri üzerine çekmeyi başardıysa İbn Hacer de İbnü’s-Salâh’ınkinden de farklı bir tarz ve muhtevada eser kaleme alarak günümüze değin ilgi görmeyi başarmıştır. Nitekim İbn Hacer, birçok konuda İbnü’s-Salâh ile hemfikir olmadığı gibi onun görüşlerine bazı ilaveler ve değişiklikler yapmıştır.

Hacer’e göre ferd-i mutlak, senedin tâbiîn tarafında teferrüt (tek kalma) meydana gelen rivayetlerdir618. Ferd-i nisbî ise yalnızca bir sahâbî kanalıyla birçok tâbiî tarafından rivayet edilen bir hadisin, o tâbiîlerden biri kanalıyla bir tek kişi tarafından rivayet edilmesidir619. Tanımlar lafız olarak aynı değilse de mana/anlam olarak birbirine yakındır.

Müelliflerin söyleme tarzları farklı olsa da anlatılmak istenen şeyin aynı olduğuna en güzel örneklerden biri “adâlet” terimiyle ilgili tanımlardır. Şöyle ki; İbnü’s-Salâh’a göre adâlet, Müslüman olmak, âkil ve baliğ olmak, fâsık sayılmaya sebep olacak şeylerden ve mürüvveti ihlal eden hallerden uzak olmak anlamına gelmektedir620. İbn Hacer’e göre ise adâlet, “kişiyi takvâ ve mürüvvete sıkı sıkıya sarılmaya sevk eden meleke” demektir. Takvâ,

“şirk, fısk ve bid’at gibi kötü işlerden uzak olmak” anlamına; mürüvvet ise “kişinin kendi bulunduğu yer ve zamanın yaşam tarzına uygun yaşaması” veya “kişinin ulu orta yapmaktan çekineceği şeyleri gizlice de yapmaması” anlamlarına gelmektedir621. İbn Hacer’in tanımında İslâm, akıl ve buluğ gibi İbnü’s-Salâh’ın şart koştuğu bazı özelliklerin açıktan zikredilmemiş olmasına bakarak bu vasıfların hiç aranmadığı düşünülmemelidir. Zira takvalı olmak için Müslüman olmak, mürüvvet sahibi olmak için de aklı başında (âkil) ve kendini bilen (baliğ) biri olmak gerekmektedir622. Netice itibariyle söylemler farklı olsa da anlatılmak istenen şeyin yaklaşık olarak aynı olduğu görülmektedir.

Bazen İbnü’s-Salâh, bir terimin farklı kısımlarına işaret etmiş ama ayrı ayrı isim ve tanım vermemiştir. İbn Hacer ise bu kısımlara hem isim vermiş hem de tanımlamıştır. Zabt terimi bu konuya iyi bir örnektir. İbnü’s-Salâh’a göre zabt, ravinin uyanık olması, kapılgan olmaması (telkin kabul etmemesi), ezberinden rivayet ediyorsa hadisini iyice bellemiş (hâfız)

değerlendirildiğinde ancak daha anlaşılır ve net bir tanım elde edilebilmektedir. Bu tanımlar, metinde verdiğimiz tanımlardır. İbnü’s-Salâh’a göre ferd-i nisbî, ikiye ayrılmaktadır. a) Mekkeli, Kûfeli ya da Şamlı ravilerin rivayet ettiği bir hadisi başka memleketlerden rivayet eden yoksa bu hadis, birçok ravi tarafından rivayet edilmiş olsa bile mahreci (çıkış yeri/çıktığı memleketi) tek olduğu için ferd(-i nisbî) sayılır. b) Bir hadis, bir hocadan birçok ravi tarafından rivayet edilmişken aynı hadis, başka bir hadis hocasından tek bir ravi tarafından rivayet edilirse bu tek ravisi olan tarik, diğerlerine nispetle ferd(-i nisbî) kabul edilir. Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs s. 88-9.

618 Tâbiî raviden sonra her tabakada onlarca ravi rivayet etse bile bir rivayet, kökü tek olduğu için ferd-i mutlak olmayı sürdürür. (Bkz. İbn Hacer, Nüzhe, s. 54-5.) Buna göre bir hadisin ferd olduğu belirlenirken sahâbî tabakasına değil tâbiîn tabakası ve sonrasındaki tabakalara bakıldığı anlaşılmaktadır.

619 Bu tanıma göre ise tâbiînden sonraki tabakalarda meydana ferdliğin hadisin isimlendirilmesine etki ettiği anlaşılmaktadır. İbn Hacer, Nüzhe, s. 54-5. Bu bahiste belirtilmemiş olsa da İbnü’s-Salâh da sahabe tabakasından sonraki tabakalarda meydana gelen teferrüde itibar etmektedir. Bkz. İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs s. 270. Hatta tâbiîn tabakasındaki ravi sayısının da önemli olmadığını düşündürecek bir anlatım vardır. Bu konu, “meşhur, aziz ve garîb” hadisle ilgili görüşlerin ele alındığı yerde daha detaylı ele alınacaktır.

620 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 104.

621 İbn Hacer, Nüzhe, s. 57. (Muhakkikin notu)

622 “Adâlet” kelimesinin zımnında “İslâm, akıl ve bulûğ”u da ifade ettiğine dair başka bir iddia için bkz. Süyûtî, Tedrîb, c. I, 134, dipnot: 1.

olması, kitabından rivayet ediyorsa kitabını çok iyi zabt etmesi623, mana ile rivayet ediyorsa manayı bozacak şeyleri biliyor olması anlamına gelmektedir624. İbnü’s-Salâh’ın bu ifadelerinde zabtın iki türü olduğuna işaret vardır. İbn Hacer zabtın bu iki türüne ayrı ayrı isim vermiş ve tanımlamıştır625. Şöyle ki İbnü’s-Salâh’ın kısaca “hıfz/hafız olma” dediğine İbn Hacer “zabt-ı sadr” adını vermiş ve “kişinin seması olan ve ezberlemiş bulunduğu hadisi her ne zaman isterse hatırlayıp sunabilecek kabiliyette olması” diye tarif etmiştir. İbnü’s-Salâh’ın

“kitabını zabt eder olma” dediğine İbn Hacer, “zabt-ı kitâb” adını vermiş, “kişinin semâ‘

yoluyla aldığı ve asıl nüsha ile karşılaştırarak tashih ettiği kitabı isteklilerine aktarıncaya kadar tashîf ve tahrîf gibi şeylerden koruması” diye tarif etmiştir626. Yine İbnü’s-Salâh hem hasen li-gayrihî627 hem de sahîh li-gayrihîyi tanımlamış fakat bu özel isimleri kullanmamıştır628. İbn Hacer, sahîh ve hasen hadisin bu türlerine ayrı ayrı isim verip tanımlamıştır629.

Müellifler haberin bilgi değeri hakkında da benzer görüşlere sahiptirler. Şöyle ki;

İbnü’s-Salâh’a göre mütevâtir haber, hiçbir araştırmaya ve düşünmeye gerek kalmaksızın kendiliğinden oluşan (zarûrî) kesin bilgi ifade eder630. Müttefekun aleyh hadisler de araştırmaya ve düşünmeye bağlı olarak elde edilen (nazarî) kesin bilgi ifade ederler631. İbn

623 Yani kitabını tahrîf ve tashîf gibi şeylerden koruması, kitabın hadis alım ve aktarım kurallarına uygun şekilde kontrol edilmiş olması gibi hususlara dikkat etmesi gerekir.

624 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 104-5.

625 İbn Hacer, Nüzhe, s. 58.

626 Bkz. İbn Hacer, Nüzhe, s. 58. Tanımlar tercüme edilirken harfî ve lafzi tercüme değil manevî ve tefsîrî tercüme tercih edilmiştir.

627 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 31. Burada normalde zayıfken başka tariklerle desteklenerek hasen seviyesine çıkan hadisten bahsedilmektedir. Bu hadise İbn Hacer, hasen li-gayrihî demektedir.

628 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 34-5. Burada normalde sahih derecesinde olmayan bir hadisin başka varyantlarla desteklenerek hasenlikten sahih derecesine çıkmasından bahsedilmektedir. Bu hadise İbn Hacer, sahih li-gayrihî demektedir.

629 Sahih hadisin bütün şartlarını taşıyan hadis sahîh li-zâtihî; az bir kusuru olup bu kusuru giderecek çaresi de olan hadis sahîh li-gayrihî; az bir kusuru olup bu kusuru giderilemeyen hadis hasen li-zâtihî; kabul tarafının ağır basmasını sağlayacak bir karinesi olan zayıf hadis hasen li-gayrihî adını almaktadır. Bkz. İbn Hacer, Nüzhe, s.

56-7.

630 İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadîs, s. 267.

631 Müttefekun aleyh demek, üzerinde görüş birliği sağlanan hadis demekse de buradaki görüş birliğinden kasıt, ümmet âlimlerinin tamamının değil, yalnızca Buhârî ve Müslim’in görüş birliğidir. Bu iki imamın ittifakla rivayet ettiği hadislerin makbûl olduğu hususunda ümmetin icmâ‘sı vardır. İşte bu icmâ‘ya binaen müttefekun aleyh hadisler, kesinlikle sahihtir ve araştırmaya dayalı kesin bir ilim (haberin peygamber efendimize ait olduğuna dair kesin bilgi) ifade ederler. İbnü’s-Salâh, önceleri müttefekun aleyh hadislerin (diğer âhâd haberler gibi) zan ifade ettiği, zanla amelin vacip olduğuna dayanarak ümmetin bu hadisleri makbul telakki ettiği, zannın ise bazen yanılabileceği, dolayısıyla bu tür hadislerin zan ifade edeceği görüşüne meyletmişse de sonradan müttefekun aleyh hadislerin makbul olduğu hususunda ümmetin icmâ‘sı nedeniyle bu görüşten dönmüştür. İcmâ’

dolayısıyla bu hadislerin kesin bilgi ifade etmelerini ise şöyle temellendirmiştir. Ümmet, icmâ‘sında hatadan korunmuştur. İcmâ’sında hatadan korunmuş olan ümmetin, kabulünde ittifak ettikleri zanları da hatadan korunmuş olur. ictihâd üzerine bina edilen icmâ‘ların kesin delil kabul edilmesinin temeli de zaten budur ve icmâ‘ların çoğu, bu şekildedir. Dolayısıyla müttefekun aleyh hadisler, haber-i vâhid olup gerçekte zan ifade

Hacer bu hususlarda İbnü’s-Salâh ile aynı düşünmektedir632. Yine hadislerin sıhhatlerine hükmetmenin ana dayanağının zann-ı gâlip olduğu, dolayısıyla hadislerin büyük çoğunluğunun böyle sabit (sahih) olduğu hususunda da her iki müellif hemfikirdir633. Ayrıca bazı şartlar çerçevesinde bu zannın, araştırmaya dayalı (nazarî) kesin (yakînî) bilgiye dönüşeceği de ifade edilmektedir. İbn Hacer, bu konuyu “karinelerle kuşatılmak”

çerçevesinde daha geniş ele alırken İbnü’s-Salâh, sadece müttefekun aleyh hadisler için böyle bir durumun geçerli olabileceğini düşünmektedir634.

Buraya kadar Nüzhe ile Mukaddime’nin benzeştikleri bazı noktalara temas etmeye çalıştık. Buradan sonra ise iki müellifin birbirlerinden ayrıldıkları yerlere (farklara) temas etmeye çalışacağız. Benzerlik ve farklılıklar, İbnü’s-Salâh’ın kendisinden sonraya tesirine ilişkin bize önemli ipuçları sunacaktır. Örneğin benzerliğin çok olması, İbnü’s-Salâh’tan sonra hadis ilminde önemli bir gelişme olmadığı anlamına gelebilecektir. Farkların çok olması ise İbnü’s-Salâh’tan sonra hadis ilminin gelişimini sürdürdüğü anlamına gelebilecektir. Bu durumda ya İbnü’s-Salâh, kendisinden sonraya aktif bir tesir bırakamamış demektir ya da İbnü’s-Salâh’ın öncülüğünde başlayan hadis usulü ilminin gelişim ve dönüşüm serüveni, önemli gelişmelerle devam etmiş demektir. Buraya kadar aktardıklarımız ve bundan sonra aktaracaklarımız sayesinde bu konuda bir fikir edinmeye çalışacağız.