• Sonuç bulunamadı

3. AVRUPA’DA TERÖRĠZM

1.3. DĠN TEMELLĠ TERÖR

Dinin, insanların mutluluğunu hedeflediği düĢünüldüğünde, dinin istismar edilmesi, yıpratılması, zaafa uğratılması, insanların mutluluklarının da istismar edilmesi anlamına gelmektedir. Dini temelli terör örgütlerinin niyeti, insanların dinlerini yaĢayarak mutlu olmalarını sağlamak değil, gerçekleĢtirdikleri terörist faaliyetlere dini kalkan yapmaya çalıĢmaktır. Bu anlamda din adına hareket ettiklerini iddia eden terör örgütleri, dine en büyük zararı vermektedirler (Kurt, 2009: 17). Bu çerçevede Türkiye‟de de siyasal amaçlarına ulaĢmak için dini referanslar kullanan ve din uğruna yapıldığını savunarak Ģiddet uygulayan, Ģiddeti meĢru gören gruplar ortaya çıkmıĢtır.

Türkiye‟de radikal dini hareketlerin ortaya çıkması, 1990‟lı yılların baĢlarına rastlar. Ancak bu radikal hareketlerin temeli 1980 yılı ve sonrasında atılmaya baĢlanmıĢtır. Özellikle 1979 yılında gerçekleĢen Ġran Ġslam Devrimi‟nin etkisiyle birlikte tüm dünyada canlılık kazanan siyasal Ġslam, Türkiye içinde de kendisine taraftar bulmakta gecikmemiĢtir (Dilmaç, 2004: 365). Ġran devriminin yanında Ortadoğu kökenli yazarların eserlerinin yaygınlaĢması da radikal düĢüncelerin geliĢmesine katkı sağlamıĢ ve böylece çok dağınık ve küçük fikir grupları oluĢmaya baĢlamıĢtır. Nitekim Türkiye‟de radikalleĢen grupların büyük çoğunluğu, Orta Doğu kökenli yazarlar ile dinin siyasi anlamda yorumlanmasına ağırlık veren din adamı ve yazarların eserlerinden önemli ölçüde etkilenerek baĢta Hizbullah olmak üzere dini ideolojiyi referans alan terör örgütleri, fikri temellerini Ġslamiyet‟ten aldığını iddia eden bir din anlayıĢını Türk toplumuna taĢımaya çalıĢmıĢlardır. Ancak Ġslam anlayıĢının her türlü Ģiddetin karĢısında oluĢu, radikal unsurların etkisini önemli ölçüde kırmıĢ ve toplumun büyük çoğunluğunu oluĢturan dindar halk tarafından da bu örgütlere karĢı tepki oluĢmuĢtur (Urhal, 2008: 472).

1980‟li yıllardan itibaren Türkiye‟de Ortadoğu kökenli örgütlerin yayınlarından ve faaliyetlerinden etkilenen Hizbullah, Ġslami Hareket Örgütü (ĠHÖ), ĠBDA/C, Vasat ve Tevhid Selam/Kudüs Ordusu gibi terör örgütleri kurularak,

108

faaliyet yürütmeye baĢlamıĢlardır (Dilmaç, 2004: 365). Bugün sayılan terör örgütlerinin militanlarının büyük çoğunluğu tutuklu ve hükümlü bulunduklarından dolayı eskisi gibi eylem aktiviteleri bulunmamaktadır. Ancak Hizbullah terör örgütü ile 11 Eylül saldırılarından sonra Türkiye‟de de eylemlerine baĢlayan El Kaide terör örgütünün Türkiye unsurlarının halen faaliyetleri devam etmektedir.

1980‟li yılların baĢında, Diyarbakır‟da Abdulvahap Ekinci‟ye ait Vahdet Kitapevi etrafında bir araya gelen Abdulvahap Ekinci, M. Fidan Güngör, Hüseyin Velioğlu ve Veysi Kaykaç isimli Ģahıslar tarafından Hizbullah terör örgütünün temelleri atılmıĢtır (Çiçek, 2000: 131). Ancak zaman içerisinde fikir ayrılıkları nedeniyle Vahdet Kitapevi etrafındaki oluĢumdan kopmalar meydana gelmiĢ ve 1981 yılında M. Fidan Güngör gruptan ayrılarak Menzil grubunu oluĢturmuĢtur. Ardından da 1982 yılında Hüseyin Velioğlu gruptan ayrılarak Ġlim Kitapevini açmıĢ ve Ġlim grubunu oluĢturmuĢtur. Bu ayrılıktan hemen sonra Hizbullah Ġlim ve Hizbullah Menzil grupları Türkiye‟nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi‟nde hızla örgütlenme ve taban oluĢturma faaliyetlerine baĢlamıĢlardır. Bu grupların amaçları Türkiye‟deki mevcut anayasal düzeni silahlı faaliyetlerle yıkarak yerine, dini esaslara dayalı bir Ġslam devleti kurabilmektir. Bu amaç çerçevesinde ise “tebliğ, cemaat ve cihat” olmak üzere üç aĢamalı bir strateji benimsemiĢlerdir. Bu aĢamalardan “tebliğ”, yeterli sayıya ulaĢabilmek için gizli ve açık propaganda dönemlerini içermektedir. Bu süreçte kitlelere Ġslam‟ı anlatarak bir potansiyel tabanın oluĢturması hedeflenmektedir. “Cemaat” aĢaması ise tebliğ aĢamasından sonraki süreçte oluĢturulacak halk kitlesinin örgütlenmesini ifade etmektedir. “Cihat” aĢaması ise tebliğ ve cemaat aĢamalarını geçerek, halk tabanında örgütlenmesini tamamlayan bir hareketin silahlı eylemlere baĢlama aĢamasını oluĢturmaktadır. Bu aĢamada örgüt, silahlı çekirdek bir grupla halk ayaklanmasını da arkasına alarak Ġslam devrimini gerçekleĢtirmeyi istemektedir (Alkan, 2002: 102-103). Radikal dinci hareketlerin geçirdiği bu üç aĢamayı tıpkı terörizmin unsurları olarak ilk bölümde belirtilen, ideoloji, örgüt ve Ģiddet kavramları ile de örtüĢtürebiliriz. Bu anlamda tebliğ, örgütün ideolojisini, cemaat örgütlenme safhasını, cihat ise Ģiddet unsurunu temsil etmektedir.

Hizbullahi gruplar 1990‟lı yıllara kadar tebliğ (propaganda) faaliyetlerini yürüttüklerinden dolayı, eylemsel bazda çok etkin olamamıĢlardır. Ancak 1990 yılı

109

ve sonrasında güçlenerek bölgede terör örgütü PKK‟ya alternatif oluĢturmaya baĢlamıĢlar ve böylece iki örgüt arasında silahlı çatıĢmalar meydana gelmiĢtir. Kamuoyu Hizbullah diye bir terör örgütünün varlığını ilk defa bu çatıĢmalar sonucunda öğrenmiĢtir. 1991-1995 yılları arasında PKK-Hizbullah arasında yaĢanan çatıĢmalar sonucunda, 700‟e yakın insan yaĢamını yitirmiĢtir. Sadece 1993 yılında çıkan çatıĢmalarda 500 PKK militanı, 200 de Hizbullah militanı ölmüĢtür (Demirel, 2001: 37). Bu çatıĢmalar neticesinde dikkatleri üstüne çeken Hizbullah terör örgütüne yönelik üst üste yapılan operasyonlarda yüzlerce örgüt militanı yakalanmıĢ ve cezalandırılmıĢtır. 1990‟lı yılların sonlarına doğru batı illerine, önce Akdeniz bölgesinde Adana, Mersin ve Tarsus civarına, daha sonra Konya ve Ġstanbul‟a yapılanmasını taĢıyan örgüt, bu yıllarda gerçekleĢtirdiği adam kaçırma eylemleri ile dikkatleri üzerine çekmiĢtir. Bütün bu sürecin sonucu olarak 17 Ocak 2000 tarihinde polis tarafından örgütün karargah olarak kullandığı tespit edilen Ġstanbul- Beykoz‟daki bir villaya düzenlenen operasyonda çıkan çatıĢmada örgütün lideri Hüseyin Velioğlu ölü olarak ele geçirilmiĢ, bu operasyon sonucunda ele geçirilen örgüt arĢivi değerlendirilerek örgütün tüm ülke sathındaki yapılanması deĢifre edilmiĢ ve üyeleri yakalanarak adli makamlarca yargılanmıĢlardır. Hüseyin Velioğlu‟nun öldürülmesi ve birçok militanının yakalanmasından sonra uzun süre eylemlerine ara veren örgüt, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır Emniyet Müdürü A.Gaffar Okkan‟a düzenlediği suikastla tekrara kamuoyunun gündemine gelmiĢtir. Bugün 2000 yılında yapılan operasyonlarla gerçekten önemli ölçüde güç kaybeden örgüt, yeni elemanlar kazanarak toparlanma çalıĢmalarına devam etmektedir (Alkan, 2009: 130).

Alkan (2009: 125), Türkiye‟de radikal dini hareketlerin ortaya çıkmasında etkili olan iç faktörleri;

a) ModernleĢme süreçlerinde din ve dindarlara yönelik uygulanan yanlıĢ politikalar,

b) Artan nüfusa paralel olarak, toplumun din ihtiyacını karĢılayacak yeterli formel mekanizmaların kurulamaması,

c) Türklerin din algılamalarını anlatan yeterli telif eserin kaleme alınamaması ve bunun sonucunda bırakılan bilgi boĢluğu;

110 DıĢ faktörleri ise;

a) Hasan El Benna‟nın Müslüman KardeĢler örgütü, b) 1979 yılında gerçekleĢtirilen Ġran Ġslam devrimi,

c) Türkiye‟deki Ġslami anlayıĢlarla büyük farklılıklar göstermesine rağmen, özellikle Mısır ve Ġran kaynaklı eserlerin Türkçe‟ye tercüme edilmesi Ģeklinde sıralamıĢtır.

Hizbullah ve diğer radikal dini örgütlerden baĢka 11 Eylül 2001‟de ABD‟de gerçekleĢen saldırılar ile birlikte din temelli terör dalgası dünya gündeminde de öne çıkmıĢ, bu kapsamda uluslararası terör örgütü El Kaide‟nin Türkiye unsurları 15 Kasım 2003 tarihinde Ġstanbul‟da Neve ġalom ve Beth Ġsrael Sinagoglarına aynı anda bombalı intihar saldırıları gerçekleĢtirerek Türkiye‟nin gündemine girmiĢtir. Bu saldırılarda 26 kiĢi hayatını kaybetmiĢ, 300‟ün üzerinde kiĢi ise ciddi biçimde yaralanmıĢtır. Bu saldırıların Ģoku atlatılmadan 20 Kasım 2003 tarihinde bu defa yine Ġstanbul‟da HSBC Bankası Genel Müdürlüğü‟ne ve Ġngiltere BaĢkonsolosluğu‟na yapılan bombalı saldırılarda aralarında Ġngiltere‟nin Ġstanbul BaĢkonsolosunun da bulunduğu 58 kiĢi hayatını kaybetmiĢ ve 753 kiĢi de yaralanmıĢtır (Aydıner, 2004: 6). Türkiye tarihinin en büyük terör eylemlerini gerçekleĢtiren militanların, cihat bölgeleri olarak adlandırılan Çeçenistan, Afganistan, Bosna, Irak vb. ülkelerde askeri eğitim aldıkları belirlenmiĢtir. Güvenlik birimleri 15-20 Kasım eylemlerinden sonra El Kaide‟nin Türkiye unsurlarının üzerinde de önemle çalıĢmaya baĢlamıĢ ve bu alanda önemli bilgi birikimi edinmiĢtir. Zaman zaman değiĢik illerde yapılan operasyonlarla örgütün güçlenmesinin önüne geçilmeye çalıĢılmaktadır (Alkan, 2009: 131).

Önümüzdeki süreçte, El Kaide‟nin Türkiye unsurlarının yeni eylemlerinin söz konusu olabileceği beklenmektedir. Özellikle El Kaide terör örgütünün lideri Usame bin Laden‟in 2 Mayıs 2011 tarihinde Pakistan‟ın baĢkenti Ġslamabad yakınlarında kaldığı villa‟da Amerikan askerleri tarafından düzenlenen operasyon sonucu öldürülmesi olayı ve cesedinin denize atıldığı yönündeki iddialarının ardından, El Kaide terör örgütünün intikam amaçlı yeni eylemler gerçekleĢtirebileceği haberleri uluslararası alanda, özellikle ABD ve batı ülkelerinin kamuoyunda büyük tedirginlik yaratmıĢtır.

111