• Sonuç bulunamadı

ĠTALYA VE KIZIL TUGAYLAR (BRĠGATE ROSSE)

3. AVRUPA’DA TERÖRĠZM

3.4. ĠTALYA VE KIZIL TUGAYLAR (BRĠGATE ROSSE)

Kızıl Tugaylar 1970 yılında Alberto Franceschini, Margherita Cagol ve Renato Curcio tarafından kurulmuĢtur. Örgüt kısa sürede 1000‟in üzerinde eleman sayısına ulaĢmıĢ ve bu elemanlar aracılığıyla eylemlerine baĢlamıĢtır. Marksist- Leninist ideolojiyi benimseyen örgüt amaçlarını, devrimci Ģiddet yoluyla Ġtalya hükümetini yok etmek, Ġtalya‟daki NATO kuvvetlerini korkutarak ülkeden ayrılmasını sağlamak ve emperyalist güç olarak tanımladığı ABD‟ye karĢı olduklarını göstermek olarak açıklamıĢtır (Laquer, 1987: 239). Kızıl Tugaylar,

95

kurulduğu 1970‟li yıllarda Ġtalyan iĢçi hareketinin radikal kanadı tarafından da desteklenmiĢtir. Örgüt aralarında eski baĢbakanlardan Aldo Moro‟nun kaçırılarak öldürülmesinin de bulunduğu 10.000‟den fazla adam kaçırma, bombalı ve silahlı saldırı eylemlerini üstlenmiĢtir (Lutz ve Lutz, 2005: 131). Eylemlerine ufak çaplı kundaklama ve bombalamalarla baĢlayan örgüt 1974 yılından itibaren devlet kurumlarına saldırma stratejisini benimsemiĢtir. Bu strateji dahilinde savcılar, yargıçlar, güvenlik güçleri, profesörler, teknokratlar hedef seçilmiĢ; birçok kiĢi suikast yapılarak öldürülmüĢtür. 1974 yılında Avukat Mario Rossi‟yi kaçıran örgüt, iki korumayı öldürmüĢ ve onu 42 gün halk hapishanesinde tuttuktan sonra serbest bırakmıĢlardır. Haziran 1976 yılında Ġtalya baĢ savunma avukatı Francesco Coco ve iki korumasını öldürmüĢtür (Demirel, 2003: 193).

Kızıl Tugaylar'ın tartıĢmasız en çok ses getiren eylemi ise 1978 yılında Ġtalya Hristiyan Demokrat Partisi (Democrazia Cristiana) baĢkanı ve eski Ġtalya baĢbakanı Aldo Moro'nun kaçırılmasıdır. Moro'yu 55 gün rehin tuttuktan sonra isteklerinin yerine getirilmediğini öne sürerek öldürmüĢ, cesedini yol kenarına park etmiĢ bir aracın bagajına yerleĢtirmiĢlerdir. Aldo Moro cinayetinden sonra Ġtalya çapında güvenlik güçleri tarafından sürekli takip edilen Kızıl Tugaylar 1980'li yılların baĢında yakalanan militanların itirafları sonucunda büyük ölçüde etkisiz hale getirilmiĢ ve lider kadrosunun çoğu yakalanmıĢtır. Ġtalyan güvenlik birimleri tarafından yürütülen seri operasyonlar neticesinde örgütün faaliyetlerinin, 1980‟lerin baĢında marjinal düzeye indirilmesi, elemanlarının organize suçlara kayarak Sicilya Mafyası içerisinde yer almasına sebebiyet vermiĢtir. 1990'lı yıllara girilirken değiĢik fraksiyonlara ayrılan Kızıl Tugaylar etkinliğini büyük ölçüde yitirmiĢ, eylemleri yok denecek kadar azalmıĢtır (Altuğ, 1995).

Bütün bu polisiye mücadelenin yanında aynı zamanda Ġtalya Hükümeti tarafından terörle mücadele amacıyla 1974 ve 1975 yıllarında terör suçlarına verilen cezaları belirleyen ve hem yargıçların hem de polisin yetkilerini düzenleyen yeni yasalar çıkartılmıĢtır. Özellikle eski baĢbakan Aldo Moro‟nun öldürülmesinden sonra güvenlik birimleri tarafından örgüte yönelik önemli operasyonlar yapılmıĢtır. Bununla birlikte örgütün devamını engellemek adına bazı özel düzenlemelere de gidilmiĢtir. Terör örgütü ile ilgili bilgi veren örgüt mensuplarına ceza verilirken

96

indirim yapılması ile ilgili yasal düzenleme ve terör suçlularının ayrı hapishanelerde tutulması bu düzenlemelerden bazıları olmuĢtur (Ovalı, 2006 :84).

97

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKĠYE’DE TERÖRĠZM VE TERÖRLE MÜCADELE 1. TÜRKĠYE’DE TERÖRÜN TARĠHSEL SÜRECĠ

Soğuk SavaĢ döneminde terörizm, uluslararası mücadelelerde kullanılan en önemli politika araçlarından biri olmuĢtur. Nitekim Türkiye‟de de terör “Soğuk SavaĢ” döneminde devletlerin bütün araçları kullandığı 1970‟li yıllardan itibaren gündeme girmiĢtir. Bu çerçevede, önce sol terör örgütleri faaliyetlere baĢlamıĢ, sol terör örgütlerinin eylemlerine paralel olarak da sağ terör örgütlerinin eylemleri geliĢmiĢtir. 1980 öncesinde yaĢanan sağ-sol çatıĢmasında beĢ bine yakın genç yaĢamını yitirmiĢtir. Sol-sağ terör örgütlerinin eylemlerinin zayıfladığı bir dönemde PKK terör örgütü faaliyetlerine baĢlamıĢ, PKK terörü yüzünden bugüne kadar yaklaĢık otuz bin insan hayatını kaybetmiĢtir. PKK‟nın eylemlerini artırdığı bir dönemde, 1990‟lı yıllardan itibaren de Hizbullah‟ın baĢını çektiği din temelli terör örgütleri Türkiye‟de faaliyetlerine baĢlamıĢ, bu süreçte onlarca insan bu tip örgütler tarafından öldürülerek mezar evlere gömülmüĢtür. 2000‟li yıllardan sonra ise Türkiye, küresel ölçekte faaliyet yürüten El Kaide terör örgütüne bağlı unsurların gerçekleĢtirdiği bombalı eylemlerin ve intihar saldırılarının hedefi olmuĢtur (Alkan, 2009: 109-110).

Türkiye‟de 1960‟lı yıllarda alt yapısı geliĢen, 1970‟lerde olgunlaĢan ve 1980‟e kadar güçlenerek devam eden terör dönemi incelendiğinde, terörün sağ-sol çatıĢması adı altında, komünizm yayılmacılığı tehdidi ve buna karĢı geliĢen milliyetçi hareketler ile birlikte ülke gündemine yerleĢtiği, ülke genelini doğrudan etkilediği ve esas itibariyle ideolojik bir nitelik taĢıdığı dikkatleri çekmektedir. Bu dönemdeki terörün amacı, devletin siyasi yapısını ve yönetimini değiĢtirerek benimsenen ideoloji doğrultusunda yeni bir yönetim tesis etmektir. Yine bu dönemde terör özellikle üniversitelerde yoğunluk kazanmıĢ, hatta liselere kadar etkinliği yayılmıĢtır. ĠĢçi ve memur toplulukları da çatıĢmanın merkezinde yer almıĢlardır. Böylece ülkenin her tarafında aile içindeki bireyleri bile birbirlerini öldürebilecek seviyeye getiren bir ideolojik çatıĢmaya sürüklemiĢ, ülkede neredeyse her gün 3-5 insanın ölümü ile sonuçlanan yaygın terör olaylarına sahne olmuĢtur. ÇatıĢma yoğunluğun bir sonucu olarak ortaya çıkan güvenlik zafiyetinin önüne geçmek amacıyla yapıldığı öne sürülen 12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle birlikte yaygın terör olayları

98

durmuĢ, zaman içerisinde sol ve sağ ideolojik akımlara mensup örgütler tekrar faaliyetlerine baĢlasalar da bu örgütlerin faaliyetleri 1980 öncesindeki kadar yaygın bir çatıĢma doğurucu nitelik kazanamamıĢtır (Dilmaç, 2004: 364).

1990‟lı yıllardan itibaren Marksist-Leninist ve ayrılıkçı terör örgütlerinin yanında artık din temelli terör örgütleri de ülke gündemindeki yerlerini almaya baĢlamıĢlardır. Ġdeolojisini dinden aldığını iddia eden birtakım gruplar, Ģiddet eylemleri ile kamuoyuna mesajlar vermeye baĢlamıĢlar ve Türkiye, radikal alanda oluĢturulmaya çalıĢılan terörün bu yeni yüzü ile tehlikeli bir kamplaĢmanın içine çekilmeye çalıĢılmıĢtır (Dilmaç, 2004: 364).

Özetle, Türkiye‟de terörizm faaliyetleri, ASALA/Ermeni terörü hariç tutulduğunda, 1970‟li yıllarda baĢlayan sol-sağ terör, 1980‟li yıllardan sonra ülke gündemine giren ayrılıkçı terör ve 1990‟lı yıllardan itibaren etkin olmaya baĢlayan din temelli terör olarak üç ayrı baĢlıkta sınıflandırılabilir (Alkan, 2009: 111).