• Sonuç bulunamadı

3. TERÖRĠZMĠN UNSURLARI

3.1. ĠDEOLOJĠ UNSURU

3.1.3. Din Kaynaklı Ġdeoloji

Terörizmin ortaya çıkmasına neden olan ideolojik temellerden birisi de din unsurudur. Din her türlü ideolojinin de üstünde çok daha geniĢ kapsamlı bir inanç, felsefe sistemidir ve varlığı insanlık tarihinin baĢlangıcına kadar dayanmaktadır. Dinde inanıĢ toplumdan topluma farklılık göstermekte ise de temelinde hepsinin insanlardan üstün kendi inanıĢlarına göre hakim olana inandıkları, Tanrı olarak kabul ettikleri anlaĢılmaktadır (Dilmaç, 1997: 80). Aynı dinin değiĢik bölgelerde farklı olarak algılanması ve yaĢanması mümkün olduğu gibi, aynı bölgede, aynı etnik kökene mensup insanlar arasında bile farklı dini inançların hayat bulması söz konusudur. Bu nedenle aynı din içinde farklı mezhep ve cemaatler kendi inanç sistemleri çerçevesinde dini inançlarını sürdürmektedirler.

Terörizmin dini inançları referans alarak hedeflerine ulaĢmaya çalıĢması ise din kaynaklı ideolojiye sahip terör örgütlerinin ortaya çıkmasına yol açmıĢtır. Hemen hemen her dini inanıĢta, insanların mutluluğunun ve huzurunun aranıyor olması, öldürmenin, insanlar arasında yaĢanan kavgaların ve çatıĢmaların hoĢ görülmemiĢ olmasına rağmen bir insanın dini inançlarına dayanarak terör uygulaması ĢaĢırtıcıdır. Ancak ne yazık ki sahip olduğu dini değerler adına bütün dinlerde en büyük günahlardan sayılan insan hayatını yok etmenin göze alınabilmesi, terör örgütlerinin hangi sosyal, ekonomik, siyasal ve psikolojik nedenlerden kaynaklandığının etraflıca araĢtırılması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır.

Din kaynaklı terörizmin temel olarak beslendiği kaynak dini fundamentalizmdir. Heywood‟a göre (2007: 351-363) fundamentalizm, Latince “temel” anlamına gelen fundamentum kökünden türetilmiĢ olup ilk olarak 20. yüzyılın baĢlarında Amerikan Protestanlığı tartıĢmalarında kullanılmıĢtır. Güncel kullanımında ise fundamentalizm, dünyanın büyük dinleri -Ġslamiyet, Hristiyanlık, Yahudilik, Hinduizm, Sihlik ve Budizm- ile bağlantılıdır ve kutsal metinlerin kitabi içerisinde gösterilmiĢtir. (IRA hakkında daha fazla bilgi için bkz. S.Özeren ve S.Demirci, 2009,“Ġngiltere‟nin Ayrılıkçı IRA ve Dine KarĢı Terörle Mücadele Politikası”, Usak Yayınları, Ankara).

26

anlamının açıklamasından çok dini-kültürel hareketin veya projenin bir türü olarak görülür. Bununla beraber fundamentalizm kavramı oldukça tartıĢmalıdır. Birçoğu baskı ve hoĢgörüsüzlük anlamı taĢıyan açıklamalarla ifade edilen fundamentalizm, liberal değerlerin ve kiĢisel özgürlüğün düĢmanı olarak görülmektedir. Bu nedenle komünizmin yıkılmasının ardından özellikle batı kamuoyunda Ġslami fundamentalizmin dünya düzeninin öncelikli tehdidi olarak algılanmasına yol açmıĢtır. Dini fundamentalistler geleneksel, devlet merkezli bir siyasi görüĢü benimserken, enerjik, militan ve bazen de Ģiddet gibi farklı siyasi eylem tarzını izlemiĢlerdir. Fundamentalistler kendilerini militan olarak görmekten rahatsızlık duymazlar, çünkü militanlık çatıĢma içindeki kiĢinin coĢkunluk ve tutkusunu ima eder. Özellikle din adına hareket edenler, inandıklarının ilahi temelli olmasından ilham alırlar ve bu da bütün diğer görüĢlerin önüne geçer. Bütün bu nedenlerden dolayı dini fundamentalistler, temel dini metinleri, kapsamlı sosyal yeniden yapılanma programı oldukları varsayımıyla temel bir ideoloji olarak kabul ederler. Bu çerçevede seküler ideolojiler dini ilkelere dayanmadıklarından ve ahlaki özden yoksun olduklarından dolayı reddedilir (Heywood, 2007: 19).

Terör örgütleri açısından dinin ideolojik temelde kullanılmasının iki önemli nedeni vardır. Birincisi, hiçbir ideoloji dinde olduğu gibi taraftarlarına ölümden sonra cennet vaat etmemektedir. Öldükten sonra bu dünyada karĢılaĢtığı zulümler, ıstıraplar ve sıkıntılardan kurtulacağına ve sonsuz mutluluğa kavuĢacağına inanan örgüt üyesi, kendi canından vazgeçtikten sonra, ölümcül eylemleri kolayca gerçekleĢtirebilmektedir. Ġkinci olarak da örgüt elemanı, liderin emir ve kararlarını sorgulayabilir ve uygulamaktan kaçınabilir fakat hiçbir inançlı mürit, dini kuralları sorgulamaya yanaĢmaz. Bu sebeple terör örgütü yöneticileri kendi isteklerini sanki dini bir gereklilikmiĢ gibi örgüt üyelerine kolayca kabul ettirebilmektedir. YaĢanan ekonomik sıkıntılar, siyasal baskı, kültürel ayrımcılık yapılması gibi nedenler de terör seçeneğini kolaylaĢtırmaktadır. Bu nedenler gerekçe gösterilerek, baskıların sonlandırılması veya yapılanların sorumlularından intikam alınması için mücadele etmek gerektiğinin dini bir gereklilik olduğu inancı, örgüt üyelerine aĢılanmaktadır. Bu Ģekilde dini inançların kullanılmasıyla insanlar terörist eylemlere itilmektedir.

Özellikle 11 Eylül 2001‟de El Kaide terör örgütü tarafından ABD‟de gerçekleĢtirilen saldırılar ile birlikte din temelli terör dalgası dünya gündeminde öne

27

çıkmıĢ, Ġspanya, Ġngiltere gibi Avrupa ülkeleriyle birlikte Türkiye‟yi de hedef alan bir dizi terör eylemi yaĢanmıĢtır. Bu eylemler nedeniyle dünyada son zamanlarda Ġslam dini terörizmle özdeĢleĢtirilmeye çalıĢılmaktadır. ġüphesiz bunda El Kaide, Hizbullah vb. gibi çok sayıda terörist örgütün küresel çaptaki eylemlerini din adına cihat yaptıkları vurgusuyla kamuoyuna duyurmaları ve baĢta ABD olmak üzere bu terörist eylemlerin hedefi olan batılı ülkelerin bu tip terör örgütlerinin Ġslam dininin inanç sisteminden kaynaklandığı yönündeki propagandası önemli rol oynamaktadır. Ancak dinin adının terörizmle birlikte anılması, diğer bir ifade ile terörizmin belirli bir dini olması mümkün görünmemektedir. Zira her inanca sahip milletten insanlar terörist olabileceği gibi, her hangi bir inanca sahip insan da bu tür terörist saldırılara maruz kalabilmektedir. Çünkü terörizm dini, inancı ve vicdanı olmayan, hiçbir etik değeri önemsemeyen, geleneksel olmanın da ötesinde artık modern çağın bir savaĢ stratejisidir. Bu anlamda günümüzde dünyanın her bölgesinde sadece Ġslam değil, her türlü dini kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayarak, insanların duygularını istismar eden terör örgütleri varlıklarını sürdürmekte ve insanlığı tehdit etmektedir (Acar ve Urhal, 2007: 323).