• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.2. Kayıp ve Belirsizlik: Belirsiz Kayıp

2.2.7. Belirsiz Kayıpta Tedavi

2.2.7.1. Temel Müdahale Bilgileri

Belirsiz kayıpta tedavi modelinin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi, bu kayıp türüne özgü niteliklerin bilinmesini gerektirmektedir. Belirsiz kayıp netlik içermeyen, travmatik, duygu ve düşüncelerde çelişkilere yol açan, anlaşılması zor, dış kaynaklı bir ilişkisel bozukluktur (Boss, 2002a; 2010; 2016). Kesinlik ve kanıt içermemesiyle ölümden, tek seferlik olmaması ve güncelde takılı olmasıyla TSSB’den, tüm semptomların örtüşmemesi ve işlevselliğin kaybedilmemesi ile depresyondan, kayıp kişinin kısmi varlık ve yokluk durumuyla da olağan kayıp ve yastan farklıdır (Boss, 2010; Boss ve Ishii, 2015). Tüm bu nedenlerden ötürü, belirsiz kayıp tedavisinde klinik hedef ailenin uzun süreli belirsizliğin getirdiği strese rağmen yaşamına iyi bir şekilde devam etmesini sağlamaktır (Boss ve Couden, 2002).

Bu klinik hedefin gerçekleştirilebilmesi için öncelikle bu alanda çalışacak terapistlerin klinik model perspektifinden uzaklaşarak belirsiz kayıp teorisinin sunduğu bu yeni bakış açısını öğrenmesi gerekmektedir (Boss, 2002a; Boss ve Couden, 2002). Bu bakış açısı klasik yas ve TSSB yaklaşımlarının yeterli olmayacağını çünkü kafa karışıklığı, yas tutamama, duygusal çelişkiler ve kapanışın imkânsızlığı gibi tüm semptomların belirsiz kayba karşı gösterilen normal tepkiler olduğunu, bu belirtilerin direnç veya ruhsal zayıflık göstergesi değil belirsizlik kaynaklı olduğunu ifade etmektedir (Boss, 1999; 2002a; 2010). Terapistin kendisi belirsizlik ile yaşamayı öğrenmedikçe - kendi belirsiz kayıplarını gözden geçirmedikçe - kayıp yakınlarına etkili bir yardım sunamayacağını belirten Boss (1999; 2002a) terapistlerle gerçekleştirdiği eğitimlerde onlardan kendi kayıplarını tanımlayıp tartışmalarını istediğini, bu çerçevede onlara yakınlarının fiziksel mi yoksa psikolojik kayıp mı olduğunu, kaybın normatif mi yıkıcı mı olduğunu, bu durumun kendileri veya aileleri için sorun yaratıp yaratmadığını, başa çıkmada veya yas tutmada yardımcı veya engel olan kültürel ritüellerini, değerlerini ve inançlarını anlatmalarını istediğini söylemektedir. İlaveten, aralıksız devam etmesi durumunda belirsizliğin yaşam boyu süren bir travmaya dönüşebileceğini belirten Boss (2002a), hem terapistlere hem de danışanlara yardımcı olacak unsurun belirsiz kaybı ve içerdiği paradoksu anlamak olduğunu, kapanış konusunda ısrarın direnci

49

artırmaktan başka bir işe yaramayacağını ifade etmektedir. Belirsizliğe karşı kendi tepkilerinin farkına varan ve toleransını artıran terapistin kayıp yakını ailelere karşı daha sabırlı yaklaşıp daha etkili bir yardım sunacağını, bu yüzden de terapistlerin belirsizliğe harici bir stres etkeni olarak yaklaşan daha geniş bir çerçeveden bakacak ve ailevi, toplumsal ve kültürel anlamda güçlü yönlere odaklanacak şekilde eğitilmesi gerektiğini belirtmektedir (Boss, 2004).

Tedavide belirsiz kayıp modelinin bir diğer önemli unsuru belirsiz kayıp durumlarında değerlendirme ve müdahalenin birey ve aile olarak iki düzeyde yapılması gerekliliğidir (Boss, 2004; Boss ve Yeats, 2014). Bireysel semptomların mutlaka incelenmesi gerekse de bu yeterli değildir. Birey somatik rahatsızlıklar veya intihar düşüncesi gibi sorunlar açısından değerlendirilirken, aile bir sistem olarak dinamiklerdeki bozulmalar yönünden incelenmelidir. Yanı sıra, bireyin zayıf ve güçlü yönleri tespit edilirken ailenin de etkileşim örüntüleri (aile rolleri, aile kuralları ve ritüelleri gibi) saptanmalıdır (Boss, 2004).

Belirsiz kayıpta terapötik görevin bir parçası da, aile üyelerinin bir araya getirilerek farklı düşünüyor olsalar bile duruma ilişkin algılarını paylaşmasını sağlamak, bu farklılıkları normalleştirerek tolere etmeye teşvik etmek ve hissedilen öfke, korku, çaresizlik, umutsuzluk ve duygusal çelişkileri ifade etmelerine yardımcı olmaktır. Hepsinden önemlisi, belirsizliğin bir suçlu olarak tanımlanarak sorunun dışsallaştırılması suçluluk ve sorumluluk duygularını hafifletecektir. Bilişsel düzeydeki bu farkındalık sayesinde, baş etme ve yas tutma süreçleri daha kolay başlamakta ve insanlar durumlarına dair belirli bir anlayış düzeyine ulaşmaktadır (Boss, 2002a). Terapist ailenin deneyiminin adını koyarak onlar için onayladığında, aileler duruma ilişkin yeni bir anlamı daha kolay oluşturacak ve kayıp üyenin kısmi varlığına/yokluğuna rağmen yaşamlarına devam edebilecektir. Kayıp yakınlarını yeni bir şekilde olsa da halen aileden biri gibi görmeye başladıklarında ise aile sınırları ve rolleri netleşmeye başlayacaktır. Algılar paylaşılabilir olduğundan, eylemsizleşmiş sistem de değişmeye ve uyum sağlamaya başlayacaktır. İlaveten, diyalektik düşünmenin insanların daha biliş odaklı olmasına yardımcı olduğunu gözlemlediğini bildiren Boss (2002a; 2006), terapistlere diyalektik yaklaşımın kullanılmasını önermekte, ortada net bir yanıt olmadığında umutsuzluktan

50

çıkmanın ve anlam bulmanın yolunun hem varlık hem de yokluk olasılığına birden tutunmak olduğunu söylemektedir.

Belirsiz kaybı anlamlandırmak ve belirsizliğe tahammül edebilmek için ailevi ve toplumsal ritüel ile kutlamaların sürdürülmesi, öykü anlatımı ve eski günlerden bahsetme gibi etkinliklerden de faydalanılabilir. Bu şekilde gerçekleştirilen aile terapisi kanalıyla, yas süreci başlatılır ve aile üyeleri beki de hiçbir zaman kesinlik elde edemeyecekleri fikrini kabul etmeye başlar. Bu kolay bir kabulleniş değildir. Bu noktada, terapistlerin görevi bireyi hiç olmadığı kadar sabırla dinlemektir. Terapist kapanışı amaçlamamalıdır. İnsanoğlunun sevdiği birini bulma ve defnetme ihtiyacı, yakın insan ilişkilerindeki bilişsel ve duygusal süreçlerin kesiştiğine işaret etmektedir, yani bu bir bağlanma ve bağları koparma döngüsüdür. Terapistler bu acı verici ve karmaşık süreçle başa çıkmaya çalışan bireylere ve ailelere karşı sabırlı olmalı ve onlara saygı göstermelidir (Boss, 1999; 2004; Boss ve Couden, 2002)

Sonuç olarak, belirsiz kayıp alanında çalışan uzmanlara Boss (2004) beş strateji önermektedir:

1. Kayıptaki belirsizliğin önemli bir stres etkeni olarak adlandırılması

2. Tüm aile üyelerinin kendisini ifade edebilmesi ve diğerlerinin kayba ilişkin düşüncelerini duyabilmesi için aile sisteminin birden çok üyesinin (hatta birkaç kuşaktan üyenin) bir araya getirilmesi (aile toplantıları)

Tüm aile üyelerinin bir araya getirilmesinin amacı ve önemi, herkesin bu geçiş veya kayıp durumuna aynı anlamı vermesini sağlamak değil, ailenin işbirliği yapacağı ve birbirini destekleyeceği güvenli bir alan yaratmaktır (Boss, 2004; Zamboni, 2006). Böylece, aile içi çatışma olasılığı azaltılacaktır. Ayrıca, aile üyeleri arasındaki farklı görüşler çatışma doğurma ihtimali barındırsa da, aynı zamanda büyüme, destek ve beraber yeni bir anlam üretme konusunda kaynak olarak da kullanılabilir. Geçiş dönemi ile ilgili ailenin iletişim kurabilmesi uyum sağlaması açısından önemlidir ve terapistlerin aile üyelerine “sürekli temas ve açık iletişim”in korunmasında yardımcı olması gerekir (Zamboni, 2006, s.178).

51

3. Aileye yaşadıkları durum hakkında mümkün olduğunda çok bilgi verilmesi

4. İlave destek amacıyla, çeşitli uzman ve profesyonel kaynaklara ilişkin bilgi sunulması

5. Aile üyelerine kayıplarına anlam verebilmeleri için teşvik, destek ve güvenli bir bağlam sağlanması.

Kılavuz ilkeler ve uygulamaya yönelik bu önerilerin dışında, Boss (2004) psikolojik kayıp durumlarına ilişkin olarak, terapistlere başka öneriler de sunmuştur. Bu önerilere göre, terapistlerin öncelikle yapması gereken, aile üyelerinin psikolojik olarak ulaşamadığı üye ile nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu netleştirmesine yardımcı olmaktır. Ardından, mevcut duruma uyacak şekilde aile kurallarında nasıl bir düzenleme yapılabileceği tartışılmalıdır. Son önerisi ise terapistler ailenin ulaşılamaz durumdaki üyeyi aile işleyişi ve ritüellerine dâhil etmenin yeni ve anlamlı yollarını keşfetmesi konusunda teşvik etmelidir.