• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

5.4. Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu araştırma bazı sınırlılıklar içermektedir. İlk olarak örneklem sayısının yeterli olmadığı söylenebilir. Türkiye’de fiziksel olarak kayıp kişi sayısı, kayıpların çeşidi veya yaş dağılımı gibi bilgiler mevcut olmadığından, kayıp ailelerine ulaşmakta sıkıntı yaşanmaktadır. Kayıp yakınları ile çalışan sivil toplum kuruluşlarının sayısı da son derece azdır. Mevcut kuruluşların yönetimleri ise genellikle kayıp yakınları ile görüşülmesine sıcak bakmamakta veya yapılacak görüşmelerin/anketlerin içeriğini kendileri belirlemek istemektedir. Dolayısıyla, araştırma evreni bilinemediğinden, örneklemin yeterliliği ve temsil gücü hakkında yorum yapmak güçtür. Bu nedenle, fiziksel kayıp örneklemi karma bir gruptan oluşturulmak zorunda kalmış ve katılımcı sayısını daha fazla artırmak mümkün olmamıştır. Psikolojik kayıp örnekleminde de ilgili derneklerin yönetimleriyle benzer sorunlar yaşandığından, katılımcıların bir kısmına dijital ortam üzerinden ulaşılmıştır. Bu nedenlerden ötürü, karşılaştırılan fiziksel ve psikolojik belirsiz kayıp örneklemlerinde sayıca eşitlik de sağlanamamıştır.

İkinci olarak, bu araştırma iki belirsiz kayıp türünün birlikte ve nicel olarak çalışıldığı ilk çalışma olduğundan, sınır belirsizliğinin ölçümünde standart bir ölçek kullanılmamış olması da araştırmanın sınırlılıklarından biridir. Sınır belirsizliği ölçekleri gereken şekilde Türkçe’ye uyarlanmış ve araştırma örnekleminde geçerlilik güvenilirlik çalışmaları yapılmıştır. Ancak konu itibariyle ölçeğin test-tekrar test uygulaması mümkün olmadığı gibi, kayıp yakınlarına ulaşma güçlüğü nedeniyle de dilsel geçerlik çalışması yapılamamıştır. Sınır belirsizliği ile Türkçe geçerliliği kanıtlanmış benzer bir ölçek bulunmaması da yapısal geçerlilikte benzer ölçek ilişkilerinin sınanamamasına yol açmıştır. Dolayısıyla, sınır belirsizliği ölçeklerinin daha geniş belirsiz kayıp örneklemlerinde kullanılarak sonuçların değerlendirilmesinin uygun olacağı açıktır. Bu bağlamda, gelecek çalışmalarda sınır belirsizliği ölçeklerinin nitel yöntemlerle birlikte karma bir desende

144

kullanılması özellikle önerilmektedir. Sınır belirsizliği ile ilgili bir diğer sınırlılık ise FK (8 madde) ve PK (14 madde) gruplarına yönelik ölçeklerin farklı sayıda madde içermesidir. Bu durumun bulgualr üzerinde etkisi olup olmadığının belirlenebilmesi için daha fazla çalışma yapılması gerekmektedir.

Araştırmayı sınırlandıran bir diğer faktör ise, katılımcılara yönelik herhangi bir psikopatoloji değerlendirmesi yapılmamış olmasıdır. Belirsiz kaybın bireysel düzeyde depresyon, kaygı vb. rahatsızlıklara yol açabileceği göz önünde bulundurulduğunda, çalışmaya dâhil etme kriteri olarak böylesi bir değerlendirmenin yapılması çok daha yerinde olacaktır. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ülkemiz koşullarında bu durumun geniş örneklemlere ulaşmayı zorlaştırabileceği, bu yüzden de klinik değerlendirmenin vaka çalışmalarında uygulanabileceği düşünülmektedir.

145

6. BÖLÜM

SONUÇ VE ÖNERİLER

Bu araştırmada fiziksel ve psikolojik kayıp yaşayan bireylerde sınır belirsizliği üzerinden belirsiz kaybın tespit edilmesi ve belirsiz kaybın neden olduğu psikolojik ve sosyal sorunların incelenerek belirsiz kayıpla başa çıkmada etkili olabilecek bireysel değişkenlerin bu süreçteki etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda gerçekleştirilen istatistiksel analizlerden ulaşılan bulgular 4. Bölümde ayrıntılı olarak sunulmuştur. Araştırmanın bu son bölümünde, özellikle öne çıkan bulgular özetlenerek sonuçlar üzerinden uygulayıcılar ve araştırmacılara yönelik önerilerde bulunulacaktır.

6.1. Sonuç

FK-SBÖ ve PK-SBÖ ölçeklerinin iç tutarlılığa sahip ve yüksek düzeyde güvenilir olduğunun saptanması, bu ölçeklerin fiziksel ve psikolojik belirsiz kayıp yaşayan bireylerde kullanılabileceğini göstermektedir.

Her iki belirsiz kayıp grubunda da, kayıp kişi çoğunlukla ailenin geçimiyle ilişkisi olmayan bir üyedir. Bununla birlikte, fiziksel kayıp grubunda kayıp sonrasında gelir değişimi yaşayanlar, psikolojik kayıp grubunda ise değişim yaşamayanlar daha fazladır.

Her iki belirsiz kayıp grubunda da, ailenin ve çevrenin yeterli destek sağlamadığı görüşü daha yaygındır ve çoğunluk uzman desteği almamıştır.

Her iki belirsiz kayıp grubunda da, çoğunluk benzer deneyimi yaşayanlarla temasa geçmemiştir. Bunun en yaygın nedeni, fiziksel kayıp grubunda bilgisizlik, psikolojik kayıp grubunda ihtiyaç duymamaktır. Temasa geçen fiziksel kayıp yakınları sıklıkla dayanışma arayışında olup hukuki destek alırken, psikolojik kayıp yakınları ise bilgi edinme amacında olup sosyal destek almaktadır. Fiziksel kayıp grubunda temasa geçilen platformda aktif rol alanlar, psikolojik kayıp grubunda ise almayanlar daha fazladır.

Fiziksel kayıp grubunda biyolojik ve yasal akrabalık ile biyolojik veya yasal akrabalıktan bağımsız olarak duygusal anlamda önemli kişiler aile olarak

146

eşit oranda tanımlanırken, psikolojik kayıp grubunda çoğunluk duygusal anlamda önemli kişileri aile olarak tanımlanmıştır.

Her iki belirsiz kayıp grubunda da, psikolojik aile çoğunlukla duygusal olarak ulaşılabilir kişileri içermiştir.

Fiziksel kayıp grubunda, çocuk kayıpların yakınlarında yaşadığı inancı baskınken, yetişkin kayıpların yakınlarında öldüğü inancı daha baskındır. Bununla birlikte, zorla kaybetmelerde, kayıp yakınları yaşa bakmaksızın sevdiklerinin öldüğünü düşünmektedir. Yetişkin ancak hasta veya engelli kayıpların yakınlarında ise akıbete ilişkin kararsızlık ön plandadır.

Fiziksel kayıp grubunda, çoğunluk vedalaşma ritüeli gerçekleştirmemiş olup bunun nedeni sevdikleri kişinin yaşadığına inanmalarıdır. Vedalaşma ritüeli gerçekleştirmiş olanların tamamı ise ritüelin yardımcı olduğunu düşünmektedir.

Belirsiz kayıp yakınlarının çoğunda dini inanç önemlidir ancak kayıp sonrası inançta bir değişiklik olmamıştır. Bununla birlikte, psikolojik kayıp grubunda dini inancı değişmeyenler ve dini inancının zayıfladığını düşünenler daha fazla iken, fiziksel kayıp grubunda dini inancı güçlenenler daha fazladır. Fiziksel kayıp grubunda yaşanan deneyimin alınyazısı/kader olmadığı inancı, psikolojik kayıp grubunda ise kader inancı daha fazladır.

Her iki belirsiz kayıp grubunda da, bireyler sınır belirsizliği ile fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlar yaşamakta, kayıp öncesinde var olan aile adetleri azalmakta ve aile, iş ve sosyal hayatları olumsuz yönde etkilenmektedir. Fiziksel kayıp grubunda aile adetleri daha fazla azalıp, aile hayatı ve iş hayatı daha fazla etkilenirken, psikolojik kayıp grubunda sınır belirsizliği, duygusal ve bilişsel sorunlar ile sosyal hayatta olumsuz etki daha fazladır.

Fiziksel kayıp grubunda, vedalaşma ritüeli yapan ve yapmayanlar arasında sınır belirsizliği, fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlar ile aile, iş ve sosyal hayattaki olumsuz etkilenme açısından anlamlı farklılık saptanmamıştır.

Fiziksel kayıp grubunda, kayıp kişinin yaşı arttıkça sınır belirsizliği ile fiziksel ve duygusal sorunlar azalmaktadır. Kayıp yakınının öldüğünü

147

düşünenlerde de durum aynı olup bu alt grupta bilişsel sorunlarda da azalma saptanmıştır.

Psikolojik kayıp grubunda, hasta ile birlikte yaşayan ve yaşamayanlar arasında sınır belirsizliği ile fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlar açısından anlamlı farklılık saptanmamıştır. Bakım desteği alan ve almayanlar açısından da durum aynıdır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, sınır belirsizliği arttıkça yaşanan fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlar artmaktadır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, ailesinden/çevresinden yeterli destek aldığını düşünenlerde ve yaşadıklarını alınyazısı/kader olarak değerlendirmeyenlerde sınır belirsizliği anlamlı düzeyde daha düşüktür. Herhangi bir dernek veya platform ile temasa geçme durumu ve kayıp/hastalık sonrası dini inançta değişiklik durumuna göre sınır belirsizliği düzeyinde anlamlı farklılık saptanmamıştır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, belirsizliğe tahammülsüzlük arttıkça sınır belirsizliği ve yaşanan fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlar artmaktadır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, bilişsel esneklik ile sınır belirsizliği arasında anlamlı bir doğrusal ilişki saptanmamıştır. Ancak bilişsel esneklik arttıkça fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlar azalmaktadır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, stresle aktif başa çıkma tarzları olan sosyal destek arama, iyimser yaklaşım ve kendine güvenli yaklaşım ile sınır belirsizliği arasında anlamlı bir doğrusal ilişki saptanmamıştır. Bununla beraber, her üç strateji de duygusal ve toplam bireysel etkiyi azaltmaktadır. Fiziksel etki iyimser ve kendine güvenli yaklaşımı kullanan kayıp yakınlarında azalırken, bilişsel etki ise yalnızca sosyal destek arama yaklaşımını kullananlarda azalmaktadır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, stresle pasif başa çıkma tarzları olan çaresiz yaklaşım ve boyun eğici yaklaşımın sınır belirsizliği ile duygusal ve bilişsel sorunları artırdığı, fiziksel ve toplam bireysel etkinin ise yalnızca çaresiz yaklaşım kullanıldığında arttığı saptanmıştır.

148

Belirsiz kayıp yakınlarında, psikolojik dayanıklılık ile sınır belirsizliği arasında anlamlı bir doğrusal ilişki bulunmazken, fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlarda azalma saptanmıştır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, diyalektik düşünme arttıkça hem sınır belirsizliği hem de fiziksel, duygusal ve bilişsel sorunlarda artış yaşanmaktadır.

Belirsiz kayıp yakınlarında, belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi arttıkça bilişsel esneklik düzeyi azalmaktadır.

Bilişsel esneklik ile sınır belirsizliği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.