• Sonuç bulunamadı

Günümüzde televizyon ve diğer teknolojik aletlerin kullanılması çok küçük yaşlarda başlamaktadır. Anne-babalar televizyon programlarını ve videoları, bebeklerini oyalamak için kullanmaktadır. Daha büyük çocukların ise bu teknolojik aletlerle ne yaptığı anne-babalar tarafından çoğunlukla bilinmemektedir (47).

Çocukların teknolojik aletlerden olumlu veya olumsuz etkilenmesi, büyük ölçüde çocuğun izlediği içeriklere ve izleme süresine bağlıdır (48).

Anne-babalar çocuğun fiziksel, bilişsel, sosyal, duygusal ve dil gelişiminin her aşamasında çocuk için model olmaları ve onlara rehberlik etmeleri nedeni ile çocukların teknolojik aletlerle ve internetle olan ilişkilerinin şekillenmesinde de önemli bir yere sahiptir.

Okul öncesi dönemdeki çocuk dünyayı yeni keşfetmektedir. Soyut ve somut kavramları anlayabilmek için yetişkin yardımına gereksinim duyar. Ayrıca, seçme ve karar verme becerileri yeteri kadar gelişmemiştir. Bu dönemdeki çocuğun teknolojik aletler aracılığı ile ulaştığı içeriklerin olumsuz etkilerinden korunması gerekmektedir. Bu noktada ebeveynler, çocuklar için uygun içerikleri seçip, onun bu içerikleri anlamlandırmasına rehberlik eder ve çocuğun bu araçlardan uygun şekilde yararlanmasını sağlarlar (5, 49).

Anne-babanın ilgi alanları, yönelimleri, alışkanlıkları, duygusal özellikleri çocukları doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir. Örneğin anne-babası bilgisayar oyunları ile vakit geçiren bir çocuğun da o yönde eğilimi olmaktadır. Özellikle okul öncesi dönem çocuklarının kendilerine model arayışı, ebeveyni ile özdeşim kurması buna neden olmaktadır (50).

Anne-babanın teknolojik aletler ve internetle geçirdiği süre ve bu aletlere yönelik tavırları, çocukların teknolojik alet kullanımını etkilemektedir. Anne-babanın bu teknolojik aletlerle vakit geçirmesi çocuk için bu araçların değer gördüğü bir ev ortamı oluşturabilir.

Teknolojik aletleri kullanmayan anne-babaların oluşturduğu ev ortamında yetişen çocuklar ise bu aletleri daha az önemser ve daha az kullanır (51). Teknolojik aletlerin kontrolsüzce ve aşırı kullanımı, anne-babanın bu konuda çok serbest davranması, çocukta olumsuz tepkiler oluşmasına yol açabilir. Diğer taraftan da anne-babanın bu konuda çok sıkı davranması, katı kurallar koyması hem çocuğu baskı altında bırakır hem de merak duygusunu daha arttırabilir.

Anne-babanın bu konudaki tutumları ebeveynin eğitim durumu, yaşı cinsiyeti gibi pek çok faktöre göre değişkenlik gösterebilir (5).

18 2.5. Dijital Medya Okuryazarlığı

Medya okuryazarlığı; her türlü kitle iletişim aracına erişebilmek, bunları kullanabilmekle birlikte bu araçlarla yayılan medya çıktılarını anlayabilme, yorumlayabilme, analiz edebilme becerisi olarak tanımlanabilir (52).

Dijital medya okuryazarlığı; bilgisayar, tablet, akıllı telefon gibi teknolojik aletlerle internetteki her türlü yazılı ve görsel içeriği anlama, analiz etme, çözümleme, değerlendirme, sorgulama, bu içerikleri doğru okuyabilme ve görebilmeyi kapsayan bir beceridir (53).

Çağımızda başta çocuklar ve gençler olmak üzere her bireyin bilinçli birer medya okuryazarı olması bir zorunluktur (53). Bilinçli bir medya okuryazarı olan birey, kullanacağı medya içeriklerini amacına yönelik olarak seçer, kullanır, geçerli ve güvenilir bilgiye ulaşabilmek için çabalar. Medya aracılığıyla sunulan içeriklerin planlı bir çalışmanın sonucu olduğunu, belli amaçlara yönelik hazırlandığının bilincinde olarak, bunların hangi araçlar kullanılarak, hangi amaçlarla hazırlandığı konusunda sorgulayıcı bir tutum sergiler. Medyanın toplumun ve bireylerin inançları, tavır ve davranışları üzerindeki etkisinin farkındadır (54).

Böylece dijital medya araçlarından faydalanırken kişisel ve sosyal hayatını da potansiyel risklerden korumuş olur (53).

3. BAĞIMLILIK

Bağımlılık, kişinin zarar verici sonuçlarına rağmen bir davranışı sürdürmesi veya bir maddeyi kullanması ve bu konuda kendini kontrol edememesi olarak tanımlanabilir (42).

Kişinin vaktinin büyük bir kısmını fiilen ya da zihnen madde veya davranış ile geçirmesi, kullanılan madde miktarının giderek artması veya davranışa giderek daha fazla vakit harcanması, madde miktarı veya davranış sıklığı azalınca ya da kesilince kişinin yoksunluk belirtileri göstermesi, ruhsal, sosyal, bedensel zararlarının farkında olunmasına rağmen maddenin ya da davranışın bırakılamaması, kişinin tasarladığından daha fazla madde kullanması veya davranışta bulunması ile karakterizedir (55).

Alkol ya da madde kullanımı ile ilişkili bağımlılıklar kimyasal bağımlılık, bir davranış ile ilişkili bağımlılıklar ise davranışsal bağımlılık olarak değerlendirilmektedir.

19 3.1. Davranışsal Bağımlılık

Bağımlılık terimi başta alkol ve madde kullanımı ile ilgili patolojik durumlar için kullanılırken, zamanla bazı davranışların da alkol ve madde bağımlılığında görülen davranış örüntülerini gösterdiğinin anlaşılmasıyla bu tür davranışlar davranışsal bağımlılıklar olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Teknoloji ve internet kullanımı, kumar oynama, alışveriş, egzersiz, yemek yeme, video oyunu oynama gibi davranışlar bu tür bağımlılığa neden olabilmektedir (56).

Griffiths 2005 yılında davranışsal bağımlılıklar için 6 ölçüt belirlemiştir: dikkat çekme (salience), ruh hali değişimi (mood modification), tolerans (tolerance), yoksunluk (withdrawal), çatışma (conflict), nüks (relapse) (57). Griffiths bunları aşağıdaki şekilde açıklar.

Dikkat çekme: Belli bir davranışın kişinin hayatına, davranışlarına ve düşüncelerine hakim olmasıdır.

Ruh hali değişimi: Bir davranışı olumsuz ruhsal durumlarla başa çıkabilmek ya da daha iyi hissetmek için yapmaktır.

Tolerans: kişinin aynı etkiyi almak için bir davranış için giderek daha fazla vakit harcamasıdır.

Yoksunluk : Kişinin belli bir davranışı yapması engellendiğinde ya da bir şekilde kişi o davranışı daha az yaptığında fizikek veya psikolojik yoksunluk semptomları göstermesidir.

Çatışma: Kişinin belli bir davranışı kontrolsüz bir şekilde devam ettirmesinden dolayı kişisel ilişkilerinin, aile hayatının, eğitim hayatının tehlikeye girmesidir.

Nüks: Bağımlı olunan davranışın bir süre bırakılmasından sonra bağımlılığa özgü tipik en uç kalıplarla geri dönmesidir (57).

Davranışsal bağımlılıklardan “Patolojik Kumar Oynama Bozukluğu” 1994 yılında yayınlanan DSM-4’te (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-4) “Başka yerde sınıflandırılmamış dürtü kontrol bozuklukları” sınıfında yer almıştır. 2013 yılında yayınlanan DSM-5’te (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-5) ise bağımlılıklar kategorisine dahil edilmiş ve “Madde ile İlişkili ve Bağımlılık Bozuklukları”

kategorisinde “Madde ile ilişkili olmayan bozukluk” başlığı altına alınmıştır. Böylece davranışsal bağımlılıklar DSM-5’e girmiştir (56). Davranışsal bağımlılık kapsamına giren dijital oyun bağımlılığı da “internet oyun bozukluğu” olarak DSM-5’in üçüncü bölümünde

“üzerine daha fazla araştırma yapılması önerilen durumlar” başlığı altında yer almıştır. İnternet bağımlılığı, egzersiz bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı gibi davranışsal bağımlılık kapsamına

20

girebilecek olan diğer bağımlılıklar için mevcut çalışmaların yetersiz olduğu DSM-5’e dahil edilebilmeleri için yeterli kanıtların bulunmadığına karar verilmiştir (58).

3.1.1. Teknolojik Bağımlılık

Teknolojik aletlerin kullanımının sebep olduğu sorunlardan birisi de bağımlılığa yol açmasıdır. Teknolojik aletlerin kullanımı da madde bağımlılığında olduğu gibi beyindeki ödül ceza mekanizmasını bozarak ödül yetmezliği sendromu oluşturabilmektedir. Bu nedenle bireyin teknolojik aletlere ulaşması engellendiğinde bağımlılığa özgü davranışlar sergilemesine yol açabilmektedir (42).

Teknolojik bağımlılığın alt grupları arasında; internet bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı, dijital oyun bağımlılığı, akıllı telefon bağımlılığı, problemli online kumar, problemli online cinsellik, problemli online alışveriş, problemli online gezinti sayılabilir (55, 59).

Genel olarak teknolojik bağımlılıklar için“aşırı kullanım, tatminsiz kullanım arzusu, aşırı kullanım nedeniyle sorumlulukların ihmal edilmesi ve sosyal ilişkilerin bozulması, olumsuz duygulardan ya da stresten kaçış amacıyla kullanılması, kullanım mümkün olmadığında gergin ve endişeli olmak ve kullanım süresi ile ilgili başkalarına yalan söylemek”

gibi özellikler tanımlayıcıdır (59).

Griffiths 1999 yılında teknolojik bağımlılığın davranısal bağımlılıklar arasında değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmüş ve 2005 yılında davranışsal bağımlılıklar için belirlediği, dikkat çekme, ruh hali değişimi, tolerans, yoksunluk, çatışma ve nüksten oluşan ölçütleri teknoloji bağımlılığına uyarlamıştır (60).

Teknolojik bağımlılıklardan internet bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı ve akıllı telefon bağımlılığı DSM-5'te bir bozukluk olarak sınıflandırılmamaktadır. Ancak, DSM-5'in 3.

bölümünde dijital oyun bağımlılığı “internet oyun bozukluğu” olarak yer almıştır (59).

3.1.1.1. İnternet Bağımlılığı

İnternet bağımlılığı literatürde internet istismarı, patolojik internet kullanımı, problemli internet kullanımı, aşırı internet kullanımı, internet bağımlılığı bozukluğu gibi isimlerle anılabilmektedir (55).

İnternet bağımlılığını ilk kez 1996 yılında Young gündeme getirmiştir. 2004 yılında Young tarafından tanı kriterleri belirlenmiştir:

21

• Çevrimiçi olmadığı zamanlarda bir önceki ya da bir sonraki internet kullanımı düşünme,

• Giderek artan sürelerde internet kullanma isteği,

• İnternet kullanımını kontrol etmede başarısızlık,

• İnternet kullanımı azaltılmaya çalışıldığında ya da bırakıldığında huzursuz, mutsuz hissetme,

• Planlandığından daha fazla internet kullanımı,

• İnternet kullanımının sosyal ilişkilerde, iş ve eğitim hayatında sorunlara neden olması,

• İnternet kullanımını gizlemek için çevresine yalan söyleme,

• İnterneti sorunlardan kaçmak ya da ruhsal bozuklukları hafifletmek için kullanma (61).

Young’a göre internet bağımlılığı tanısı koyabilmek için kişide bu kriterlerden en az beşi bulunmalıdır (61).

İnternetle ilgili diğer bağımlılıklardan akıllı telefon bağımlılığı, sosyal medya bağımlılığı ve dijital oyun bağımlılığı daha spesifik ve maksatlı olmakla birlikte internet bağımlılığı, diğer teknolojik bağımlılıkları kapsayıcı özellik gösterir (59).

3.1.1.2. Dijital Oyun Bağımlılığı

Dijital oyun bağımlılığı, DSM-5’in üçüncü bölümünde “internette oyun oynama bozukluğu” olarak önerilmekle birlikte bir psikiyatrik bozukluk olarak resmi bir tanı halini henüz almamıştır. DSM-5’te yer almış olması önemli bir gelişme olarak kabul edilmekle birlikte, dijital oyunların sadece çevrimiçi olarak oynanmadığı düşünüldüğünde bu tanımlama yetersiz görülmektedir (62).

DSM-5’te internette oyun oynama bozukluğunu tanımlayabilmek için 9 kriter önerilmiştir. Bunlar:

1. Oyun oynanmadığı zamanlarda dahi internet oyunlarının düşünülmesi, 2. İnternet oyunlarından uzak kalındığında içe çekilme belirtileri gösterme, 3. Giderek internet oyunlarıyla daha fazla vakit geçirme ihtiyacı duyma,

4. İnternet oyunu oynamayı azaltmaya ya da bırakmaya yönelik başarısız girişimlerde bulunma,

5. İnternet oyunu oynama dışındaki sosyal hayata karşı ilgisizleşme,

22

6. İnternet oyunu oynamanın ortaya çıkardığı problemlerin farkında olunmasına rağmen internette oyun oynamaya devam etme,

7. Aile üyelerine, terapistine ve başka kişilere internette oyun oynama miktarı hakkında yalan söyleme,

8. Ruhsal sorunlardan kaçmak için internet oyunu oynama ve internet oyunu oynama nedeniyle önemli bir iş, ilişki,

9. Eğitim ya da kariyer kaybı yaşama (58).

3.1.1.3. Akıllı Telefon Bağımlılığı

Günümüzde akıllı telefonlar barındırdığı çeşitli uygulamalar ve internet bağlantısı sayesinde televizyon, bilgisayar, oyun konsolu gibi pek çok aracın işlevini görmekte ve iletişim, bankacılık işlemleri, eğlence, alışveriş gibi pek çok konuda kolaylık sağlamaktadır. Ancak bu uygulamaların aşırı kullanımı akıllı telefon bağımlılığına neden olabilmektedir (62).

Akıllı telefon bağımlılığının net bir tanımı olmamakla birlikte, akıllı telefonun aşırı kullanımı ve bunu kontrol edememe, sürekli telefonu kontrol etme ihtiyacı duyma, akıllı telefon kullanımının günlük görevleri aksatacak boyutta olması ile karakterize olduğu söylenebilir (63).

3.1.1.4. Sosyal Medya Bağımlılığı

Sosyal medyanın aşırı veya problemli kullanımı sosyal medya bağımlılığı olarak değerlendirilebilir (64).

Griffiths’ in davranışsal bağımlılıklar için oluşturduğu bağımlılık ölçütlerine göre değerlendirildiğinde sosyal medya bağımlılığının; sosyal medya kullanımının kişiyi meşgul eden en önemli faaliyet haline gelmesi (dikkat çekme), kişinin sosyal medya faaliyetlerini sorunlardan kaçmak, kendini daha iyi hissetmek için kullanması (ruh hali değişimi), kullanımın ilk dönemlerinde ortaya çıkan aynı duyguları ve ruh halini yakalayabilmek için giderek daha fazla sosyal medya kullanma ihtiyacı (tolerans), sosyal medyadan uzak kalındığında ya da kullanım bırakıldığında yoksunluk semptomlarının görülmesi (yoksunluk), bunun sonucunda da tekrar aynı şekilde kullanmaya başlamak (nüks), sosyal medya kullanımının içsel ve kişiler arası sorunlara yol açması (çatışma) ile karakterize olduğu söylenebilir (65).

23