• Sonuç bulunamadı

Tek Parti Dönemi'nde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı yaptığı ve bu dönemde 1923, 1927,1931, 1935, 1938, 1939, 1943 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı görülmektedir. Çalışmanın bu kısmında bu seçimler hakkında detaylı bilgi verilmesi amaçlanmaktadır.

2.5.1. 1921 Anayasası Döneminde Yapılan Seçimler

Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması'ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk, öteden beri yapmayı düşündüğü yeni Cumhuriyeti resmen ilan etmeyi kararlaştırmıştır. Aslında TBMM daha 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatı kaldırmış ve Türk halkının Misak-ı Milli sınırları içinde TBMM’den başka hükümet tanımadığını, bunun için de kişisel egemenliğe dayanan İstanbul’daki hükümet şeklinin 16 Mart 1918 tarihinden itibaren ve sonsuza kadar tarihe intikal etmiş saydığını kabul etmiştir. 9 Ekim 1923 tarihinde ise yeni Türkiye Devleti'nin başkentini Ankara olarak kabul eden kanun çıkarılmıştır. Bu sırada seçimeler yenilenmiş, Mustafa Kemal Atatürk de 11 Ağustos 1923 günü İkinci TBMM Başkanlığına seçilmişti. Yeni meclis toplanmadan önce, Mustafa Kemal Atatürk bu konuda bazı uzman arkadaşlarını, yeni bir anayasa tasarısı hazırlamakla görevlendirmiştir (Tuncer, 2013: 19-28).

Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından sonra bir sabah Mustafa Kemal, özel kaleminin memurlarından, kişisel güvenini kazanmış olan Hasan Rıza Soyak’ı kenara çekmiş… ve yeleğinin cebinden birkaç küçük kağıt çıkarıp derin bakışlarını karşısındakinin gözlerinin içine dikerek (Erenli, 1981: 5):

126

“Bunları al. Müsvedde halindeler, sen beyaz edeceksin. Yazılar karışıktır. Dikkat et, okuyamadığın veya anlayamadığın bir yer olursa, bana sorarsın. Bunları şimdilik yalnız sen ve ben bileceğiz. Amirlerine dahi bahsetmene gerek yoktur, der.” Bu notlar, 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun devlet şekline ait maddelerini değiştiren ve Türkiye Devleti'ne “Cumhuriyet” şeklini veren taslaktır. Notlar beyaza çekildikten sonra maddeler meydana çıkmaktadır.

Türkiye ve Ankara, o sıralarda tüm dünya basını için en çok merak uyandıran konulardan biridir. Büyük zaferi ile yeni devlet ve onun lideri, birkaç ay öncenin (düşman alemi)’ni şimdi en çok ilgilendiren bir varlık olmuştur. Her gün Avrupa ve Amerika’nın en ünlü gazetecileri Türkiye’ye geliyor, o zaman İstanbul’un en büyük gazetesi olan “vakit’’ idarehanesi bu meslektaşların ilk uğraklarından biri olmaktadır. Bir gün, çok şık giyinmiş bir ziyaretçi, gazetenin yazı heyetine uğrar. Viyana‘dan gelmiştir. Orta Avrupa’nın en büyük gazetelerinden birinin “Wiener Neue Freie Presse”nin muhabiridir, adı da Lazar’dır. Ankara’ya gitmek kararındadır. Bu nedenle de öğrenmek istediği çok şey var. İlk öğrenmek istediği konu: “Henüz başkanı bulunmayan devletinizin kesin şekli nedir?” ve sonra da: “Padişahlık gerçekten tarihe karışmış mıydı?” ve gene “Bugünkü devlet hayatı içinde halifenin görevi, yetkileri neler olacaktı?...” ve daha bir çok soru yöneltir Lazar…Ankara’da Gazi Paşa Fransız Hans Lazar’ı kabul etmiş, onun birçok sorusuna verdiği toplu cevapta özet olarak şöyle demiştir: Yeni Türkiye’nin yenileşmesi işi daha sona ermemiştir. Türkiye anayasasının, henüz gelişme yolunda son ve kesin şekli aldığı zannedilemez. Değişme ve düzeltmeler yapmak, daha mükemmel bir hale getirmek gereklidir. Atatürk, sonra da rejim sonundaki düşüncelerini açıklamış ve milli egemenliğe dayanan yeni devletin şeklini Cumhuriyet olarak nitelerken şu cümleyi kullanmıştır: Yeni Türkiye’nin Başkent sorununa gelince, bunun cevabı kendiliğinden görülür. Ankara Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentidir der (Erenli, 1981: 5-8).

Atatürk Cumhuriyetin ilanını Nutuk adlı eserinde şöyle anlatmaktadır (Atatürk, 1981: 594):

127

Orada bulunan arkadaşlar, hemen düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. Hemen o dakikada nasıl davranılacağı üzerinde kısa bir program saptadım ve arkadaşları görevlendirdim.

Düzenlediğim programın ve verdiğim yönergenin uygulanışını göreceksiniz.

Baylar, görüyorsunuz ki Cumhuriyet ilanına karar vermek için Ankara'da bulunan bütün arkadaşlarımı çağırmaya ve onlarla görüşüp tartışmaya gerek ve gereksinme görmedim. Çünkü, onların öteden beri ve doğal olarak bu konuda benim gibi düşündüklerinden kuşkum yoktu. Oysa, o sırada Ankara da bulunmayan kimi kişiler hiçbir yetkileri yokken, düşünce ve olurları alınmadan Cumhuriyetin ilan edilmiş olmasını, gücenme ve ayrılma nedeni saydılar. O gece birlikte bulunduğumuz arkadaşlar erkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet Paşa Çankaya'da konuk idi. Onunla yalnız kaldıktan sonra, bir yasa tasarısı hazırladık. Bu tasarıda 20 Ocak 1921 günlü Anayasanın devlet biçimini saptayan maddelerini şöylece değiştirmiştim:

Birinci maddenin sonuna: "Türkiye Devletinin hükümet biçimi Cumhuriyettir." cümlesini ekledim.

Üçüncü maddeyi şöyle değiştirdim: "Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisince yönetilir. Meclis, hükümetin yönetim kollarını Bakanlar Kurulu aracılığı ile yönetir."

Bundan başka, Anayasanın temel maddelerinden olan 8'inci ve 9'uncu maddeleri de, değiştirilerek ve açıklığa kavuşturularak şu maddeler yazıldı:

"Madde - Türkiye Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca ve kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi için seçilir. Başkanlık görevi, yeni Cumhurbaşkanının seçilmesine değin sürer. Eski başkan yeniden seçilebilir."

"Madde - Türkiye Cumhurbaşkanı, Devletin Başkanıdır. Bu kimliği ile gerekli gördükçe Meclise ve Bakanlar Kuruluna başkanlık eder."

"Madde - Cumhurbaşkanı, başbakanı Meclis üyeleri arasından seçer. Öbür bakanları da başbakan, yine Meclis üyeleri arasından seçtikten sonra hepsini Cumhurbaşkanı Meclisin onayına sunar. Meclis toplantı halinde değilse, onaylama Meclisin toplantısına bırakılır."

Bu maddelere komisyonda ve Mecliste, din ve dille ilgili, bildiğiniz bir madde de eklenmiştir.

Yeni anayasa üzerine çalışmalarını sürdüren meclis komisyonu, proje üzerinde din ve dile ait bir ek yaparak işi genel heyete getirdiği zaman, saatler 18.40’ı gösteriyordu. Yasanın tümü üzerindeki konuşmalardan sonra maddelere geçilmişti. Metinde “Cumhuriyet” sözcüğünün her okunuşunda “Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti” sesleri yükseliyordu. Yasanın tümü oya sunulunca, eller hep

128

birden kalkar, salon bir kez daha yaşasın Cumhuriyet sesleriyle dolar, saatler tam 20.30’u gösterdiğinde Başkan İsmet Eker, sonucu şöyle bildirmiştir: Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığı için yapılan oylamada, oylamaya katılan üye sayısı 159’dur. 158 üye Ankara Milletvekili Gazi Mustafa Kemal’i Cumhurbaşkanlığına seçmişlerdir (TBMM Tutanak Dergisi, Devre: II, Cilt:3, Birleşim 43, 29 Ekim (1339) 1923, s. 99)

Meclis başkanının ilanından sonra Atatürk çıkıp şöyle bir konuşma yapar:

“Sayın arkadaşlarım, önemli ve dünya çapında olağanüstü olaylar karşısında saygıdeğer ulusumuzun gerçek uyanıklığına değerli bir belge olan Anayasamızın kimi maddelerini açıklamak için özel komisyonca yüksek kurulunuza önerilen yasa tasarısının kabulü dolayısıyla, Türkiye Devletinin öteden beri dünyaca bilinen, bilinmesi gereken niteliği, uluslararası belli adıyla adlandırıldı. Bunun doğal gereği olmak üzere, bugüne değin doğrudan doğruya Meclisin Başkanlığında bulundurduğunuz arkadaşınıza yaptırdığınız görevi, Cumhurbaşkanı sanıyla yine bu arkadaşınıza, bu âciz arkadaşınıza veriyorsunuz. Bundan dolayı şimdiye dek benim için gösterdiğiniz sevgiyi, yakınlığı ve güveni bir kez daha göstermekle yüksek değerbilirliğinizi tanıtlamış oluyorsunuz. Bundan dolayı yüce Meclis'e gönlümün bütün içtenliğiyle teşekkür ederim.” (TBMM Tutanak Dergisi, Devre: II, Cilt:3,

Birleşim 43, 29 Ekim (1339) 1923, s. 99-100; Atatürk, 1981:594).

Konuşmasından sonra milletvekilleri teker teker Mustafa Kemal’i tebrik etmişlerdir. Bu sırada meclis koruma bölüğünden bir manga asker tam saat 21.00’de TBMM binası yanındaki bahçemsi yerde havaya üç el ateş ederek ulusun kararını Ankara kentine yaymıştır. Ertesi günü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu 8’inci tümenin topçu birliğinden Teğmen Asım’ın (Emekli Hava Korgenerali Asım Uçar) Sakarya ve Afyon savaşlarına girmiş olan bataryasının eşit aralıklarla yaptığı 101 atış ile ilan ederken, Türkiye’nin her tarafındaki garnizonlar da 101 pare salvoları ile genç Cumhuriyetin gür sesini tüm Türkiye’ye duyurmuşlardır. Mustafa Kemal, 1921 Anayasası döneminde 4 yıl 2 gün süreyle görev yapmıştır. Cumhuriyet Dönemi'nin ilk hükümeti İsmet Paşa (İsmet İnönü, Edirne Milletvekili) tarafından kurulmuş ve meclis başkanlığı görevini ise Fethi Bey (Ali Fethi Okyar-İstanbul Milletvekili) yapmıştır. 1927, 1931 ve 1935 yıllarında yapılan milletvekilliği seçimlerinin ardından Mustafa

129

Kemal 3 kez daha Cumhurbaşkanı seçilmiştir (Tuncer,2013: 26-27; Sivri, 1981: 96- 110).

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilki olma özelliği taşıyan 1923 seçimleri 20 Ocak 1921 tarihinde yürürlüğe giren 1921 Anayasasına (1921 Teşkilat-ı Esasiye ‘sine) göre yapılmıştır. 1921 Anayasası Meclis Hükümeti Sistemini benimsediğinden TBMM hem yasama hem de yürütme görevini yürütmekteydi. Yani yürütme organı yasama organında birleşmiştir ve yasama organı hem kanun yapmakta hem de kendi yaptığı kanunları uygulamaktadır.

2.5.2. 1924 Anayasası Döneminde Yapılan Seçimler

20 Nisan 1924’te TBMM’ce yeni bir Anayasa (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) kabul edilmiştir. 1924 Anayasası, yasama organını tek meclisli olarak düzenlenmiştir. Yasama dönemi 4 yıldır.

1934 yılına kadar her 20.000 erkek nüfus için 1 milletvekili; 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildikten sonraki seçimlerde ise her 40.000 nüfusa 1 milletvekili seçildiği için toplam milletvekili sayısı, nüfus artışına paralel olarak artmıştır. 1923’te 287 olan bu sayı 1957’de 610’a ulaşmıştır.

Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak 29 Ekim 1923 tarihli ve 364 sayılı kanunda yer alan hükümler yeni anayasada korunmuştur. Cumhurbaşkanı yine TBMM üyeleri arasından, bir seçim devresi için seçilecektir. Seçilebilmek için gerekli olan oy çokluğu, 1924 Anayasasında da yer almamış bu konu meclis iç tüzüğüne bırakılmıştır. Meclis iç tüzüğünde de Cumhurbaşkanı seçilebilmek için salt çoğunluğun gerekeceği belirtilmiştir (20 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı kanun, Madde .8).

1924 Anayasasının yürürlükte olduğu dönemlerde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde: milletvekili genel seçimleriyle oluşan TBMM açılış gününde, önce meclis başkanlık divanı oluşturulmuş, ardından Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geçilmiştir. Meclis başkanlık divanına kişisel adaylık başvurusu ya da aday önerisi yapılmamıştır. Seçimlerin tümünde salt çoğunluk birinci turda sağlanmıştır.

130

2.6. ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE YAPILAN CUMHURBAŞKANLIĞI