• Sonuç bulunamadı

Tedbir ve Takdir Bakımından

Engellilik gibi insanın hayatta karşılaştığı olumsuzluklar hakkında akıllara gelen sorulardan biri de bu tür durumların gerekli tedbirlerle önlenip önlenemeyeceğidir. Engelliliğin sebeplerine baktığımızda gerek doğumdan önce gerekse doğum sırası ve sonrasında önemli oranda insanî hata ve kusurların bulunduğu görülür. Doğum öncesiyle ilgili olarak evlilik öncesi gerekli testlerin yapılmaması, akraba evlilikleri, genetik bozukluklar, hamilelik yaşının çok küçük ya da büyük olması, hamilelik sürecinde yaşanan sorunlar (zehirlenme, aşırı stres, travma, kaza, yetersiz ve dengesiz beslenme, doktor tavsiyesi dışında ilaç alınması, uyuşturucu, alkol ve tütün kullanımı) engelli doğumlara sebep olabilmektedir. Doğum sırasında ise bebeğin oksijensiz kalması, düşük ağırlıkla doğması, travmaya maruz kalması, doğumun zamanında ve sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilmemesi engelliliğin bir diğer sebepleridir.660 Ayrıca insanın hayatın olağan akışı içerisindeki tedbirsizlikleri engelliliğe sebep olabilmektedir. Örneğin 2018 yılında ülkemizde meydana gelen ölümlü ve yaralanmalı kazaların %89,64’ü sürücülerin kusurları sebebiyledir.661 Araç hızını yol, hava ve trafiğin gerektirdiği şartlara uydurmama, aşırı hızlı araç kullanma, şerit ihlali yapma, alkollü araç kullanma gibi sürücüden kaynaklanan sebepler pek çok kişinin ölümüne, yaralanmasına ve engelli şekilde hayatını sürdürmesine sebep olmaktadır.

İnsanların engellilik gibi karşı karşıya kaldığı durumlarda hata ve kusurlarından önemli bir payı olduğu görülür. Nitekim Kur’an-ı Kerim insanı sorumlu bir varlık olarak ele almakta, bu sorumluluğun temelinde Allah tarafından insana verilen belirli bir irade ve kudretin olduğu görülmektedir.662 Çünkü insan âlemde diğer varlıklardan

659 Yavuz, “Şer”, TDVİA, XXXVIII, 539. 660 Yerebakan, Özürlüler Vadisi, s. 37.

661http://www.kgm.gov.tr/SiteCollectionDocuments/KGMdocuments/Trafik/TrafikKazalariOzeti

2018.pdf (erişim 09.08.2019).

farklı olarak akıl melekesiyle yaratılmış ve Allah tarafından belirlenen emir ve yasaklar doğrultusunda yaşaması istenmiştir. Ayrıca “…Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın...”,663”…Tedbirinizi alın…”664 gibi ayetlerle insanların hayatlarında dikkatli ve tedbirli olması emredilmektedir. Bu ayetlerin bir kısmı savaş konularında düşmana karşı tedbirli olunmasını emretse de Fahreddin er-Râzî, hastalıklara karşı gerekli tedavi olunması, veba bulunan yerden uzaklaşılması, yıkılmaya yüz tutmuş duvarın dibinde oturulmaması gibi muhtemel zararlardan kaçınmanın ayetin kapsamında olduğunu söyler. 665 Ayetlerde tedbirin emredilen hususlardan olması, engelliliğin de bazı durumlarda önlenebileceğini göstermektedir.

Hz. Peygamber’in hadislerinde de tedbirin önemli bir yeri vardır. Veba bulunan yere girilmemesini, vebanın bulunduğu yerdekilerin de oradan ayrılmamasını tavsiye etmesi,666 hastalığın yayılmasına karşı alınacak tedbirin önemini göstermektedir. Ayrıca hastalıklara karşı ilaçların kullanılıp korunma tedbirleri alınmasını, bunun da kader kapsamında olduğunu söylemiştir. 667 Tedbir konusunda Hz. Ömer’in uygulamaları da önemlidir. Hz. Ömer Şam’a gitmek üzere yola çıkmış, Serğ denilen yere varınca kendisine Şam’da veba salgını olduğu haber verilmiş, o da bu konuyu sahabilerle istişare etmiştir. Sahabilerden bir kısmı Şam’a gidilmesi konusunda görüş bildirirken bir kısmı da geri dönülmesinin daha uygun olduğunu söylemişlerdir. Hz. Ömer geri dönülmesine karar verdiğinde Ebû Ubeyde b. Cerrah “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sormuş, Hz. Ömer “ Evet, Allah'ın kaderinden, Allah'ın kaderine kaçıyoruz.” diye cevap vermiştir. Orada bulunan Abdurrahman b. Avf ise Hz. Peygamber’in konu ile ilgili hadisini okumuştur. Hz. Ömer, kararının isabetli olduğu hadisle teyit edilince, Allah’a hamdederek Medine’ye dönmüştür.668 Bir başka olayda ise Hz. Ömer, Allah’ın takdiri sebebiyle hırsızlık yaptığını söyleyen kimseye hırsızlık cezasına ek olarak Allah’a iftira attığını için ayrı bir ceza vermiştir.669

663 el-Bakara, 2/195. 664 en-Nisâ, 4/71, 104.

665 er-Râzî, Tefsir-i Kebir, VIII, 291. 666Buhari, “Tıb” 30; Müslim, “Selam” 100. 667 Tirmizi, “Tıb”, 21.

668Müslim, “Selam”, 98.

Engelliliğin meydana gelmesinde ilahî ve beşerî rollerin ne ölçüde etkili olduğuyla ilgili ayetlerden bazı örnekler bulmak mümkündür. Örneğin “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi imtihan olarak şer ve hayırla deneriz. Ancak bize döndürüleceksiniz.”670 ayetindeki şer kavramı zarar, sıkıntı gibi anlamlara gelmekte olup671 engelliliği de kapsamaktadır. Dolayısıyla engellilik, ilahî irade kapsamında imtihan olarak meydana gelmektedir. Ayrıca yeryüzünde ve nefislerde meydana gelen her musibetin daha önce bir kitapta bulunduğunu ifade eden ayetten672 sonra Allah şöyle buyurmaktadır: “Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiğini nimetlere şımarmayasınız diye (böyle yaptık). Allah kendini beğenip büyüklenen hiç kimseyi sevmez.”673 Bu bakımdan Allah çeşitli hikmetlerle kullarından dilediğini engelli kılabilmektedir. İlahî iradenin bu yöndeki tecellisinin aksine bir şeyin olması da beklenemez. İnsanın sınırlarını aşan doğal felaketler sonucu meydana gelen engellik de bu bağlamda düşünülebilir. Ancak insanın deprem, tsunami, kasırga gibi felaketlere sebep olabilecek doğa olaylarını engellemesi mümkün olmasa da bu olayların sonuçları hakkında gerekli tedbirleri alması mümkündür.

Kur’ân’daki bazı ayetler, hadiselerin meydana gelmesinde beşerî iradenin rolüne vurgu yapar. “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu. Dönerler diye Allah işlediklerinin bir kısmını onlara tattıracak.”674 meâlindeki ayet, ilâhî plan içerisindeki beşerî role dikkat çekmektedir. Engelliliğin meydana gelmesinde de önemli oranda insanların hata ve kusurlarının etkisi olduğu görülür. İnsanların engelliliğe sebebiyet verebilecek türden fiilleri sonucu zorunlu olarak engelliliğin meydana geleceğini söyleyemeyiz. Her şey nihaî olarak Allah’ın yaratmasına bağlıdır. Bununla birlikte Allah’ın âlemdeki sünnetullah adı verilen kanunları, hadiselerin belirli bir sebep-sonuç ilişkisi içerisinde gerçekleştiğini göstermektedir. Bu bakımdan engelliliğe sebebiyet verebilecek ihmal ve kusurların belirli sonuçlar doğuracağı göz önüne alınmalıdır. Sünnetullah kapsamında ihmal ve kusurların en aza indirilmesi ve gerekli tedavi yollarının aranmasıyla engelliliğin belirli ölçüde önüne geçilmesi mümkündür. Beşerî iradenin kader planı içerisindeki ölçüsünü

670 el-Enbiyâ, 21/35.

671 en-Nesefî, Medâriku’t-Tenzil, II, 403. 672 el-Hadid, 57/22.

673 el-Hadid, 57/23. 674 er-Rûm, 30/41.

kesin sınırlarla belirlemenin mümkün olmaması, her durum karşısında tedbirli olunmasına engel oluşturmaz.

Tedbirin engellilik konusundaki önemini ülkemizden bir örnekle açıklamamız mümkündür. Bir göz hastalığı olan trahom, Cumhuriyet’in ilk yıllarında özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaygın görülen, bulaşıcı bir hastalıktır. Tedavi edilebilir bir hastalık olan trahom, ileriki safhalarında mikropların göz kapağı etrafında yayılarak gözün yapısını bozması sonucu görme engelliliğe sebep olabilmektedir. Hastalıkların yayıldığı bazı bölgelerde halkın neredeyse yarısının bu hastalığa yakalandığı, bazı şehir ve kasabalarda değnekle dolaşanların değneksizlerden fazla olduğu aktarılmıştır. Bu hastalık aynı zamanda Adıyaman’ın “körler memleketi” olarak anılmasına sebep olmuştur. Hastalığın bu kadar yayılmasında ihmallerin ve önemsememenin önemli bir payı olduğu konuyla ilgili bir kongrede dile getirilmiştir.675 Bununla birlikte 1925 ile 1945 yılları arasında devletin o dönemki kısıtlı imkanlarıyla trahom hastalığına karşı başlattığı mücadele, görme engelliliğin azaltılmasında belirli sonuçlar vermiştir. Trahom bölgelerinde trahomlu hasta oranı %70’den 50’ye düşürülmüştür. Hastalıkla mücadeleyle birlikte yıllar içerisinde sağlıksız yaşam koşullarının iyileştirilmeye başlamasıyla Türkiye’de görülen trahomlu hasta oranı 1950 yılında %32,9’a, 1960 yılında %9,1’e, 1970 yılında ise %2,1’e düşürülmüştür.676