• Sonuç bulunamadı

Sebeplerine Göre Engellilik

Engelliliğin nedenleri zamansal olarak üç grupta toplamamız mümkündür. Bir engellilik hali doğuştan (doğum öncesi) olabileceği gibi doğum sırasında yaşanan problemlerle ya da hayatın devamında karşılaşılan bazı nedenlerle kişide ortaya çıkabilmektedir. Doğum öncesinde engelliliği tetikleyebilecek pek çok neden bulunmaktadır(Tablo-2).81 Evlilik öncesi gerekli testlerin yapılmaması, akraba evlilikleri, genetik bozukluklar, hamilelik yaşının çok küçük ya da büyük olması, hamilelik sürecinde yaşanan sorunlar (zehirlenme, aşırı stres, travma, kaza, yetersiz ve dengesiz beslenme, doktor tavsiyesi dışında ilaç alınması, uyuşturucu, alkol ve tütün kullanımı, röntgen ışınlarına maruz kalma…) önemli oranda etkiliolabilmektedir.

Tablo 2 Doğum Öncesi ve Sırasındaki Nedenler

Ortopedik Görme İşitme Zihinsel Toplam Genetik ve Kalıtsal Bozukluk 16.96 23.42 19.74 22.91 20.76

Kan Uyuşmazlığı 3.76 5.38 6.45 6.56 5.54

Doğum Travması 9.73 4.75 6.03 6.52 6.76

Doğum Sırasında Bebeğin Oksijensiz Kalması

6.11 4.2 1.35 10.36 5.51

Annenin hamileliği sırasında Kullandığı İlaçlar

2.53 2.3 1.6 2.14 2.14

Annenin Hamileliğinde Geçirdiği Hastalıklar

3.31 4.19 4.41 3.33 3.81

Annenin Hamileliğinde Yetersiz /Kötü Beslenmesi

2.04 2.11 1.03 2.26 1.86

Bilmiyor/Bilinmeyen 55.56 53.64 59.39 45.91 53.63

Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü ve Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, “Türkiye Özürlüler Araştırması-2002”, s. 25.

Doğum sırasında ise bebeğin oksijensiz kalması, düşük ağırlıkla doğması, travmaya maruz kalması, doğumun zamanında ve sağlık kuruluşlarında gerçekleştirilmemesi engelliliğin bir diğer sebepleridir.82 Doğum sonrası ise geçirilen hastalık, salgın, kaza (ev, iş, trafik), terör, savaş, deprem, yangın gibi hadiseler sonrası kişi engelli olarak hayatını sürdürmek zorunda kalabilmektedir.

Tablo 3 Ortaya Çıkış Zamanı Bakımından Engel Türü ve Oranları

81 TÜİK, Türkiye Özürlüler Araştırması-2002, s. 25.

Ortopedik Görme İşitme Zihinsel Toplam Genetik ve Kalıtsal Bozukluk 16.96 23.42 19.74 22.91 20.76

Kan Uyuşmazlığı 3.76 5.38 6.45 6.56 5.54

Doğum Travması 9.73 4.75 6.03 6.52 6.76

Doğum Sırasında Bebeğin Oksijensiz Kalması

6.11 4.2 1.35 10.36 5.51

Annenin hamileliği sırasında

Kullandığı İlaçlar 2.53 2.3 1.6 2.14 2.14 Annenin Hamileliğinde Geçirdiği Hastalıklar 3.31 4.19 4.41 3.33 3.81 Annenin Hamileliğinde Yetersiz /Kötü Beslenmesi 2.04 2.11 1.03 2.26 1.86 Bilmiyor/Bilinmeyen 55.56 53.64 59.39 45.91 53.63

Kaynak:Devlet İstatistik Enstitüsü ve Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı, “Türkiye Özürlüler Araştırması-2002”, s. 23.

Farklı engel türlerinin ortaya çıkış zamanına baktığımızda(Tablo:3)83 ortopedik, görme ve işitme engelliliğin görülmesi daha çok doğum sonrasıyken, dil ve konuşma ile zihinsel engellilik hem doğuştan hem de doğum sonrasında eşit düzeyde ortaya çıkabilmektedir. Sonradan engelli olanların doğuştan engelli olanların oranının neredeyse iki katıdır. Dolayısıyla engellilik daha çok kişinin doğumdan sonraki hayatında karşılaşabileceği durumlar ve olaylar neticesinde yaşanabilmektedir. Ancak doğuştan engelliliğin genel toplamda yaklaşık %34 gibi önemli bir oranını oluşturduğunu söyleyebiliriz. Genetik (kalıtsal) hastalıklar dışında engelliliği ortaya çıkaran doğum öncesi sebeplerin neredeyse tamamında insan faktörü bulunmaktadır. Özellikle ülkemizde yaygın olan akraba evlilikleri ile kan uyuşmazlıkları, tıbbî standartların yetersizliği ve bu konulardaki gerekli bilincin geliştirilememesi gibi sebeplerle engelliliğin doğum öncesi sebeplerinin büyük ölçüde insan kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz.

Özellikle doğum öncesi nedenlerde de görüldüğü üzere (Tablo-2) genetik ve kalıtsal bozukluklar sonucu meydana gelen engellilik diğer nedenlere göre önemli bir orandadır. Dolayısıyla bu hastalıklar toplumda oldukça sık görülen hastalıklardır. Yapılan çalışmalarda çocuklardaki bu türden bozuklukların büyük bölümü genetik ve

çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucu olurken %9’u tek gen kalıtımı ile %1- 2’si kromozom hastalıklarına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Bu hastalıklar genlerdeki ve kromozomlardaki bozukluklar ile nesildennesle aktarılan hastalıklar sonucu doğuştan ya da sonradan engelliliğe sebep olabilir. Ayrıca genetik hastalıkların pek çoğu bu alandaki uzman bilim insanlarının sınırlılığı ve teknolojik laboratuvarların yetersizliği sebebiyle teşhis edilememekte ve tedavisi günümüzde sınırlı görülmektedir.84 Ancak genetik hastalıkları tetikleyebilecek durumları göz önünde bulundurarak risk faktörünün en aza indirilmesi mümkündür. Doğum yaşının ideal süre zarfı içerisinde olması, evlilik öncesi gerekli testlerin yapılması, birey bazında genetik hastalıkların saptanmaya çalışılarak uygun tedavi metotlarının gelişimi ve ailenin diğer fertleri için riskin saptanması, akraba evlilikleri hakkında gerekli bilinçlenmenin sağlanması yönündeki çalışmalar elbette risk oranının aşağıya çekilmesine yardımcı olacaktır. Ne yazık ki akraba evliliklerini ele alacak olursak TÜİK’in verilerine göre ülkemizde her beş evlilikten biri (%21,2) akraba evliliği olurken bu evliliklerin %51,9’u birinci derece akraba evliliğidir.85 Bu evlilikler sonucu meydana gelen sağlık sorunlarının neredeyse tamamı kalıtsal nitelikli olup nesiller arası geçiş özelliği gösterirken bu hastalıkların pek çoğunu tedavisi bulunmayıp ancak erken teşhisle hastalığın seyri en aza indirilebilmektedir.86

Genetik hastalıklarda akraba evliliklerinin önüne geçilmesi gibi risk faktörlerinin en aza indirilmesi mümkün olmakla birlikte tamamen ortadan kaldırılması mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla burada engellilikle ilgili insanı aşan nedenlerden bahsetmemiz mümkündür. Çünkü engellilik doğrudan kişinin ya da ebeveynin yapıp etmelerinin bir sonucu olmayıp aileden gelen karakteristik özelliklerin alındığı genlerdeki bozukluklar sebebiyle olmaktadır. Ayrıca engelliliğin doğum öncesi sebeplerine baktığımızda (Tablo-2) genetik hastalıklar dışındaki sebeplerin insanî kusurlardan kaynaklandığı görülmekle birlikte bilinmeyen sebeplerin oranı %53,63 olup bütün sebeplerin yarısından fazlasını oluşturmaktadır. Bu bilinmeyen sebeplerin bilinmeme sebebinin toplumun eğitim seviyesi ya da tıbbî yetersizlikle ilişkilendirilmesi mümkün olmakla birlikte tamamının insanî kusurlardan kaynaklandığını söylememiz

84 T.C. Sağlık Bakanlığı, Genetik Hastalıklar Sağlık Personeli İçin El Kitabı, e-kitap:

https://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/genetik.pdf, (erişim 12.04.2015).

85http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=13133 (erişim 12.04.2015).

86 Mehmet Şükrü Nar, “Tıbbî Antropoloji: Akraba Evliliklerinin Patolojik Etkileri”, (Ankara

doğru olmaz. Ancak engelliliğin sebeplerine toptan bakarsak bu sebeplerin hem insan ile doğrudan ilişkili olduğunu hem de insanı aşan sebepler olduğunu görürüz. Dolayısıyla engelliliğin sebepleriyle ilgili olarak salt insanî düzlemde ya da insanı aşan durumla açıklamaya çalışmak yanlış olacaktır. Bunun için sebeplerin ayrıntılı olarak araştırılması gerekmektedir. Çünkü bir kelâm problemi olarak engellilik incelendiğinde ve bu hususlar göz önünde bulundurulmadığında kader, sorumluluk, adâlet, hikmet,

İKİNCİ BÖLÜM

TEOLOJİK BAĞLAMDA ENGELLİLİK

İnsanoğlu tarih boyunca mutluluk veren veya üzücü pek çok hadiseyle karşı karşıya kalırken bunları anlamlandırma yoluna da gitmiştir. Mutluluk veren ve sevindiren durumlar “iyi” olarak adlandırılırken; deprem, yangın, sel, kıtlık, savaş, zulüm gibi çeşitli acı ve sıkıntılar “kötü” ya da “şer” olarak adlandırılmıştır. Bunlara maruz kalan insanlar içinde bulundukları durum sebebiyle birtakım duygu ve düşüncelere kapılmıştır. Tek tek bireylerin ya da kitlesel olarak insanoğlunun karşılaştığı çeşitli felaket ve sıkıntılar, insan ya da doğa kaynaklı olarak çeşitli etmenlerin birleşimiyle açıklanmaya çalışılsa da meselenin ilahî (teolojik) boyutu göz ardı edilmemiş, aksine üzerinde düşünülmesi gereken konulardan olmuştur.87 Engellilik gibi kendi içerisinde ilahî ve insanî boyutu olan dinamik bir olgu ele alındığında, öncelikle herkesin aynı imkânlara sahip olamadığı, çeşitli olumsuz durumlarla karşılaşıldığı bir dünya akla gelir. Böyle bir dünya içerisinde insana elem ya da keder veren olumsuzlukların ilahî bakımdan nasıl açıklanacağı meselenin teolojik boyutunu oluşturmaktadır. Bu açıklamaları belirleyen parametreler ise dinî sistemler ve bunlarla ilgili üretilen felsefî düşüncelerdir.

Engelliliğin teolojik ilişkisinin ne şekilde kurulduğu hem bireysel hem de toplumsal düşünüş ve davranış kalıplarını belirlemesi bakımından önemlidir. Engelli insanların eşit şartlar altında yaşayamamaları, ayrımcılığa uğramaları, hor görülmeleri, toplumdan dışlanmaları ya da insanlığın yüz karası olarak görülmeleri üzerinde teolojik anlamlandırmanın önemli bir etkisi vardır. Bununla ilgili tarihte pek çok olumsuz örnek mevcuttur. Örneğin özellikle Ortaçağ Avrupa’sında engellilik dinsel ya da ruhani temelli görülüp kişilerin işledikleri günahlar sebebiyle aşkın güçler veya tanrılar tarafından verilmiş bir ceza olarak tanımlanmıştır.88 Aztek topluluğunda engelliler bir hayvan gibi düşünülerek tanrılar için kurban edilmiştir. İnka toplumunda ise engelliler yapabilecekleri işte çalışıp evlenebilmek gibi bazı haklara sahipse de kendisi gibi engelliler dışında evlenmesi yasaklanmıştır.89 Bazı toplumlarda yaşlılık sebebiyle çeşitli

87 Cafer Sadık Yaran, Kötülük ve Teodise, (İstanbul: Vadi Yayınları, 2016), s. 7-9. 88 Kolat, Özürlülere Yönelik Ayrımcılıkla Mücadele, s. 8.

uzuvlarını kullanamayanların cemaatten dışlandıkları bilinmektedir. Örneğin Amerika yerlileri ve benzer bazı kadim kabilelerde gittikçe yaşlanarak hareket etme yetisini kaybedenlerin açlığa, ölüme terk edildikleri ve hatta bu insanların öldürüldüklerine yönelik bilgiler bulunmaktadır.90

Hem felsefî planda hem de dinî düşüncelerde engellilik de dahil olmak üzere çeşitli felaket ve musibetlerin yorumlanması ve açıklanması için öncelikle “şer” kavramının varlığı ve kaynağı bakımından tartışıldığını söylemek mümkündür. Dinî ve felsefî düşüncedeki bu tartışmaların ortak zemini aynı olmakla birlikte argümanların ve sonuçların farklılaşabildiği görülür. Bu tartışmalarda söz gelimi bazılarının şerrin reel varlığını kabul ederek mutlak iyi ve kudret sahibi Tanrı ile şerri ilişkilendiremediğini, bazılarının doğrudan şerrin reel varlığını inkâr ettiğini söyleyebiliriz. Ayrıca şerri Tanrı’nın öfke ve uyarısına bağlayanlar olduğu gibi onun iyiliğin açığa çıkabilmesine ya da insanların olgunlaşabilmesine yardımcı olduğunu kabul edenler de olmuştur. Bazılarının ise şerri açıklamak için sınırlı bir Tanrı fikrine sahip olduğunu söyleyebiliriz.91 Dolayısıyla insanların başına gelen çeşitli bela ve musibetlerden hareketle yapılan akıl yürütmelerde Tanrı’nın ya da sıfatlarının sınırlandırılması ile tamamen yok sayılması gerektiği öne sürüldüğü gibi bu tür olumsuzlukların çeşitli sıfatlara sahip Tanrı tasavvuruna engel teşkil edemeyeceği de savunulmuştur.