A. Ayet ve Hadislerde Engellilik
IV. Kelâm İlmi ve Engellilik
Engellilik toplumlarda istenmeyen durumların başında gelmektedir. Engellilik hem kişiyi ve çevresini hem de bu konuyu derinlemesine düşünen insanları etkiler. Engelli bir kişi diğer kişilere nazaran öncelikle fiziksel olarak kısıtlı bir hayat yaşamaktadır. Kişinin kendi hayatında tecrübe ettiği bu yaşam şeklinin sonucu olan genel bir engellenmişlik hali, bireyin hem kişisel hem de toplumsal hayatında bazı olumsuzlukları beraberinde getirir. Örneğin sürekli hastalık sahibi bir kişi için tedavi süreci, artık hayatının bir parçası durumundadır. Yürüyemeyen bir kişinin hayatındaki engelleri ortadan kaldırabilmesi diğer insanlara göre daha çok çabayı gerektirmektedir. Fiziksel sınırlılıklarla birlikte kişide meydana gelen endişeler, ekonomik kaygılar, çaresizlik ve umutsuzluk düşünceleri onları psikolojik olarak etkileyebilmektedir. Ayrıca gerekli destek ve motivasyonun sağlanmayarak engellerin ortadan kalkmasına dönük çalışmaların tam anlamıyla yapılamaması, sosyal bir varlık olan insanı adeta toplumsal bir dışlanmaya da itmektedir.
“Türkiye Özürlüler Araştırması 2002” verilerine göre Türkiye’deki engellilik oranı %12,29 olarak bildirilmiştir. Engelli bireylerin birlikte yaşadıkları aileleri ve yakınları ile bu konuyla ilgilenenleri göz önünde bulundurduğumuzda doğrudan ya da dolaylı olarak bu problemlerden etkilenenlerin sayısı kabaca nüfusun yarısına tekabül etmektedir. Çevresinde bulunan pek çok insanın sağlıklı bir şekilde yaşadığı bir toplumda önemli problemlerle karşı karşıya kalan engelli bir bireyin neden kendisinin bu durumda olduğunu sorgulaması kaçınılmazdır. Bu sorgulamada tatmin edici
cevaplara ulaşılamaması ve içinde bulunulan durumun kaderin zorunlu bir sonucu ya da ilahî bir ceza olarak görülmesi yeteri kadar yıpratıcı olacaktır. Bununla birlikte engelli ebeveynlerinin süreç içerisinde yaşadıklarını, doğabilecek suçluluk ve yetersizlik duygularını anlamlandıramaması önemli problemlere yol açacaktır. Engellilerle birlikte genel olarak suçsuz, günahsız çocukların acı çekmesi, iyilerin çeşitli musibet ve felaketlere maruz kalırken kötülerin rahat bir hayat yaşamaları insanları Allah’ın adâleti, hikmeti ve kudretiyle ilgili kötümserlik, şüphe ve inkâra götürebilir. 241 Elbette engellilerin varlığı ve her insanın yarın için birer engelli olabileceği gerçeği ve bununla ilgili problemlerin İslami bakış açısından sağlıklı zeminde temellendirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Kelâm ilmi hem Allah tarafından kesin bir delille ortaya konulan ve Hz. Peygamber tarafından açıkça tebliğ edilen esasları (akaid) hem de bunları ispat etmeye ve açıklamaya yarayan vasıtaları konu edinir. Doğrudan dinî akideleri oluşturan birinci esaslara kelâm ilminin makâsıdı (mesâil) denirken, bunları çeşitli tali delillerle destekleyip açıklamaya çalışan tali delillere açıklananlara kelâm ilminin vesâlini denmektedir.242 Dolayısıyla konusu en temelde “Allah’ın zatı ve sıfatları” olan kelâm ilminin bununla ilişkilendirilebilecek her meselesi, konusu haline gelmektedir. Engellilik başlangıç itibariyle tıbbi bir mesele ya da toplumsal bir olgu olsa da içinde yaşadığımız dünyayı anlamlandırabilmek ve yaratan-yaratılan ilişkisi içerisinde insanı ve problemlerini konu edinmek kelâm ilminin bir görevi olmaktadır. Engelliliğin bir ceza olarak görülmesi, bu konudaki cebrî kader anlayışları, ilâhî sıfatlarla engelliliğin doğru irtibatlandırılamaması gibi pek çok yanlış fikir, temel dinî akidelere ters düşerken, İslâm’ın şiarından olmayan bu yanlış fikirlerin tespit edilerek ortaya konulması önemli olmaktadır. Çünkü engellilikle ilgili olarak sağlıklı bir İslâmî bakış açısının elde edilememesi dinî akidelere karşı şüpheye düşülmesine ve hatta inkâra sebep olabilecektir. Kelâm ilmi de “kendisiyle birlikte hüccetler serdetmek ve şüpheleri gidermek suretiyle dinî inançları ispat etmeye güç yetiren bir ilimdir.”243 Dolayısıyla
241 Necip Taylan, “Din Felsefesinde Kötülük Problemi”, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi (1993/1994), s. 54.
242 İlyas Çelebi, “Ortaya Çıkışından Günümüze Kelâm İlminde Konu Problemi”, Marmara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (2005), s. 9.
243 Seyyid Şerif Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf, trc. Ömer Türker, (İstanbul: Türkiye Yazma Eserler
akidelerle ilgili şüpheleri giderme ve insana bakışı esaslı bir şekilde ortaya koymayı Kelâm ilminin misyonlarından sayılabilir. Engellilik problemini de kader, şer, adâlet, hikmet, fiiller ve sorumluluk gibi kavramlar çerçevesinde konularda temellendirmektedir.
Geçmişten günümüze felsefe başta olmak üzere çeşitli disiplinlerde insanın başına gelen olumsuzluklar incelenerek anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Bu mesele inançlarla ilgili durumlar söz konusu olduğunda Allah’ın varlığının sorgulanmasına kadar götürülürken, kısaca iyimser ve kötümser kategorilerde farklı bakış açılarıyla yorumlanmıştır. Özellikle Batı felsefesinde kötülük problemi çerçevesinde Allah’ın varlığının adâlet ve kudret gibi isim ve sıfatlarıyla ilişkisinin uzlaştırılıp uzlaştırılamayacağı tartışılırken süreç içerisinde “teodise” adı verilen cevapların oluşturduğu argümanlar öne çıkmıştır. Bu argümanlarla benzerlik taşımakla birlikte Kur’an’daki cevaplar, teodiselerin genel özellikleri olan Allah’ın haklı çıkarılmasından çok insanların tutum ve davranışlarıyla, Allah ile insan arasındaki dinamik ilişkiyle ilgili olduğu görülür. Bu bağlamda çeşitli belâ ve musibetler ile bunlardan kaynaklanan elem ve ıstırapların açıklanmasında imtihan ve eğitim, cüz’i iradenin yanlış kullanılması, disiplin ve ceza gibi kavramlara vurgu yapılırken gerçek adâlet yurdu olarak ahirete dikkat çekilir.244
Kelâm ilminin klasik kaynaklarında Eş’arî’nin el-İbâne an Usûli’d-Diyâne adlı eseriyle birlikte Kâdî Abdülcebbâr’ın el-Muhtasar fi Usûli’d-Din adlı eseri dışındaengellilik konusunun doğrudan yer aldığını söylemek pek mümkün değildir. Eş’arî “Bebeklere Elem Hakkındaki Mesele” başlığında cüzzam sebebiyle elleri ve ayakları kesilen bebeklerin durumunu ilahî adâlet bağlamında,245Kâdî Abdülcebbâr iseilgili eserin “elemler” bölümünde “Allah müzmin/kronik hastaları, çirkin mahlûkatı niçin yaratmıştır?” diye sormuş, ilahî hikmet çerçevesinde soruyu cevaplamaya çalışmıştır.246Bunun dışında engellilik durumunda yaşanan sıkıntılı haller ya da ıstırap durumları bakımından elemlerle ilgili başlıklar ve bununla ilgili ilahiyat ve bilgi
244 Yaran, Kötülük ve Teodise, s. 127.
245 el-Eş‘arî, el-İbâne an usûli’d-diyâne, thk. Fevkiye Hüseyin Mahmud, (Kahire: Daru’l-Ensar,
1977), s. 193-194.
246 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muhtasar fi Usûli’d-Din, (Resâilü’l-Adl ve’t-Tevhid içinde), thk.
bahislerinin yer aldığı bölümler engellilik konusuyla ilişkilendirilebilir. Elemlerin şer olup olmadığı, şerrin kaynağı ve bilgisi, genel olarak hüsün-kubuh başlığı altında bir bilgi bahsi olarak tartışılan ve engelliliğin anlamlandırılmasına yardımcı olabilecek konulardandır.
Dolayısıyla klasik dönemdeki ilim, irade, kudret, hikmet, adâlet gibi Allah’ın isim ve sıfatlarıyla ilgili açıklamalar konumuza ışık tutacak temel noktalardandır. Aynı zamanda Allah’ın fiilleriyle ilgili olan bu mesele ilahî sıfatların kötü fiillerle ne gibi bir ilişkisinin ortaya koyulması noktasında elimizde geniş bir çerçeve bulunmaktadır. İyilik ve kötülüğün kaynağı ve bilgisiyle ilgili hüsün-kubuh başlığı altında sistemli olarak verilen bilgilerden yola çıkılarak engelliliğin nasıl anlamlandırılması noktasında yardımcı olmaktadır. Özelde engellilikle ilgili klasik kelâm kitaplarında derli toplu bilgilerin bulunmasa da hastalık, elem gibi konulara yaklaşımlar, mezheplerin görüşlerinin tespitine yardımcı olmaktadır.