• Sonuç bulunamadı

Kelâm İlminde Kader Anlayışları

B. İlahî Hikmet ve Engellilik

II. Kelâm İlminde Kader Anlayışları

Kader konusuyla ilgili yaklaşımlara baktığımızda temelde önceden ilahî bir belirlenimin olup olmadığının açıklanmaya çalışıldığı görülür. Bu bağlamda ilim, irade, kudret gibi ilâhî sıfatların keyfiyeti ile insanın fiillerinde özgürlüğü, sorumluluğu gibi konular ilk asırlardan günümüze tartışılarak çeşitli şekillerde anlaşılagelmiştir. Bu anlayışlardan biri “cebrî” düşüncedir. Şehristânî cebir kavramını “fiili hakiki anlamda kuldan nefyederek Allah’a izafe etme”530 şeklinde tanımlar. Cebriyye ise insanlara ait fiiller hakkında kulun seçim hürriyeti ve kudretinin bulunmadığı, tek fâilin Allah olduğunu şeklindeki düşüncenin taraftarları için kullanılmaktadır.531Bu düşünce taraftarlarına göre kader, her şeyin yaratılmadan önce Allah’ın ezelî ilim ve iradesine göre bir kitapta (levh-i mahfuz) yazılarak tayin edilmesi anlamına geldiğinden insanla ilgili bütün fiilleri dileyen Allah olmaktadır.532

Mu’tezile’nin kader konusuna yaklaşımında adl ilkesinin etkisi görülür. Onlar, insana hiçbir hürriyet tanımayan Cebriyye ile zulmün Allah’tan geldiğini iddia edenlerle mücadeleye girişmiş, bu tür görüşlerin Allah’ın adâletiyle bağdaşmayacağından hareketle insanın bütün fiillerine mâlik olduğunu, fiillerinden kendisinin sorumlu olduğunu iddia etmişlerdir.533 İlâhî sıfatlara yaklaşımlarına baktığımızda Allah bütün nesne ve olayları meydana gelmeden önce ezelî ilmiyle bilir. Allah’ın zatıyla âlim olarak her şeyi önceden bilmesi kulların irade ve kudretlerini ortadan kaldırmaz. Allah hangi sonuçların hangi sebeplere bağlı olduğunu, bunlara kimlerin başvuracağını ve nasıl sonuçlanacağını yani nesne ve olayları, ezelde sebep ve sonuçlarıyla bilmektedir. Levh-i mahfûza yazılan olaylar ise insanların başına gelecek felaket ve musibetleri kapsamaktadır. Mükelleflerin fiilleri yazılsa da buna aykırı hareket edebilirler.534

529 Mâtürîdî, Kitâbû’t-Tevhid, s. 459. 530 Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihal, I, 85.

531 Topaloğlu ve Çelebi, Kelâm Terimleri Sözlüğü, s. 55. 532 İrfan Abdülhamid, “Cebriyye”, TDVİA, VII, 206-207. 533 Yeprem, İrade Hürriyeti ve İmâm Mâturîdî, s. 142. 534 Yusuf Şevki Yavuz, “Kader”, TDVİA, XIV, 60.

Mu’tezile’ye göre Allah’ın kudreti insanların kudreti dahilinde olan ve olmayan şeylere taalluk etmektedir. 535 Ancak insanın sorumluluk doğuran fiilleri Allah tarafından yaratılmamıştır.536 Kader konusunun bir zorunluluk ifade edip kısmen de olsa kulun iradesine ve fiillerine etkide bulunması, insanın özgürlüğünü kısıtlayacağından öncelikle adâlet prensibine aykırı görülmüştür. Dolayısıyla onlara göre Allah’ın kulların fiillerini yarattığı söylenemez. İnsan, bedeni sağlam ve sağlıklı olması halinde fiil işleme kudretine sahiptir.537 Çünkü kulların fiilleri kendi kusur ve çabalarına göre ortaya çıkmaktadır. Onlara göre fiilden önce var olan kudretle medh, zem, sevap, ikâb gibi şeyleri kulların hak etmesi de bu sayede gerçekleşmiş olur.538 Mu‘tezile kelâmcıları insanın fiillerinde ancak insanın tasarrufunun olacağını savunurken aynı zamanda muarızlarının kesb teorisini çürütmek istemişlerdir.539 Çünkü Mu‘tezile’ye göre kesb teorisi, akıl dışı olup hem aklen hem de naklen izah edilemez. Ayrıca onlar, kesb teorisini savunanlarla Cebriyye arasında pek bir fark gözetmemişlerdir.540

Eş’arî, kader konusunda Mu‘tezile’ye cephe almış, kaderi kendilerine nispet edenler anlamında onlara “Kaderiyye” ismi vermiştir. Çünkü Eş’arî’ye göre Allah kulların fiillerini de yaratmıştır. Ona göre her şeyin yaratıcısı olan Allah’ın kulların fiillerini yaratmaması bir eksiklik anlamı taşır. Bu bağlamda Eş’arî, görüşünü ayetlerden çeşitli örnekler vererek delillendirir. Örneğin ona göre “Allah, sizi de yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.”541 ve “…Yaptıklarınıza karşılık olarak.”542 ayetleri birlikte düşünüldüğünde cezanın insanların amelleri üzerinde gerçekleştiğini ve bunların yaratıldığını göstermektedir.543 İnsanın fiillerindeki sorumluluğu ise “kesb” teorisiyle temellendirilmiştir. Eş’arî kesbi “bir şeyin onu kesbedende hâdis bir kuvvetle meydana gelmesi”544 şeklinde tanımlar. Dolayısıyla fiilleri Allah yaratmakta birlikte onu kesbeden insan olmaktadır. Ancak kesbin meydana gelişinde insanın yaratma yönünden

535 Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-hamse, I, 252-253. 536 Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-hamse, II, 44. 537 Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-hamse, II, 150. 538Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-hamse, II, 146, 720. 539 Kâdî Abdülcebbâr, el-Muğnî, VIII, s. 132.

540 Kâdî Abdülcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-hamse, II, 60-61. 541 es-Sâffât, 37/96.

542 el-Ahkâf, 46/14.

543 Eş’arî, Kitabu’l-Lüm’a, 37. 544 Eş’arî, Kitabu’l-Lüm’a, 42.

herhangi bir gücü yoktur.545 İnsanın fiillerindeki kudretini ifade eden “istitaat”, fiille birlikte yaratılmaktadır.546 İnsana verili bu kudret ise kalıcı olmayıp zıddını içermeyen tek bir fiile hastır.547 Bu bakımdan insan, kendisinde yaratılan bir kudret olmayınca da fiil işlemeye güç yetiremez.

Mâtürîdîler de kader konusunu Eş’arîler ile benzer şekilde ele almışlardır. Onlara göre Allah’ın ilim, irade, kudret gibi ezelî sıfatları vardır.548 Eş’arîlerden farklı olarak Allah’ın yaratma sıfatı olan “tekvin” ezelî kabul edilir. Yaptıkları tekvin- mükevven ayrımıyla tekvinin kadîm olduğu halde mükevvenin hâdis olması mümkün görülmüştür. 549 Mâtürîdî’ye göre Allah mahlukâtı ezelî ilmi, iradesi ve kudreti çerçevesinde, hikmetli şekilde yaratmıştır. İnsanları da iyiyi kötüden ayırabilen aklî melekeler, bünyelerine yerleştirilen çeşitli özelliklerle mükellefler olarak yaratmıştır.550 İmam Mâtüridî’ye göre insanın fiilleri Allah tarafından yaratılmakla birlikte insanlar bu fiileri kesbetmektedir. Ancak Eş’arîlerden farklı olarak kullara bu fiillerin hakiki manada nispet edilebileceğini savunur.551 Ayrıca insanlar kendilerinde fiille birlikte yaratılan iradeye sahip olup 552 fiil anında yaratılan kudreti birbirine zıt iki şeye elverişlidir.553

Mâtürîdî’ye göre Allah’ın takdirinde yer alan hususlar, insanları fiillerinde icbar altında bırakmış değildir. Çünkü insanlar fiillerinde özgür olduklarını hissetmekte, kaderden ötürü bir şey yaptıkları akıllarına gelmemektedir. Bir fiil işlendiğinde alternatiflerinin de yapabileceğini insanlar tarafından bilinmektedir.554 Ayrıca fiillerde emir ve nehiy gibi hususların gerçekleşmesi için bunların kullara da nispet edilmesi gerekir.555

545 Gölcük, Bakıllânî ve İnsanın Fiilleri, s. 196. 546 Eş’arî, Kitabu’l-Lüm’a, 54.

547 Eş’arî, Kitabu’l-Lüm’a, 56.

548 el-Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, s. 97, 432.

549 Şerafettin Gölcük ve Süleyman Toprak, Kelam: Tarih-Ekoller-Problemler, (Konya: Tekin

Kitabevi, 2014), s. 240.

550 el-Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, s. 338-339. 551 el-Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, s. 344, 345, 349. 552 el-Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, s. 447

553 es-Sâbûnî, el-Bidâye fi Usûli’d-Din, s. 127-128. 554 el-Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, s. 464-465. 555 el-Mâtürîdî, Kitâbu’t-Tevhid, s. 389.