• Sonuç bulunamadı

2. SUÇUN MANEVİ UNSURU

2.4. Taksirin Unsurları

2.4.2. Hareketin İradi Olması

2.4.2.2. Tıbbi Hata Türleri

2.4.2.2.1. Teşhis/ Tanı Hataları

Teşhis, hastanın muayenesi ve yapılan test ve tetkiklere dayalı olarak elde edilen bulguların değerlendirilmesi neticesinde, hastalığın tanınması veya semptomların kaynağının anlaşılması işlemidir. Diğer bir ifade ile teşhis bir hastalığın tanınması demektir. Teşhis hastalığın ve nedenlerinin kesin olarak belirlenmesi demek

206 HANCI, s.58.

109 değildir207. Teşhis birçok ön araştırmayı içinde barındıran geniş bir kavramdır. Ayrıca birçok basamağı mevcuttur. Tanı için gereken tetkiklerin yaptırılmaması, yetersiz muayene ve hasta öyküsünün eksik alınması, teşhis için uzman görüşüne başvurulmaması, teşhise yönelik gerekli tetkiklerin yapılmaması teşhis hatalarıdır. Bu basamakların herhangi birinde yapılacak hata, ondan sonraki adımlar doğru izlenmiş olsa dahi tedavide hata oluşturacaktır.

Hekimlik sözleşmesi, hekime teşhis koyma yükümlülüğünü yüklemektedir. Seçilecek tedavi yönteminin isabetliliği iyi bir teşhise bağlıdır208. Hekimin teşhis yükümlülüğünü nasıl yerine getirmesi gerektiğine ilişkin herhangi bir hukuksal düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca hekimin teşhiste başarılı olma yükümlülüğü yoktur. Bunun nedeni her zaman kesin, güvenilir bir tanının olmayışıdır. Hekim hastaya ait bulgularla hasta şikâyetleri doğrultusunda hastalığın ne olabileceğine ilişkin bir teşhis ortaya koymaktadır. En dikkatli hekimin bile esaslı muayeneye rağmen düşebileceği tanı hataları olabilir209. Hekim uzmanlığının, hastalığın gerektirdiği şekilde hareket etmekle yükümlüdür. Hekim teşhis için gerekli bütün tıbbi müdahaleleri, tetkikleri yapmalı ve elde ettiği sonuçları da tıp biliminin gereklerine göre doğru yorumlamalıdır. Bu yöndeki hatalar teşhis hatası olarak adlandırılmalıdır. Belirli bir hastalığın teşhis edilebilmesi için tıp bilimi tarafından kabul edilen tanı yöntem ve protokollerini uygulamak hekimin yükümlülükleri içerisindedir. Tanı koyabilmek için gerekli tıbbi standartlar uygulanmalıdır. Biyotıp Sözleşmesinin 4. maddesi gereğince araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahelenin, ilgili meslekî yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir. Bu tüm hekimler için bağlayıcıdır. Hekimin yükümlülüğü, yerleşmiş ve standartlaşmış kuralları uygulamaktır. Kural olarak tıbbi standartlardan her sapma, doğrudan özen yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirilmemektedir. Yani hekimin geleneksel yöntemlerden sapması tek başına uygulama hatası olarak kabul edilmemektedir. Bunun yanında yapılmasına hiç gerek olmayan, tıbbi standartlar ile belirgin olan bir tanı yöntemini hastaya uygulaması durumunda hekimin özensiz davranmasından

207 HAKERİ, s.424.

208 AYAN, s.65.

110 sorumlu tutulması mümkün olacaktır. Kan tetkiklerinin yaptırılması, kültür uygulaması, tıbbi görüntüleme yöntemlerinin kullanılması, klinik bulguların saptanması gibi uygulamaların yerine getirilmesi gerekir. Hekimin mutlak olarak yapılması gereken tetkikleri yapmaması, tanı protokollerine uyulmaması tıbbi hata olarak kabul edilmektedir. Hekimin hastanın şikayetlerine göre istemesi gereken tetkikleri istememesi bir tıbbi uygulama hatasıdır. Kafa travmasında kafa grafisi çekilmemesi nedeni ile kafasındaki çökme kırığının saptanmadan hastanın eve gönderilmesi buna örnek olarak gösterilebilir210.

Hastanın öyküsünün alınması ve teşhise yönelik muayenesinin yapılması hastanın ve hastalığın geçmişi açısından büyük önem arz etmektedir. Bunların yapılmaması doğrudan tıbbı hata olarak kabul edilmektedir. Hasta hikayesinin düzgün alınıp alınmadığında dava aşamasında en önemli belge, anamnez sırasında hekim tarafından tutulan kayıttır. Kayıt hekimin hareketinin hukuka uygunluğunu ya da sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığını gösterecektir. Hasta açısından ise belirtmediği husus, geçirdiği hastalık, kullandığı ilaçlar, sorumluluğun paylaşılmasını sağlayacaktır. Hususi Hastaneler Kanunu’nun 43. maddesinde bu konuya ilişkin hüküm mevcuttur. Bu maddeye göre aynı kanunun 29. maddesinde belirtilen cerrahi ameliyeleri aynı maddede yazılı tetkik ve tedavileri yapılmadan icra eden hekimler hakkında idari para cezası uygulanacak, bu nedenle hasta ölmüş ise taksirle öldürmeye ilişkin ceza kanunu hükümleri uygulanacaktır. Örneğin ortopedi uzmanının iki kolu kırık olduğu için başvuran hastanın bir kolunu alçıya alıp, diğerine müdahale etmemesi nedeni ile cezai sorumluluğunun araştırılması istenilmiştir211.

Hekimin hasta ile karşılaştığı anda koyduğu tanı geçici tanıdır. Geçici tanı, hastalık hakkında kesin tanı kadar güvenilir bilgiler içermez212. Bu aşamada hekimin sorumluluğu doğmaz. Ancak hekim koyduğu geçici tanıyı ileri tetkiklerle kesin tanıya dönüştüremezse, diğer olası hastalıkların varlığını araştırmalıdır. Bu işlemin

210 ÇETİN, Gürsel, “Hasta Hakkı Olarak Aydınlatılmış Onamın Önemi”, II. Ulusal Sağlık Hukuku Sempozyumu, A’dan Z’ye Sağlık Hukuku Sempozyum Notları, İstanbul Barosu Yayınları, Eylül 2007, s.38.

211 Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 20.12.1994 tarih, 8852/1197 kararı. 212 HAKERİ, s.344.

111 yapılmaması halinde, hekimin kusurlu hareketinden bahsedilir. Dolayısı ile sorumluluk doğabilecektir.

Hekim tanı koyarken özenle hareket etmeli ve tıp bilimince kabul edilen alışılmış ilkeleri gözeterek ve her türlü tedbiri alarak tanı koymalıdır. Hastanın bulguları ve şikâyetleri alışılmadıksa ve hekimin tanı hakkında şüpheleri varsa diğer bir uzman hekimin görüşüne (konsültasyon) başvurmalıdır. Olası diğer hastalıklar için de diğer uzmanlık alanlarından meslektaşlarına danışmalıdır. Tedaviyi üstlendiği ve bilgisi yeterli olmadığı halde uzman görüşü almamak da hekimin kusuru sayılır.

Yukarıda da işaret ettiğim gibi hekimin teşhiste başarılı olma yükümlülüğü yoktur ancak hekim hastalığın seyri sürecinde tıbbi bilgileri doğrultusunda hareket etmek zorundadır. Her mesleki başarısızlık tıbbi hata olarak değerlendirilemez. Örneğin sırtındaki ağrı için ilaç tedavisi uygulayan ancak ağrıyı gideremeyen hekim, salt bu konudaki başarısızlığı nedeni ile sorumlu tutulamaz213.

Yargıtay teşhis hataları ile ilgili iddiaların uzman bilirkişi raporu ile belirlenmesi halinde ceza sorumluluğunu gerektirdiğini kabul etmektedir.

“Sanığın hastalığın teşhisi ve tedavisinde bir savsama ya da özensizliği, meslek ve sanatta acemiliğinin bulunup bulunmadığı, zamanında yapılan teşhis ve tedavinin sonucu etkileyip etkilemeyeceği konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak…. Sonucuna göre karar verilmesi gerekir” demiştir214.

Yargıtay bir kararında “Acil olmayan ameliyattan önce yapılması gereken konsültasyon ve tetkiklerin yeterli düzeyde olmadığı, nedeni ile kusurlu bulunduğundan cezalandırılması gerektiği” demekle, doğru tanı konulması için gereken tetkiklerin yaptırılmaması ve bu nedenle hatalı teşhiste bulunulmasının ceza sorumluluğunu gerektirdiğini kabul etmiştir215.

Teşhis hatalarına örnek olarak, kadın doğum uzmanının konjenital anomalileri tanımaması, anne ve bebeğinin klinik durumunun doğru değerlendirilememesi, yüksek

213 ÖZTÜRKLER, Cemal, Hukuk Uygulamasında Tıbbi Sorumluluk, Teşhis ve Tedavi ve Tıbbi Müdahaleden Doğan Tazminat Davaları, Ankara, 2006, s.302.

214 Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 14.6.2006 tarih, 52/12500 kararı. 215 Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 22.1.2007 tarih, 5972/114 kararı.

112 riskli gebeliklerin doğru değerlendirilememesi, gebelik yaşını tespite ilişkin tüm bilgileri eksiksiz olarak saptamadığından doğum zamanında hata yapması, gebelik süresince toksemi gibi komplikasyonları işaret eden bulgulara karşı dikkatli olmaması, hekimin tüm olanakları kullanmasına rağmen bulguları yanlış değerlendirmesi; tanı için önemli bulgulara ulaşmak için girişimde bulunmaması ya da uzmandan danışmanlık almaması, yetersiz veya geç tanı koyması ya da tanının hiç konulmaması tanı hatasına örnek olarak verilebilir216.