• Sonuç bulunamadı

TAKSİRLE YARALAMA SUÇUNUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ

5.1. Teşebbüs

İcra hareketlerine başlanmakla birlikte failin elinde olmayan sebeplerle tamamlanmayan suçlara teşebbüs halinde kalmış suçlar denir272.

Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesinde teşebbüs: “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur” şeklinde tanımlanmıştır. Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere sadece kasti suçlara teşebbüs mümkündür.

271 DÖNMEZER, Sulhi, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Ankara, Beta Yayınları, 2001, s.156. 272 APAYDIN, s.97.

148 Taksirli suçlarda teşebbüs mümkün değildir. Teşebbüs iradesi, neticeyi bilmeyi ve istemeyi gerektirir. Taksirli suçlarda ise neticenin istenmesi söz konusu değildir. Neticenin istenmemesi taksirin özelliği olduğuna göre, failin istemediği bir sonuca teşebbüs etmesi de mümkün değildir273.

Teşebbüs kurumu taksirli suçlar ile bağdaşmaz. Çünkü teşebbüste fail, belli bir sonucu gerçekleştirmek üzere bilinçli olarak hareket eder. Bu nedenlerle taksirle yaralama suçuna teşebbüs olmaz. Yargıtay da aynı görüştedir.

5.2. İştirak

İştirak, bir kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kimsenin önceden işbirliği yapmaları sonucu gerçekleştirmeleri olarak tanımlanmıştır. İştiraktan söz edebilmek için kişilerin suç işlemeden önce suç işlemeleri hususunda anlaşmış olmaları, işbirliği yapmaları gerekir. Bu nedenle iştirak ancak kasten işlenebilen suçlar açısından mümkündür.

Türk Ceza Kanunu’nun “Bağlılık Kuralı” başlıklı 40. maddesinin 1. fıkrası “Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir” denilmiştir. Yine Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinde “Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” şeklinde tanımlanmış olup, taksirli hareket bilerek yapılmakta ancak netice istenmemektedir. Kanunu’nun 22/5. maddesi “Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir” şeklinde açık düzenlemeye yer verilmiştir. Taksirli suçlarda, objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık nedeni ile herkes kendi kusurundan, diğerinden bağımsız olarak sorumlu olacaktır. Örneğin, sakat kalma ile sonuçlanan bir ameliyatta ameliyata katılan hekim, asistan, hemşire gibi kişilerin sorumlulukları kendi kusurlarına göre belirlenecektir. Yine hekimin ameliyata yardımcı personeli gözetme, kusurlu davranışlarını önleme yükümlülüğünü yerine getirmeme, hemşirenin de kullanılan malzemeleri ameliyat sonunda sayarak

273 APAYDIN, s.98.

149 toparlama görevini ihmal etmesi sonucunda hastanın karnında gazlı bez unutulması olayında, neticenin oluşumuna kusuru ile katılan her bir fail, sıfatı ile sorumlu tutulur.

5.3. İçtima

Fail hareket ile kaç tane netice meydana getirmiş ise o kadar suç işlemiş sayılır. Bu neticelerin her birinden dolayı suçların içtiması durumu hariç, fail ayrı ayrı cezalandırılır. Bir kimsenin birden çok ceza kanununu ihlal etmesi bu yüzden de birden çok suçtan sorumlu olması halinde, suçların içtimaı söz konusu olmaktadır. Suçların içtimaı, ceza normları ceza sorumluluğunun sınırlarını daraltan tamamlayıcı ceza normlarıdır. Suçların içtimasında birden çok suç işlenmesine rağmen, çeşitli sebeplerle fail tek ceza ile cezalandırılmaktadır.

Suçların içtimaı; bir kimsenin bir veya birden çok fiille, ceza kanununun aynı hükmünü veya farklı hükümlerini bir veya birden çok ihlal etmesi, dolayısı ile failin birden çok suçtan değil tek bir suçtan sorumlu tutularak cezalandırılmasıdır. Suçların içtimaı ya maddi içtima ya da şekli içtima şeklinde ortaya çıkmaktadır. Maddi içtimada, birden çok suç birden çok fiille gerçekleştirilirken; şekli içtimada, birden çok suç tek bir fiille gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan kanundan dolayı bileşik suç, zincirleme suç, fikri içtima hukuki yapılarını oluşturan birden çok fiil, tek bir suç sayılmakta ve faile tek bir ceza verilmektedir. Bir suç işleme kararının icrası kapsamında bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi teselsüldür.

Taksirli suçlarda suç işleme kastı bulunmadığından teselsül söz konusu olmaz. Taksirli yaralama suçunda Türk Ceza Kanunu’nun 89/4. maddesi suçların içtimaına ilişkin özel bir düzenleme niteliğinde olup birden fazla kişinin yaralanması sonucunda daha ağır bir yaptırım öngörülmüştür.

Ceza kanunumuzda suçların içtiması için özel hükümler getirilmiştir. Bunlar Türk Ceza Kanunu’nun “bileşik suç” başlıklı 42. maddesi, “zincirleme suç” başlıklı 43. maddesi ve “fikri içtima” başlıklı 44. maddesidir. Bileşik suç kanunun 42. maddesinde düzenlenmiş olup, biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz. Buna örnek olarak yağma suçu verilebilir. Zincirleme suç, kanunun 43.

150 maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır. Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz” şeklinde düzenlenmiştir. Fikri içtima ise kanunun 44. maddesinde düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre kişi işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet vermiş ise, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. Fikri içtima, tek bir fiil ile birden fazla suçun oluşmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda, faile ihlal sayısınca veya işlenen suç sayısınca değil, yalnızca en ağır cezayı gerektiren fiilden dolayı ceza verilir. Tek fiil ile ihlal edilen hükümlerin korudukları hukuki yarar, hukuki konular, farklı ise fikri içtima söz konusudur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi genel bir hüküm olduğundan, hekimin eylemi başka bir suç oluşturduğu takdirde özel hükmün öncelikli olması gereğince hekim özel hükümden sorumlu olacaktır.

Yargıtay bir kararında; hemşirenin ameliyat sırasında, malzemeleri kontrol etmeyerek pensin aletini hasta karnında unutmasına kusuru ile neden olduğundan eylem görevi ihmal olarak değil, taksirli yaralama suçu kapsamında değerlendirilerek özel normun ilkesinin önceliğini benimsemiştir274.