• Sonuç bulunamadı

2. SUÇUN MANEVİ UNSURU

2.3. Taksir Çeşitleri

2.3.1. Basit Taksir /Bilinçsiz Taksir

Basit taksir, diğer bir ifade ile bilinçsiz taksir, Türk Ceza Kanunun 22/2. maddesinde “Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.” şeklinde tanımlanmıştır. Basit taksir normal taksir şekli olup, neticesi öngörülemeden hareketin

100 yapılması ile meydana gelir. Taksir, objektif dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali şeklinde tanımlanabilir. Hekim kendisinden beklenen objektif nitelikteki dikkat ve özen yükümlülüğüne uymaması nedeniyle kişinin sağlığına veya bedensel bütünlüğüne zarar vermişse taksirli fiil işlemiş olur. Hekimin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak neticeyi öngöremeden gerçekleştirdiği tıbbi müdahalelerin sonuçlarından dolayı, basit taksirle sorumlu olduğu düşünülür. Basit taksire örnek olarak ameliyatlarda yorgunluk gibi nedenlerle özensiz ve dikkatsiz davranılıp, hasta karnında sargı bezi, pens gibi cisimlerin unutulması verilebilir. Hekimin tanı ile ilgili gerekleri yerine getirmesine karşın, değerlendirme yanılgısı ile yanlış teşhiste bulunup, hastanın yaralanmasına yol açmasında da hekimin basit taksirle davrandığı kabul edilmelidir.

2.3.2. Bilinçli Taksir

Bilinçli taksir Türk Ceza Kanunu’nun 22/3. maddesinde “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır.” şeklinde tanımlanmıştır. Madde metninde “… bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.” denilerek bilinçli taksir halinde cezanın artırılması gerektiği belirtilmiştir.

Gerek bilinçli, gerekse basit taksirde, fail, gerçekleşen neticeyi istememektedir. Neticenin istenmemesi her iki taksirde de ortak özelliktir. Bilinçli taksirle, bilinçsiz taksiri birbirinden ayıran en önemli unsur ise öngörebilme unsurudur. Bilinçsiz/Basit taksirde; fail, öngörmesi gerekeni öngörmemekte, bilinçli taksirde ise; öngördüğü halde gerçekleşmesini istememekle birlikte, gerçekleşmemesi için gerekeni yapmamaktadır. Sağlık mesleği mensubunun neticeyi öngörmesine karşın, gerçekleşmeyeceği inancı ile hareketini gerçekleştirmesi durumunda bilinçli taksir söz konusu olur. Temel hijyen kuralına uyulmaksızın, steril olmayan aletlerle ameliyat yapılması durumunda, hekim yaranın enfeksiyon kapması dolayısı ile ortaya çıkacak olan sonuçtan bilinçli taksiri ile sorumlu olur. Sağlık ocağında görev yapan bir hekim tarafından kazazedenin bacağında tendon kesisi olduğu teşhisi ile hastaneye gönderilen hastaya müdahale eden hekimin, teşhisin yerinde olup olmadığını detaylı bir inceleme yaparak araştırması gerekirken ve tendon kesisi olması durumunda ortaya

101 çıkabilecek sonuçları öngörmesine karşın, yarayı basit bir şekilde inceleyip, bunda bir şey yok, dikelim iyileşir diyerek hastanın sakat kalmasına neden olması durumunda hekim bilinçli taksir ile sorumlu olur197.

Taksirli suçlarda failin sorumlu tutulabilmesi, kendi yetenekleri, algılama gücü, bilgi düzeyi, içinde bulunduğu koşullar altında objektif olarak var olan dikkat ve özen yükümlülüğünü öngörebilecek ve yerine getirebilecek durumda olmasına bağlıdır. Bu yeteneklere sahip olmasına rağmen, objektif özen yükümlülüğüne aykırı davranarak kişi veya kişilerin ölmesine ya da yaralanmasına neden olan fail kusurlu kabul edilerek cezalandırılacaktır. Taksirin bilinçli ya da basit olması suçun oluşumu bakımından önemli olmayıp, bilinçli taksirle suçun işlenmesi durumunda TCK 22/3 maddesi gereğince taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar ceza artırımı yapılacaktır.

2.3.3. Bilinçli Taksir ve Olası Kast Ayrımı

5237 sayılı kanunun 21. maddesinin 2. fıkrasında olası kasta ilişkin hükme yer verilmiştir. Buna göre; “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.” şeklinde düzenlenmiştir. Olası kast halinde, fail suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceğini öngörmektedir. Ancak bu olası kastın oluşabilmesi için yeterli değildir. Bunun yanında failin bilinçli taksirden farklı olarak yapmış olduğu fiile bağlı neticeleri kabullenmesi de gerekmektedir. Olası kastta fail hukuka aykırı sonucu öngörmüştür. Fakat o sonucu doğrudan doğruya istememiş, ancak göze almıştır. Kastın iki önemli “bilmek” ve “istemek” unsurlarından “istemek” unsuru olası kastta yoktur. Fail suçun kanuni unsurlarını bilerek işlemekte, ancak sonucu istememektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 22/3. maddesinde bilinçli taksir, “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır.” şeklinde tarif edilmiştir. Bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmekte, fakat istememesine karşın hareketlerine devam etmektedir. Neticeyi öngören fail, neticenin oluşmayacağına inanmaktadır. Maharetini göstermek veya bir deneme yapmak

102 amacıyla yepyeni bir cerrahi bir usule başvuran hekimin bilinçli taksirle hareket ettiği belirtilmektedir198.

Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere olası kast ile bilinçli taksirde, her ikisinde de netice fail tarafından öngörülmekte ve öngörülen netice her ikisinde de kesinlik değil, olasılık boyutundadır. Olası kastta fail, gerçekleşme olasılığını öngördüğü neticeyi göze almakta, kabullenmektedir199. Olası kastta netice fail tarafından istenilmemekte, ancak olursa olsun düşüncesi ile kabullenilmektedir. Ancak bilinçli taksirde fail, genel olarak öngördüğü hukuka aykırı neticenin meydana gelmesini istemez ve gerçekleşmemesi için gerekeni yapar. Olayın gelişimi, failin eylemindeki amacı ve diğer özellikler gözetildiğinde “neticenin kesin olarak meydana geleceğini bilseydi, bu fiili işlemezdi” denilebilir ise, failin bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilmelidir200. Hekimin uzmanlık alanı ne olursa olsun acil durumlarda hastaya müdahale etme yükümlülüğü vardır. Bu konuya ilişkin düzenleme Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliği’nin 57. maddesinde “Ağır ve acil müdahaleyi gerektiren hastalar müracaatları halinde yataklı tedavi kurumlarına sosyal güvencesine bakılmaksızın derhal kabul edilir, gereken her türlü tıbbi müdahaleler zamanında yapılır, işlemleri daha sonra tamamlanır.” Şeklinde düzenlenmiştir. Bu hususa aykırı hareket eden hekim neticeye göre Türk Ceza Kanunu’nun 81, 83, 85, 88, 89 veya 257. maddeleri çerçevesinde yargılanacaktır.