• Sonuç bulunamadı

TARTIŞILMASI

Belgede BİYOETİK ARAŞTIRMALARI (sayfa 180-186)

“BİYOETİKTE YENİ UFUKLAR”

TARTIŞILMASI

Feryal SAYGILIGİL GÜNDÜZ*

Giriş

Neoliberal politikaların uygulamada olduğu günümüzde “sosyal devlet” ve “kamusal yarar” anlayışı göz ardı edilmeye, unutturulmaya çalışılmakta, sermayenin kâr hırsı içinde çalışanların hakları yok sayılmaktadır. İşçi sağlığı ve güvenliği gibi yükümlülükler maliyet artışı anlamına gelmekte, bunlarla ilgili mekanizmalar ortadan kaldırılmaktadır. “Para” işletme sahipleri için çalışanlarını sömürerek, haklarını yok sayarak onların üzerinden daha fazla kâr, genişleme, büyüme, ihtiyaçtan bağımsız tü-ketim anlamlarını taşırken çalışanlar için ihtiyaçlarını karşılamak, karnını doyurmak, ayakta kalabilmektir. Ödenilen bedelse kimi zaman yaşamları olabilmektedir.

Kadın işçi olmak ucuz işgücü anlamını taşır. Kadınlar yoğun çalışma tempo-suna dayanıklı, itaatkâr, sabırlı, hünerli işgücü olarak görüldüğünden tercih edilirler; işgücü piyasasında erkek işçilere göre düşük ücretle, güvencesiz, başkaları tarafından kontrol altında tutularak, piyasada pazarlık yapma şansları ellerinden alınarak, gerek-çesiz işten çıkarılarak çalıştırılırlar.

Bu çalışmada, özellikle medikal sektörde rastlanan meslek hastalıklarının işçilerin tanıklıklarından yola çıkarak neler olduğunu vurgulamak, kadın işçilerin fi-ziksel ve duygusal olarak maruz kaldıkları yıpranmaların bedelinin nasıl ve kimler tarafından ödeneceğini... -Örneğin hamileyken çalışanların doğan çocuklarının ço-ğunun sorunlu olması, fabrika içinin soğuk olması nedeniyle yüz felci geçirmeleri, aynı pozisyonda sürekli çalışmaktan dolayı böbrek ve sırt ağrısı, bel fıtığı, kas ağrısı, solüsyondan dolayı göz ağrısı, gözde yaşlanma, göz kuruluğu, burun akıntısı, burun tıkanıklığı gibi- ve vardiya usulü çalışmanın zorluklarının aşılabilme sorununu tar-tışmak istiyoruz.

İşyerinin Tarifi ve Rastlanan Meslek Hastalıkları

Almanya merkezli Fresenius Medical Care (FMC), Avrupa’da on iki tesisi bulunan, tüm dünyada kırk beş ülkeye dağılmış faaliyetleriyle küresel piyasaya kro-nik böbrek hastaları için hem diyaliz ürünleri hem de diyaliz tedavi hizmetleri sunan çokuluslu bir şirket. FMC 1996’dan beri Türkiye’de faaliyet gösteriyor. Türkiye hem diyaliz bakımının sağlandığı hem de diyaliz ürünlerinin üretildiği ve pazarlandığı, dünyadaki birkaç ülkeden biri.

Novamed GMBH, FMC’ye bağlı, diyaliz hastaları için yılda yaklaşık 8.000.000 adet diyaliz kan seti üreten (hasta ile diyaliz makinesi arasındaki bağlan-tıyı sağlayan ince plastik boru sistemi) 2000 yılından beri Antalya Serbest Bölge’de

üretim faaliyetini sürdüren üretim, dağıtım ve pazarlama yapan (entegre tesis) bir fabrika. 26 Eylül 2006 tarihiyle 18 Aralık 2007 tarihleri arasında bu işyerinde bir grev yapıldı ve 315 kişinin çalıştığı işyerinde grevi yapan seksen beş işçinin seksen üçü kadındı. Kadınları greve götüren sağlık koşullarına kısaca değinirsek: Tehlikeli kimyasallarla çalıştıkları halde maske altından konuşup örgütlenmesinler diye on-lara maske verilmiyordu. Akort çalışma nedeniyle pek çok kadında “Karpal-Tunel” Sendromu, zehirli solüsyonlar soludukları için solunum yolu hastalıkları gibi meslek hastalıkları oluşmuştu. Hamile kalma bir takvime bağlanarak sıraya konmuştu. Aynı üretim hattında çalışan kadınlara hamilelik sırası iki ayda bir geliyordu. Tuvalete git-mek önce yasaktı sonra dakikalara bağlandı. Kadınların regl dönemlerinde bu önemli sorun oluyordu.

“Alain Cottereau (1983) sosyal- tarih temelli bir yaklaşımla, iki farklı erken yıpranma biçiminden söz eder: Birincisi –eril olanı– daha çok, tehlikeli ve sağlığa zararlı çalışma koşullarıyla bağlantılıdır ve bunun sonuçları özellikle de iş kazala-rı olgusu biçimi altında toplumsal görünürlük taşır. Yazar diğerini-dişil olanı- aşıkazala-rı zaman baskısı altında yapılan tekrara dayalı işlerle de bağlantılı olarak ortaya çıkan ‘sürmenaj’ la ilişkilendirir. Bunun sonuçları ise görünmezlik taşımaktadır” (1).

Novamed işçileri de beş saniyede bir set geçirmek zorunda kalmaktalar ve hemen hepsi bunun güçlüğünü dile getirir… “Daha çok kadınları vuran meslek

has-talıkları olan, biteviye efor harcamaktan kaynaklanan lezyonlar ya da kas ve kemik sorunlarında bütün dünyada yaşanan patlama, birçok uzman tarafından işin cinsiyet-li örgütlenme biçimiyle icinsiyet-lişkilendiricinsiyet-lir” (2).

Yine aynı makalede Avrupa’da sağlık önlemlerinin sosyal hukuk açısından eleştirel okunuşuna ilişkin çalışması olan Laurent Vogel’in (1994) kadın emeğinin görünmezliğine ve bunun sağlık açısından sonuçlarına ilişkin görüşlerine yer verilir: Vogel, “Mesleki güzergâhların farklı kuruluşunu, kadınların üretim, yeniden üretim

alanlarındaki çifte çalışma yüklerine bağlı olarak sağlıklarının bozulmasının ve yıp-ranmasının özel biçimlerini de -üremeye bağlı olan boyutların (gebelik, annelik) dı-şında- hesaba katmayan egemen yaklaşımı eleştirir”.

4857 sayılı İş Kanunun Beşinci Bölümü İş Sağlığı ve Güvenliği başlığı altın-dadır. 77. maddeye göre, “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin

sağlan-ması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yüküm-lüdürler…” yazılsa da, Novamed işyerinde ise işçilerin tanıklıklarına göre iş kazaları

önemsenmez, hasta olmaya izin verilmez, âdeta yasaktır; iş yaparken soludukları so-lüsyonun zararlarıyla ilgili bir rapor alıp asar işçiler, hemen yok edilir.

“Hasta olduğumda beni işten çıkartmakla tehdit ettiler. Doktor raporu aldığım için suçlandım. Karşı geldiğimde müdüre şikâyet ettiler. Müdür beni çağırdı. ‘Hasta olduğum için şefim bana kızıyor’ dedim. ‘O senin iyiliğin için’ dedi... Kolumda ve boynumda ağrılar var. Bu işyerinde on yıldan daha uzun süreli çalışılmaz.” (Ş.C.)

“Tansiyonum on yediye çıktı. Bir iki saat dinlendikten sonra indim aşağıya tekrar ça-lıştım yavaş da olsa. Eve gitmeme izin vermediler. ‘İyisin, alışmış olman gerekir tan-siyon yüksekliğine’ dediler. El, ayak titriyor, ağlama krizine tutuluyorsun ama yine de çalışıyorsun”. (N.L.) “Çalışırken solüsyon gözüme kaçtığında kıpkırmızı oluyor, acı çekiyorsun. Kör olma riskin var. Gözünü yıkamak için lavaboya gittiğinde niye geç kaldığının hesabını soruyorlar”. (G.D.) “Hamile kadınlara yapmaması gereken işleri yaptırıyorlardı. İş kanunlarını bilmediğimiz için ses çıkaramıyorduk” (Z.C.) “Bir po-zisyonda arkadaşın parmağı kanıyor, su toplamış sete niye kan bulaştırdın diye azar-lanıyor. Nazi işkencesi gibiydi” (Ş.C.) “Ellerimdeki kaslarım ağrıyordu; bilekliğe izin vermediler. Solüsyondan dolayı gözümüzün yaşlanmasına yasak dediler”. (V.J.) “İçeride sürekli grip hali vardı. Burnum hep akardı.” (A.D.) “Gözüme Tetramak kaçtı. Yıkamama izin vermediler. Tetramak gözümde kalınca uzağı göremiyorum. Kuruluk var. Gözümü kapatıp açtıkça acı hissediyorum.” (Ş.C.) “Migreni olanları solüsyon çok etkiledi. Örneğin beni. (V.J.). “Belim ağrıyor. Bacağım çekiyor. İşyeri doktoruna çıkmıyordum. Güvenmiyordum. Yalnızca iğne oluyordum. Hastaneye gidip serum aldığımda bile sorun çıkarıyorlardı. Oysa doktor raporum vardı”. (N.C.) “Çok hasta olduğumuzda bile rapor vermezdi işyeri doktoru. Örneğin zatüre olmuştum. Çalışa-cak halim yok; ateşim vardı. Doktora gittim rapor için müdürü arayıp onayını aldıktan sonra rapor verdi” (3).

Kadınların en çok yakındıkları ise, “kadınsın kafan basmaz” gibi işyerinde aşağılayıcı söylemlere ya da davranışlara maruz kalmaktır...

“…Bizim elimiz daha çabuk ve daha sabırlıyız. Setler önümüze mi fırlatılma-dı, başımızda mı parçalanmadı… Müdür salonun bir ucundan öbür ucuna rahatlıkla bağırabiliyordu… Kadın olduğumuz için daha rahat bağırabiliyor. Bizleri ağlatmak hoşlarına gidiyor. Bu şekilde kadınlar üzerinden bir ego tatmini yaşıyorlardı. Bir mü-dürümüz bize, ‘şefleriniz sizden insan olarak da üstündür, onlara saygı göstermek zorundasınız’ demişti(…) Galoşları giydiğimiz yerde sandalyeler var, biz oraya otur-mayı bile hak etmeyen insanlarmışız (…)Hastalık nedeniyle rapor alanların da işten çıkarıldığı oldu. Bana baskı yaparak çıkmam için çok zorladılar, ama başarılı olama-dılar.”

Sendikal örgütlenme sürecinde ortaya çıkan baskı biçimlerinden biri de ze-hirli solüsyon kullandıkları için maske takmak zorunda olan kadınların maske takma-sını engellemek olur. “Sendikalıyız diye maske alındı elimizden. Ama yurtdışından buraya kalite kontrol amaçlı yetkililer geldiğinde, gözlük kullanıyor, maske takıyor-lardı. Demek ki çok kısa bir süre için bile olsa bu maddeleri solumak sağlığa aykı-rıydı. Ama bize saatlerce çalıştığımız halde maske kullandırtmıyorlardı. ‘Ölçümler iyi’ diyorlardı. Fakat aslında çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Özellikle çok etkili solüsyon var, çamaşır suyundan daha şiddetli bir kokusu var… Çalıştığımız solüsyonlar çok kötü kokuyor, insanın nefes almasını zorlaştırıyor, o nedenle de iş-ten çıkanlar oluyordu. Özellikle hamileler… Çünkü hamile kadınlara kokuların zarar verip vermediği kanıtlanmamış henüz. Müdürümüz hamileyken kendisi maske kul-lanıyordu ama bizim arkadaşlarımızın kullanmasına izin verilmiyordu. İş ortamı çok

soğuk olduğu için idrar yolları ve böbrek hastası olduk hepimiz…”

Maske altından kadınlar birbirleriyle konuşmaktaydılar ve bu sendikal ör-gütlenme sürecini hızlandırabilirdi. Haftada bir paketleme işine çıkması gereken ka-dınlar sendika üyesi oldukları için altı işgünü de paketleme işine çıkarılırlar. Trafik kazası geçiren ve ayağında dikiş olan bir kadın işçi şefler bu durumu bildiği halde sendika üyesi olduğu için paketleme servisinde çalıştırılır. Serviste hep ayakta dur-ması gerekir.

Vardiyalı çalışmanın güçlüğü birçok işçi tarafından dile getirilir:

İşçi sağlığını etkileyen stres etkenleri arasında gösterilir vardiyalı çalışma. Bu tür strese bağlı bozukluklar ise: “Hormonal dengesizlikler, dikkat ve reaksiyon sü-relerinin değişmesi sonucu hatalı işlemler, kazalarda artma, iş hevesi kayıpları, gizli uyumalar” olarak literatürde yer alır (4).

“İlk zamanlar 6.00’da işbaşı yapıyor, 5.10’da servise biniyorduk. İşin başın-da uyumamak için zor duruyorduk. Ramazanbaşın-da 4.00’de servise binip 5.00’te işbaşı yapıyorduk. Sonradan ilk vardiya 7.00’ye alındı. Vardiyalı işte uykusuzluk hep var. Soluduğumuz kimyasallar da uykumuzu getiriyor. Kahvaltı yapmazsak bulantı olu-yor, mahvoluyorduk. Uyku tatlı geldiğinden gece vakti de kahvaltı yapmaya halimiz olmuyordu...” (Ş.C)

Makinelerin gürültüsü işçilerin şikâyetleri arasında yer almaktadır:

Makinelerin gürültüsü yorucu. Evdeki tahammülünüz azalıyor, devamlı yor-gunsunuz...” (N.L.) “Müziğin sesiyle gürültüyü bastırmaya çalışıyoruz...” (B.N)

Novamed işyeriyle Petrol-İş Sendikası’nın imzaladığı Toplu İş Sözleşmesi 31 Aralık 2010 tarihinde sonlanıyor. Şu anda çalışan işçi sayısı ise dört yüz kadar ve sendikanın yetkisinin devam etmesi için işyerinde üye sayısının çalışanların yarısın-dan bir fazla olması gerekiyor. Sendikalı işçilerin aktardıklarına göre, işveren örgüt-lenmeye engel olmak için baskılara ve kötü muamele devam etmektedir. Maske yine takılmamakta, şefler sistemli bir biçimde mobbing uygulamakta, tuvalete gidiş geliş-lerde yine sorun yaşanmaktadır. İşçiler vardiyalı çalışmaktan memnun olmadıklarını, iş kazasına çok uygun bir işyeri olduğundan 24 saat doktor istediklerini, sendikasız işçilere baskıların daha çok yapıldığını belirtmektedirler.

“Gözüme yapıştırıcı bir madde kaçtı, gözüm kızardı, kanlandı ve açamaz hal-deydim. 3–10 vardiyasında çalışıyordum ve olay 20.30 civarında oldu. Bu şekilde çalışamayacağım dedim. Hastaneye gönderin beni dedim. Araba yok dediler. Bu iş kazası, beni göndermeniz gerek dedim. Dışarıdan servis çağırdılar. Oysa bu iş için bir araba olması lazım. 24 saat doktor olması lazım, o da yok… Kreş istiyorduk, o da olmadı…”

Bu işyerinde genel olarak rastlanan meslek hastalıkları, “Karpal-Tunel” send-romu, zehirli solüsyonlar soludukları için solunum yolu hastalıkları, aynı pozisyonda sürekli çalışmaktan dolayı böbrek ve sırt ağrısı, bel ve boyun fıtığı, kas ağrısı, el, kol ağrısı, solüsyondan dolayı göz ağrısı, gözde yaşlanma, göz kuruluğu, burun akıntısı, burun tıkanıklığı kronik yorgunluk ve psikolojik rahatsızlıklardır.

Sonuç Yerine

Novamed fabrikası örneğinde de görüldüğü gibi kadınlar, zaman baskısı al-tında tekrara dayalı işlere erkeklere göre daha çok maruz kalmaktadırlar. Bunun so-nucunda da sağlık açısından olumsuz etkileri olan yeni gelişen biçimlere alışmaya zorlanmaktadırlar (5). Ayrıca “meslek hastalığına yakalanmış erkek ve kadınların

bakımlarının toplumsal yükümlülüğünü ve bu hastalıkların aile açısından sonuçları-nın idaresini üstlenen de” (6) bakım emeği adı altında kadınlardır.

Bulanıklaştırılmaya çalışılan “sosyal adalet”, “hak”, “eşitlik” kavramlarını hatırlamak/hatırlatmak, bu kavramların kimler için geçerli olduğunu sorgulamak ka-çınılmaz: İşçilerin işyerinde maruz kaldıkları hastalıkların meslek hastalığı olarak tanımlanması, gerekli önlemlerin alınması, bu konuda yapılması gereken yasal deği-şikliklerin, bunları yaşama geçirmenin, işlediğini denetlemenin izlenmesi son derece gerekli.

Vatandaşlarının yaşam hakkını korumak ve sosyal güvenliğini sağlamakla yükümlü olan devletin bu vatandaşlarının kimler olduğu, iş kazalarını ve meslek has-talıklarını önlemek için bütün sağlık ve güvenlik önlemlerini almak ve uygulamak zo-runda olan işletmenin niçin yıldırıcı bir ceza almayabileceği (daha önceki vakalardan biliyoruz) ilk akla gelen sorular...

Bütün bunlara ilişkin farkındalık yaratmak, yaşam alanımızın her noktasına sinmiş cinsiyetçi politikaları teşhir etmek, mücadele ve direnme imkânının, hakkını aramanın yolunu açmak anlamını taşır. Üretim ilişkilerinin esnekleştirildiği, daya-nışma ruhunun eksiltilmeye çalışıldığı kapitalizmin yeniden yapılanma sürecinde bir araya gelmenin önemi gittikçe artmakta. Çalışanların meslek hastalığı olduğu gölge-lenerek çeşitli kronik hastalıklara maruz kalmamaları, sağlıklı bir ortamda çalışabil-meleri için bu gerekiyor.

Kaynaklar

1-Thébeaud-Mony, A., “İş Sağlığı”, Eleştirel Feminizm Sözlüğü, Yayına Haz.: He-lena Hırata, Françoise Laboire, Hélène le Doaré, Danièle Senotier, çev.: Gülnur Acar-Savran, Kanat Yayınları, Haziran 2009, s.230.

2- A.g.m., s. 233.

3- Oysa işyeri hekimi “gerek teknik, gerek moral bakımından işçilerden ve işve-renden bağımsız olmalı; görevini yerine getirirken hiçbir müdahale ile karşılaşma-malıdır. İşyeri hekiminin görevi, hem işçinin, hem işin kontrolüdür. İş çevresini tanımak, donanımı, makineleri, işçinin çalıştığı malzemeyi, çalışma saatlerini,

temposunu, yükünü bilmek zorundadır(...) Asıl işlevi işçilerin ve çalışma ortamı-nın sağlık denetimi ve koruyucu sağlık hizmetinin gerçekleştirilmesidir. İşyeri he-kimi işçilerin sağlığından sorumludur(...) Hekim tıbbi muayeneleri en iyi biçimde yapmalıdır...” Bkz.İşyeri Sağlık Birimleri ve İşyeri Hekimlerinin Görevleri ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete Tarih: 16 Aralık 2003, Sayı: 25318.

4- Elmacı, N.- Oto, R., “Vardiyalı Çalışan Kadınların İş Sorunları ve Aile İlişkile-ri”, Kadın Gerçeklikleri, Yay. Haz.: Necla Arat, Say Yay., 1996, s.74.

5- Bkz. Thebaud-Mony, s.233. 6- A.g.m. s.234.

ON DOKUZUNCU YÜZYIL OSMANLI DEVLETİ’NDE SAĞLIK

Belgede BİYOETİK ARAŞTIRMALARI (sayfa 180-186)