• Sonuç bulunamadı

2. KÜRTLERĠN TARĠHSEL GELĠġĠMĠ

2.4. Tarihsel GeliĢim

Kürdistan denilen yerin, coğrafi sosyal sebeplerden dolayı, Osmanlı imparatorluğu döneminde hâkimiyet, tam olarak tesis edilememiĢtir. Tarih boyunca oluĢan hâkimiyet boĢluğu, bu bölgede kendine özgü yönetim Ģekillerinin ortaya çıkmasına sebep olmuĢtur. Bu bölgelerde merkezi otoritenin yerini aĢiretçilik, ağalık ve bunların Sünni olan kesimlerinde de, Ģeyhlik denilen kurumsal yapılar ortaya çıkmıĢtır. AĢiretçilik; ilk dönemlerde bölgeler arasında koordinasyonun sağlanması ve bölgelerde düzenin tesis edilmesi için kullanılmıĢ olup, bu dönemlerde ağalık diye bir müessese yoktur. Ancak daha sonra bu yapı, tamamen değiĢerek, toprağa dayalı feodal bir yapıya dönüĢmüĢtür (KiriĢçi, Winrow, 2007:29).

Osmanlıda milliyet, etnisiteden ziyade dinsel bir cemaat üyeliği temeline dayanıyordu. Osmanlı topraklarında yaĢayan halkların büyük çoğunluğu, öncelikle kendini Müslüman sayıyordu. Bu halkların sadakatleri sırası ile Müslümanlık, Osmanlı padiĢahı ve Osmanlı devleti olarak sıralanabilir (KiriĢçi, Winrow, 2007:105). Ziya Gökalp, Birinci Dünya SavaĢından önceki dönemde, Osmanlı tebaasında Türkler vardı. Ancak bunların bilinçaltında “Biz Türk ulusuyuz” diye bir düĢünceden söz edilemez (Gökalp: 1959:62).

18. yüzyılın ilk yıllarına kadar Osmanlı topraklarındaki tüm Kürtler kendini Osmanlının Müslüman tebaası olarak görüyordu. Bu Kürtlerin hemen hepsi ayrı bir ulus yaratma bir yana, etnik bir kimliğin bile farkında değildi. Bu dönemde ortaya çıkan ilk isyanlar aĢiret kaynaklı, dinsel ve bölgesel olmaktan öteye geçememiĢtir. Cumhuriyetin kuruluĢundan sonraki hükümetlerin “asimilasyon” politikaları, Kürtler arasında ayrı etnik bilincin ve politize olmuĢ Kürt grupların ortaya çıkmasına, neden oldu (Bruinessen: 1992:19).

Ġran Safevi devleti arasındaki çekiĢmelerin temel sebebi olmuĢtur. Birinci Dünya savaĢından sonra, emperyalist aktörler, Ortadoğu‟nun stratejik konumundan dolayı, daha zayıf bir Kürt devleti fikrini ortaya koydular. BaĢat ülkeler Ġngiltere, Rusya ve Fransa devletleri bu fikrin belirgin temsilcileridir. Kürtler ile Ruslar arasındaki ilk kontak Ormanlı- Rus, Rus – Ġran savaĢlarında gerçekleĢmiĢtir. Ġran ve Rus‟lar arasında 1803 yılında baĢlayan ve 10 yıl süren savaĢlarda, Rusların galip gelmesiyle, Gülistan anlaĢması imzalanmıĢtır. Bu baĢarı, Kürtler ile Ruslar arasında yakınlaĢmaya sebep olmuĢtur. 1828-1829 yıllarında yapılan Osmanlı-Rus savaĢlarında Revanduz, Botan, Hakkâri beylerinin dıĢında kalan Kürt beyleri, Ruslara yardım etmiĢlerdir. Bu durum Rusların, Kürtlere ilgi duymasına sebep olmuĢtur. Bunun sonucunda, Erzurum ve Van illerinde da açılan Rus konsoloslukları vasıtasıyla Kürtlerle temas sağlanmıĢtır (Halfin, 1992: 30).

Kürtlerin yaĢadıkları bölgelerin geniĢ coğrafyaya yayılmıĢ olması, bu coğrafyanın büyük bir çoğunluğunun sarp, ulaĢılabilir ve monolotik olmaması, Osmanlı imparatorluğun 1830 yılına kadar, buradaki Kürtleri yönetsel olarak serbest bırakmasına sebep olmuĢtur. Bu tarihten sonra Osmanlı da yönetsel reformlar oluĢmuĢ ve bölgedeki Kürtlerin tamamı merkezi denetim altına alınmıĢtır. En büyük ve güçlü aĢiretlerin birçoğu, geleneksel imtiyazlarından vaz geçmek istememiĢ ve oportünist sebeplerden isyan etmiĢtir. AĢiretler bu isyanlarla sahip oldukları toprakları ya geniĢletmiĢ ya da bağımsızlık ilan etmiĢler. Ancak sonunda ya idam edilmiĢtir ya da sahip oldukları topraklardan sürülmüĢtür (Bruinessen: 1992:94).

Bruinessen, Osmanlı Ġmparatorluğunun birinci Dünya SavaĢı yenilgisinden sonra “kâfir itilaf devletleri”, yerel Hristiyan Rumlar ve Ermeniler karĢısında, Türkleri ve Kürtleri bileĢtiren en temel öğenin Ġslam dini olduğunu savunur. Bruinessen‟e göre Sünni Kürtlerin dindarlıkları genellikle bir Ģeyhe olan sadakatlerine bağlı olarak ölçülür. Ona göre Ġslam dininde ki modernist ve fundamentalist akımlar, Kürtler arasında hiçbir zaman ciddi bir geliĢme sağlayamamıĢtır (Bruinessen: 1992:40).

Osmanlı içinde bulunan ve Ġngilizler tarafından desteklenen Yozgat ve Konya‟daki Türk aĢiretlerinin ayaklanmaları, Kürt aĢiretleri içinde, referans olmuĢ ve

bölgede ayaklanmalar ortaya çıkmaya baĢlamıĢtır. Osmanlı döneminde, Kürt aĢireteler tarafından yapılan ayaklanmalar;

1. Baban-zade Abdurrahman PaĢa Ġsyanı (Musul-1806-1808) 2. Baban-zade Ahmet PaĢa Ġsyanı (Süleymaniye-1812) 3. Zaza AĢiretleri Ġsyanı (1818-1820)

4. Revaduz Yezidilerin Ġsyanı (Hakkari-1830-1833) 5. ġerefhan Ġsyanı (Bitlis-1831)

6. Mir Muhammet Ġsyanı (1832-1833, Soran),

7. Kör Mehmet PaĢa Ġsyanı (1830-1833, Erbil, Musul, ġirvan) 8. Bedirhan Ġsyanı (Botan-1835)

9. Garzan Ġsyanı (Diyarbakır-1839),

10.Yezdan Ġzzettin ġer Ġsyanı (1855, Bitlis),

11. Bedirhan Osman PaĢa Ġsyanı (Mardin-Cizre-1877) 12. ġeyh Übeydullah Ġsyanı (Hakkâri-1881)

13. Emin Ali Bedirhan Ġsyanı (Erzincan-1889)

14. Bedirhani Halil ve Ali Remo Ġsyanı (Mardin-1912) 15. Molla Selim ve ġeyh ġahabettin (Bitlis-1912) 16. Koçgiri Ġsyanı (Koçgiri-1920)

Birçok kaynak Kürt Milliyetçiliğini ġeyh Ubeydullah isyanı ile beraber baĢlatır. Örneğin Robert Olson‟a göre Kürt Milliyetçiliği ilk olarak bu isyandan sonra baĢlar. Van ve Hakkâri çevrelerinde ortaya çıkan bu isyan, Kürt Milliyetçiliğinden ziyade, daha önce Osmanlının yerel yönetimlere bıraktığı bazı hakların geri alınmasıyla ortaya çıkmıĢtır (Olson, 1989:5).

Kürtlerin tarihi konusunda otorite durumunda olanlardan biri olan Bruinessen‟e göre ġeyh Ubeydullah‟ın Kürtler arasında ulusal bir bilinç yaratma eğiliminin olmadığını ve bununla ilgili hiç bir delilin olmadığını vurgular

(Bruinessen, 1993:137). Benzer bir görüĢte Kürt tarihi konusundaki araĢtırmalarıyla baĢat olan KiriĢçi ve Winrow tarafından da belirtilmiĢtir. Onlara göre Ubeydullah isyanı, Osmanlının daha fazla merkezi denetim dayatma çabalarına tepki olarak bir baĢkaldırı niteliğidir (KiriĢçi, Winrow, 2007:83).

McDowall ise Osmanlıda Kürt Milliyetçiliği bir yana, Kürtlük duygusundan bile söz edilmezdi. Ona göre Kürt Milliyetçiliği, moderniteyle tanıĢmıĢ bir grup aydın tarafından ortaya çıkarılmıĢtır. Kürtlerin kapalı toplum yapısı, coğrafi konumları ve uzak olması, modern milliyetçilik rüzgârlarından etkilenmelerini engellemiĢtir. Kaldı ki ilk Kürt aydınlarında bile milliyetçilik, “Osmanlılık” çatısı altında kültürel bir milliyetçilik olarak ortaya çıkmıĢtır.

Ruslarla Kürtler arsanda ki iliĢkiler, Birinci Dünya savaĢında, Rusların Kürtleri kendi saflarına çekmek istemeleri ile yeni bir safhaya evirilmiĢtir. 1913 yılında, Siirt ġirvan sancağını temsilen Kör Hüseyin Bey ve Botan beyliğini temsilen Yusuf Kamil Bedirhan, Rusya‟ya götürülerek onlar la anlaĢma sağlandı. Bu Kürt beyleri tüm Kürtlere, Rusların yanında savaĢmaları çağrısında bulundu. Ancak Kürtler, bu çağrıyı dikkate almamıĢlar ve Almanların çabaları ile Kürtler, Türklerin yanında savaĢmıĢlardır. Birinci Dünya savaĢı sırasında, Tunceli Dersim Kürtleri ve onların aĢiret reisleri AliĢer ve Elazığ Elezizli aĢiret reisi Kürt Mustafa, Erzincan‟da konuĢlanan Rus Genaral Lahof ve Ermeni komutanı, Murat paĢa ile anlaĢarak Tunceli Ovacık yöresinde, Kürdistan egemenliği adı altında, bir siyasi varlık, taraflarca kabul edildi. Ermeni Murat paĢanın gayretlerine rağmen, 1917 yılında Rusya'da yaĢanan ve Çarlık rejiminin yıkılıp yerine, Sovyetlerin kurulmasıyla sonuçlanan Rus devrimi ile beraber, Rus ordularının Erzincan‟dan çekilmesi ile Kürtlerle Ruslar arasında ki ittifak ta sonlamıĢtır (Halfin, 1992: 30).

Birinci Dünya savaĢı yıllarında Cizre beyi Yusuf Kamil Bedirhan, Tiflis‟te Ruslarla anlaĢma yapmıĢ ve Kürt isteklerini burada dile getirmiĢtir. Bedirhan, Rusların savaĢ yıllarında ele geçirdiği, Bitlis ve Erzurum illerinde Ruslar adına valilik yapmıĢ, daha sonra Tiflis‟e dönerek orada ölmüĢtür. Birinci Dünya savaĢında, Kürt aĢiretlerin bazıları Rusların, bazıları Ġngilizlerin, bazıları da Fransızların yanında yer almıĢtır. Ancak bu devletler ile Kürtlerin istekleri, hiçbir zaman

örtüĢmedi (Demirhan, Süreyya 1991: 344). 1917 yılındaki Rus devrimi, Kürtler arasın da sosyal ve siyasal sonuçların ortaya çıkmasına, Özellikle Kürt aydınları arasında etnik bilincin ve Kürt kimliğinin geliĢmesine sebep olmuĢtur. Bu dönemde, örgütlü bir toplum olmak için gerekli çalıĢmalar yapılmıĢ, Kürtlerin siyasi haklarına vurgu yapılmıĢ, bağımsızlık ya da özerklik bilinci yaygınlaĢmıĢtır. Böyle bir bilincin ortaya çıkmasında en büyük etken, Ġtilaf devletleri tarafından Doğu Anadolu‟da bağımsız bir Ermeni devletinin kurulma isteği olmuĢtur. Kürtleri heyecanlandıran en büyük sebeplerden biri de Wilson ilkelerinde ki 12. Maddedir. Bu madde ‟de Osmanlı imparatorluğu içindeki diğer uluslara bağımsızlık sağlanacağı hükmü yer almaktadır. Bu geliĢmelerden sonra Kürtler, büyük devletlerle görüĢmelere baĢladılar. SavaĢ bittikten sonrada, 1918 yılının Aralık ayında, Kürdistan Teali cemiyetini kurdular (Lazarev, 1989: 62).

1923 yılından önce Kürt entelektüel ve cemiyetleri, yavaĢ yavaĢ etkinliklerini kaybetmiĢlerdir. Ancak Sevr anlaĢmasında geçen Kürdistan‟ın kurulması maddesi, bu Kürtleri, Ġngilizlerle beraber hareket etmeye sevk etmiĢtir. Ġngilizler ise özellikle, Kürtlerin hâkim olduğu Musul ve Kerkük petrollerinden dolayı onlarla temas halinde kalmıĢlardır. Ġngilizlerle iletiĢim halinde olan, Bedirhan‟i ailesinden Halil, Celadet ve babası Emin Ali Bedirhan‟dır. Bunlar aynı zamanda bu yıllarda Yunanlılarla da görüĢmeler yapmıĢlardır (Demirhan, Süreyya 1991: 345).

Genç cumhuriyetin kurulmasından önce Osmanlı tebaasını bir arada tutan en önemli unsur kuĢkusuz Ġslam dini olmuĢtur. Osmanlı milletinin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü, Osmanlı yurtseverliğinin en önemli parametresi olup, burada dillendirilen millet kavramı ise Ġslam ümmeti ile nitelendirilmiĢtir. Nitekim cumhuriyetin kuruluĢ aĢamasında halkın topyekûn kalkıĢması için kullanılan simgeler ve mitler dinsel motifler taĢıyordu. Örneğin Erzurum ve Sivas kongrelerinden önce Mustafa Kemal in katılımcılara yazdığı telgraflarda bu açıkça belli idi. Mustafa Kemal yazdığı bu davetlerde; Lazlar ve Çerkezler gibi diğer etnik gruplarla beraber Türklerle Kürtler arasında ortak din vurgusu yapılmıĢtır (Oran, 1990:123).

baĢkanlığına seçildikten sonra, sağlık konusunda bir mebusun söz alarak “Türkler” terimine yaptığı özel göndermeler, meclisteki birçok mebusu rahatsız etmiĢtir. Bunun üzerine Mustafa Kemal söz hakkı alarak, meclisin Türkerlerin, Kürtlerin, Arapların, Lazların ve Çerkezlerin temsilcilerinden değil, birbirine sıkı sıkı kenetlenen Ġslam cemaatinin mensuplarından oluĢtuğunu belirtmiĢtir (TBMM Zabit Ceridesi, 1920:162-165).

Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Milli hareketin baĢarıdan baĢarıya koĢmasıyla, ittifak devletlerinin Lozan antlaĢmasını imzalanmasını sağlamıĢtır. Lozan da Kürtlerle ilgili olarak sadece, Musul konusunda vurgu yapılmıĢtır. Bunun dıĢında Kürtlerden hiçbir Ģekilde söz edilmemiĢtir. Lozan‟da Türk heyeti Türkler ve Kürtler tarafından temsil edildiğini Ġsmet Ġnönü, “Türklerin olduğu kadar Kürtlerin

de hükümetidir; çünkü Kürtlerin gerçek ve meşru temsilcileri Millet Meclisine girmiştir ve Türklerin temsilcileriyle aynı ölçüde ülkenin hükümetine ve yönetimine katılmaktadır” bu Ģekilde dile getirilmiĢtir (Seha, Meray: 1973:348).

Bu antlaĢma ile Ġngilizler ve diğer müttefik devletler tarafından kıĢkırtılan, Sykes-Picot, Sevr antlaĢmaları ile bağımsız ve özerk bir Kürdistan hayali ortadan kaldırılmıĢtır. Lozan antlaĢmasıyla Kürtlerin durumu hangi devletlerin sınırları içerisinde kalmıĢsa o devletlerin iç sorunu olarak bırakılmıĢtır. Bu Ģekilde, Kürt sorunu uluslararası bir mesele olmaktan çıkarılmıĢ ülkelerin yerel bir sorunu olarak kalmıĢtır.

1923 Türk Devriminin gerçekleĢmesi, cumhuriyetin kurulmasından sonra, Kürtler; Rusya, Ġngiltere, Ġran, Fransa gibi devletlerin kıĢkırtması sonucu, Kürtlerin yaĢadıkları bölgelerde, yeni bir devlet kurma veya bağımsız olma fikri olmaksızın birbirinden bağımsız ve yaĢadıkları bölgedeki insanların büyük çoğunluğunun desteğini almadan isyanlar çıkmıĢtır.

Bunlar sırasıyla;

1. Nasturi Ġsyanı (Hakkari-1924) 2. Jelyan Ġsyanı (Siirt-1925)

3. ġeyh Sait Ġsyanı (Bingöl-MuĢ-Diyarbakır-1925) 4. Seyit Taha ve Seyit Abdullah Ġsyanı (ġemdinli-1925) 5. ReĢkotan ve Raman AĢireti Ġsyanı (Siirt-Diyarbakır-1925) 6. Eruhlu (Dih AĢireti) Yakup Ağa ve Oğulları Ġsyanı (Eruh-1926) 7. Guyan AĢiretinin Ġsyanı (Siirt-1926)

8. Hoca Ġsyanı (Nusaybin-1926) 9. Birinci Ağrı Ġsyanı (1926) 10. KoçuĢağı Ġsyanı (1926)

11. Hakkari-BeytüĢĢebap Ġsyanı (1926) 12. Mutki Ġsyanı (Bitlis-1927)

13. 2. Ağrı Ġsyanı

14. BıçarHarekatı (Silvan-1927)

15. Zilanlı Resul Ağa Ġsyanı (Eruh-1929) 16. Zeylan Ġsyanı (Van-1930)

17. Tutaklı Ali Can Ġsyanı (Tutak-Bulanık-Hınıs-1930) 18. Oramar Ġsyanı (Van-1930),

19. Üçüncü Ağrı Harekatı (1930) 20. Budan AĢireti Ġsyanı (Bitlis-1934) 21. Abdurrahman Ġsyanı (Siirt-1935) 22. Abdulkuddüs Ġsyanı (Siirt-1935) 23. Sason Ġsyanı (Siirt-1935)

24. Dersim Ġsyanı (Tunceli-1937)

25. PKK Ġsyanı (1984) (Töreli, 2002: 33).

Yayman, cumhuriyet döneminde meydana gelen isyanların hemen hepsinin, cumhuriyetin ilanından sonra meydana gelmesinin, Kürt meselesinin kaynağını

oluĢturduğu varsayımında bulunmaktadır. Ona göre Kürt isyanlarının, ülkenin görece daha zayıf, savunmasız, itilaf devletleri tarafından silahlarını toplandığı ve ordunun lağvedildiği 1919-1922 tarihleri arasında değil de sonra gerçekleĢmiĢ olması manidar ve aynı zamanda sorunun temel kaynağını teĢkil etmektedir (Yayman, 2016:56). Yayman bu dönmede çıkan isyanların, bazılarının dini nedenlerle çıktığını, bazılarının çıkmasında ise ulusal dinamiklerin etkili olduğunu, ancak yaĢananların büyük bir bölümünün, mahalli ve inzibati olaylar olduğunu vurgulamıĢtır. Ona göre bu hadiselerin tamamının bütünleĢtirici bir yaklaĢımla, ulusalcı Kürt isyanları olarak değerlendirmek hem sebepleri açısından hem de sonuçları açısından yanlıĢtır (Yayman, 2016:57).

Milli mücadele yıllarında kayda değer Kürt isyanlarının gerçekleĢmemesinin iki temel nedeni vardır. Birincisi ortak değerler ve üst Ġslam kimliği altında birleĢmek, ikincisi ise bölgedeki Kürt aĢiret ve Ģeyhlerinin tanınması ve onara saygı gösterilmesidir. Nitekim bu dönemde Mustafa Kemalin yaptığı tüm konuĢmalarda Kürt ve Türk vurgusunun birlikte yapılması ve ilk mecliste onlarca Kürt temsilcisinin olması bunun göstergesidir.

Bruinessen; ġeyh Said ayaklanmasını ayrı bir Kürt devleti kurmaktan ziyade, yeni kurulan “milli devletin” Ankara‟daki hükümetini devirmeye yönelik olduğunu ve bu isyanın çıkmasında milliyetçi kaygılar kadar dini kaygılarında etkili olduğunu savunur (Bruinessen: 1992:10).

Uğur Mumcu, ġeyh Said isyanın milliyetçi duygulardan ziyade dinsel kaygılardan oluĢtuğunu savunmuĢtur (Mumcu: 1993:56-57). ġeyh Said‟in torunu Abdülmelik Fırat ise sonradan yaptığı bir açıklamada, dedesinin bir din âlimi olduğunu ve bu isyanı Milliyetçi duygulardan ziyade dinsel kaygılardan dolayı gerçekleĢtirdiğini savunmuĢtur (Mumcu: 1993:174).

Cumhuriyet döneminde Türkiye topraklarında meydana gelen Kürt ayaklanmalarının baĢarısız olmasında, bu kalkıĢmaları yöneten modern anlamda bir lider kadrosunun olmaması, aĢiret yapısı ve muhafazakâr toplum yapısının oluĢturduğu dine olan bağlılık, kiĢisel çıkarların ulus çıkarlarının önüne geçmesi ve

vb. sebepler olarak sıralanabilir. Bölgede yaĢayanların, siyasallaĢmıĢ ve kendi etnik yapısının farkında olamaması vb. sebepler de, ayaklanmaların bölgesel ve birbirinden bağımsız bir Ģekilde gerçekleĢmesine sebep olmuĢtur (KiriĢçi, Winrow, 2007:102).

Bu dönemde meydana gelen Kürt ayaklanmalarının kolay bastırılmasını Bruinessen ise Ģu Ģekilde değerlendirmektedir. Bu yıllarda Kürt parti ve örgütlerinin sınırlı sayıda olmasının yanı sıra, kentli asker ve aydın sayısının da çok az olması, ayaklanmaların kitle desteğinden yoksun olması, aĢiretlerin birbirleri olan anlaĢmazlıkları ve aralarındaki koordinasyon eksikliği, örgütlenmedeki eksiklik vb. sebepler erken dönem Kürt ayaklanmalarının göreceli olarak kolay bastırılmasını sağlamıĢtır (Bruinessen: 1992:304).

Ġsyanların; birbirinden bağımsız ve değiĢik zaman dilimlerinde meydana gelmiĢ olması, bölge halkının tamamı tarafından desteklenmemesi ve bazılarında bizzat Kürtlerin, Kürt ayaklanmalarını bastırmada aktif rol oynaması, hükümetin zammında müdahale etmesi, isyanların baĢarısız olmasının diğer nedenleri olarak gösterilebilir.

1924-1938 yıllarında meydana gelen 26 isyan dalgasının 25‟i Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde gerçekleĢmiĢ ve bu bölgede gerçekleĢen isyanların tamamı Kürtler tarafından yapılmıĢtır (ġemĢir, 1981:45). Bu isyanların ortaya çıkması genç cumhuriyeti maddi ve manevi olarak olumsuz etkilemiĢtir. Örneğin ġemĢire göre, ġeyh Sait isyanını bastırmaya yönelik gerçekleĢen askeri operasyonlar, insan kaybı ve ekonomik bakımından KurtuluĢ savaĢından daha pahalıya mal olmuĢtur (ġemĢir, 1981:46 ).

Birinci dünya savaĢından sonra, Kürtlerin birden fazla devletin sınırları arasında kalması, bu devletlerin baĢarısından ziyade, emperyalist devletlerin birbiriyle çatıĢan çıkarları, çarlık rejiminin yıkılarak Sovyetler Birliğinin doğuĢu, stratejik konum, bölgede daha önce yaĢayan Rum ve Ermenilerin artan Ģovenist milliyetçi söylem ve eylemleri etkili olmuĢtur (KiriĢçi, Winrow, 2007:103).