• Sonuç bulunamadı

PKK Örgütünün KuruluĢuna Zemin Hazırlayan Diğer Sebepler

3. PKK (KURDISTAN ĠġÇĠ PARTĠSĠ) TERÖR ÖRGÜTÜ

3.1. PKK Terör Örgütünün KuruluĢuna Zemin Hazırlayan Kürt Örgüt, Cemiyet Ve Dernekler

3.1.17. PKK Örgütünün KuruluĢuna Zemin Hazırlayan Diğer Sebepler

SekülerleĢmenin toplumsal iliĢkilerde zihinsel bir dönüĢüme yol açmadığı Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, Kürt meselesinin sözcülüğünü geleneksel aktörler üstlenmiĢlerdir. Süreç 1960‟lı yıllara kadar devam etmiĢ, bu yıllardan sonra meselenin hem içeriği hem de aktörleri değiĢmiĢtir. 27 Mayıs 1960 darbesinden hemen sonra bölgede seferberlik ilan edilmiĢ 1 Haziran 1960‟ta bölgeden, 485 aĢiret reisi gözaltına alınarak Sivas iline götürülmüĢ, daha sonrada bunlar arasından 55‟i Türkiye‟nin batı illerine sürgüne gönderilmiĢtir. 1960 darbesi bir milat olmuĢ ve bir taraftan Kürtlere karĢı aĢırı sert ve “aĢağılayıcı” tutum ve diğer taraftan bölgede yaĢanan değiĢim ve dönüĢüm, Kürtlerin daha “ulusalcı” ve “milliyetçi” bir tutum sergilemelerine sebep olmuĢ, bunun sonucunda PKK‟nın da içinde olduğu onlarca yasadıĢı örgütün kurulmasına sebep olmuĢtur (Yayman, 2016:26,63).

1961 Anayasasının getirmiĢ olduğu bazı haklar ve özgürlükler özellikle politize olmuĢ Kürtlerin örgüt ve dernekler kurmasını sağladı. Bu örgütlerin ortak amacı, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı nihai amaç olmakla beraber, Kültürel haklarının kazanımını da hedeflemektedir. 1970‟li yıllarda yayım hayatına baĢlayan dergilerde, siyasi makalelerin yanı sıra Kürt Dili, Kürt Edebiyatı ve Kürt Kültürüne de yer verildi. Kürtçe okuma yazma kursları düzenlendi. Kürtçe yazılan dergiler yayımlandı, sadece Kürtçe müzik ve Ģarkıların söylendiği kültür geceleri düzenlendi, Kürtçe politik tiyatro yapan gruplar bölgede köyleri dolaĢtı. Bu faaliyetlerin bazıları gizli yapılırken bazıları da açık bir Ģekilde gerçekleĢtirildi. Örneğin, Kürtçenin Ġlkokullarda okutulması için, TÖB-DER‟in (Ġlerici Öğretmen Derneği) 1978 yılındaki kongresinde, beĢ yıllık eğitimin anadilde yapılması için karar metni yayımlanması sağlandı (Bruinessen, 1992:310).

Türkiye ĠĢçi Partisinin 1970 yılının son çeyreğinde gerçekleĢtirdiği 4. kongresiyle, Türkiye‟nin Kürt politikasını değiĢtirmenin miladı olmuĢtur. Bu kongrede “Türkiye‟de Kürt halkı vardır” kararı alınmıĢtır. Bu karar, o dönemin koĢullarında istenilen etkiyi yaratmasa da sonraki dönmelerde büyük ses getirmiĢtir. 1970‟li yıllarda alınan bu karar “bahar” havası yaratmıĢ ancak çok uzun sürmeyerek 12 Eylül darbesiyle son bulmuĢtur. 1980 darbesinin yetkililerinin Diyarbakır Cezaevinde yaptıkları ve 1983 yılındaki Kürtçe dil yasağı, daha önce kurulan ılıman Kürt dernek, örgütlerin kapatılması ve üyelerinin cezaevlerine atılması, PKK nın toplumsal zeminini geniĢletmiĢ ve PKK‟ya olan sempatiyi arttırmıĢtır (Yayman, 2016:29).

Bruinessen‟e göre; Türkiye‟de 1960‟lı yıllarda baĢlayıp 1970‟lerin sonlarına kadar devam eden özgürlükler ve müsamaha havası, 1979 yılında ilan edilen sıkıyönetim ile sona erdi. 12 Eylül1980 tarihinde ordu yönetime el koydu ve askeri cunta dönemi baĢladı. Askeri cuntadan sonra Kürt dili üzerinde ki yasaklar her zamankinden daha fazla uygulanmaya baĢlandı. Darbe ilan edildikten sonra, Kürt milliyetçilerinin faaliyet gösterdikleri tüm bölgelere askeri operasyonlar düzenlendi ve köylere baskınlar yapıldı. Asker ve polis, bölge halkına karĢı daha acımasız bir tutum sergiledi. Görev baĢındaki hükümet, Kürt örgüt ve derneklerle ilgisi

olduğundan Ģüphelenilen on binlerce insanı tutuklayarak, bunların büyük bir çoğunluğuna iĢkence ederek sorguya çektirdi. Bu dönemde kurulan Kürt örgüt yöneticileri ve üyelerin neredeyse tamamı, resmi olarak olmasa da fiili olarak gözaltına alınarak tutuklandı. Mahkeme ve hapishanelerde, Ģiddet yanlısı PKK üyeleri, diğer örgüt üyeleri ve Türk solunun üyelerinden daha fazla kötü muamele ile karĢılaĢtılar. Bu yargılamaların sonucunda 600‟den fazla kiĢiye idam cezası istendi, onlarcası cezaevlerinde öldü (Bruinessen, 1992:311).

12 Eylül darbesi; cezaevine konulan ve değiĢik iĢkencelerden geçirilen politize olmuĢ gençlerin, cezaevinden çıktıktan sonra, Ģiddet yanlısı PKK‟ya daha fazla sempati duymasına veya örgütün saflarına katılmasına sebep oldu. Darbeden dolayı yurt dıĢına kaçarak kurtulan örgüt yöneticileri ve üyelerine, cezaevinden yeni çıkan ve politize olmuĢ kiĢilerin eklenmesi, PKK örgütünün daha fazla güçlenmesine ve örgütün gerilla savaĢını baĢlatmasına sebep oldu.

Yayman‟a göre Kürt meselesi, 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası olmak üzere iki döneme ayrılabilir. Darbeden önce mahalli bir mesele gibi görülen olaylar bütünü, darbeden sonra ayrı bir aĢamaya evrilmiĢtir. Yayman; “Türkiye‟de kronik hale gelmiĢ bir Kürt sorunu ve bu sorunun çözülememesine sebep olan PKK örgütü varsa, kuĢkusuz bunun en büyük sebebi, 12 Eylül yönetiminin “hukuksuz ve hesapsız” Ģiddet siyaseti ve yanlıĢ uygulamalarıdır. Ona göre 1978 yılından 1987 yılına kadar devam eden dokuz yıllık sıkıyönetim ve 1987 yılından baĢlayıp 2002 yılına kadar devam eden on beĢ yıllık olağanüstü hal uygulamaları, PKK‟yı besleyerek büyütmüĢ ve Türkiye‟nin en büyük sorunu haline getirmiĢtir (Yayman, 2016:49).

KiriĢçi ve Winrow; PKK örgütünün kurulmasını Ģu Ģekilde yorumlamıĢlardır. Rakip yasadıĢı Kürt örgütler PKK‟yı, Kürt halkı adına savaĢa girerek, halkı dıĢlamakla ve Kürt halkının çıkarlarına aykırı hareket etmekle suçladı. Aynı örgütler yapılan silahlı mücadelenin, Türk ordusu için tahrik unsuru olacağını ve bölge halkına yoğun baskının oluĢmasına sebep olacağını düĢünmüĢlerdir. Bu durum, halkı PKK‟dan soğutmakla kalmayıp, halkın Kürt ulusal hareketinden de uzaklaĢmasına sebep olacaktır. Ancak PKK‟nın gerçekleĢtirdiği Ģiddet eğilimleri, kendine göre daha ılımlı ve “açık” olan örgütlerin dağılmasına sebep olmuĢtur

(KiriĢçi, Winrow, 2007:153).

12 Eylül darbesinden sonra PKK örgütüne açılan büyük davalar, örgüte tek ciddi direniĢ gücü olma unvanını kazandırmıĢtır. Bu yıllarda Kürt illerinde bulunan cezaevlerinde bulunan koĢullar ülkenin diğer bölgelerinde bulunanlara oranla daha kötüydü. 500 sanıklı PKK davası, yaklaĢık olarak 5 yıl sürmüĢ ve 23 ölüm cezası ile sonuçlanmıĢtır. Darbeden sonra tutuklanan 32 kiĢi iĢkence, açlık grevleri, ya da “intihar” gibi nedenlerle ölmüĢ, cezaevinden çıkanların birçoğunda ise, görmüĢ oldukları iĢkenceden dolayı, kalıcı fiziksel ve ruhsal sorunların ortaya çıkmasına neden olmuĢtur (Bruinessen, 1992:324).

Sosyal Demokrat Halkçı parti tarafından ġubat 1986 yılında yayımlanan bir araĢtırma raporuna göre, Doğu Anadolu, tüm yurttaĢların zan altında yaĢadığı, baskı, Ģiddet ve askerlerce aĢağılanmanın genel kural olduğu büyük bir toplama kampına benzetilmektedir. Aynı raporda her dönem muhalefet olan Tunceli ili ise “Türkiye‟nin en büyük cezaevi” olarak nitelendirilmiĢtir (Cumhuriyet, 1986:12 ġubat).

PKK yukarıda anlatılanları ve bölgede polis, asker, geçici köy korucularının baskısını, daha önce örgüt tarafından dillendirilen “sömürge” kuramına daha iyi bir örnek ve haklı gerekçe bulamazdı. Örgütün “bu haksızlıkların” acısını çıkarma söylemleri, “haksızlığa uğrayanların” veya “uğradıklarını düĢünenlerin” kulaklarına hoĢ gelecekti. Bölgenin gerçek anlamda sosyo-ekonomik düzeyinin düĢük olması da PKK‟nın düĢüncelerine duyarlı olan marjinal gençlerin sayısının artmasına sebep oldu (Bruinessen, 1992:325).