• Sonuç bulunamadı

Tarım Sigortası Modelleri

Belgede ANKARA ÜNİVERSİTESİ (sayfa 32-37)

4. DÜNYADA TARIM SİGORTASI UYGULAMALARI

4.1 Tarım Sigortası Modelleri

Tarım sigortası modelleri ülkeden ülkeye değişmekle beraber pazar açısından üç gruba ayrılmaktadır. Bunlardan ilki sistemin tamamen devlet kontrolü (fon sistemi) altında olduğu modeldir. Bu modelde yeknesak olan tek bir sigorta ürünü kamuya ait sigorta şirketleri tarafından hizmete sunulmaktadır. Söz konusu şirketler monopol özellik göstermektedir. Bu sistemde zorunluluk olmasından dolayı pazara olan penetrasyon oranı5 çok yüksektir ancak monopol yapısı dolayısıyla hizmet sunumu çok iyi olamamaktadır. Bu sistemde devlet anahtar roldedir ve tüm kontrolü elinde tutmaktadır.

İkinci tip sistem ise kamu-özel sektör iş birliğidir. Bu sistemin amacı, doğal afet ve hastalıkların, bitkisel üretim ve hayvancılıkta neden olduğu zararları ticari ve kâr amacı olmadan sigorta prensipleri çerçevesinde ve teknik esaslara dayalı olarak çağdaş, güvenilir, şeffaf ve sürdürülebilir bir sistemle, kısmen de olsa karşılayıp; üreticileri, uzun vadede gelir istikrarına kavuşturarak üretimde devamlılığı (gıda güvencesini) sağlamaktır. Söz konusu yapı içerisinde de müşteri yelpazesi oldukça çeşitlidir ve sisteme olan penetrasyon yüksektir. Teknik kriterler ticari kaygıların üzerindedir ve hizmet sunumunda rekabet görülmektedir. Devlet sistemin istikrarını pekiştirici rol oynamaktadır. Özel sektör ise bilgi ve teknoloji alanında hizmet sağlamaktadır. Son model ise özel sektörün baskın olduğu yapılanmadır. Burada sistemde penetrasyon ve sigorta ürün çeşitliliği düşüktür. Rekabet ortamından dolayı ticari kaygılar ön plana çıkmaktadır (Čolović ve Petrović 2014, TARSİM 2015).

Yapılan literatür çalışmaları sonucunda sigorta programlarının geleneksel ve yenilikçi sigorta ürünleri olmak üzere ikiye ayrıldığı görülmektedir. Geleneksel sigorta ürünleri tek risk sigortası, birleşik risk sigortası ve çoklu veya tüm risk sigortası olmak üzere üç kategoride incelenebilmektedir.

Tek risk sigortalarının kapsamı yangın, don, dolu, rüzgâr gibi tek bir risk faktörüne karşı düzenlenmektedir. Tarım sigortalarının ilk yapıldığı dönemlerden günümüze kadar don sigortalarının oldukça başarılı bir şekilde uygulandığı görülmektedir. Bu başarıya söz konusu risk faktörü ile karşılaşılması durumunda prim miktarlarının istatiksel olarak

5 Toplam tarım alanları içerisinde sigortalanan alanları oranı

23

oluşturulması ve hasar tespitinin kolaylıkla yapılabilmesi etkili olmuştur (Quiggin 1994, Kang 2007).

Birleşik risk sigortaları genellikle 4 veya bazı durumlarda birbiriyle bağlantılı (sel, aşırı yağış veya nem gibi) birkaç risk faktörünün özellikle tanımlandığı sistemlerdir.

Çoklu veya tüm risk sigortası olarak geçen sigorta programları verimi etkileyecek tüm risk faktörlerini kapsamaktadırlar. Üreticilere kuraklık, aşırı nem, dolu, rüzgar, don, yıldırım, sel, yangın ve deprem gibi olaylarla karşılaşması durumunda tazminat ödenmektedir. Tazminat tutarları söz konusu eşik değerin altındaki verim miktarı ile önceden belirlenmiş fiyatın çarpılmasıyla hesaplanmaktadır.

Wright ve Hewitt (1994)’e göre tüm çoklu risk sigorta programları doğuşlarından itibaren devlet eliyle desteklenmiştir, özel sigorta şirketleri tarafından yapılan girişimler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Çünkü ortalama idari maliyetler ile ödenen ortalama tazminat toplamı, toplanan ortalama prim tutarını oldukça aşmaktadır. Çoklu risk sigortalarının uygulandığı ülkelerde, devlet müdahaleleri veya devletin üreticiye verdiği yoğun destekler piyasanın başarısı için gereklidir. Söz konusu destekler çeşitli şekillerde olabilmektedir. Üreticiye verilen prim destekleri, özel sigortacılara verilen işletme sübvansiyonları (tarımsal sigorta sözleşmesi yüklenimi ile ilişkili yüksek idari masraflarının bir kısmını karşılamak için verilen destekler) ve sübvansiyonlu reasürans örnek olarak verilebilir. Devlet müdahaleleri ülkeden ülkeye değişmektedir. Örneğin Kanada, Japonya ve Filipinler’de tarım sigortası uygulamaları merkezi veya yerel hükümetler bünyesinde işletilmekteyken; ABD, İspanya ve Meksika’da kamu-özel sigorta şirketleri ortaklığı şeklinde, özel şirketlerin tekrar sigortalanması yoluyla (reasüre ederek) işletilmektedir (Siamwalla ve Valdés 1986, Goodwin 2001, Kang 2007).

Diğer bir grup olan yenilikçi sigorta ürünleri ise gelir, verim (bireysel ve bölgesel), indeks ve tüm çiftlik sigortaları olarak gruplandırılabilir. Gelir sigortası, verim, fiyat veya her ikisinde meydana gelen düşüşler sonucunda üretcinin gelirini korumayı amaçlamaktadır. Verim ve fiyat kombinasyonunu kapsamına alan gelir sigortası

24

ürünleri, standart verim kaybı kapsamındaki tehlikelere ek olarak sigorta dönemi boyunca pazardaki fiyat değişikliğine karşı korumaktadır (Kang 2007). Gelir sigortasında garantilenen verim, üreticinin daha önceki verim oranına göre belirlenmekteyken garantilenen fiyat, ürünün hasat zamanındaki pazar fiyatına göre veya taban fiyattan bir işlem fiyatı ile belirlenmektedir (Iturrioz 2009). Bu sigortanın en büyük avantajı ters seçim riskinin gerçekleşme oranını düşürmesiyken en büyük zorluğu bireysel ortalama verimlerinin belirlenmesi ve vadeli ürün borsaları gibi özel yapılara ihtiyaç duymasıdır (Skees vd. 1999, Harwood vd. 1999).

Verim sigortaları ikiye ayrılmaktadır. Bireysel verim sigortaları, bireysel ortalama verimin önceden belirlenmiş bir düzeyin altına düşmesi durumunda tazminat ödemesi yapılmasına dayanan bir sistemdir. Bireysel verim sigortaları, ters seçim ve ahlaki istismar risklerine daha açık olmaları nedenleriyle sigorta hizmeti sağlayan şirketler tarafından çok tercih edilmemektedir. Bireysel verim sigortalarında sigorta şirketlerini taahhüt edilen zararların karşılanması noktasında ahlaki istismar ve ters seçim risklerinden kendilerini korumak için sigorta prim fiyatlarını artırmaktadır ve prim fiyatları bazı durumlarda ödenmesi muhtemel olan tazminat tutarlarını aşmaktadır (Skees ve Reed 1986). Ayrıca bireysel verimin belirlenmesine ve hasar tespitine yönelik olarak yapılan eksperlik hizmetlerinin de maliyetleri arttırdığı bilinmektedir. Bölgesel verim sigortası sözleşmeleri ise belirli bir bölgedeki ortalama verimin önceden belirlenmiş bir düzeyin altına düşmesi durumunda ödemede bulunmayı taahhüt etmektedir. Bölgesel verim sigortalarında da tazminatlar bireylerin çiftlik düzeyindeki verim ortalamalarına bağlı ödenmemektedir (Wenner ve Arias 2003). Bu bölgeler genellikle ilçe düzeyinde, gizli anlaşmaları engelleyecek büyüklükle ve bireysel üreticilerin fiziksel ve piyasa koşullarını temsil etmesini engellemeyecek küçüklükte olmaktadır. Bu tür sözleşmeler üreticiler arasındaki rekabeti artırmakta ve bireysel çiftlik düzeyinde verim ortalamalarının ilçe seviyesinden daha yüksek olması için önlemler almaları konusunda teşvik etmektedir. İlçe düzeyi verim ortalamasının belirli bir düzeyin altına düşmesi ile tazminat ödenmesinin tetiklendiği durumda, çiftlik düzeyindeki verim ortalaması yüksek olan üreticilerin ödemelerden daha fazla faydalanmasının yanı sıra ortalama verimin yüksek olmasından dolayı göreli olarak daha yüksek gelir sağlayacaklardır. Bu politika tüm ilçe ürün veriminin düşük

25

olduğunda, bu ilçede üreticilerin çoğunun da düşük verime sahip olacağı düşüncesi temelinde geliştirilmiştir (Kang 2007).

Pratikte daha yaygın olarak karşılaşılan bölgesel verimi esas alan sigorta programları da baz riski6 taşımaktadır (Barnett vd. 2005). Bölgesel verim sigortası bireysel verim sigortasına kıyasla bir takım avantajlar sunmaktadır. Sigortacının, üreticilerin bireysel verim bilgilerini edinmesi için çiftlik denetimlerine gitmesine gerek yoktur, ülkelerin ilgili birimlerince yıllık olarak bölgesel verim bilgilerinin tutuluyor olması, sigorta sisteminin minimum üretim gereksinimlerini karşıladığı durumu baz alarak verimi saptaması (bu durum ters seçim ve ahlaki istismas risklerini büyük oranda bertaraf etmektedir) ve idare maliyetlerin daha düşük olması sıralanabilir (Barnaby ve Skees 1990, Skees ve Barnett 1999). Bunlara ek olarak bazı dezavanjları da bulunmaktadır.

Bunlar, baz riski sebebiyle hasara uğrayan bir üreticinin zararının karşılanmaması, dolu gibi bölgesel riskler nedeniyle çok fazla hasar olduğu durumlarda bölgesel verim sigortasının uygulanamayacağı, bölgesel verim sigortasının benzer ürünler yetiştirilen coğrafyalarda daha etkili olması, tarihsel verilerin elde edilmesi aşamasında metodolojinin uygun olmaması ve raporlamanın yanlış yapılması olarak sıralanabilir (Mahul ve Stutley 2010). Bu sigorta modelleri çoklu risk sigortalarında da olduğu gibi çok fazla risk etmenine karşı koruma sağlamaktadır.

İndeks esaslı sigorta ürünleri, üreticiler tarafından yapılan fiili zararlar yerine hava değişkenlerine (yağış, sıcaklık, rüzgâr hızı vs.), belirli bir bölgenin verimine, fiyatlara ve hayvancılıkta ölüm oranlarına ilişkin belirlenmiş olan indekslerdeki değişikliklere göre tazminat ödemesi yapmaktadır. İndeks sigorta ürünleri çiftlik düzeyinde tarihsel ya da gerçek verim verilerini gerektirmemektedir. Gerekli olan tek veri tarihsel indeks değerleridir. Bu veriler genellikle verim ve gelir sigortası ürünleri için gerekli olan çiftlik düzeyinde verim bilgilerinden daha uzun süreler için mevcuttur (www.ifad.org 2011a).

6 Bölgesel verim sigortası yaptırmış bir çiftlikte verim düşüşü yaşanması durumunda eğer bölge genelini etkilememişse üretici tazminat alamayabilir. Bunun tam tersi de geçerlidir. Bölge veriminde genel bir düşüş yaşanmasına rağmen bir çiftlikte verimsizlik yaşanmamış işe üretici tazminat alabilmektedir.

26

Hava durumu indeks sigortasında tazminat ödemeleri, belirli bir hava istasyonunda önceden belirlenmiş bir süre boyunca ölçülen belirli bir hava parametresinin gerçekleştirilmesine dayanmaktadır. Sigorta, indeks gerçekleşmelerine karşı koruma sağlayacak şekilde yapılandırılmaktadır, indeksin çok yüksek ya da çok düşük olması durumunda yaşanan ürün kaybına karşı tazminat ödemesi yapılmaktadır. Hava durumu indeks sigortasında tazminat ödemeleri, hava istasyonlarından alınan ölçümler esas alınarak yapılmaktadır. Hava parametrelerinin verim ile yeterince ilişkilendirilmesi için, bitki döngüsü içerisinde yağış için önemli dönemleri dikkate alarak hava (yağış) indeksinin tasarlanmış olması gerekmektedir (Bryla vd. 2003). Yağış miktarı sonuçları bölgesel tarımsal üretim veya gelir ile yüksek oranda korelasyon göstermelidir (Skees 2000). Bu sistemlerin tasarımı karmaşık olabilmektedir ve günümüzde çok sınırla sayıda örneği vardır. Bu sigorta çoklu risk ve bireysel verim sigortalarıyla kıyaslandığında ağırlıklı olarak yağış, sıcaklık, rüzgâr hızı ve bunların kombinasyonlarından oluşan risklere ilişkin koruma sağladığı ve kademeli olaylar için baz risk ihtimalini minimuma düşürdüğü görülmektedir. Bu sigortanın en büyük avantajı ters seçim ve ahlaki istismar risklerinin görülmemesi, katastofik etmenlere karşı koruma sağlayabilmesi ve meteorolojik verilere dayandığı için verilerin kolay erişilebilir, şeffaf ve doğrulanabilir nitelikte olmasıdır. En önemli dezavantajları ise baz riskinin bulunması, indeks parametrelerinin oluşturulmasında teknik kapasite ve uzman gereksinimi, meteorolojik ve tarımsal verilerin bulunması ve ani hava muhalefetlerinde hasarın ilişkilendirilmesi konusunda zorlukların olmasıdır (www.ifad.org 2011).

Tüm çiftlik sigortası; diğer sigorta programlarının aksine, ürün bazlı bir yaklaşım yerine çiftlik bünyesinde bulunan tüm ürünleri kapsamına alan bir programdır. Bu sigortalar tüm çiftlik-verim sigortası ve tüm çiftlik-gelir sigortası olarak ikiye ayrılmaktadır. Tüm çiftlik sigortasının temelinde bir üründe meydana gelen verim/gelir kaybına karşı bir tazminat ödemesinin yapılması için çiftlik genelindeki üretimin tetikleyici değerin altına düşmesi gerekliliği yatmaktadır (Bielza vd. 2007). Söz konusu sistem ilk olarak 1999 yılında ABD’de yıl boyunca meydana gelen kaçınılmaz doğal afetler ve piyasa dalgalanmaları nedeniyle gelirin düşmesine karşı koruma sağlamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır ve günümüzde oldukça yaygınlaşmıştır. Bu program kapsamında üretici kontrollü bir ortamda yetiştirilen hayvanlar, hayvansal ürünlerin ve

27

su ürünleri elde edilen gelir dahil tüm tarım ürünlerinin brüt geliri güvence altına alabilmektedir (Kang 2007).

Belgede ANKARA ÜNİVERSİTESİ (sayfa 32-37)