• Sonuç bulunamadı

1.4. Tanıtsallığa Chafe’nin Yaklaşımı

1.5.7 Tanıtsallık ve Bağlam

Yukarıda belirtildiği ve örneklendirildiği gibi Türkçede tanıtlama işlevlerinin, genel olarak, ‘kiplik sonekleri’, ‘kiplik sıfatları’ ve ‘kiplik belirteçleri’ ve sözlüksel içeriği açısından kanıt gösterme, çıkarımda bulunma gibi tanıtlama anlamları taşıyan eylem ve eylem öbekleriyle kodlandığı görülmektedir. Ancak bu örnekler tümce düzeyindeki örneklerdir. Oysa daha önce (56) Ahmet gel-miş. örneğinde –mIş

sonekinin hem çıkarım hem de söylenti ifade edebilmesinde olduğu gibi, aynı dilsel yapı farklı bağlamlarda farklı tanıtlama işlevi üstlenebilmektedir. Bu yüzden tanıtlama belirticileri ve işlevlerine bir kez de bağlam içerisindeki örneklerde bakmak yerinde olacaktır:

(88) …İnsanlar, her şeyden ziyade karıncalara benziyorlar. Ekonomi ve çalışma melekesi, her yaratıktan fazla bu iki cinste kendini gösteriyor. Ve bu duygu, bir çeşit yarını görme, yarını düşünme kudretiyle birleşerek onları alelâde hayvanlığın üzerine çıkarıyor… (Karaosmanoğlu, 1981: 121).

Daha önce (65) Kar yağıyor. Çocuklar kartopu oynuyorlar. örneğinde –Iyor sonekinin konuşucunun konuşma anında duyusal kanıta dayalı olarak verdiği bilgileri aktarma işlevini gördüğü belirtilmişti. (88)’deki örnekte ise, -Iyor soneki konuşucunun metinde sözü edilen insanlara ilişkin gözlemleri sonucunda yaptığı genellemeleri ifade etmesini sağlamakta ve bu işleviyle de daha çok Türkçede –A/Ir

ekinin görevini yerine getirmektedir (Gencan, 2001: 407). –Iyor eki bu özelliğiyle (89)’daki örnekte yer alan –A/Ir ekinin işlevini üstlenmektedir:

(89) … Bir dişçinin bekleme salonunda otururken sırtımızı koltuğa rahatça yayarak oturmayız. Misafirliğe gittiğimizde de eğreti oturmaya gayret ederiz. Patronun odasına girdiğimizde de oturuyorsak aynı şey yapılır, ama öncelikle kapıya yakın durulur. İkili ilişkilerimizde aradaki mesafe güçlerimize ve samimiyetimizin sınırlarına bağlı olarak kısalır ya da uzar… (Akyürek, 2005: 68).

(89)’daki alıntıda yazar insan ilişkilerinin yakınlığına göre sergiledikleri davranışlar konusundaki fikirlerini ortaya koyarken -A/Ir ekini kullanmıştır. -A/Ir soneki Türkçede kesinlik gösteren eklerden biridir (Göksel ve Kerslake, 2005: 338). (89)’da bu ekin kullanılması söylenenlerin genel gerçekler olarak sunulması amacına hizmet etmektedir.

(90) İşte o gün bu şekilde Lâleli’ye kadar hemen hemen beraber gibi geldik. Ondan bir veda ile ayrılıp konağa kadar geldim. Geldim ama ondan sonra aklım, fikrim Mukaddes Hanım’ın melek gibi hayaliyle meşgul olmaya başladı… (Nihat Bey, 2005: 38).

(90)’daki -DI sonekinin işlevi de konuşucunun tanık olduğu, hatta bizzat kendisinin deneyimlediği bir durumu göstermesidir. Bu örneğin temsil ettiği öykü türündeki anlatılarda birinci tekil kişi bakış açısının kullanıldığı durumlarda –DI ekinin kullanımı oldukça yaygındır (Gencan, 2001: 385).

Örnek (91)’de bir öyküdeki polis tutanağından alınan tümcede –mIş ve –DIr sonekleri bir arada kullanılmaktadır. –mIş soneki daha önce belirtildiği gibi söylenti ve çıkarım ifade edebilmektedir (örnek (70) Ahmet gel-miş.). –DIr soneki ise (60) Bella Bartok tanınmış bir Macar bestecisidir., (61) Genel olarak dikkatli bir şoförsündür. ve (62) Evine bağlı kocaların tipik bir örneğiyimdir. örneklerinde olduğu gibi kesinlik ve (71) (Gelen) Ayşe’dir. örneğinde olduğu gibi tümevarım

belirtme işlevlerini üstlenebilmektedir. Fakat bu iki sonek bir arada kullanıldığında aşağıda örneklenen farklı bir görevi yerine getirmektedir:

(91) … Ve dikte eden polis, daktilo makinesinin tik taklarını bekledikten sonra devam etti:

- Tespit edilen eşya arasında ölüye ait not defterini bazı anlaşılmaz ibarelerle dolu olduğu görülmüştür. Bu ibareler arasında polis incelemesi yönünden mühim olabilecek satırlar şunlardır:… (Kısakürek, 2000: 240).

Örnek (91)’de yer alan –mIşDIr, -DI ekinin işlevini görmekte, yani geçmiş zamanda gerçekleşen ve konuşucunun kendisinin tanık olarak aktardığı bir olguyu ifade etmektedir. Fakat –DI yerine –mIşDIr kullanılması ifadeye yetkili bir makam tarafından ileri sürülen önemli bir iddia anlamı katmaktadır (Göksel ve Kerslake, 2005: 342).

(92)’de kesinlik belirten –DI sonekinin galiba belirteciyle birlikte kullanımına ilişkin bir örnek yer almaktadır:

(92) … Sonra … Galiba hiç, ama hiçbir şey konuşmadılar. Annem de babamın yanına oturmuştu. Ben saçlarımı her ikisinin dizleri üzerine dökmüştüm. Uzun uzun sokağı, o senelerdir bizim olmayan ve bir gün tekrar bizim olacağını hayal bile edemedikleri sokağı seyre daldılar… (Hançerlioğlu, 2000: 7).

Örnek (92)’de anlatıcı geçmişe ait bir olayı hatırlamaya çalışmaktadır. Örnek olarak incelenen tümcede kesinlik belirten –DI zaman eki kullanılmasına karşın galiba belirtecinin anlamı nedeniyle ifadenin kesinliği zayıflamakta, konuşucunun meydana gelen olayı tam olarak anımsayamaması nedeniyle verdiği bilginin kesinliğine ilişkin güveninin azaldığı görülmektedir.

Örnek (93)’te yine –DI eki bu kez demek ki söylem bağlayıcısı ile birlikte kullanılarak aşağıda açıklanan daha farklı bir işlevi yerine getirmektedir:

(93) … Ara sıra kasırganın çığlıklarından ayırt edilebilen insan çığlıkları duyuluyordu. Demek ki boğulanlar vardı. Köpük ve su yalnız denizlerden değil göklerden de savruluyordu. Artık kayık kapkara bir kâbusun ortasında gidiyordu… (Kabaağaçlı, 2000: 297).

(93)’te –DI sonekinin kesinlik derecesi bu kez de demek ki söylem bağlayıcısının kullanımı ile zayıflamaktadır. Yazar duyduğu insan çığlıklarına dayanarak boğulanların olabileceğini düşünmektedir. Demek ki tümceyi bir önceki tümceyle ilişkilendirmekte ve -DI ekine tümevarıma dayalı bir çıkarım işlevi yüklemektedir (Göksel ve Kerslake, 2005: 528).

(94) ise tanıtlama belirticilerinden olan atıflara bir örnek teşkil etmektedir:

(94) Konserve kutularını üst üste dizip pop çağının ipliğini pazara çıkaran Andy Warhol’un sözünü çoğumuz biliriz: “Bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak.” Bu sözü benim zihnimde hep meşhur bir hocamızın aforizması tamamlar: “Şöhret kenar mahalle kızlarının rüyasıdır.”… (Kiremitçi, 2005: 161)

Daha önce atıfların söylenti işlevli tanıtsallar sınıfına dahil edildiği ve bu tanıtsalların konuşucu/yazarın, aktardığı bilginin sorumluluğunu üstlenmek istemediğinde ya da kaynağın güvenilirliğine göre bilginin ikna ediciliğini arttırmak istediğinde kullanıldığı belirtilmişti. Örnek (94)’te de, yazar kendi görüşlerini desteklemek ve inandırıcılığını arttırmak amacıyla iki atıfta bulunmuştur. Bunlardan birincisinde paylaşılan bir bilgi vererek bilginin kaynağını açıkça belirtirken, ikincisinde yalnızca kendisinin bildiği bir kaynaktan aldığı bilgiyi sunmaktadır.

Buraya kadar yapılan açıklamalar tanıtlama belirticilerinin tanımına, Türkçe’de tanıtlama işlevinin ne gibi dilbilgisel yapılarla yerine getirilebildiğine ilişkin genel bilgileri kapsamaktadır. Tanıtlama belirticilerinin işlevlerine gelince, bilginin kaynağı ve güvenilirlik derecesini gösterdikleri için bu belirticiler, konuşucunun/yazarın yansıttığı bakış açısının öznelliğini ya da nesnelliğini kodlayabilmektedir. Sosyal bilimler alanına ilişkin bilimsel metinlerde tanıtlama

belirticilerinin söylem işlevlerini belirlemeyi amaçlayan çalışmamızda tanıtlayıcıların bu işlevleri nasıl yerine getirdiklerine ilişkin nitel bir sınıflandırma gereği ortaya çıkmıştır. Bu sınıflandırmaya göre, tanıtlama ‘öznellik’ ve ‘nesnellik’ (Nyuts, 2001b: 384) aracılığıyla da kodlanabilmektedir. Aşağıdaki bölümde öznellik ve nesnelliğin tanıtlama belirticileri aracılığıyla nasıl temsil edildiği açıklanmaktadır.