• Sonuç bulunamadı

Molla Gürânî Osmanlılara geldiği zaman Bursa Yıldırım ve Kaplıca Medreselerinde görev almıĢ ancak göreve baĢlamasından kısa bir süre sonra Ģehzâde Mehmed‟in hocalığıyla görevlendirilmiĢtir. Onun bu iki medresedeki görevi çok kısa sürdüğünden dolayı Bursa‟daki müderrisliği döneminde pek talebe yetiĢtirme imkanı bulamamıĢtır. Bununla beraber kısa müderrisliği döneminde Alaaddin Arabî‟nin ondan ders okuduğunu ve hocanın talebesinin zekâsından çok memnun olduğunu Gürânî‟nin kendisinden öğreniyoruz. Osmanlı medreselerinde uzun süreli müderrislik imkanı bulamayan müellifin her ne kadar Osmanlı ilmiye sınıfını oluĢturan ulemânın yetiĢmesinde önemli bir katkısı olmadığı düĢüncesi akla gelse de, Ġstanbul‟u fetheden Sultan II. Mehmed‟in ilmî ve fikrî hayatının Ģekillenmesindeki rolü inkar edilemez. Dolayısıyla talebeleri arasında birinci sırada Ģehzâde Mehmed‟in sayılması mümkündür.

Gürânî‟nin Fatih‟e hocalığı küçük yaĢta baĢlayıp daha sonraları da devam eden uzun bir süreçtir. Anadolu‟ya geldikten kısa bir süre sonra Saray‟da Fatih‟in hocalığına baĢlaması ve daha sonraki dönemlerde idârî görevlerde bulunması sebebiyle müellif, hayatının en verimli döneminde pek fazla müderrislik yapamamıĢtır. Hatta II. Mehmed‟in hocalığından önce Kaplıca ve Yıldırım medreselerindeki müderrisliği döneminde okuttuğu talebelerle ilgili çok fazla bilgi yoktur. Bu konuda yalnızca Alaaddin-i Arabî‟nin Yıldırım medresesinde Gürânî‟den bir süre ders okuduğu nakledilmektedir.

Molla Gürânî, özellikle hayatının son dönemlerinde kendi adına açtığı dârulhadîs ve dârulkurrâda Buhârî, Müslim ve kırâat dersleri verdiğini kendisinin II. Bâyezıd‟a yazdığı mektuplardan öğreniyoruz.404

Ancak müellifin hayatının son dönemine rastlayan bu çalıĢmaların ilmî muhîte yansımasına dair bir bilgi, Ģu ana

403 Ayverdi, 1934‟te yapılan bir teĢkilat kanunundan sonra Gürânî‟nin adıyla anılan üç mahallenin

Nevbahar, Hoca Gıyâseddin ve Mercan Ağa mahallerinin içinde kaldığını belirtmektedir. Ayverdi, Ekrem Hakkı, Fatih Devri Sonlarında Ġstanbul Mahalleleri, ġehrin Ġskanı ve Nüfusu, Ankara 1958, s. 38- 39.

kadar tarihi kaynaklarda tesbit edilememiĢtir. Diğer taraftan bazı kaynaklarda onun birçok talebe yetiĢtirdiği zikredilmektedir.405

Hatta Hoca Sadettin: “Hizmetinde

telemmuz iden ashab-ı istifâdeden çok kimesne tefsir, hadis ve kıraât ulûmundan temehhür haddine müntei olmuĢladır” diyerek onun çok talebe yetiĢtirdiğini dile

getirmiĢse de bu ifadeler, Gürânî‟nin yanında özel olarak yetiĢtirdiği talebeler hakkında bir kanaat ortaya koymak için yeterli değildir. Ayrıca Gürânî‟nin özellikle Fatih‟e hocalığıyla baĢlayan ve daha sonra devam eden saraya yakın bir hayat tarzı da, onun mülazemet usûlüyle talebe yetiĢtirmesine pek müsait değildir. Hatta Sahn-ı Semân müderrisleri ile sultan arasındaki bir takım olaylarda araya girdiğini biliyoruz. Diğer taraftan Ġstanbul‟un fethinden ve Sahn-ı semân‟ın açılmasından sonra Gürânî yüksek pâyeli medreselerde görev almamıĢtır. ġayet bu medreselerde görev almıĢ olsa idi, onun birçok talebe yetiĢtirmesi mümkün olurdu ve bunların isimleri de kaynaklarda yer alırdı. Sonuç olarak Mısır‟da ve Ġstanbul‟da sultanlara yakınlığı ile bilinen Gürânî, idâri iĢlerle çok meĢgul olmasından dolayı tedrise beklenilen seviyede vakit ayıramamıĢtır. Gürânî‟nin hem Kahire hem de Ġstanbul‟daki müderrislik görevlerinin kısa süreli olması, onun tedris faaliyetine çok fazla zaman ayıramadığının en önemli göstergesidir.

Anadolu‟daki ilk yıllarında Bursa‟da bir süre müderrislik yapıp sonraki dönemlerde uzun süre idârî görevlerde bulunan bu arada hayatının sonlarına doğru Ġstanbul‟da inĢâ ettiği dârulhadiste ders veren Molla Gürânî‟nin talebeleri ile ilgili elimizde çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Kaynaklarda müelliften ders alan talebeler arasında birkaç isim zikredilmektedir. Burada altı ismi zikredeceğiz. Bunlardan son ikisi Gürânî‟nin eserlerini istinsah eden talebeleridir. Müstensihlerin Gürânî hakkında kullandıkları ifadelerden, onun talebesi oldukları düĢünülmektedir.

1) Alaaddin Ali el-Arabî (901/1496)

Halep‟te doğan Alâaddin Arabî, burada bir süre eğitim aldıktan sonra Anadolu‟ya gelmiĢtir. Onun Anadolu‟ya ne zaman geldiği kesin bilinmemekle beraber ilk geldiği zaman Gürânî‟nin yanında okumuĢtur. Kaynaklarda Alâaddin Arabî‟nin Gürânî‟den Bursa, Edirne veya Ġstanbul‟da ders aldığı yönünde farklı bilgiler zikredilmektedir. Ancak Gürânî‟nin Osmanlı medreselerindeki aktif görev

hayatının Bursa ile sınırlı olduğunu hatırlayacak olursak, bu farklı bilgiler arasından TaĢköprülü‟nün dile getirdiği Bursa Yıldırım Medresesi görüĢünün daha isabetli olduğu düĢünülebilir.406

Zira Gürânî, Bursa medreselerindeki görevi sırasında Ģehzâde II. Mehmed‟in hocalığına tayin edilmiĢ ve bundan sonraki dönemde sarayda Ģehzâde hocası olarak görev yapmıĢtır.

TaĢköprülü‟ye göre Alâaddin Arâbî, Bursa‟ya geldiği sıralarda (1441-42 tarihlerinde) Yıldırım Medresesinde müderris olan Gürânî‟nin derslerine devam etmiĢtir. Hatta onun zekası hocası Gürânî‟nin dikkatini celbetmiĢ ve aralarındaki samimiyete binaen Gürânî ona, sen benim en değerli talebemsin manasında “MübârekĢâh‟ın yanındaki Seyyid ġerif gibisin” ifadesiyle iltifat etmiĢtir. Ancak Molla Gürânî ve Alâaddin Arabî arasında samimi ortamda devam eden tedris faaliyeti, muhtemelen Gürânî‟nin Edirne Sarayı‟nda ġehzâde Mehmed‟in hocalığına tayin edilmesi ile beraber son bulmuĢtur.407

Kaynaklarda Alâaddin Arabî‟nin hadis, tefsir ve usûl-ü fıkıh sahasında mütehassıs olduğu belirtilmiĢtir.408

Onun hadis konusundaki birikimi Molla Gürânî‟ye dayandığı gibi Edirne Dârulhadisi‟nde muîd olarak çalıĢtığı dönemde Fahreddin A‟cemî‟den de hadis konusunda büyük ölçüde istifade etmiĢtir. Ancak Alâaddin Arabî, hadis konusundaki ihtisasından çok tasavvuf ve usûl-ü fıkıh konusundaki çalıĢmaları ile tanınmaktadır. Özellikle Telvîh‟in409 en önemli dört Ģerhi

406 TaĢköprülü, ġekâik, s. 92; Hoca Sâdettin, a.g.e., V, 129; Bkz. Gökyay, Molla Lütfi, s. 49; Bilge,

a.g.e., s. 114. Ġlmiyye Sâlnâmesi‟nde Alâaddin Arabî‟nin ilk olarak Ġstanbul‟a geldiği ve burada Molla Gürânî‟den ilim tahsil etmeye baĢladığı zikredilmiĢtir. Bkz. Ahmed Refik Bey, Ġlmiyye Sâlnâmesi, s. 339. Bu bilgiler, Gürânî‟nin Anadolu‟da müderris olarak görev yaptığı tarihlerle uyuĢmamaktadır. Öte yandan ĠpĢirli de onun ilk olarak Edirne‟ye geldiğini belirtmiĢtir. Bkz. ĠpĢirli, Mehmet, “Alâaddin

Arabî Efendi”, DĠA, II, 319.

407 Alâaddin Arabî, Gürânî‟den sonra Bursa‟da müderrislik yapan Hızır Bey‟in derslerine devam

etmiĢtir. Hızır Bey, Hocazâde Muslihuddin ve Hayâli Ahmed Efendi gibi iki önemli yardımcısı sayesinde Bursa‟da birçok talebe yetiĢtirmiĢtir. Alâaddin Ali el-Arabî de Hızır Bey‟in bu dönemde yetiĢtirdiği önemli talebeler arasında sayılmaktadır. Yazıcıoğlu, Mustafa Said, “Hızır Bey”, DĠA, XVII, 413-414. Alâaddin Arabî, Hızır Bey‟den sonra Edirne Dârulhadisi‟nde Fahreddin A‟cemî‟nin yanında muîd olarak çalıĢmıĢ, bir süre sonra da Bursa‟da müderrisliğe baĢlamıĢtır. Bir ara Halvetiyye tarikatine intisab eden Alaâddin Arabî 900/1495‟de Ģeyhülislâm (müfti‟l-en‟âm) iken vefat etmiĢtir. TaĢköprülü, ġekâik, s. 92-95; Hoca Sâdeddin, Tâcu‟t-Tevârîh, (sadeleĢtiren, Parmaksızoğlu), V, 130- 131.

408

TaĢköprülü, ġekâik, s. 94.

409 SadrüĢĢerîa Tenkîhu‟l-Usûl adlı fıkıh usûlü eseriyle kendisinden sonraki usul düĢüncesini derinden

etkilemiĢtir. Üzerine birçok Ģerh, hâĢiye ve ta‟lik yazılmıĢtır. Bunların en meĢhuru da Teftazânî‟nin “Telvih ilâ KeĢfi Hakâiki‟t-Tenkîh” adlı eseridir. Bkz. Özen, ġükrü, “SadrüĢĢerîa”, DĠA, XXXV, 429.

Mukaddimâtü‟l-Erba‟a üzerine yaptığı Ģerh, Osmanlı ilmî muhîtindeki ilk çalıĢma

olması hasebiyle önemsenmektedir.410

2) Seyyid Velâyet Ġbn Ahmed (929/1522)

855/1451‟de Bursa‟da doğan Seyyit Velâyet‟in yaklaĢık 871-74/1466-69 tarihleri arasında Ġstanbul‟a geldiği tahmin edilmektedir. Seyyit Velâyet‟in hayatının erken dönemleri ve eğitimi konusunda Gürânî‟den hadis dersi almasının dıĢında bir malumat yoktur.411 Ġstanbul‟a geldiği zaman ÂĢıkpaĢazâde‟ye intisab eden Seyyit Velâyet 874/1469-70 tarihinde ÂĢıkpaĢazâde‟nin kızıyla evlenmiĢtir. ġeyhinin yanında seyrü sülûkünü tamamlayan Seyyit Velâyet icâzet aldıktan sonra 880/1475- 76 tarihinde hacca gitmiĢ ve dönüĢünde Mısır‟a uğrayarak bir süre burada kalmıĢtır. ÂĢıkpaĢazâde‟nin ölümünden sonra 889/1484 tekkenin Ģeyhliğine geçen Seyyit Velâyet 929/1522 tarihinde vefat etmiĢtir. Seyyit Velâyet, Fatih Sultan Mehmed ile yakın iliĢkileri sayesinde saraya yakınlığı artmıĢ, onun vefatından sonra II. Bâyezid döneminde daha da ilerlemiĢtir.412

Seyyit Velâyet‟in Fatih‟e yakınlığını dikkate aldığımız zaman onun Ġstanbul‟da ders almıĢ olmasının mümkün olduğu gözükmektedir. Ancak Ġstanbul‟a gelmeden önce, 862 yılında Bursa kadılığına atanan Gürânî‟den hadis okumuĢ olma ihtimali de yüksektir. Bursa kadılığı döneminde Gürânî‟nin müderrislik görevi bulunmasa da, Seyyit Velâyet ondan özel olarak ders almıĢ olabilir.

3) Hakîm ġükrüllah eĢ-ġirvânî

Memleketinde eğitim gördükten sonra Rum diyarına hicret ederek Fatih Sultan Mehmed‟in hizmetine giren bilginlerdendir. Ġhtisas alanı tıp olup bu sayeden Fatih‟in yanında önemli bir mevki elde eden ġirvânî, tıptan baĢka dînî ilimlerde de ihtisas sahibidir. Ġstanbul‟da bulunduğu sırada özellikle Molla Gürânî‟den hadis dersleri alan ġirvânî, müelliften icâzet de almıĢtır. TaĢköprülü kendisinin bu icâzeti gördüğünü bildirmektedir. ġirvânî, Fatih Sultan Mehmed Han devrinde vefat etmiĢtir.413

410

TaĢköprülü, ġekâik, s. 95; Hoca Sâdettin, a.g.e., V, 132.

411 Bkz. Hoca Sâdettin, Tâcu‟t-Tevârih, V, 258.

412 ġahin, HaĢim, “Seyyid Velâyet”, DĠA, XXXVII, 75-76. 413 TaĢköprülü, ġekâik, s. 135; Hoca Sâdeddin, a.g.e., V, 174.

4) Muhyiddin el-A‟cemî

Hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız Gürânî‟nin talebelerinden biri de Muhyiddin A‟cemî‟dir. ÇeĢitli medreselerde müderrislik yapan A‟cemî bilahare Sahn-ı Semân Medresesi‟nde müderrislik yapmıĢ daha sonra Edirne kadılığına atanmıĢ ve burada vefat etmiĢtir.414

Muhyiddin A‟cemî‟nin nerede ve ne zaman Gürânî‟den ders okuduğu bilinmemektedir.

5) Mehmed Ġbn Yahya

Molla Gürânî‟nin Gâyetü‟l-Emânî isimli tefsirinin müstensihlerinden olan Mehmed Ġbn Yahya, tefsirin sonunda kullandığı “ġeyhim ve üstadım Ahmed Gürânî” ifadesinden onun Gürânî‟nin talebesi olduğu anlaĢılmaktadır.415

Ancak Gürânî‟den okuduğu dersler hakkında bilgi sahibi değiliz.

6) Mehmed Ġbn Ali

Gürânî‟nin KeĢfu‟l-Esrâr isimli eserinin müstensihi olan Mehmed Ġbn Ali‟nin Gürânî‟nin talebesi olduğunu eserin sonunda kullandığı ifadelerden anlıyoruz. Mehmed Ġbn Ali eserin sonunda Gürânî‟yi: “Bu nüshayı, muhaddislerin üstadı ve

Ģeyhimiz allâmenin evinde tamamladım” ifadesiyle tavsif etmiĢtir.416