• Sonuç bulunamadı

TAŞINMAZ MALLAR

Belgede İSLA.M HUKUKUNA GİRİŞ (sayfa 146-149)

(Sadece bu mallarla ilgili olarak ortaya çıkan başkasına ait şey­

ler üzerindeki haklar dahil)

14 1 Gayrı menkul hukuku, genel mülkiyet hukukundan ufak tefek ayrılıklar gösterir. Müstakil bir varlık olarak şey kavramı belli bir ölçüde bir kenara bırakılmıştır. Bir binanın üst katına bağımsız olarak malik olmak mümkündür. Bu, bir irtifak hakkı değil, gerçek bir mül­

kiyet hakkı sayılır. Üst kat çöktüğü zaman satılamaz. Müstakil mülkiyet, aynı zamanda tek tek odalar veya bir apartmanın · daireleri için de mümkündür. SatJş halinde mülkiyetin devredilmesi için tesellüm ge­

rekmez. (Bununla birlikte bu husus ihtilaflıdır. ) Satış akdi tamamıyla

bağlayıcı değildir. Bu, mülkiyetin ispatında daha kesin hükümlere götürür. Gayrı menkülün himayesi, genel olarak, davalının zilyed ol­

duğunu gösteren bir delili gerektirir. Eğer gayrı menkulün mirası himaye altına alınmışsa, daha da fazla bir takım talepler ileri sürüle­

bilir. Gayrı menkullerin gaspı, sadece iradı etkiler.

Kamu mülkü (milkü'l-amme) , esasen Beytu'l-Mal ve vakıf gibi ilgili kavramlardan farklı olarak, saha bakı mından geniş ölçüde sı­

nırlandırılmıştır. Mesela, kamu mülkiyeti, bir caddede bulunabil­

diği halde, çıkmaz sokak buna bitişik olan mal sahiplerinin müşterek mülküdür. Kamu mallarının kullanılması bir dereceye kadar herkesin hakkıdır. Kamuya zarar vermedikçe bunlar üzerinde bir baraka bile kurulabilir. Ancak bu barakanın kaldırılması için herkesin dava açma hakkı vardır. Meskun bir yerin civarındaki arazi, sakinler için bir çeşit otlak olarak veya başka ihtiyaçların giderilmesine tahsis edilir.

Gayri menkulün işgali, kullanılmayan bir arazinin ekilir hale getirilmesi (ihya'u'l-mevat) ile mümkündür. Bu mal, tabiatıyla kul­

lanılmayan, müslüman veya zimmilerden belirli bir maliki olmayan arazidir. Böyle bir şeyin yapılması için imam'ın müsaadesi gerekir.

Bu tarzda işgal edilmiş bir arazi, bir çitle çevrilir; işgal eden bu ara­

ziyi üç yıl içinde işletmek zorundadır ; böyle yapmazsa, müsaade or­

tadan kalkar. Yaygın olan görüşe göre, imam'ın izninin gerekmediği özel durumlar, kullanılmayan bir arazide kuyu kazılması ve ağaç dikilmesi gibi hususlardır. İşgal eden kimse, işgal ettiği arazi etrafın­

da çapı şartlara göre değişen belli bir mıntıkayı kendisine ayırabilir.

Gayrı menkul hukukuna mülkiyetin komşu lehine sınırlandırıl­

ması dahildir. Bu sınırlandırma, mülkiyetin kullanılmasında komşuyu rahatsız etmesi muhtemel olan fiillerden kaçınmanın bir vecibe ol­

masından doğmaktadır. Bu, başkamun malına müdahaleyi değil, sadece şahsi talepleri meşru kılar.

142 Bundan başka şuf'a hakkı yani (bir binanın üst katı da dahil ol-mak üzere) bir gayrı menkulün tamamıyla satılması halinde bir kim­

senin alıcı du rumuna girmesi hakkı vardır. Bu hak, hukuken verilmiş bir haktır ve satın alınamaz. Bu hakka şu kimseler sahiptir: 1 ) Bir malın ortakları, 2) malın irtifak hakkına sahip olanlar, 3 ) müşterek sınırlı bir mala malik olanlar. Şuf'a hakkının kullanılması , birkaç se­

beple engellenir. Sözgelişi, bu hakka sahip olabilecek kimse (rayiç bedeli dışında) bir fiyat teklif etmişse, bu hak düşer. Şuf'a hakkının iskatı için bir takım hilelere başvurulması, bilginlerin büyük bir

ço-ğunluğu tarafından caiz görülmüştür88• Bu hakkın kullanılması bir sıra takip eder. Bunlardan birincisi, satıştan haberdar olur olmaz şahit­

ler huzurunda şuf'a hakkını hemen ileri sürmektir. Bu şekilde davranıl­

maması, haktan vazgeçilmesi demektir.

Gayrı menkulün irtifak hakları ; geçiş hakkı, suyun akmasına müsaade hakkı ve su alma veya hayvanları sulama hakkı v.b. dir.

Bir üst kat inşa etme hakkı, az önce sözü edilenlerin aksine, mala değil üst katın malikinin şahsına aittir. Bunun için üst kat satılabildiği halde, onu inşa etme hakkı satılamaz.

Kamu yararına istimlak, ancak pek sınırlı bir şekilde mevcut-tur.

İslam hukuk nazariyesi, böylece ancak özel bir gayri menkul hukukunun bir kaç esasını geliştirmiştir. Uygulamada arazi istimla­

kinin şartları, ekseriya nazariyeden farklıdır ; yere ve zamana göre değişir. Burada vakıf tesisi, uygulama bakımından büyük bir önem kazanmıştır.

5. su

Sulama meseleleri, Yakındoğu'da daima özel bir önem taşımıştır.

Su hakları bakımından İslam hukukunu n ortaya koyduğu hüküm­

lerin esası, sürekli akarsuları bulunmayan Arabistan'da değil, çok eskiden beri sun'i sulama tesislerine sahip bir ülke olan lrak'ta aran­

malıdır.

Fırat ve Dicle gibi büyük nehirler özel mülkiyet teşkil etmez.

Küçük akarsular ve kanallar, bunlara bitişik arazi sahiplerinin ortak malıdır. Bunun bir takım bağlayıcı sonuçları vardır. Özellikle su 142 yolunun ayıklanarak korunması ve su almak için tek yanlı bir takım değişikliklerde bulunulmaması bu cümledendir. Bu, eski haklara aykırı düşüyorsa müşterek mülk sahiplerinin hepsinin rızasını gerek­

tirir. Suyun sahiplerinden bir kaçı arasındaki taksimi, ya mekanik aletlerle (belli genişlikte ağızı bulunan arklar veya kanallarla) veya belirli zaman aralıklarıyla sağlanır. Suyun bu kullanılma hakkı, bağlı bulunduğu araziden satışla değil, ancak vasiyetle ayrılabilir. Böyle bir kanaldaki su, belli bir şahsın mülkü olsa da, herkes bu sudan içe­

bilir ; abdest v.s. alabilir ; fakat sahibinin izni olmadan başkasının ara­

zisine ancak bir zaruret varsa girebilir. Su üzerinde tam bir özel mül­

kiyet, ancak o, muhafaza altında, yani bir kap içerisinde ise müm­

kündür.

88. Bu hilelerden biri, bir odayı alıcıya hibe etmektir ; böylece alıcı bu malın müşterek sahibi olur ve evin geri kalanı da ona satılır.

144 ı . GİRİŞ

20

GENEL OLARAK BORÇLAR

Haksız iktisab ve başkasını zarara sokma, ahlaki sebeplerle red­

dedilmiştir. Bu yasak, hukukun tamamına hakim olur. Fakat etkileri­

ni en açık bir şekilde borçlar hukukunda gösterir. İşte bu konuların bu bölümde ele alınmasının sebebi budur. Aşağıda belirtilen diğer bir kısım borçlar başka yerlerde daha önce ele alınmıştır ve daha sonra da üzerinde durulacaktır : Niyabet' ten doğan borçlar (bak., s. 1 1 9) ; kölelik'ten doğan borçlar (bak. , s. 1 2 7) ; irtidad'dan doğan borçlar (bak., s. 1 32) ; müşterek mülkiyet'ten doğan borçlar (bak. , s. 1 38) ; r

hin'den doğan borçlar (bak. , s. 1 39) ; evlenme' den ve nafaka' dan do­

ğan borçlar (bak. , s. 1 67) ; su; ve cinayetlerden doğan borçlar (bak., s. 1 8 1 ve 1 60) .

Belgede İSLA.M HUKUKUNA GİRİŞ (sayfa 146-149)