• Sonuç bulunamadı

KÖLELERİN HUKUKİ DURUMU

Belgede İSLA.M HUKUKUNA GİRİŞ (sayfa 133-137)

(Rakik, genel anlamda köle ; abd veya memluk, erkek köle ; eme veya cariye, kadın köle ; hür, özgür kimse)

8 1 . Bugünkü ifadesiyle bu elılt veya zii"i vakıf, hayri vakıftan ayırdedilmektedir. Hayri vakıf, doğrudan doğruya bir kamu yararına veya hayır amacına yönelmiştir. İslam huku·

kunda ise, ehli vakıf da bir hayır kabul edilir ve aynı hükümler her iki vakıf türüne de uy­

gulanır.

128

Dini bakımdan köle, bir şahıs olarak kabul edilir ; fakat efendi­

sine tabi olduğu için tamamıyla mükellef değildir. Köle aynı zamanda bir şeydir. Köleliğin hükümleri ; a) menşeine konan bazı sınırlama­

larla, b) kölenin me�rıJ. hakları ile ve c) azad etme kolaylıkları ve tav­

siyesi ile hafifletilir.

a) Kölelik, sadece ya doğuştan veya esir edilmek, yani ne anlaş­

mayla ne de eman'la korunan bir gayrı müslimin, müslümanların eline düşmesi suretiyle olur. Borç karşılığında hür şahısların köle olarak sa­

tışı, İslam hukukunda yoktur.

b) Kölenin bir şahıs olarak hakları vardır. Özellikle erkek veya kadın köle evlenebilir. Bir erkek köle, iki kadın köle ile evlenebilir.

Kadın köle kendi efendisi olmayan hür bir şahısla ve erkek köle de kendi efendisi olmayan hür bir kadınla evlenebilir. Kölenin evlenmesi, malikinin iznini gerektirir. Maliki, köleyi rızası hilafına da evlendire­

bilir. İzin, köle sahibinin mehir ve nafaka gibi evlilikten doğan mali borçlar dolayısıyla kölenin şahsından (rakabesinden) mes'ul olduğunu gösterir. Eğer kölenin sahibi sorumluluğunu yerine getirmezse, köle, bu gibi borçları karşılamak üzere zorla satılabilir. Küçük kölelerin, satış sırasında, yakın akrabalarından, özellikle ana-babalarından ay­

rılmamaları gerekir (bak., s. 1 52 ) . Evlen memiş kadın köle, erkek efen­

disinin odalığı (müstefreşe) olarak emrindedir. Fakat erkek köle ile kadın efendisi arasında böyle bir duru mdan söz edilemez. Kadın kölenin çocukları, annelerinin durumuna tabidir. Ancak odalığın çocuğu, malikinin onun kendisinden olduğunu itiraf etmesi şartıyla, evli hür kadınlardan doğan çocukların bütün haklarını haiz olarak hürdür. Bu hüküm, İslam toplumu nun tekamülü üzerinde derin bfr etki bırakmıştır.

Ceza hukuku bakımından köle, hür şahıstan daha az himaye edilir. Şüphesiz, bir kölenin kasden öldürülmesi halinde kısas hür bir şahsa karşı da tatbik edilir82• Fakat köleyi yaralaması halinde kısas yoktur. Bir köleye karşı kaef suçu işleyen kimse hadd cezasıyla değil, ta'zir ile cezalandırılır ; çünkü köle muhsan değildir. Bunun dışında kölenin himayesi, genel olar.ak bir mülkün himayesi derece­

sindedir. Ceza hukukunda köle, malikine karşı himaye edilmemiştir ; çünkü kısas, diyet v.b. kölenin sahibine tanınmış olan özel haklardır.

Kölenin bu durumda dava açma ehliyeti yoktur. Fakat yetkili

makam-82. Fıkıh mezhepleri arasında bu, önemli bir ihtilaf konusudur. Malikiler, Şil.fi'iler ve Hanbeliler kar§ı görüşü benimserler.

ların, kölenin sahibinin köleye karşı olan dini vecibelerini yerine ge­

tirmesini temin etmesi gerekir. Köleyi fazla çalıştırmaması, ona yeterli istirahat süresi tanıması gerekir. Kötü mu amelede bulunan birinin kölesi zorla satılabilir. Öte yandan kölenin cezai sorumluluğu hür bir şahsınkinden daha azdır. Zina'clan dolayı köle, muhsan olmadığı için recmedilemez ; ancak muhsan olmayan hür bir kimseye uygula­

nan kırbaç (celde) sayısının yarısı ile cezalandırılır. Şarap içme ve kazf için de yine hür bir şahsa uygulanan cezanın yarısı ile cezalandırılır.

Köle sadece kasden adam öldürmekten dolayı kısasa tabi tutulduğu halde, yaralamadan dolayı kısasa maruz kalmaz.

Kölenin tasarruf ehliyeti yoktur ; fakat vekalet görevini icra ede­

bilir. Mali muamelelerde kölenin beyanı, hür bir kimseninki ile aynı derecede kabul edilir ; eğer adil ise bir kısım dini meselelerde ele du­

rum aynıdır. Bununla birlikte köle şahit olamaz. Kölenin malikinden nafaka isteme hakkı vardır. Kölenin işlediği cinayetlerden (bak. , s.

1 86) doğan mali sorumluluk, sahibini ilzam eder. Fakat buna karşılık kölenin kendisi de verilebilir. Öte yandan bazı hallerde maliki şah­

san mes'ul duruma düşen kölesini fic(ye karşılığında kurtarabilir. Bazı durumlarda efendisi, kölenin fiillerinden sorumlu değildir. Ancak köle daha sonra azad edilirse, mesela, kendisine teslim edilen bir ema­

netin suç teşkil edecek şekilde kaybı veya onu kullanmasından, yahut da kendisine verilen ödünç paradan dolayı ortaya çıkan sorumluluk köleye ait olur. Kölenin özel bir mameleki olduğu kabul edilmediği halde onun böyle bir şeye sahip olduğu ekseriya düşünülm üştür.

Sahibi, evlenme gibi bir tek muamele veya genel olarak ticaret dolayısıyla köleye tasarruf yetkisi tanıyabilir. Böyle ticaret için tasar­

nıf yetkisi verilen köleye me' zıın adı verilir. Bu izin, çeşitli bağışlar gibi, tek taraflı zararı mucip muameleleri içine almadığı gibi, evlen­

me akdinde bulunmak veya bir kimsenin kendi şahsını kısastan fidye karşılığı kurtarması gibi mali olmayan muameleleri de içine almaz.

129 Me'zun tarafından yaı.ıılan muameleler, malikinin ona verdiği ti­

cari eşyayı ve kendi şahsını ilgilendirir. Eğer me'zun borca girerse, sahibinin onu borçlarına karşılık olarak satılması için ya alacaklılara teslim etmesi gerekir ve ödenmeden kalan borç, azad edildiği takdirde, kendisinden istenir ; yahut da sahibinin onuıı yerine borcu ödemesi İcab eder. Aynı hüküm, (normal bir köleye uygulanan hükmün ak­

sine) hem me'zwı'un işlediği cinayetler dolayısıyla ortaya çıkan, hem ele evlenmeden doğan maH borç ve külfetlerle ilgili hususlara tatbik edilir. İzin, ya hukuken, mesela, sahibi delirirse, ya da efendisi tara­

fından konan hacr ile kaldırılır.

c) Azad etme (itk veya i'tak) , dince tavsiye edilir. Kimi hallerde dini bir keffaret olarak köle azadı emredilir ve bu, çoğunlukla yeminin yerine getirilmemesinden doğan şahsi bir ceza hükmündedir. Köle mahrem'i* bulunduğu bir şahsın malı olduğu takdirde hukuken azad edilmiş olur. Ummu'l-veled, yani efendisinden nesebi sahih bir çocuk doğuran kadın köle, sahibinin ölümü üzerine hür olur. Bu sebeple sahibi, Ummu'l-veled'i ancak azad edebilir veya mükatebe akdi ile ondan kurtulur. Onu başkasına devredemez, bunun yerine onun değeri nispetinde para öder. Fakat onu, rızasını almadan . evlendire­

bilir. Şüpheli durumlarda azad ciheti hukuken tercih edilir. Eksik bir azad etme durumunda köleye kendi hürriyetini çalışarak (sa'y veya si'aye ile) elde etme imkanı verilir. Sözgelişi, köle iki kişinin or­

tak malı ise ve sahiplerinden birisi kerıdi payını azad ederse .. Azad etmenin bir kaç özel şekli vardır : Önce sahibinin, ölümüne bağlı olarak, yapmış olduğu azad (tedbir) . Bu, vasiyetten farklı bir şeydir.

Bu şekilde azad edilen kölenin hukuki durumu, ummu'l-veled'inki ile aynıdır (bak. , s. l 70) . Sonra kölenin kendisine satılması. Bu du­

rumda köle derhal hürriyetine kavuşur ve efendisine borçlanır. Ni­

hayet mükatebe akdiyle azad olma. Bu suretle köle, bedelini, genel olarak taksitle ileride ödemek şartıyla hürriyetini kazanır. Bu takdirde mükateb, efendisinin tasarruf ku dreti yönünden derhal, rakabesi (çıplak mülkiyeti) yönünden ise akdi yerine getirdikten sonra hür olur. Onun tasarruf ehliyeti, me'zun'unki gibidir ve sahibi onu rızası

130 hilafına evlendiremez. Köle taahhüdlerini yerine getirmezse müka­

tebe akdi, ya anlaşma ile veya efendisinin müracaatı üzerine kadı ta­

rafından feshedilir. Mükateb'in malları, bu durumda mevkuf olur

ve akdin yerine getirilip getirilmeyişine göre, aidiyeti cihetiyle hak sahibi kim ise ona verilir. Mükateb, zekat gelirinden yararlanabile­

ceği halde, bu konuda ille de bir hak iddia edemez. Bütün bunlardan anlaşıyılıyor ki, kölenin büyük ölçüde efendisine karşı dava açma yetki­

sı vardır.

Azad edilen köle, tamamıyla şahsi bir bağla (veld ; azadlıya da, azad edene de mevla adı verilir) efendisine bağlı kalır. Bunu n evlilik ve miras hukukunda özel bazı hükümleri vardır.

Bundan dolayı kölelerin acınacak bir durumları yoktur. İslam­

da köle hukukunun babaerkil (pederşahi) bir temeli vardır ve bu, mülki haklardan ziyade aile hukukuna b ağlıdır. Ev hizmetlerinde

Birbirleriyle evlenmeleri haranı olan akrabalar. (Çev.)

çalışan köleleri bir yana bırakacak olursak İslam hukuku, geniş bir hareket hürriyetine sahip olan ticaretle uğraşan köleleri gözönüne aldığı halde, zirai ve sınai teşebbüslerde çalıştırılmak amacıyla tutu­

lan köleleri pek düşünmemiştir. Bu son husus, gerçekten İslam top­

lumunda pek seyrek olarak görülmüştür. Kölelikle ilgili hukuki hü­

kümler, genellikle fiili durumları yansıtmaktadır.

Belgede İSLA.M HUKUKUNA GİRİŞ (sayfa 133-137)