• Sonuç bulunamadı

ABD Sigorta

2.2.7.1. Tıbbi Turizm’de Örnek Ülke İncelemeleri 1 Hindistan’da Tıbbi Turizm

2.2.7.1.5. ABD’de Tıbbi Turizm

Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nden her yıl çok sayıda hasta tedavi amacıyla Hindistan'daki merkezlere seyahat etmektedir. ABD'deki tedavi edici sağlık hizmetlerinin dünyanın en pahalısı olduğu bilinen bir gerçektir. Hindistan da ise pek çok ameliyatın birim maliyetleri ABD'dekine kıyasla 4–5 kat hatta kemik iliği nakli gibi bazı tedavilerde 7–8 kat daha ucuzdur. Bu da Hindistan'ı, ülkesinde tedavi olmaya maddi imkanları yetmeyen ya da sağlık sigortası tarafından tedavi masrafları karşılanmayan ABD vatandaşları için çok cazip hale getirmektedir (Kiremit, 2008: 18).

ABD’de sunulan sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin bu kadar yüksek olmasına sebep olan nedenleri şu şekilde özetlemek mümkündür (Sağlık Bakanlığı, 2010: 42-43):

• Fiyat ve hizmet birbirine uyarlı ve dengeli bir şekilde düzenlenmediği için düşük kaliteli hizmet karşılığında yüksek ücretler ödenmektedir.

• İhtisaslar, çeşitli sağlık sunucuları arasında sağlık hizmetlerinin fregmantasyonu ve aynı hastayı tedavi eden sağlık sunucuları arasında iletişim olamamaktadır. Buna, Sağlık Sigortası Taşınabilirlik ve Sorumluluk Mahremiyet Düzenlemelerinin (HIPAA) aynı hastayı tedavi eden sağlık sunucularının söz konusu hastanın sağlık durumu hakkında hastanın yazılı izni olmaksızın konuşmalarını yasaklamasının da sebep olduğu aşikârdır.

• Her yıl cepten ödenen masraflar artmaktadır. 2003 yılında 65 yaş altındaki Amerikalıların % 43.1’i (buna sağlık sigortası da dahil) yılda 2.000 $ cepten ödeme yapmıştır.

• Artan sağlık bütçelerinin israf edilmesi sonucunda yetersizlikler, idari giderler, fiyat enflasyonu, düşük seviyeli yönetim, uygun olmayan bakım, israf ve sahtecilik gibi nedenlerden dolayı sağlık hizmetlerinin ve sağlık sigortalarının maliyetleri hem çalışanlar hem de aileleri için artmaktadır. 2007 yılında yayınlanan bir raporda Amerika Birleşik Devletlerinin, uluslararası kapsama alanına sahip Batı Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında her yıl idari maliyetler ve düşük kaliteli sağlık hizmetlerinden dolayı 480 milyar $ fazla ödediği tespit edilmiştir.

• Medikal yanlışlıkları azaltmasına ve sunulan sağlık hizmetinin kalitesini artırmasına rağmen ABD’de her 4 hastaneden yalnız bir tanesi ve her 5 doktordan yalnızca biri Elektronik Medikal Kayıt (EMR) sistemini kullanmaktadır.

2005 yılında yaklaşık olarak 500.000 Amerikalı tıbbi tedavi amacıyla ki daha çok tatilin bir parçası olarak tur programları şeklinde deniz aşırı ülkelere seyahat etmiştir. Eskiden bu uluslararası seyahatler, yaşanılan ülkede sahip olunan hastalığa özgü tedavilerin olmaması veya tedavilerin sigorta kapsamına girmemesi nedeniyle (birçok estetik ve diş ameliyatları gibi) yapılmaktayken şimdi Amerika’da sağlık harcamalarındaki maddi olanaksızlıkların artması ve uzun bekleme listelerinin oluşması sebebiyle birçok kişi Hindistan, Tayland ve Filipinler gibi gelişmekte olan ülkelere kalp ve diz ameliyatları gibi operasyonlar için seyahat etmektedirler (AMA, 2007:1).

Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlık hizmetlerinin bireylere ulaştırılması amacı ile uygulanmakta olan model, Özel Sağlık Sigorta Sistemi modelidir. Bu modelde, sağlık giderlerinin finansmanında ana kaynak, isteğe bağlı özel sağlık sigortalarıdır. Her türlü tıbbi hizmet özel esaslı kaynaklar tarafından verilmektedir.

Devlet eliyle yönetilen hizmetler oldukça sınırlı olup yaşlılara (Medicare) ve fakirlere (Medicaid) sağlık hizmetlerinin ulaştırılması amacı ile programlar düzenlenmiştir (Kostak, 2007: 112-113).

ABD 285 milyon nüfusu ile dünyadaki toplam sağlık harcamalarının %35’ini gerçekleştirirken, Çin dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip olmasına karşın, dünya sağlık harcamalarının sadece %8’ine sahiptir (Kostak, 2007: 104).

Bugün sadece ABD’de sigortalı adı altında sağlık sigortası kapsamında olmayan 46 milyon kişi ve daha hesaba katılmamış pek çok insan vardır. Buna ilaveten artan sağlık primleri karşısında, işverenler tarafından tıbbi tedavi kapsamları daraltılmış pek çok çalışan bulunmaktadır (http://www.newmedicalhorizons.com/mypage.php?view=M edicalTourism).

Amerika Birleşik Devletleri uluslararası sağlık hizmetlerine yıllık 1.7 trilyon $ ile 3.3 trilyon $ arası harcamakta ve henüz bu rakamlar ile sağlık hizmetlerinin kalitesi bakımından 37. sırada yer almaktadır. Amerika’da kişi başına düşen sağlık harcamaları oranı diğer ülkelere göre daha fazladır. 2016 yılına kadar sağlık harcamalarının 4.1 trilyon $’ı aşacağı tahmin edilmektedir (Akdu, 2009: 49).

Tıbbi turizme artan ilgi Amerikan sağlık sistemini olumlu etkileyebilir. Amerika’ da sağlık hizmetlerinin fiyatlarının hızla yükselmesi Amerikalı hastaları başka ülkelere sağlık arayışı için sürükleyecektir. Bu yönelim ise sağlık hizmetlerinin fiyatları eşitlenmediği ve her hastanın sağlık sigortasına sahip olamadığı sürece devam edecektir. Bu konulardaki sorunları çözebilmek adına Amerikan sağlık birlikleri, uluslararası sağlık birliklerinden bilgiler almalıdır (Akdu, 2009: 51).

Bununla beraber ABD bir yanda kendisi yurtdışına hasta gönderirken diğer yanda kendisi özellikle Latin Amerika, Ortadoğu ve Avrupa’dan zengin ve paralı hastaları çekerek yılda 1 milyar $ civarında gelir elde etmektedir. Bir diğer ifadeyle ABD, düşük gelirli yurttaşlarına sağlık hizmetleri sunmada isteksiz davranırken, yurtdışından gelen zengin ve paralı hastalara yüksek düzeyde kaliteli tedavi ve sağlık hizmetleri sunmaktadır (Sağlık Bakanlığı, 2010: 10).

Mc Kinsey’nin raporuna göre yalnız Philadelphia’da Mayo Clinic, John Hopkins, Cleveland Clinic ve Texas Medical Center kendilerine bağlı dokuz hastane ve sağlık kurumuyla birlikte 100 ülkeden gelen 30 binden fazla yabancı hastayı tedavi etmektedir. Bunlar arasında % 38 ile Latin Amerika, % 35 ile Ortadoğu, % 16 ile

Avrupa ve % 7 ile de Kanada bulunmaktadır. Görüldüğü üzere ABD’ye tedavi için giden hastaların % 35’i Türkiye’nin içerisinde bulunduğu Ortadoğu bölgesinden gelmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2010: 40-41).

11 Eylül olaylarından sonra gerek vize almanın zorlaşması gerekse siyasi, sosyal ve kültürel atmosferin olumsuzluğu nedeniyle Ortadoğu’dan gelecek hastalar yeni bir yön arayışına girmiştir. Bu dönemde ABD’ye gelen Ortadoğulu ve Arap hasta sayısında ciddi düşüşlerin yaşandığı görülmüştür. Bugün bu durumun değiştiği ve yine 11 Eylül öncesinde olduğu gibi yüz binlerle ifade edilen bir hasta kitlesinin ABD’ye yöneldiği tespit edilmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2010: 40).

Tablo 17. ABD’de Sağlık Turizmi Hizmetlerinde Uygulanan Ücretler

Ameliyat / Tedavi Amerika (USD)

Kalp bypass 55.000-130.000

Kalp kapağı değiştirme 130.00-160.000

Anjiyoplasti 42.000-57.000 Kalça değiştirme 24.000-43.000 Histerektomi 19.000-21.000 Spinal füzyon 60.000-62.000 Lipoplasti 14.000-16.000 Rinoplasti 6.500-7.500 Lazik (Göz) 2.000-2500 Kök hücre nakli 200.000-250.000

Kaynak: Sağlık Bakanlığı, 2010: 43

2.3- Türkiye’de Tıbbi (Medikal) Turizm

Özellikle son yıllarda çok ciddi bir turizm atılımı yapan, çok sayıda turist ağırlayan (2010’da 28,6 Milyon) ve bunun sonucunda oldukça iyi bir turizm geliri elde eden (2010’da 20,8 Milyar $) ülkemiz tıbbi turizmde oldukça ciddi bir ilerleme göstermiştir. Bu ilerlemedeki temel etkenler ülkemizde tıbbi hizmetlerin genel olarak düşük fiyatlı olması ve son yıllarda özel hastanelerin sağlık hizmetlerine ciddi yatırımlar yapması ile tıbbi hizmetlerin ülkemizdeki standardının Avrupa ülkeleri seviyesine gelmesi, belki de daha üstüne çıkmasıdır.

Kalkınma Planlarında (5,6,7,8,9) sağlık turizmi ve tıbbi turizm ile ilgili bölümler şu şekildedir.

Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1984-1989), “Türkiye'nin tabii tarihi, arkeolojik ve kültürel varlığı, kış, av ve su sporları, festival, sağlık ve gençlik turizmi ile mevcut diğer turizm potansiyeli, ekolojik dengeyi koruma, çevreyi temiz ve sağlık tutuma ve güzelleştirme ilkeleri doğrultusunda değerlendirilecektir.” İfadeleri yer almaktadır (www.dpt.gov.tr s.120).

Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1990-1994), “Sektörde kış, av ve su sporları ile festival, sağlık, gençlik, kongre, termal, golf ve 3. yaş turizmini daha cazip hale getirecek teşvik politikaları geliştirilecektir. Turizm sektörüne doğrudan veya dolaylı olarak hizmet verenlerin sayıca yeterli düzeye getirilmesi ve eğitilmek suretiyle bilgi ve becerilerinin artırılması sağlanacaktır. Turizm alt ve üstyapısının nitelik ve niceliğinin yükseltilmesine önem verilecektir. Mevcut tesislerde doluluk oranlarını artırıcı, faaliyet mevsimini uzatıcı ve nitelik yükseltici önlemler alınacaktır.” ifadeleri yer almaktadır (www.dpt.gov.tr s.281, 282).

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (1996-2000), “Turizmin mevsimlik ve coğrafi dağılımını iyileştirmek ve dış pazarda değişen tüketici tercihleri de dikkate alınarak yeni potansiyel alanlar yaratmak amacı ile golf, kış, dağ, yayla, termal, sağlık, yat, karavan, kruvaziyer, kongre ve eğlence turizmini geliştirme faaliyetlerine devam edilecektir. Yerli tur operatörlüğünün yaygınlaştırılmasına çalışılacak, tanıtma ve pazarlama faaliyetlerinin geliştirilmesi ve uygulanması için yeni finansman kaynaklarının oluşturulmasına kamu kesiminin yanı sıra, özel sektörün katılımı da sağlanacaktır.” ifadeleri yer almaktadır (www.dpt.gov.tr s.162,163).

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (2001-2005), “Öncelikle turizm sektörünün direncini artıracak önlemler alınarak; kriz dönemlerinde ayakta kalabilen, kendi kaynağını yaratabilen ve özdenetim yapabilen sağlıklı bir yapıya kavuşturulması sağlanacaktır. Değişen tüketici tercihlerini dikkate alarak geliştirilecek yeni alanlarla turizm mevsiminin yılın tamamına ve turizmin, potansiyeli olan ancak bugüne kadar yeterince ele alınmamış bölgelere yayılmasına yönelik tedbirler alınacaktır. Turizmin mevsimlik ve coğrafi dağılımını iyileştirmek ve dış pazarlarda değişen tüketici tercihleri de dikkate alınarak yeni potansiyel alanlar yaratmak amacıyla golf, kış, dağ, termal,

sağlık, yat, kongre turizmi ve eko turizm ile ilgili yönlendirme faaliyetleri sürdürülecektir.” ifadeleri yer almaktadır (www.dpt.gov.tr s.167,168).

Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda (2007-2013), “Turizmin mevsimlik ve coğrafi dağılımını iyileştirmek ve dış pazarlarda değişen tüketici tercihleri de dikkate alınarak yeni potansiyel alanlar yaratmak amacıyla varış noktası yönetimine ağırlık verilerek golf, kış, dağ, termal, yat, kongre turizmi ve ekoturizm ile ilgili yönlendirme faaliyetleri sürdürülecektir. Türkiye’nin fiyat, hizmet kalitesi ve jeotermal kaynaklar açısından rekabet üstünlüğü göz önüne alınarak, sağlık hizmetleri turizmi desteklenecektir.” ifadeleri yer almaktadır (www.dpt.gov.tr s.82).

1990’lara kadar büyük bir bölümü kamu tarafından sağlanan sağlık sektörü, özellikle geçtiğimiz 10 yılda özel yatırımların hızla artmasıyla kabuk değiştirmeye başlamıştır. Büyük ölçekli, altyapısı kuvvetli, ikinci ve üçüncü düzey sağlık hizmetlerini bütüncül bir yaklaşımla sunabilen özel sağlık kuruluşlarının sayısı hızla artmaya devam etmekte, bu gelişme ülkemizde mevcut sağlık hizmet anlayışını değiştirirken hastaların beklentilerinin yükselmesine yol açmaktadır (TÜSİAD, 2009: 2).

Bu süreçte nitelikli hekimler, tanı ve tedavide kullanılan ileri teknoloji ve tıbbi standartların en üst seviyeye çekilmesiyle birlikte başarılı tıbbi sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Eğitim hastaneleri ile rekabet edebilir hale gelen nitelikli özel hastaneler rekabetçi fiyatların da katkısıyla, son yıllarda yurtdışında bu standardı oluşturamamış ülkelerin vatandaşlarının da başvurduğu birer adres haline gelmiştir (TÜSİAD, 2009: 2). Resmi rakamlar olmasa da, Türkiye’ye tedavi olmak için gelen hasta sayısının 250 bin, bu hastaların yarattığı pazarın ise 1,5-2 milyar $ seviyesinde olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca hazırlanan bir rapora göre tıbbi turizm sektörünün Türkiye’de 2010-2013 yılları arasında %16 büyüyeceği tahmin edilmektedir (Öztop, 2010: 104).

Bununla birlikte Türkiye’nin pazarlama faaliyetleri ile marka imajını geliştirerek dünya tıbbi turizm pastasından mümkün olan en çok payı elde edebilmesi, ekonomik getirilerin yanında topluma sunulan sağlık hizmetinin kalitesinin artırılması açısından da büyük önem arz etmektedir.

Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarının katkıları açısından, tıbbi turizmin durumu değerlendirildiğinde, 2009 yılına kadar 100 milyon Euro’dan fazla kar getirmiş olan yıllık ekonomik kazançların gösterdiği gibi sağlanan hizmetlerin çeşitliliği çok yüksek olmuştur. Türkiye’deki medikal sağlık endüstrisinin başta gelen güçlü yönü,

yerli ve yabancı hastalar için yeterli kapasiteye sahip olmasıdır. Son teknolojiyle donatılmış, iyi ve nitelikli sağlık hizmeti sunan personeli barındıran Türk hastanelerinde pek çok yüksek vasıflı doktor bulunmaktadır (Stephano, 2009: 15).

Türkiye’ye hasta gönderen ülkeler genel olarak dört ana sınıfta incelenebilir (Genç, 2007: 97).

• Çeşitli nedenlerden dolayı bünyesinde büyük bir Türk nüfusu barındıran ülkeler (Almanya, Hollanda, Belçika vb.)

• Altyapı ve hekim yetersizliği nedeniyle hizmet sıkıntısı çeken gelişmekte olan ülkeler (Balkan ülkeleri, Orta Asya’daki Türki Cumhuriyetler)

• Sağlık hizmetlerinin pahalı olduğu ve sigortaların kapsamadığı hizmetleri talep eden hastaların bulunduğu ülkeler (Amerika, Almanya)

• Arz-talep dengesindeki yetersizlik nedeniyle uzun bekleme sırası olan ülkeler (İngiltere, Hollanda ve Kanada)

Plastik ve estetik cerrahi, saç ektirme, göz ameliyatları, tüp bebek, açık kalp ameliyatı, deri hastalıkları, chekup, kanser tedavileri, kulak burun boğaz, diyaliz ve kalp-damar cerrahisi, jinekoloji, beyin cerrahisi, ortopedi, diş, spa, fizik tedavi rehabilitasyon gibi hemen her dal için gelen yabancı hastalar gerek düşük maliyet, gerekse yüksek kalite ve teknoloji standartları nedeniyle Türk sağlık kuruluşlarını tercih etmektedir. (İçöz, 2009: 2271) Katolik ülkelerde tüp bebek uygulamasının yasak olması bu ülkelerin vatandaşlarını Türkiye’ye yönlendirmektedir (Öztop, 2010 : 106).

Türkiye tıbbi turizm sektörü İtalya, Hollanda, Norveç, Avusturya, Belçika, Almanya, İngiltere, Fransa İspanya, Finlandiya, Irak, Bulgaristan, Cezayir, KKTC, Kuveyt, Libya, Mısır, Rusya, Türkmenistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suriye’nin aralarında bulunduğu dünyanın dört bir köşesindeki ülkelerden binlerce hastayı ağırlamaktadır. Rusya plastik cerrahi, Orta Asya ve Avrupa ülkeleri göz ameliyatları, İngiltere, İsviçre, Almanya gibi ülkeler kısırlık tedavisi, Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetlerden gelen hastalar ise kalp ameliyatları için Türkiye’ye gelmektedir (Öztop, 2010: 106).

Bunun yanında ABD’de tüp bebek tedavisi 15.000-16.000 $’a, Türkiye’de 2600 $’a yapılmaktadır. Lasik operasyonlar (laserle miyop, hipermetrop, astigmat vb. gibi ameliyatlar) Avrupa ülkelerinde 4.000 ile 8.000 Euro arasında değişirken Türkiye’de

600 Euro’ya yapılabilmektedir. Açık kalp ameliyatı Avrupa ülkelerinde 25.000 Euro iken, Türkiye’de A sınıf hastanelerde 10.000 $’a yapılmaktadır (İçöz, 2009: 2271).

Ayrıca ortalama bir turist 2007 yılında ülkemize 600 $ bırakırken, halihazırda Türkiye’ye gelen bir tıp turistinin tedavi gideri ortalama 8.000 $’ı bulmaktadır. Bu perspektiften değerlendirildiğinde bir tıp turisti bugün ülkemize gelen bir turistten 14 kat fazla harcama yapmaktadır (Bahar, 2009: 19).

Türkiye’ye gelen bir hastanın, seyahat ve hastane dışı masrafları hariç, sadece tıbbi müdahale için 3.500 ile 35.000 $ arasında harcama yaptığı bilinmektedir. Kimi zaman bu rakam çok daha yukarılara çıkabilmektedir. Tedavi dışındaki konaklama, ulaşım, refakatçi gibi diğer masraflar da düşünülürse, ülkemize ciddi rakamlarda turizm girdisi olduğu açıkça görülmektedir. Ayrıca, ödenen dolaylı ve dolaysız vergiler de göz önüne alınınca, sağlık turizminin ekonomik anlamda ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır (Vardan, 2011:5).

Türkiye’nin tıp turizminde, yer aldığı coğrafyadan kaynaklanan birçok avantajı bulunmaktadır. Özel sağlık sektöründeki hızlı gelişme, yüksek ve modern teknolojik cihaz parkuru kullanan sağlık kuruluşlarının sayısının artması, kaliteli sağlık hizmeti, tedavide sağlanan iyi sonuçlar, sıcakkanlılık, misafirperverlik ve farklı kültürlere hoş görülü yaklaşım gibi nedenlerle, Türkiye’ye olan ilgi gitgide artmaktadır. Ayrıca, Avrupa ülkelerinde çok uzun bekleme süreleri ve sağlık hizmeti fiyatlarının yüksek olması gibi nedenler de, Türkiye’yi bir cazibe merkezi haline getirmektedir. Türkiye’de hem fiyat daha ucuzdur, hem de Avrupa ülkelerinde yapılan tedavilerin hepsi ülkemizde yapılabilmektedir. Türkiye hekim eğitimleri ve tıbbi sonuçlar konusunda da oldukça iyi durumdadır. Çevre ülkelerin hekimlik hizmetlerinin çok üst düzey olmaması, yetersiz teknoloji sonucunda belli tedavi programlarını ve yöntemlerini kullanamamaları sebebiyle, sofistike ve yüksek riskli sağlık hizmeti verilememektedir. Türkiye’ye gelen hastalar, risk düzeyi yüksek tedavi programlarına ihtiyaç duymaktadırlar (Bahar, 2008: 26-27).

Ayrıca Türkiye’nin turizm olanakları, AB Müzakere süreci, Müslüman ülke olması, yurt dışında sigortalı olarak yaşayan 6 milyon nüfusunun bulunması, paket program çeşitliliğinin yeterince olması (deniz-kaplıca-kayak-doğa-tarih-kültür ) ve nekahet döneminde hasta ve ailesi için paket tatil olanaklarının bulunması ülkemize tıbbi turizm açısından çok önemli avantajlar sağlamaktadır (Çevirme, 2008: 10).

Bunun yanında ülkemizde tıbbi turizm birçok bölgede termal turizm ile yürütülebilmektedir. Bu da ülkemizin çok önemli bir avantajıdır (İçöz, 2009: 2272).

Türkiye, sağlık konusunda önemli aşamalar kaydetmiştir. Hastanelerdeki yeterli altyapımızın yanı sıra; Türk hekimlerin uluslararası alandaki başarıları da yabancı hastalar üzerinde büyük bir etki bırakmaktadır. Bu nedenle, sağlık konusundaki şemsiye 10-15 yıl öncesine göre tersine dönmeye başlamıştır. Eskiden Türk hastalar Avrupa ya da Amerika’ya tedavi için giderken, şimdi onlar bize gelmeye başlamıştır. Türkiye bu şansını çok iyi kullanmalıdır. Çünkü sağlık da turizm gibi bu ülkenin en önemli döviz kaynaklarından birini oluşturacak kapasitede bir sektördür. Özel hastanelere yurt dışından yoğun hasta akışı olması, Türkiye’nin Sağlık Bakanlıkları düzeyinde yabancı ülkelerle sigorta anlaşması yapması ile doğru orantılıdır (Bozkurt, 2008: 22).

Sağlık turizminin Türkiye açısından daha güçlü, ayaklarının üzerinde durabilen ve tam anlamıyla bir sektör olabilmesi için devletin de kendi faaliyetleriyle bu tanıtımlara destek olması büyük önem taşımaktadır. Bizde bunlar yaşanırken dünyada yeni ve yükselen bir trend, hizmeti daha ucuza alabilme, tedavi olurken tatil de yapabilme, başka ülkelerdeki sağlık kuruluşlarından nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti alabilme isteğiyle ortaya çıkmıştır. Artık Ortadoğu, Balkan ülkeleri, Türki Cumhuriyetler, Arap ülkeleri, Avrupa ve ABD'den de çok sayıda hasta Türkiye gibi ülkelerin sağlık kuruluşlarını daha çok tercih etmeye başlamışlardır (Bahar, 2009: 16).

Son dönemde Türkiye’de sağlık alanında özel sektördeki gelişmelerin yanında Kamu sektöründe de ciddi gelişmeler gözlenmektedir. Türkiye’de ki Üniversite hastaneleri ve Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler gerek tıp teknolojisi alanında gerekse kalifiye iş gücü, doktor kalitesi, akreditasyon gibi alanlarda özel sektörle yarışabilecek seviyeye gelmektedirler. Bu durum Kamu hastanelerine tedavi için gelen Türk vatandaşlarının daha kaliteli sağlık hizmeti almalarını, bunun yanında (kamu hastanelerinin tıbbi turizme açılması ile) devletin ciddi bir turizm geliri elde etmesini sağlayacaktır.

Ancak, Türkiye’de sağlık turizmi için yapılmış milyarlarca dolarlık yatırımlara rağmen talep yeterli ve henüz istenen düzeyde değildir. Bunun nedeni de konuyla ilgili olarak yurt dışında tanıtımların az olması ve etkili bir satış ve pazarlama ağının kurulmamış olmasıdır (İçöz, 2009: 2271).

Türkiye sahip olduğu sağlık turizmi potansiyelini iyi değerlendirememektedir. Çok genel olarak belirtmek gerekirse, tıbbi turizmi etkili ve verimli bir biçimde gerçekleştirebilmek için temelde üç unsurun varlığı gerekli olmaktadır. Bu unsurlardan birisi turizm olanakları (iklim, doğa, tarih, vs), diğeri sağlık hizmetleri olanakları (hastaneler, personel, teknolojik imkanlar, uzmanlıklar, uygun fiyatlar, şifalı sular vs) ve üçüncüsü de müşteri ile sağlık turizmi sektörünü buluşturacak profesyonel organizasyonların varlığıdır. Bu üç unsurun varlığı, uyumu ve işletilmesi var olan potansiyelin etkili kullanımını da beraberinde getirmektedir. (Kiremit, 2008: 43).

Benzer Belgeler