• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. GÜNEY KORE KALKINMA MODELİ VE GÜNEY KORE KALKINMA MODELİNİN TÜRKİYE’YE KALKINMA MODELİNİN TÜRKİYE’YE

3.4. GÜNEY KORE MODELİNİN TÜRKİYE’YE UYGULANABİLİRLİLİĞİ UYGULANABİLİRLİLİĞİ

3.4.5. Bilim ve Teknoloji

3.4.5.3. Türkiye-Güney Kore Karşılaştırması

Türkiye ile Güney Kore’nin hemen hemen aynı yıllarda iktisadi kalkınma yarışına başlamış olmalarına ve her iki ülkenin başlangıçtaki temel ekonomik göstergeleri birbirine yakın olmasına, hatta Türkiye’nin Güney Kore’den daha iyi durumda olmasına rağmen günümüzde Güney Kore’nin kalkınma açısından Türkiye’den oldukça ileride olduğu gözlemlenmektedir. Güney Kore’nin kalkınmada elde ettiği bu başarıda en önemli faktörlerden biri, etkin teknoloji politikaları uygulamasıdır. Tablo 18’de Güney Kore ve Türkiye’nin planlı kalkınma çabalarının başladığı yıllardan günümüze yıllar itibariyle ekonomik göstergeleri karşılaştırmalı olarak verilmiştir.

Tablo 18: Türkiye ve Kore’de yıllar itibariyle kişi başına düşen milli gelir ($)

YILLAR TÜRKİYE Güney KORE

Kaynak : Türkiye için: DİE; İstatistik Göstergeler, DİE Yayınları, Ankara 1992, s: 33 ve http://www.nkg.die.gov.tr, 17.08.2005., Erişme Tarihi: 24.05.2006; Güney Kore için: http://www.fbweb.cityu.edu.hk, 08.02.2005., Erişme Tarihi: 24.05.2006.

Tablo 18’den de görüleceği gibi kalkınma süreçlerinin başlangıcında Türkiye’nin kişi başına düşen milli gelir 245 Dolar ve Güney Kore’ninki ise 70 Dolar’dır. 1954

190 IMF; International Financial Statistics, April 1999, s: 22.

yılında kişi başına düşen milli gelir Türkiye’de Güney Kore’nin üç katından daha fazlayken, 2003’te durum tersine dönmüş ve Güney Kore’de kişi başına düşen milli gelir Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin üç katını geçmiştir. 1955 yılında Türkiye’nin nüfusu 22.5 milyon kişi iken, Güney Kore’nin nüfusu 21.4 Milyon kişiydi.

Bu gün ise Türkiye’nin nüfusu hızla artarak 70 milyonu bulmuş, Güney Kore’nin nüfusu ise 47.9 milyona yükselmiştir.

Güney Kore’nin kalkınmada elde ettiği bu başarının temelinde, ihracata yönelik kalkınma stratejisi ve etkin devlet müdahalelerinin yanında, teknolojiye verilen önem yatmaktadır. Güney Kore kalkınma stratejisi içinde dış pazarlarda rekabet edebilmek için teknolojik ilerlemeye büyük önem vermiş ve ülke teknoloji üretebilir konuma getirilmiştir. Türkiye ise teknolojiye önem verilmesini bütün beş yıllık kalkınma planlarında vurgulamasına rağmen uygulamada pek başarılı olamamıştır. Tablo 19’da her iki ülkenin 1991-1999 yılları arasında Ar-Ge harcamalarının GSMH içindeki payı ve kişi başına Ar-Ge harcaması açısından bilim ve teknoloji durumları karşılaştırılmıştır.

Tablo 19: Türkiye ve Güney Kore’de AR-GE harcamaları TÜRKİYE GÜNEY KORE

Kaynak: Türkiye için: http://www.nkg.die.gov.tr, 10.11.2004., Erişme Tarihi: 26.05.2006., Güney Kore için:

http://www.most.go.kr., 01.12.2003., Erişme Tarihi: 26.05.2006.

Tablo 19’da Türkiye ve Güney Kore’nin Ar-Ge’ye ne kadar önem verdikleri açıkça görülmektedir. 1991 yılında Türkiye’de toplam Ar-Ge harcaması 755,3 milyon Dolar iken, aynı yıl Güney Kore’de toplam Ar-Ge harcaması 5670 milyon Dolar olarak gerçekleşmiştir. 1999 yılında ise Ar-Ge harcama toplamı Türkiye’de 1157,7 milyon

Dolar iken, Güney Kore’de 10023 milyon Dolar olmuştur. Ar-Ge harcamalarında, Güney Kore’nin Türkiye’den oldukça ileri seviyelerde olduğu görülmektedir.

Türkiye’de ulusal bir bilim ve teknoloji politikası geliştirmeye yönelik çabaların yakın tarihi incelendiğinde, bürokrasi ve hükümet kesiminden sınırlı bir kadro, Güney Kore’de uygulanan politikalara benzer projeler ortaya koymuş; ama, bu sınırlı kadro ötesinde ortaya konan projelere, sahip çıkan birileri bulunmadığı için uygulamaya geçirilememiştir. Sık sık yapılan seçimler sonucunda yönetim ve kadroların değişmesi nedeniyle; o sınırlı kadrolarda, insiyatif kullanabilme noktasından uzaklaşınca konuya sahip çıkacak hiçbir yetkili kişi ve kurum kalmamıştır. Türkiye’nin bilim ve teknolojide Güney Kore’den geri kalmasının diğer bir nedeni; kurumların uzun vadeli bir bakış açısı ve stratejik planlama anlayışından yoksun olmalarıdır. Buna ek olarak kurumlar, öğrenen organizasyonlar haline gelme konusunda da pek başarılı olamamışlardır. Diğer bir sebep teknolojiyi desteklemek üzere kurulan çeşitli kurumların öngörüldüğü tarihlerde toplanamamasıdır. Örneğin; yılda en az iki defa toplanması öngörülen Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu ilk toplantısını kurulduğu 1983 yılından tam 6 yıl sonra 1989’da yapmıştır.

Güney Kore’de bugün kişi başına düşen milli gelir 15 bin Dolar’ı bulmuştur ve bu teknolojiye verdikleri önemle birlikte birkaç faktörün sonucunda gerçekleşmiştir.

Türkiye’de de teknolojiye önem verilmesi gerektiği hep konuşulmuş, ama yukarıda sayılan çeşitli sebeplerden dolayı fiili uygulamada sıkıntılar yaşanmıştır. Türkiye’nin, bilim ve teknoloji konusunda Güney Kore ile karşılaştırıldığında başarısız olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu başarısızlığın en önemli nedeni; Türkiye’de bilim ve teknoloji konusu, kalkınma ile ilgili birçok politikada olduğu gibi, gerek siyasi ve gerekse ekonomi gündeminde gereken önemde yer almamış olmasıdır.

Bir konunun siyasi gündemde yer alabilmesi için o konuda güçlü bir toplumsal talep bulunması gerekmektedir. Türkiye ekonomisi, son 50 yıl baz alındığında; yıllar ilerledikçe üretimi temel almayan bir ekonomi haline gelmiştir. Bilim ve teknoloji talebini ise ancak üreten toplumlar yaratabilmektedir. Öyle anlaşılmaktadır ki, rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçişi ve tekrar, başta sanayi olmak üzere, üretime

yönelik yatırımlara yönelişi mümkün kılacak uygun ortam oluşturulmadığı sürece, bilim ve teknolojiye olan talep sınırlı kalacaktır.

Güney Kore örneğinden anlaşıldığı gibi ülkelerin kalkınmasında teknoloji en önemli faktörlerden bir tanesidir. Türkiye’nin uzun dönemde ekonomik gelişmesini sürdürebilmesi ve rekabet gücünü artırabilmesi için teknolojik yeteneğini hızla güçlendirmesi, teknolojik yenilikler ile üretkenlik artışı sağlanması ve teknoloji yoğun sanayilerin gelişmesiyle üretim ve ihracat yapısını teknoloji yoğun ürünlere dönüştürmesi gerekmektedir. Böyle bir dönüşüm kendiliğinden gerçekleşmez.

Ekonominin teknoloji geliştirme ve özümseme kapasitesinin geliştirilmesi için net bir kalkınma stratejisine, kapsamlı teknoloji ve yenilik politikalarına, en önemlisi de etkin bir şekilde çalışan ulusal yenilik sistemine ihtiyaç duyulmaktadır.