• Sonuç bulunamadı

Güney Kore Devleti’nin etkinliğinin temelinde, ön gördüğü hedefler doğrultusunda faaliyet gösterenlere karşı cömert bir “baba”, hedeflere ulaşamayanlara karşı da sert ve disiplinci rolünü çok iyi oynaması yatmaktadır. İyi performans gösteren firmalar büyük sübvansiyonlar, koruma duvarları, vergi muafiyetleri, madalyalar ve benzeri teşviklerle ödüllendirilmektedir. Kötü performans gösterenler ise yukarıda sayılan teşvikleri kaybettikleri gibi, bankaların tüm kredilerini kesmeleri, ani vergi denetimleri, devletle ilgili tüm işlerinin çeşitli nedenlerle ters gitmesi, hapis ve hatta mallarına el konulmasına kadar pek çok ceza ile karşı karşıya kalmaktadırlar. İşte bu uygulamalar ile kötü performansı cezalandırmadaki kararlılık, devletin etkinliğini sağlayan en önemli unsur olmuştur.18

Bir çok kalkınmakta olan ülkede ekonomik politikaların uygulanması tavuk oyununa benzemektedir. 1960’lı yıllarda popüler olan bu oyunda iki araba birbirlerine doğru son süratle ilerler ve ilk frene basan, ya da direksiyonu kıran oyuncu oyunu kaybeder. Güney Kore ve diğer başarılı uzak doğu modellerinde devlet ve özel sektör arasındaki ilişki bu oyuna benzetilebilir; ancak bir farkla: özel sektör bir araba kullanırken, devlet dev bir tır kullanmaktadır ve özel sektör frene ilk basacak, ya da direksiyonu kıracak tarafın devlet olmayacağını çok iyi bilmektedir.19

Güney Kore’nin politik kurumları Tayvan’ınki gibi demokratik değil otoriterdir;

çoğulcu değil korporatisttir. Güney Kore, Japonya’dan 15-20, Tayvan’dan 10-15 yıl sonra kalkınma yarışına başlamıştır. Bu gecikme özellikle güçlü bir ekonomi bürokrasisinin oluşturulmasından kaynaklanmıştır. Halkın tasarruflarını seferber edip, verimli yatırımlara kanalize edebilen bir mali sistemin geliştirilmeside zaman almıştır.

Ayrıca, başlangıçta Güney Kore’nin başlangıç noktası, yani kişi başına milli geliri de diğer ülkelerin gerisindedir.20

18 MIGDAL, J.; Strong Societies And Weak States: State-Society Relations And State Capabilities In The Third World, Princeton University PRESS, 1990, s: 29;YILDIZ, A. Y.; a.g.e., s: 72.

19 SONG, B. E.; The Rise Of The Korean Economy, Oxfort University Press, Hong Kong 1990, s: 93.

20 COLE, D. C. And LYMAN, P. N.; Korean Development: The Interplay Of Politics And Economics, Harvart University Press, 1971, s: 61.

Güney Kore’de devletin müdahaleleri incelendiğinde korumacı bir politika izlendiği görülmektedir. Güney Kore’deki korumacı politikalarla ülkemizde uygulanan benzer politikaların iki önemli farkı vardır: Birincisi; Doğu Asya ülkelerindeki korumacı politikalar Türkiye’ninkilere oranla çok daha kısa sürelidir. Amaç, cazip bir iç piyasayı süresiz olarak ulusal sanayinin insafına terk etmek değildir. Tersine ulusal sanayi uluslararası pazarlarda gerekli rekabet gücüne ulaşıncaya kadar ona iç piyasada manevra sahası tanımaktır. Devlet korumacı uygulamaları desteklediği sanayi sektörlerinin 5-10 yıl içinde bu güce erişmesini ve ülke için önemli bir ihracat kaynağı haline gelmesini beklemektedir. Bu güce erişmeyen sektör ve şirketlerden de desteğini çekmektedir. Korumacılık ithal ikame sisteminin değil, ihracata dayalı kalkınma stratejisinin bir parçasıdır. Devletin korumacılık yönünde aldığı tedbir ve teşviklerin ikinci önemli yönü; saptanan hedeflere ulaşamayan sektör ve şirketlere uygulanan yaptırımlardır. Modelin kalbi devletin özel sektöre ithal ikamesi ve ihracat üretimini artırmaları karşılığı sunduğu sübvansiyonlardır. Devlet gücünü sadece işçileri disipline etmek için değil, sermayenin sahip ve yöneticileri üzerinde hakimiyet kurmak içinde kullanmaktadır. Bu şekilde elde edilen fazla, tüketim değil yatırım için kullanılmıştır.21

Güney Kore’nin 1980’de 22 milyar Dolar olan ihracatı 2005’te 288 milyar Dolar olarak gerçekleşmiştir. Yani, nüfusu Türkiye’nin ancak % 73’ü kadar olan, önemli doğal kaynaklardan yoksun bu ülkenin 2005 mal ve hizmet ihracatı Türkiye’nin 3.5 katına ulaşmıştır. Rakamlar sadece devletin teşvik sisteminin başarısını göstermemekte;

aynı zamanda devletin müdahalelerinin selektif olup, hükümetlerin serbest pazar ekonomisine işlerlik kazandırmaktaki ısrar ve başarılarını da kanıtlamaktadır.

Güney Kore’deki fiyat kontrol ve koruma sistemleri iç pazarda tahmin edilenden çok daha az çarpıklığa yol açmıştır. Çünkü ekonomi ihracat kanalıyla büyük ölçüde dünya ekonomisi ile bütünleşmiştir. Dünya ekonomisi ile bütünleşme, Güney Kore’nin kalkınma hamlesine kişisel damgasını vuran Park Chung Hee’nin yazdığı çeşitli kitaplarda dile getirdiği temel kişisel hedeflerinin başında gelmektedir. O kadar ki, döneminde de devletin güdümünde sanayileşmenin çok başarılı sonuçlar vermesine

21 YILDIZ, A. Y.; a.g.e., s: 78.

rağmen, Park otobiyografisinde planlama sistemini başlattığı ve dev holdingleri denetleyebilmek için ekonomiye müdahale ettiği için özür dilemiştir.22

Devlet ile toplum arasındaki ilişki bir çizgi gibi düşünüldüğünde, bunun bir ucunda ademi merkeziyetçi ve çıkar gruplarının ağırlıklı rol oynadığı bir sistem, diğer ucunda ise merkeziyetçi ve toplumdan göreceli olarak izole bir yapı vardır. Başka bir ifade ile bir uçta “zayıf” devlet, diğer uçta ise “güçlü” devlet mevcuttur. Zayıf devletler çıkar gruplarının istekleri doğrultusunda hareket ederler. Ekonomik politikaları değiştirebilecek güçleri vardır, ancak bu politikaların sonuçlarını istenilen hedefler doğrultusunda etkileme güçleri yoktur. Güçlü devletler ise sadece çıkar gruplarının isteklerine karşı çıkabilecek güçte değil, aynı zamanda toplumu ve ekonomiyi aktif olarak belli hedefler doğrultusunda şekillendirebilecek güçtedir. Başka bir değişle, güçlü devlet sadece kağıt üzerinde karar alabilen veya kanun koyabilen değil, aynı zamanda aldığı karar ve koyduğu kanunları etkin biçimde uygulayabilen devlettir. Zayıf devlet ise genelde çıkar gruplarının istekleri doğrultusunda hareket eden, kendi başına karar alsa dahi bunu uygulama gücünden yoksun olan devlettir. Bu tanıma göre oldukça totaliter olan Afganistan ve Irak zayıf bir devletken, İsviçre ve İsveç güçlü bir devlettir.23

Güney Kore’de, 1961 yılındaki askeri darbeyle başlayan süreç, 1965 ortalarından itibaren güçlü bir devletin kurulmasını sağlayacak zemini oluşturmuştur. Öncelikle, Japon işgali, ikinci dünya savaşı ve ardından Kore savaşı toplumda büyük bir yıkıma neden olmuş ve topluma hakim olabilecek hiçbir güç odağı kalmamıştır. Japonlar, Kore’li girişimcileri ve büyük sermayenin büyümesini sınırlamış ve kendileri çekildikten sonra ülkeyi yönetebilecek bir “güçlü adam” bırakmamışlardır. İkinci dünya savaşından sonra 25 milyon nüfustan, 4 milyonu Japonya ve Mançurya’dan dönmüş, 3 milyonu ise Kore savaşı sırasında yurtlarından olmuşlardır. 1949 yılındaki toprak reformu kırsal alandaki toprak ağalarını yok etmiştir. Askeri darbe öncesi ülkeyi

22 PARK, C. H.; Our Nation’s Path, Seul 1970, s: 129.

23 MIGDAL, J.; Strong Societies And Weak States: State-Society Relations And State Capabilities In The Third World, Princeton University PRESS, 1990, s: 32; YILDIZ, A. Y.; a.g.e., s: 72.

yöneten Rhee hükümeti zamanında güçlenen büyük sermayenin temsilcileri ise hapse atılmış, tüm finansal sistem devletleştirilmiş ve mevcut muhalefet tasfiye edilmiştir.24

Kuzey Kore’nin büyük bir askeri tehdit yaratması, devletin toplum üzerinde otorite kurmasını kolaylaştırmıştır. Amerika hem komünizmi tecrit etme politikası, hem de ekonomik olarak istikrarlı bir Güney Kore yaratmak için devlette otoriter bir yapılanmayı desteklemiştir. Güney Kore Silahlı Kuvvetleri ise, aşağıda bahsedilecek nedenlerden dolayı, o zamana kadarki yönetici elitten uzak durmuş, böylece önceki hükümetlerin yolsuzluk ve kötü yönetim gibi menfi icraatlarından toplum önünde yıpranmamıştır. Bu nedenle, darbeden sonra hızla devlet otoritesini merkezi bir yapıda toplayabilmiş ve ekonomiyi yönetecek yetenekli bir kadro oluşturabilmiştir.

Güney Kore’de güçlü bir devletin ortaya çıkması alınan kararların uygulanabilmesini sağlamıştır, ancak daha da önemlisi bu güçlü devletin kendi varlığını meşrulaştırmak ve toplumda bir konsensus oluşturabilmek için ekonomik büyümeyi varlığının temel nedeni olarak kabul etmesidir. Böylece, yönetim zamanının ve enerjisinin büyük bir bölümünü ekonomi politikasına yoğunlaştırabilmiştir.

1.2.2. II. Dünya Savaşı’nın Sonu ve ABD Askeri Hükümeti Dönemi

Güney Kore’de sanayileşme sürecinin iyi anlaşılabilmesi için, ABD Askeri Hükümeti’nin Eylül 1945 ile Ağustos 1948 arasında izlediği politikanın 3 ana unsurunu incelemek gerekmektedir.

İlk olarak, ABD yönetimi başarılı bir toprak reformu gerçekleştirmiştir. Topraklar toprağı işleyenlere devredilmiş ve 1940’lı yılların sonralarında köylülerin sadece % 7’si topraksız kalmışlardır. 1930’larda toprakların 2/3’ünün nüfusun sadece % 3’üne ait olduğu düşünülürse, toprak reformunun büyük bir başarı olduğu söylenebilir. Toprak reformunun uzun vadede önemli etkileri olmuştur. Öncelikle, gelir dağılımını büyük ölçüde düzeltmiştir. Böylece, nüfusun büyük bölümünün yaşadığı kırsal kesimde

24 JONES, L. P. And SAKONG, I.; Government, Business And Entrepreneurship In Economic Development: The Case Of Korea, Harvart University Press, 1980, s: 59; YILDIZ, A. Y.; a.g.e., s: 87-88.

istikrar sağlanarak, güçlü bir devlet mekanizmasının kurulmasının önündeki engellerden biri aşılmıştır. Aynı zamanda, o sıralarda devlet otoritesine potansiyel olarak meydan okuyabilecek tek güç odağı olan toprak ağalarının saltanatına da son verilmiştir.25

İkincisi, ABD Hükümeti Kore savaşında savaşmak ve sonrasında Kuzey Kore’lileri caydırmak için Güney Kore ordusunu çok disiplinli ve Güney Kore Hükümeti’nden bağımsız bir kurum olarak kurmuştur. Bu ordu modern silahlarla donatılmış ve subayları çok iyi eğitilmişlerdir. Kore savaşından sonra, sayıları 600 bin kişiyi bulan Güney Kore silahlı kuvvetleri, Sovyetler Birliği dışında en büyük dördüncü orduydu. Bu büyük iyi eğitilmiş ve yönetici elitten bağımsız kuvvet, 1961’den sonra Güney Kore’de güçlü bir devletin kurulmasında ana rolü oynamıştır.26

Üçüncü olarak, ABD Yönetimi Kore Demokratik Partisi (KDP) ile çalışma yoluna gitmiştir. Bu parti “toprak ağalığını, sanayide özel mülkiyeti, Japonlar ile işbirliği yapan Güney Kore’lilerin ceza görmemelerini ve Japon işgali sayesinde güçlenen Güney Kore’lilerin devlette etkin görev almalarını” savunduğu için o dönemde hiç de popüler bir parti değildir.27

KDP daha sonra gücünü kaybetti ise de, Japon sömürgeciliği sırasında modern sanayi ile tanışan girişimciler ile bürokratik ve merkezi hükümet yapısının temelini oluşturan yönetici eliti korumuştur.28