• Sonuç bulunamadı

Türkiye‘de Eko Turizm, Kapsamında Yapılan ÇalıĢmalar ve Eko Turizm

Ülkemiz, eko turizm alanları bakımından çeĢitli doğal destinasyonlara ve kültürlere ev sahipliği yapmaktadır (Kandır, 2017: 7). Bunun yanında ülkemizde dört mevsimin yaĢandığı, üç tarafının denizlerle çevrili olması ve farklı kültür ve

inançlara sahip insanların yıllarca bir arada yaĢadığı ülkemiz eko turizm açısından oldukça elveriĢli bir destinasyona sahiptir (Morgül, 2014: 29). Ülkemiz eko turizm alanın da bu kadar yüksek potansiyele sahip olması ile birlikte yapılan yatırımların bilinçli bir Ģekilde yapılması sonucu ekonomi ve sürdürebilirlik açısından en elveriĢli kalkınma yolu olarak ön görülebilir (KardeĢ, 2018: 14). Dünyada turizm anlayıĢı deniz, kum, güneĢ üçlü anlayıĢından uzaklaĢarak, doğa ile iç içe sakinlik içerisinde doğal güzelliğin bozulmadığı destinasyonlar ile ön plana çıkmaktadır (Morgül, 2014: 29). Eko turizm derneği ülkemizde 2002 yılında Ġstanbul‘da eko turizmi geliĢtirmek amacı ile kurulmuĢtur.

Ülkemizde eko turizm aktiviteleri ―Korunan alanlarda‖ da geliĢimini belli etmektedir. Korunan alanlar biyolojik çeĢitlilik, insan hayatının feraha kavuĢması, ekosistem devamlılığı yönünde öneme sahiptir (Sezen, 2017: 165). Ülkemizde korunan alanlar dağlar, deniz kıyıları, deltalar, yaylalar, ormanlar, denizler, göller, bozkırlar, kanyonlar, akarsular, derin vadiler ve bunların yanında birde buzullara kadar çeĢitli doğal ekosistem ve oluĢumları kapsamaktadır. Ülkemizde korunan alanlar, kendi alanlarında bağlı oldukları Bakanlıkların mevzuatları içerisinde belirlenmiĢ olup, 2017 yılı toplam korunan alan sayısı 3944 olarak belirlenmiĢtir Ülkemiz de Orman ve Su iĢleri Bakanlığı ve Çevre ve ġehircilik Bakanlığınca koruma alanları yönetilmektedir. Orman ve Su ĠĢleri Bakanlığınca korunan alanlar milli parklar, tabiat parkları, doğal, kültürel ve tabiat anıtları, yaban hayatı canlı tutma alanları, kent ormanlar, sulak alanlar, muhafaza ormanları, ulusal öneme haiz sulak alanlar, gen koruma ormanları, tohum bahçeleri ve tohum mesçeresi olarak koruma alanları içerisindedir. Çevre ve ġehircilik Bakanlığınca korunan alanlar ise, doğal sit alanları ve özel çevre koruma bölgeleridir (KardeĢ, 2018: 15).

Eko turizm faaliyet alanları bağlamında, genellikle doğa ile iç içe olan tesisler, bazen kültürel cazibe merkezleriyle korunan bölgeler veya bölgelerdir. Kırsal alanlar, dağlar, tropik ormanlar, sulak alanlar, göller ve nehirler, milli parklar, kara, su, hava, Ģehir merkezlerinin dıĢındaki temiz, gürültülü olmayan kirlilik alanları, bazen küçük yerleĢim yerleri eko turizm faaliyet alanlarını oluĢturur (https://eko-turizm.com/, EriĢim: 18.08.2018). Ülkemiz, tarihi ve sosyal açılardan olduğu gibi biyolojik çeĢitlilik açısından da bir köprü ve kavĢak noktası olarak yeryüzündeki 37 ayrı bitki

coğrafyası bölgesinden üçünün (Avrupa–Sibirya, Akdeniz ve Ġran–Turan) kesiĢtiği coğrafya olması nedeniyle zengin bir biyolojik çeĢitliliğe sahiptir. Ayrıca, dünyada acil korunmaya ihtiyaç duyulan biyolojik çeĢitlilik açısından zengin 34 sıcak noktadan üçü de (Kafkasya, Akdeniz, Ġran-Anadolu) ülkemiz de bulunuyor. Bu özelliği ile ülkemiz, Çin ve Güney Afrika sınırları içerisinde üç sıcak noktaya sahip üç ülkeden biri ve endemik türleri ile kendi neslinde biyolojik çeĢitlilik açısından en önemli ülkelerden biridir. Ülkemizin ev sahipliği yaptığı biyolojik çeĢitlilik değerleri farklı koruma alanı statüleri ve farklı kanunlarla korunmaktadır. Bu koruma statülerinin bir kısmı ulusal mevzuata uygun olarak belirlenmiĢtir ve bir kısmı uluslararası sözleĢmelere dayanmaktadır. Ülkemizin karasal koruna alanı büyüklüğü 5 milyon 647 bin 568 hektar olarak belirlenmiĢtir. Bu alanın ülke yüzölçümüne oranı % 7,24' tür. Bu durumda Türkiye‘nin karasal alanlarının % 7,24 'ünün resmi koruma altında olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizin korunan alanları deniz ve kıyılardan; Ağrı Dağı‘na; deltalardan, Karadeniz ormanlarına ve yaylalarına; bozkırlardan, göl ve akarsu sistemlerine; derin vadiler ve kanyonlardan buzullara kadar çeĢitli doğal ekosistemleri barındırır. Korunan alanlar, endemik, dar yayılma tehlikesi altındaki türlere sahip birçok bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca jeolojik, jeomorfolojik, peyzaj, tarihi, arkeolojik ve kültürel değerlerin yanı sıra ekolojik özellikler ve doğal güzellikleri içermektedir (https://eko-turizm.com/, EriĢim: 18.08.2018).

Ülkemizin yedi bölgesinde de eko turizm alanları açısından doğal yapıları bozulmamıĢ ve bunun yanında geliĢtirildiği zaman önemli eko turizm merkezleri haline gelebilecek alanları gözlemlemek mümkündür.

Ülkemizin bölgelerine baktığımız da Karadeniz Bölgesinin, dağları, manzaraları, doğal güzellikleri doğrultusunda 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan ―Türkiye Turizm Stratejisi 2023‖ de Karadeniz Bölgesinde yer alan Bolu, Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Sinop, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize ve Artvin illerini kapsayan bölge biyolojik çeĢitlilik açısından ve eko turizm potansiyeli açısından Türkiye turizm stratejisinde öncelikle eko turizmin geliĢtirileceği bölgeler olarak tanımlanmıĢtır. Doğu Karadeniz Bölgesinin, Trabzon ilinde Uzun göl havzası ve Altındere vadisi, Rize‘de Fırtına vadisi, eko turizmin en

gözde alanlarını teĢkil etmektedir. Turizm Bakanlığı tarafından 1990 yılında baĢlatılan ―Yayla Turizmi Projesi‖ kapsamında, Türkiye‘ de 26 yayla ve Doğu Karadeniz Bölgesinde ise 20 yayla ile turizm merkezi ilan edilmiĢtir. Yayla turizminin geliĢimi üzerine yapılan çalıĢmalar, bu turizm türü ile entegre olabilecek termal (kaplıca) turizmi, kıĢ turizmi, doğa yürüyüĢü (trekking), akarsu sporları (rafting), sportif balıkçılık turizmi, av turizmi, kültür turizmi, iklim tedavisi (klimatizm), dağ turizmi (alpinizm), bitki ve yaban hayatı gözlemi gibi bir çok turizm çeĢidini ortaya çıkarmıĢtır (https://mehmeterdalodabas.wordpress.com, EriĢim: 19.08.2018). Akdeniz bölgesine baktığımızda öncelikle Antalya, Isparta, Burdur önemli eko turizm alanlarıdır. Yörenin tabiatı, flora faunası, iklimi eko turizm yönünden oldukça zengindir (KardeĢ, 2018: 16). Trakya‘da ise mağaralar, çok az var olan ormanlardan biri olan su basar orman, yörenin geleneklerine uygun festivaller, anıt ağaçlar ve el sanatları bu bölgenin eko turizme uygun bir yapısının olduğu gösterir (Morgül, 2014: 29). Marmara bölgesine baktığımız da Türkiye‘deki en büyük ikinci su basar ormanı, bitki çeĢitleri ve zengin kuĢ çeĢitleri, termal turizm merkezleri, tarihi evler, maden deresi, canlı ağaç müzesi, darıca kuĢ cenneti, Kar tepe, Güzel dere Ģelalesi, Efteni gölü gibi alanlar Marmara bölgesinin eko turizm açısından uygun olduğuna örneklerdir (Zengin ve Akay, 2012: 118). Bunların dıĢında eko turizme ek olarak Kaz Dağları, Uludağ, Küre Dağları, Kozak Yaylası, Cehennem Dere Vadisi, Toros Dağları, Göreme Milli Parkı, Nemrut Dağı, Yedi Göller Milli Parkı, Manyas Gölü, Uzun Göl Havzası, Altındere Vadisi, Fırtına Vadisi, Kapadokya ve bunlar gibi daha birçok bölge eko turizm olarak gösterilebilir. Ülkemizde eko turizmin uygulanması açısından uygun ve sürdürülebilirlik açısından önemli olan eko turizm, 1956 yılında çıkan 6831 sayılı Orman Kanunu ile temelleri atılmaya baĢlanmıĢtır. Bu kanunun 25. maddesi ile nadir özellik ve güzellik arz eden sahaların Milli Park rejimine alınması sağlanmıĢ ve mesire yerleri tesis etme imkânı elde edilmiĢtir. Bunun hemen peĢinden ilk olarak kurulan ―Eko Turizm Derneği‖ 2002 yılın da eko turizm aktivasyonları hızlı bir zamanda geliĢme göstermiĢtir. 2002 yılında kurulan eko turizm derneği 2006 yılında ―Türkiye Eko Turizm ve Sürdürülebilir Turizm Derneği‖ adı altında faaliyetlerini yürütmeye baĢlamıĢtır (KardeĢ, 2018: 16).

Eko turizm günden güne daha çok ilgi görmekte ve değerlenmektedir. 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafınca hazırlanan ―2023 turizm stratejisinde‖ ise Karadeniz bölgesinde yer alan Bartın, Bolu, Sinop, Zonguldak, Kastamonu, Rize, Ordu, Giresun, Artvin, eko turizm açısından öncelikli geliĢtirilecek bölge olarak belirlenmiĢ ve eko turizmin önemi üzerinde durulmuĢtur (KardeĢ, 2018: 16).