• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KONUŞMA ÇEVİRİSİ

1.5. Sağlık Çevirmenliği

1.5.1. Türkiye’de Sağlık Çevirmenliği

Türkiye bağlamında sağlık çevirmenine duyulan ihtiyaç üç alt başlık üzerinden ele alınabilir: (i) ülkenin resmi dili Türkçe olmasına karşın ilk dili (A dili) Türkçe olmayan, kendini bu dilde yeterince veya hiç ifade edemeyen ülke vatandaşları, (ii) coğrafi konumu göz önüne alındığında, çatışma bölgelerine yakınlığından ötürü geçici veya kalıcı olarak düzensiz göç ile ülkeye gelen göçmen topluluklar ve (iii) makul bedeller karşılığında saç ekimi, diş estetiği ve sağlığı ve dahi çeşitli cerrahi müdahaleler için sağlık turizmi kapsamında değerlendirilebilecek yabancı turistler.

2008 ve 2010 yılları arasında, sözlü çevirmenlerin kendi rol ve edimlerine yönelik bakış açısını ortaya koymak suretiyle kayıt dışı (informal) sözlü çeviri faaliyetlerine dair daha derinlemesine bir anlayış geliştirmek adına Avrupa Birliği destekli bir projede (TRICC15) ortak bir çalışma yürütmek için 5 Avrupa ülkesi işbirliğine gittiler. Hollandalı ve Türk ortaklar, farklı sağlık çevirmenliği ortamlarında, kayıt dışı çevirmenlerin tutumları ve uygulamalarında ne gibi benzerlikler ve farklılıklar bulunduğunu belirlemek amacıyla her iki ülkeden eşit sayıda olmak üzere toplam 30

27

çevirmen ile görüşmede bulundular (Schouten ve diğerleri, 2012: 311). Yukarıdaki üç alt başlıktan birincisi çerçevesinde değerlendirilebilecek bu çalışmada, Türkiye’de görüşülen ve Kürtçe veya onun farklı diyalektlerinde sözlü çeviri yapan kayıt dışı çevirmenlerin büyük kısmının, 11-16 yaş aralığında çeviri ediminde bulunmaya başladığı gözlemlenmiştir (Schouten ve diğerleri, 2012: 318). Güven (2014: 116), bir toplum çevirmenliği türü olan sağlık çevirmenliğine yönelik ilk çalışmanın Ross ve Dereboy (2009) tarafından bu proje kapsamında olmak üzere gerçekleştirildiğini bildirir ve çalışmanın sonuçlarına atıfta bulunarak, dil engelinin hasta-doktor iletişimine ket vuran önemli bir etmen olarak öne çıktığından söz eder. Ross ve Dereboy (2009), çalışmalarında bir takım çözüm önerileri sunarlar:

(i) bölgede çift dilli doktorların görevlendirilmesi (ii) doktorlara dil eğitiminin verilmesi, (iii) farkındalığın artırılması, (iv) ekseriyetle Kürtçe konuşulan bölgelerde Kürtçe konuşabilen doktorların görevlendirilmesi ve doktorların Kürtçe yeterliliğinin geliştirilmesi, (v) doktorlarda, SÇA gerçekleşen iletişim ortamının doğası, gelişim süreci ve zorluklarına yönelik farkındalık oluşturmak

(Güven, 2014: 116).

Corsellis (2005: 156-157) kamu hizmet alanlarında görev alan sözlü çevirmenlerin alacağı, doktorlar ve hemşireler gibi farklı alanlardan profesyoneller ile daha uyumlu çalışmalarına imkân tanıyacak bir eğitimin, sözlü çeviri sürecine nasıl uyum sağlayabilecekleri ve ekinler-arası bir bildirişim ortamında nasıl daha etkin hizmet verebilecekleri hususunda diğer kamu hizmet personelinin eğitimi için de bir fırsat olarak kabul eder. Sözlü çevirmenlerin, farklı profesyonel ortamların devingenliğine ve sözlü çeviri ediminde bulunacakları sözlü dil ortamlarının gerekliliklerine dair bir farkındalığı da ancak bu şekilde geliştirebilecekleri de unutulmamalıdır.

Türkiye’deki kamu sağlığı kurumlarında eğitimli sağlık çevirmenlerinin istihdamına yönelik ihtiyaca ve sağlık çevirmenliği açısından, Türkiye’de içinde bulunulan durumun gerekliliklerine ve sınırlamalarına dikkat çeken Güven (2014: 117), uzaktan eğitimin bu iş için uygun bir gereç olabileceğini öne sürer. Türkiye örneğinde, daha ziyade toplum çevirmenliği başlığında az sayıda çeviribilim/mütercim-tercümanlık önlisans ve lisans programında, çoğunlukla da seçmeli olmak üzere sağlık çevirmenliği dersinin sunulduğunu ve çalışma dili çiftinden biri Türkçe iken diğerinin ağırlıklı olarak

28

Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça olduğunu ve bu dillerin, bölgedeki göçmen toplulukların (Arap, Farsi, Afgani ve benzeri) dilleri ile örtüşmediğini ve dolayısı ile de ilgili toplulukların ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu ifade eder (Güven, 2014: 119). Ayrıca uygun dil çiftinde olmak üzere yeterli sayıda sözlü çevirmen eğitimcisinin de olmadığına ve eldeki az sayıdaki eğitimcinin de uzaktan eğitim ile daha etkin olarak kullanılabileceğine işaret eder (Güven, 2014: 120).

Sağlık Hizmetlerinde Sözlü Çeviri başlıklı kitap çalışması ile Dilek Turan (2016),

Almanca konuşulan ülkeler örneğinden yola çıkarak Türkiye’de sağlık çevirmenliğinin mevcut durumunu değerlendirmiş ve sözlü çeviri hizmetlerinde istihdam edilecek profesyonel sağlık çevirmenlerinin eğitimi ile profesyonel ve gönüllü sağlık çevirmenleriyle çalışmanın avantaj/dezavantajlarını kuramsal temeller çerçevesinde ele almıştır. Sağlık hizmeti veren kurumlar kadar sözlü çevirmen yetiştiren örgün eğitim kurumlarının da mevcut sorunların neler olduğunun tespitine ve bu sorunların çözümüne yönelik bir farkındalık geliştirmeleri gerekliliğine dikkat çeken Turan, bu sorunsalın çözümüne dair iki öneride de bulunur:

[…] Birincisi, kurum ve kuruluşların istihdamlarında çevirmenliği özel bir mesleki alan olarak görmelerinin sağlanması ve çeviri hizmetlerini farklı alanlarda eğitim almış ancak dil bilen mevcut personele yaptırmak yerine, alanda eğitim almış ve tercihen toplum çevirmenliği ve kamu hizmeti çevirmenliği konularında da özel olarak eğitilmiş ya da kendini eğitmiş kişileri seçmelerinin sağlanması; ikincisi mütercim-tercümanlık konusunda eğitim verilen bölümlerin müfredatlarında bu konunun daha derin ele alınmasıdır (Turan, 2016: 229).

Üniversitelerin ilgili bölümlerinin müfredatlarının uluslararası yoğun göç hareketleri nedeniyle ihtiyaca binaen yeniden düzenlenmesi gerektiğine işaret eden Kurultay ise, şu ifadede bulunur:

Üniversitelerin Lisans ve Lisansüstü ders programları günün koşulları doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir. Jeopolitik konumu açısından tarihsel süreç içerisinde göç hareketlerinden en çok etkilenen ülke Türkiye, diğer gelişmiş ülkeler örnek alınarak toplum çevirmenliği ile ilgili eğitim ve akreditasyon standartlarının konulması ve farklı dil gruplarının devlet

29

hizmetlerine erişimi ve sosyal sistemin işleyişi düzenlenmelidir (Kurultay,

2012:84).

Düzensiz göçmen hareketlerinin devlet nezdinde etkin yönetiminin önemine dikkat çeken Kurultay (2012: 82), çeşitli Avrupa ülkelerinin ilgili alanlarda çeşitli yasal düzenlemelere gittiğine işaret eder. Düzensiz göçmen hareketleri ile mücadele T.C. İçişleri Bakanlığına bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü16 bünyesinde yer alan Düzensiz Göçle Mücadele Koordinasyon Kurulu tarafından yurtdışı ve 81 ildeki taşra teşkilatı ile birlikte yürütülmektedir. Düzensiz göçmen sorununun çözümünde toplum tercümanlığının rolüne yönelik doktora tez çalışmasını yakın zamanda tamamlayan Doğan (2017: 94), düzensiz göç hareketlerinin toplum tercümanlığı destekli iyi yönetildiği takdirde, ikna yolu ile göçmenlerin geldikleri ülkelere geri döndürülmelerinin önünün açılabileceğini ifade eder. Doğan aynı çalışmasında, çoğunluğunu Ortadoğu kökenli Suriyelilerin oluşturduğu göçmenlerin Türkiye’ye ilk geldikleri dönemde temel iletişim ihtiyaçlarını başta İngilizce olmak üzere farklı dillerde karşılamaya çalıştıklarına işaret eder ve göçmen topluluklara Türkçe’nin öğretiminin önemini vurgulamak adına şu ifadede bulunur:

Çalışmada birçok göçmen Türk dilini iletişim kurabilecek kadar bildiklerini belirtmişlerdir. Bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti “Türkçe” dil kursları açarak Düzensiz Göçmen konumundaki kimselerin Türk dilini öğrenmeleri ve gönüllü olarak dil sorunları olanlara sosyal yaşamda yardım etmeleri konusunda olanak sağlamaktadır (Doğan, 2017: 241).

Uluslararası Kızılhaç-Kızılay Dernekleri Federasyonu tarafından finanse edilen ve 2018 yılının başında ulusal teşkilatlanma manasında 18. Merkezini açan Kızılay Toplum Merkezi, göçmenlere yönelik devlet eliyle açılan geçici veya kalıcı konaklama tesislerinin dışında, kendi imkânları ile yaşamaya çalışan Suriyeli göçmenlere yönelik sosyal uyum desteği sağlayan bir kurumdur. Kurum, geçim kaynağı geliştirmenin yanı sıra sağlık çevirmenliği içerisinde ele alınabilecek gerekli psikolojik desteğin sağlanmasına yönelik de çalışmalar yapmaktadır. Kamp dışında bulunan yetişkin ve çocuk nüfusa yönelik meslek ve lisan kursları da düzenleyen kurum bünyesinde çalışan ve verilen sosyal hizmetlerde toplum çevirmeni olarak çalışan çok sayıda Suriyeli

30

göçmen de bulunmaktadır. Bu durumdaki toplum çevirmenlerinden birine (Mohamad Ayoub), Çeviri Derneğinin 2017 Elif Ertan Genç Soluk Ödülü takdim edilmiştir.

Sağlık görevlileri ve hastalar arasında geçen görüşmelerin ses kayıtları ile tercüman ve hastalar ile yapılan röportajlardan yararlanmak suretiyle gerçek ortamdan alınan bulgulara dayandırdığı Türkiye’de hastane çevirmenliğine yönelik bir yüksek lisans tez çalışmasında Şener (2017), Türkiye’de çevirmenin rolünü belirleyen etik kuralların ve standartların eksikliğinin hastane çevirmenlerinin rolüne ilişkin toplumsal açıdan bir değerlendirme yapmaktadır.