• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: KONUŞMA ÇÖZÜMLEMESİ ODAKLI ÇEVİRİ ORTAMI

2.2. Sözlü Çeviride Konuşma Çözümlemesi

2.3.3. Bitişik Çiftler

Belirli bir dizi düzeninde, bir eylemin diğer bir eylem ile ne denli bağıntılı olduğuna yönelik mekanizmaların araştırılmasına imkân veren diğer bir kavramsal gereç ise bitişik çiftlerdir. Farklı konuşmacılar tarafından ardışık olarak üretilen iki sözcenin ilki,

57

söylenmesi gereken ikinci sözcenin belirleyicisi konumundadır (Schegloff ve Sacks, 1973: 295); bundandır ki, bitişik çiftlerin ilk bölümü ile bir sonraki konuşmacının kim olacağına da, hangi eyleme girmesi gerektiğine de bir bakıma karar verilmiş olur. Coulthard (1985: 69)’a göre, bitişik çiftlerin ilk bölümü soru, selam, teklif, rica, şikâyet, davet, bilgi verme gibi eylemler içerebilir iken, ikinci bölüm için kimi zaman birden fazla eylem uygun olabilir. Örneğin, bir soru sözcesinin bitişik çiftin ilk bölümünü oluşturduğu durumda, ikinci bölümde beklenen uygun eylem cevaptır. Buna karşın, bir teklif, kabul veya ret ile karşılanabilir.

Bitişik çiftleri söz-eylem kuramı açısından edimsözlerle de tanımlayabiliriz (Doğan, 2014: 250). John Austin ve John Searle tarafından geliştirilen söz-eylem kuramına göre, “dil, sadece dünyayı tanımlamak için değil, sözcenin kendi ediminde olmak üzere bildirilen bir dizi diğer eylemleri de ifa etmek için kullanılır” (Schiffrin, 1994: 6). Örneğin, “bu kitap kirlenmiş” sözcesi bir bildirme/belirtme (assertion) eylemidir. Bununla birlikte, bir sözce birden fazla eylem gerçekleştirebilir. Bu durum aşağıdaki örnekte şu şekilde ele alınabilir:

Konuşucu: Şu parayı uzatabilir misiniz? Dinleyici: /parayı alır ve uzatır/

Konuşmacının sözcesi, dinleyicinin becerisine yönelik bir soru olarak anlaşılabileceği gibi konuşmacının parayı alıp uzatmasına yönelik bir rica olarak da anlaşılabilir. Sözcenin içinde yer aldığı durumsal bağlam (sözcenin anlaşılmasında rol oynayan dilsel ve dil-dışı unsurların tümü; sözcenin içinde yer aldığı uzam ve zaman) sözcenin edimsözünün (konuşucunun niyetinin) ayırt edilmesine imkân verecek ve dinleyiciyi uygun eylem içine sokacaktır. Doğan (2014: 250), sözedimler ile tanımladığı bitişik çiftlere şu örnekleri verir: “selam-selamla karşılanır, soru-yanıt ile, şikayet-özür ile ya da gerekçe sunma ile, suçlama-genelde inkar ile, teklif-kabul ya da ret ile, özür-takdir ile, bilgi verme-teşekkür ile, ayrılma-ayrılma ifadeleri ile karşılanır”.

Bitişik çiftler, uygun eylemin yerine getirilmesine yönelik bir bakıma kuralcı bir çerçeve sağlar (Heritage, 1984: 249). Etki-tepki etkileşiminde olduğu gibi, toplumsal etkileşimin gelenekselleşmiş ifadelerinde bazı edimsözler (illocutionary acts), bazı etkisözleri (perlocutionary act) beraberinde getirmektedir (Doğan, 2014: 212). Örneğin, bitişik çiftin ilk bölümünde birine “çok yaşa” denildiğinde “sen de gör” veya benzeri bir

58

karşılık beklenmektedir. Beklenen karşılığın gelmemesi iletişimde bir eksiklik varmış gibi hissedilir (Doğan, 2014: 250). Konuşmadaki temel yapısal birimlerden biri olan bitişik çiftler, konuşmanın açılması ve kapanması için de kullanılabilir (Coulthard, 1985: 70). Bununla birlikte, istatistiki hesaplamalara dayalı bir yapıya sahip olmayan etkileşim ortamında, eylemlerin sıralaması asla tamamıyla tahmin edilebilir değildir (Davitti, 2012: 86).

Sözlü çeviride bitişik çift kavramı, Merlini ve Favaron (2005: 271)’un üç ayrı katılımcının edimine işaret ettiği üç ses kavramına göndermede bulunacak şekilde

bitişik üçlü (adjacency trio) olarak ayrı bir dizge içerisinde ele alınabilir. Davitti (2012:

87) soru-cevap bitişik çiftinin, SÇA gerçekleşen bir etkileşimde şu şekilde temsil edilebileceğini ifade eder:

K1 soru sözcesi → SÇ çevirisi → K2 cevabı

K2 cevabı → SÇ çevirisi → K1 değerlendirmesi/bir sonraki soru sözcesi (K= Katılımcı; SÇ= Sözlü Çevirmen)

Buna karşın, SÇA gerçekleşen bir etkileşimde bitişik çiftin ilk bölümü ile ikinci bölümü arasındaki bağlantı koşulları önceden belirlenmiş bir dizi düzeni içerisinde ele alınamaz. Zira K1 tarafından söylenen ve bir soru-cevap bitişik çiftinin ilk bölümünü teşkil eden soru sözcesinin çevirisi K2’nin bağıntılı olarak cevap vermesine imkân tanımayacak şekilde çevirmen tarafından geçici olarak askıya alınabilir (Gavioli ve Baraldi, 2005: 14). Çevirmen, K1’in soru sözcesini çevirip K2’den bir tepki alma arayışına girmeyip K1’in konuşmaya devam etmesine neden olacak biçimde, baş ile onama gibi küçük tepkilerde bulunabilir. Çevirmenin bu eylemi, K2’nin etkileşim ortamına verebileceği olası katkının da bir süreliğine ertelenmesi anlamını taşır. Benzer biçimde, K1’in soru sözcesinin hemen ardından sorunun daha net anlaşılması için K1’e yönelik bir veya birkaç soru soran çevirmen, K2’yi katılımcı çerçevenin dışında bırakacak bir başka eylemde de bulunabilir.

Bir dilde veya kültürde günlük hayatta kullanılan bir sözceyi takiben diğer katılımcıdan beklenen sıradan bir karşılık, bir başka dilde veya kültürde aynı ölçüde sıradan olmayabilir. Paltridge, Fransız ve İngiliz çalışanların aynı iş ortamında karşılaştıkları

59

iletişim sorunlarını ele alan Beal (1992)’in çalışmasının bu durumu açıklamak için iyi bir örnek olabileceğine şu sözlerle işaret eder:

Fransız çalışanlar, İngiliz çalışanların “Hafta sonu nasıl geçti?” sorusuna tüm hafta sonu yaptıklarına dair etraflıca bilgi verdikleri bir cevap ile karşılık verirler. Bu durumdan bir bakıma rahatsız olan İngilizlerin farkında olmadıkları şey ise, Fransızların gerçek anlamda bir cevap istemediklerinde bu tür sorular sormadıklarıdır. Bu tür sorular Fransızların günlük konuşmalarında birbirlerine sordukları alışıldık sorulardan değildir. Dahası, bu tür sorular karşı tarafın özel hayatına müdahale olarak kabul edilmektedir (Paltridge, 2006: 118).

Çeviride bitişik çiftlerin, kültürel ve yöresel kullanımlarına dikkat edilmesinin büyük önem taşıdığını ifade eden Doğan ise, şu örneği verir:

Film çevirilerinde sık sık karşılaştığımız bitişik çiftlerden biri “I am sorry” diye başlayanıdır. Çevirmen, söylem çözümlemesi yapmadan bunu “özür dilerim” ya da “üzgünüm” şeklinde çevirmektedir; oysa, bunun çevirisi bir alttaki sözce ile uyumlu olmalı, verilmiş ve yeni bilgiye, tema ve odak bölümlerine dikkat edilerek yapılmalıdır. Kimi zaman buna dikkat edilmediğini birbirini takip etmeyen cümleler kurulduğunu görüyoruz: […]. Çevirmen, kaynak metindeki bitişik çifti bağlamıyla ve edimbilimsel değeri ile birlikte çözümlemeli ve bunu çevirirken daima çevireceği bölümün özellikle bir altı ve üstüyle birbirini takip etmeli […]. Ses tonlamaları da aynı şekilde anlama hizmet eden unsurlardır. Genelde verilmiş bilgi daha zayıf vurguyla, yeni bilgi ise, daha kuvvetli vurguyla söylenir (Doğan, 2014: 251).

Bitişik çiftler ile ilgili diğer bir kavram ise yeğlemedir (preference). Söz sırası, bitişik çift, onarma gibi temel dizisel yapılara bağlı konuşma mekanizmasının tamamlayıcı bir parçasıdır. Bitişik çiftin ilk bölümü ikinci bölüm üzerinde söz sahibi olmasına karşın, ikinci bölüm için biçilen tüm olasılıklar aynı değere sahip değildir. Örneğin, “nasıl gidiyor?” gibi bir soru sözcesi, ikinci bölümde iki farklı tepkiye zemin hazırlar: (i) “iyidir, ne olsun veya fena değil” gibi bir anlamda diziyi kapatan ve devamında ilave yorum gerektirmeyen bir cevap (ii) “çok iyi değil, kötü” gibi, devamında “hayırdır?” ve benzeri ilave sorular ile dizi de genişlemeye yol açan bir başka cevap. Bu örnekteki olumsuz yanıt yeğlenmeyen (dispreferred) sıra düzenini, olumlu yanıt ise yeğlenen

60

(preferred) sıra düzenini işaret eder. Bu iki kavram, katılımcının emel ve isteğini değil, söz sırasının dizisel özelliklerini nitelendirmek için kullanılır (Schegloff, 1988: 455). Bitişik çiftin ilk bölümüne verilen yeğlenen biçimindeki cevaplar, konuşmacılar arasındaki toplumsal dayanışmayı destekleyen olumlu eylemler olarak kabul görürler (Heritage, 1984: 267).

Konuşmaya dayalı etkileşim ortamını, söz sırası alma, soru-cevap gibi bitişik çiftler, onarım, yeğleme gibi dizi düzenine dair kavramlar ve diğer söylem özellikleri nitelendirir. Bir araya gelen katılımcılar, bulundukları ortamda belli amaçları başarmak için karşılıklı anlam müzakeresine girerler. Bu müzakere dilsel ve dil-dışı ortamda olduğu kadar, kültürel ve toplumsal düzlemde de gerçekleşir. Sözlü çevirmenin bu bildirişim ortamını daha etkin yönetebilmesi, söylem sürecinde daha etkin rol olması ile mümkün olabilir (Roy, 2000: 44).