• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de E-Devlet Uygulamaları

E. E-Devlet Uygulamaları

4. Türkiye’de E-Devlet Uygulamaları

Türkiye de e-devlet uygulamaları çerçevesinde hiç adım atılmadığı söylenemezse de atılan adımların da kamu kurumlarının bireysel inisiyatif düzeylerinde kaldığı gerçeğini de unutmamak gerekir. Ancak 15-16 Haziran 2001’de Göteborg’da yapılan Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’nde Türkiye de “E-Avrupa+” projesine imza atmış ve daha sonra Başbakanlık Koordinasyonluğunda temel hedefi bilgi toplumunun alt yapısını oluşturmak olan “E-Türkiye” çalışmalarına başlamıştır. Bu kapsamda e-devlete geçiş vizyonunu oluşturmak amacıyla bilgi ve iletişim teknolojilerinin olanaklarından yararlanarak devletin etkin, şeffaf, güvenli, hızlı ve kesintisiz hizmet sunacak kurumların sanal ortama taşınmasını sağlamak ve devlet ile vatandaş arasındaki ilişkileri elektronik ortamda yürütmek için elektronik bir devlet portalı kurmak üzere KamuNet Teknik Kurulu oluşturulmuştur. Bu kurulla başlayan çalışma sürecine her dönemde birbirine benzeşen işlerle uğraşan yeni kurullar eklenmiş ve aslında çalışmanın ana felsefesiyle çelişecek düzeyde bir koordinasyonsuzluk sergilenmiştir. Her kurumun bireysel olarak kendi iş ve işlemleri için oluşturduğu portallar ve yaptıkları çalışmalar yanında Başbakanlık tarafından konuya ilişkin bir çok genelge çıkarılmış ve tüm devlet hizmetlerinin tek bir

kapıdan sunulması amacını gerçekleştirmek üzere farklı platformlarda farklı katılımcılardan oluşan fakat birbiriyle benzeşen görevler üstlenen yeni kurullar oluşturulmuştur.Örneğin 2003/12 sayılı Başbakanlık Genelgesiyle Danışma Kurulu, 2003/48 sayılı genelge ile de İcra Kurulu oluşturulmuş, yine aynı dönemde DPT bünyesinde Bilgi Toplumu Daire Başkanlığı kurulmuştur. Tüm bu çalışmaların günümüzde ulaştığı sonuç e-devlet projesi kapsamında oluşturulan 10 Eylül 2003 tarihinden bu yana hizmet veren www.devletim.com internet sitesidir.

E-devlet çalışmalarını hayata geçirmek üzere yapılan çeşitli ve karmaşık örgütlenme çalışmaları bir tarafa bırakılacak ve Türkiye’de e-devlet bağlamında gerçekleştirilmiş ve yürütülmekte olan projelere değinilecek olursa, bunlardan en eskisinin Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi-MERNİS- olduğu söylenebilir. Bu proje sayesinde vatandaşların kimlik bilgilerinin ortak bir veri tabanında toplanması ve verilecek bir kimlik numarası ile bu bilgilere yetkili kurumların erişimi öngörülmektedir.

Örnek gösterilebilecek bir diğer uygulama da Vergi Daireleri Otomasyon Projesidir (VEDOP). Bu kapsamda vergi mükelleflerinin her birine verilen vergi numaraları yardımıyla vatandaşların vergisel işlemleri zamanında takip edilebilmektedir. Bunun yanında artık vatandaşlara internet üzerinden vergi borçlarını öğrenme imkanı sağlandığı gibi yine vatandaşlara internet üzerinden vergi beyannamelerini verebilme kolaylığı da getirilmiştir.

Sosyal güvenlik kuruluşları tarafından etkileşimli hizmet sunma olanağı henüz yoksa da on-line verilen hizmetler de e-devlet uygulamaları kapsamında değerlendirilmelidir. Örneğin Bağkur bu uygulamalar sayesinde her ay 17 milyon YTL tasarruf ettiğini belirtmektedir.

Kamu kurumları bu yönde çalışmalarına devam etmekte ve gün geçtikçe bu projelere yenisi eklenmekte ise de, belli başlı çalışmalarda koordinasyon eksikliğinin yansımaları görülmektedir.Buna en güzel örnek Mernis ve Vedop projeleri ile sosyal güvenlik kurumlarının çalışmaları arasındaki numara karmaşası olarak ortaya çıkan koordinasyonsuzluktur. Nitekim belli bir koordinasyon çerçevesinde çalışılmış olsa idi vatandaşlık numarası, vergi numarası, sosyal güvenlik numarası gibi üç ayrı numara ile vatandaşlar uğraşmak zorunda kalmayacaktı.

Bunun yanında yine e-devlet çalışmaları esnasında dikkat edilmesi gereken bir nokta da vatandaşın gözünde devletin bir bütün olduğundan hareketle kurumlar arası ağ yapısının da kurulması zorunluluğudur. Kurumlar vatandaşlara ilişkin iş ve işlemlerine esas olacak ve başka bir kurumda mevcut bilgiye güvenilir bir şekilde bürokratik yollara başvurmadan ve vatandaşı yormadan ulaşabilmeli ve işlemini gerçekleştirebilmelidir.

Henüz büyük ölçüde sadece bilgi alışverişini içerek şekilde yapılanmış olan e-devlet uygulamalarından çok azı vatandaşa internet üzerinden aktif olarak işlem yapabilme imkanı sunmaktadır. Oysa örneğin özel bankalar artık müşterilerinin sadece fiilen para yatırmaya ihtiyaç duyması ile müşteri ile yüzyüze gelmekte bunun dışında neredeyse diğer tüm bankacılık işlemlerinin internet üzerinden yapılabildiği bir seviyeye ulaşmıştır. İleriki günlerde devlet işlemleri için de bu noktaya gelinebilecek teknolojik, hukuksal, ekonomik ve sosyal düzeye erişmeyi ümit ediyoruz. Kanımızca, ilk olarak vatandaşın öncelikli ihtiyaçlarını bu yolla gidermeyi öğrenmesi, ona bu yolun açılması gerekmektedir. Bu süreçte zaten kendiliğinden vatandaşın doğrudan demokratik katılımı da gelişecek, hesap sorma yeteneği ve buna bağlı olarak denetim yetkisi ve hakkını kullanma imkanı artacaktır.

Öte yandan 21. yüzyılın bilgi çağı olduğunu gözden uzak tutmamalı ve dünyada yeni temel teknolojilerdeki yeniliklere süratle uyum sağlamalıyız. Dijital devrimin gerçekleştiği çağda “dijital devlet“in ya da başka bir ifadeyle “elektronik yönetişim“in gerçekleştirilmesinde gecikilmemesi gerekir.

S O N U Ç

İnsanlık var olduğu sürece gerek ihtiyaçlar gerek çeşitli gelişmeler gibi çağa göre değişen faktörler bağlamında kaçınılmaz olan değişimin kamu yönetimlerini ve kamu yönetimi anlayışlarını etkilememesi mümkün değildir. Bu gelişme ve değişimlerden etkilenen kamu yönetimi anlayışı da kimi zaman yönetenler bağlamında kimi zaman kamu hizmetlerinin sunumu bağlamında kimi zaman da yönetilenler bağlamında bazı gelişmeler yaşamıştır. Geçmişte mutlak otoritenin geçerli olduğu toplumlarda tebaa olarak görülen yönetilenlerin hiçbir söz hakkı olmadığı yönetim rejimleri geçerliyken, bugün artık yönetilenlerin en azından kendini yönetenleri seçme hakkının olduğu rejimler geçerlidir. Bunlardan en önemlisi demokrasidir. Demokrasi de zamanın dinamizmine karşı koyamamakta ve belli noktalarda değişime uğramak zorunda kalmaktadır. Bu noktalardan biri de yönetilenler ve onların değişen talep ve beklentileridir. Artık yönetilenler sadece seçimden seçime demokratik katılım hakkını kullanabildiği konumdan sıyrılıp, ne olup bittiğini öğrenmeyi, kendisinin devlet için değil de, devletin kendisi için var olduğu bilinciyle kamu hizmetlerinden gereği gibi faydalanmayı, bunun da ötesinde hakkında yapılan ve kendisini doğrudan etkileyen işlemlere ve hatta doğrudan ilişkili olmayan işlemlere dahi katılmayı ve bu konularda söz sahibi olmayı, devletten hesap sormayı istemektedir.

Temelde insana duyulan saygı ve insan hakları bağlamında değerlendirilebilecek bu talep ve beklentiyi karşılayan yönetim anlayışı son günlerde “yönetişim” adını almıştır. Yönetişim içeriği itibarıyla tebaa sıfatından sıyrılan vatandaşın yukarıda bahsedilen talep ve beklentilerine bugün için cevap verebilmekte, niteliği itibarıyla yarın için de cevap verebilecek görünmektedir. Zira temel alınan değer insan hakkı kapsamında yer alan tüm özgürlükler olup, bugün belki de ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında yönetime katılım hakkını talep eden vatandaş yarın sahip olduğu başka bir insan hakkına dayanarak farklı bir yönetimsel hak talep ettiğinde bunun da yönetişim kapsamında değerlendirilerek gerçekleştirilmesi mümkün olacaktır. Çünkü yönetişimde amaç temel insan hakları kapsamında sürdürülebilir bir gelişmedir.

Yönetişim anlayışı ile sağlanabilecek düzen öncelikle halkın hür iradesi ile temsilcilerini seçebilmesini ve bu şekilde onlara yönetim hakkını vermesini gerektirir. Yani yönetişimin uygulanabilmesi için temel gereklilik ülkede demokrasinin geçerli

olmasıdır. Ancak bu noktadan hareketle halk ve yöneticilerin sıkı bir iletişim ağı içinde gerçekleştirecekleri işbirliği çerçevesinde halkın kamusal karar ve işlemlere katılımı sağlanabilir. Halkın katılımının sağlandığı karar ve işlemler, halkın bu karar ve işlemleri sahiplenme ve benimseme duygusuyla destekleneceğinden uygulanma yetenekleri de daha fazla olacaktır. Böylelikle kendi içine kapalı, hantal ve sorunların kaynağından uzaktaki kamu yöneticileri kesiminin (bürokratların) sorunu çözmekten çok büyüten gerçeklerden uzak çözüm önerilerinin de önüne geçilmiş olacak ve sorunlar sorunun asıl sahibi halk tarafından çözülmüş olacaktır.

Yönetişim kapsamında halkın katılımı bir gereklilik olmakla beraber bunun birinci dereceden (ilk elden) demokrasi uygulaması şeklinde olması günümüzde içinde bulunduğumuz şartlarda zor görünmekte ise de bunun da çözüm yolları mevcuttur. Bu çözüm yollarından birisi sivil toplum örgütleri bir diğeri de gelişen teknolojinin katılımcılık lehine kullanılmasıdır.

Sivil toplum örgütleri yönetişim uygulamalarının temel taşlarından birisidir. Nitekim halkın yönetime katılımı dediğimiz noktada her bireyin birebir yönetime doğrudan katılması mümkün olamayacağından belli amaçlar çerçevesinde belli kriterlerle bir araya gelmiş bazı örgütlerin bu kişiler adına hareket etmesi ve onların beklenti ve talepleri konusunda söz sahibi olması katılım ilkesini hayata geçirmek konusunda bir çözüm yoludur. Böylelikle halk siyasi boyutta yetki devri anlamına gelmeyen bir yolla ve daha kolay söz sahibi olabileceği büyülükteki bir oluşumun içinde kendini daha kolay ifade edebilmekte, oluşumun katılımcısı birey, mensubu olduğu örgütsel oluşum sayesinde, bu oluşumun onun adına hareket etmesi yoluyla katılım hakkını dolaylı, ancak daha az dolaylı bir yolla gerçekleştirmektedir.

Sivil toplum örgütleri her ne kadar katılım hakkının gerçekleştirilmesinde önemli bir yere sahipse de Türkiye şartları ve Türkiye’deki sivil toplum örgütleri değerlendirildiğinde sivil toplum örgütlerinin bu işlevlerini yerine getirmekten oldukça uzak oldukları görülecektir. Son zamanlarda bazı yasama işlemleri için mevcut iktidarın bazı sivil toplum örgütlerinden görüş sorduğu görülmekteyse de, yönetişim ilkelerini kendi iç işleyişinde henüz uygulayamamakta olan sivil toplum örgütleri kendi tabanlarından bile kopuk bir tavır sergilemektedir. Kendi iç işleyişinde dahi üyelerinin katılımını sağlayamayan ve dışsal ilişkiler bağlamında aynı amaca hizmet ettikleri diğer

sivil toplum kuruluşlarıyla bile işbirlikçi değil de rekabet ilişkisi içinde olan bir sivil toplum örgütlerinin yönetişim anlamında kamu yönetimine sağlayacağı katkı tartışılır.

Halkın katılımının önemli bir aracı olan sivil toplum örgütlerinin bu anlamda işlevlerinin arttırılması kapsamında bazı önlemlerin alınma gerekecektir. Bunun için yasal düzenlemelerle, belli kriterler içinde, sivil toplumun yönetimsel karar ve işlemlere katılması bir zorunluluk, görev ve yetki haline getirilmelidir. Katılım konusunda sivil toplum örgütlerine inisiyatif verildiği gibi sorumluluk da yüklenmeli böylelikle vatandaşların sivil toplum örgütlerine “devlet karşıtı” niteliğindeki bakış açısının değişmesi de sağlanmalıdır. Nitekim bu bakış açısından sıyrılan vatandaşların sivil toplum örgütlerine daha fazla katılımı mümkün olacak, belli konularda uzmanlara sahip ve sorunları gerçekten bilen sivil toplum örgütleri ile yönetişim gerçek anlamda sağlanabilecektir.

Katılımın sağlanması noktasında bir başka çözüm yolu olarak önerilebilecek husus ise gelişen teknolojinin bu amaç için kullanılmasıdır. Teknolojiyi her ne kadar temel bir çözüm niteliğinde değerlendiremesek de, en azından yardımcı bir çözüm yolu olarak görmekte fayda vardır. Temel bir çözüm yolu olarak önerilemez. Çünkü ülkemizin içinde bulunduğu ve sahip olduğu ekonomik ve eğitimsel koşullar bunun önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Fakat gelişen teknolojinin yayılma hızı göz önüne alındığında kırsal kesimin olmasa bile kentsel kesimin bu teknolojiyi kullanma imkanı gün be gün artmaktadır. Bu yayılma hızından da en başta yerel yönetimler süratle faydalanmalı ve halkın yerel yönetime katılması kimi işlemler ve kararlar için sağlanmalıdır.

Yönetişimin ilkelerinden biri olarak değerlendirilen yerinden yönetim ilkesi de bir yönden katılımın sağlanmasına hizmet eden bir unsurudur. Halkın tüm ülke düzeyinde uygulanacak karar ve işlemlere katılımını sağlamak ne kadar zor ise, aksine yerel yönetimlerde, yerel halkı ilgilendiren hususlarda halkın görüşünün sorulması, karar ve işlemlere katılımının sağlanması ve sorumluluk verilmesi o kadar kolaydır. Halk kendi yaşadığı yerle ilgili kendisini ilgilendiren ve toplumsal yaşamını etkileyecek bazı karar ve işlemlere katılmaktan da memnuniyet duyacaktır.

Son dönemlerde halk ile devlet arasında güven açığını arttıran en önemli nedenlerden biri de yaşanan ve büyük ölçüde medyada yer alarak halkın devletine olan

güvenini iyice sarsan yolsuzluk olaylarıdır. Batık bankalar, devlet ihalelerinde yapılan yolsuzluklar, rüşvet olayları, devletin hizmet verdiği çeşitli alanlarda ortaya çıkan skandallar ve benzeri olaylar hep devlete karşı halkın güvenini sarsmış ve halk yolsuzluklardan bunalmış artık duyduğu yolsuzluk olaylarını kanıksamaya bile başlamıştır. Bu kanıksamada halkın vicdanındaki adalet duygusuna hitap etmeyen yargı kararlarının ve hatta yolsuzluk olaylarına karışanların yargılanamamalarının etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Bu noktada halkın kendi işini kendi görmesi bağlamında yönetimi denetim talebi söz konusu olmaktadır. Halk denetim imkanını ancak seçimden seçime memnun kalmadığı iktidarı seçmeyerek, radikal bir şekilde kullanmaktadır. Ancak son dönem siyasi tarihimizde halkın alternatifleri giderek çoğalmakta ve yeni her alternatife halk evet demektedir. Fakat neredeyse birbirinin aynı olan bir anlayış içerisinde aynı filmi tekrar izlemek zorunda kalan halkın denetim hakkını daha farklı bir şekilde kullanma talebi yönetişim kapsamında hesap verebilirlik olarak nitelendirilmektedir.

Halkın denetim hakkını kullanabilmesinin ön koşulu ise bilgi edinebilmesi, bilgiye erişebilmesidir. Bilgilenen halk memnun olmadığı gelişmelerin, kararların ve işlemlerin hesabını sorabilecektir ancak. Bu noktada önem arz eden bilgi edinme hakkı ülkemizde yasal hale gelmiş ve şu anda yürürlükte bulunan Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile gerçekleştirilmektedir.

Yönetişim bağlamında bilgi edinme hakkının bir başka boyutu saydamlık, açıklık ve şeffaf yönetim noktasında karşımıza çıkmaktadır. Yönetişimde esas olan saydam, açık ve şeffaf yönetim anlayışı için halkın bilgilenme hakkının olması önemli bir adımdır.

Halkın denetim hakkını kullanabilmesinin ön şartı bilgilenme hakkı olmakla beraber halkın bilgilendikten sonra memnuniyetsizlik duyduğu noktalarda denetim hakkını kullanmasının yolları da önem arz etmektedir. Bunlardan birisi de kamu denetçiliği kurumudur. Aslında halk ile idare arasında hakemlik rolü üstlenen bir kamu denetçisi vasıtasıyla halkın idare ile olan sorunlarına çözüm aramak görev ve yetkisine sahip olan kamu denetçisi bir açıdan halkın denetim hakkını kullanmasının da bir yoludur.

Dünyada ve ülkemizde yaşanan sosyal, ekonomik ve kültürel değişim, kamuoyunun eleştirisine açıklık ve değişim talebi, hızlı ve etkili iletişim olanakları ile sivil toplumun

gelişimi; toplumun taleplerine karşı daha duyarlı, katılımcılığa önem veren, açıklık, saydamlık, hesap verebilirlik, tarafsızlık, dürüstlük ve objektiflik ilkelerine bağlı yeni bir kamu hizmeti anlayışı içerisinde kamu görevlilerinin sayılan ilkelere uygun hizmet anlayışı da yönetişim uygulamalarının temeli olacaktır329.

Kıt kaynaklarını gelişme ve halkın taleplerine dönük olarak kullanma durumunda olan bir ülkede israf ve yolsuzluklar devam ettiği sürece sürdürülebilir bir gelişme ortamının oluşturulması mümkün olmadığı gibi, halk ile devlet arasındaki güvenin de tam olarak sağlanması son derece güçtür. Şeffaflığa, hesap verme sorumluluğuna, katılımcılığa ve kamuoyu denetimine açık olmayan bir yönetim anlayışı ve yapılanması devam ettiği sürece de bu sorunların üstesinden kalıcı bir şekilde gelinmesi düşünülemez.

Yeniden yapılanma süreci mekanik bir şekilde sadece yasaların ve kurumsal yapıların değiştirilmesi anlamına gelmemektedir. En az bunlar kadar anlayışların, düşünüş ve davranış kalıplarının değişimini de içermektedir. Daha sistematik olarak ifade edilecek olursa, temelde bir değişim süreci olan yeniden yapılanma öncelikle yönetim zihniyetinin değişmesini gerektirmektedir.

Bütün bu değişim ve dönüşüm süreçleri sonucunda hedeflenen, etkili ve katılımcı bir devlet ve kamu yönetimini yerleştirmektir. Etkili ve katılımcı bir kamu yönetimi halkımızın refahına olduğu kadar ülkemizin uluslararası alanda etkinliğine ve saygınlığına da büyük katkıda bulunacaktır.

Yeniden yapılanmada daha katılımcı, daha saydam ve insan hak ve özgürlüklerine saygılı,bir kamu yönetimi ile kamu hizmetlerinin adil, etkili ve verimli, süratli, kaliteli sunumu amaç olmalıdır330.

Yeniden yapılanma ihtiyacı ve yönetim anlayışında dönüşüm ihtiyacı, ihtiyaç olmanın ötesine geçmiş ve bir gerekliliğe dönüşmüşken ülkemizin küresel rekabet ortamı içinde hak ettiği yere gelmesi ve halkımızın refah düzeyinin yükselmesi bu değişim ve dönüşüm ile birebir ilişkilidir. Uzun yıllardır tartışılan, hayata geçirilmemiş çeşitli tasarılara konu olan yeniden yapılanmanın 21. Yüzyılda, halkı özgür, saygın ve müreffeh

329 30.11.2004 tarih ve 2004/27 sayılı Başbakanlık Genelgesi, 01.12.2004 tarih ve 25657 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

bir ülkeye layık, etkili ve katılımcı bir kamu yönetimi için yönetişim anlayışı ve yönetişim ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi, hayata geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.

KAYNAKÇA

58. Hükümet Acil Eylem Planı, http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/aep.doc

AB ile İlişkilerde Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü, Çalışma Grubu Raporu, http://www. tobb.org.tr/abm/raporlaryayinlar/AB%20ile%20iliskilerde%STKlarinrolu%cali sma%grubu%raporu.doc, (AB İle İlişkilerde Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü)

ACAR Pınar, “Cevap Verebilirlik ve İyi Yönetişim”, İyi Yönetişimin Temel Unsurları, Maliye Bakanlığı, Ankara 2003.

ACN, www.anticorruptionnet.org .

AKBEY Ferhat – SARAÇ Özgür, “Küresel Yönetişim Ekseninde Uluslar arası Sivil Toplum Örgütleri (İktidar İlişkileri Bağlamında Eleştirel Bir Yaklaşım)”, TİD, sy. 446, Mart 2005.

AKILLIOĞLU Tekin, Yönetim Önünde Savunma Hakları, Ankara 1983.

AKMAN Yahya, TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanlığı, 15.12.2002 Tarihli Basın Açıklaması, http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/dilekcekomisyonu/basin_13_ 03_ 2003.htm

AKTAN Can, http://www.canaktan.org.tr, 2002.

AKYILMAZ Bahtiyar, “İyi Yönetim ve Avrupa İyi Yönetim Yasası”, Gazi ÜHFD, c. VII, sy. 1-2, Aralık 2003.

ARI Onur, “Sivil Toplum Kuruluşları ve Etik" konulu panelde yapılan konuşma 19 Mart, ODTÜ-Kültür ve Kongre Merkezi, 2002.

Asya Pasifik Ülkeleri Yolsuzlukla Mücadele İnisiyatifi, www.oecd.org/daf/ASIAcom . Avrupa Birliği Tüzüğü, 1049/2001, (Regulation (Ec) No 1049/2001 of The European

Communities), http://ec.europa.eu/comm/secretariat_general/sgc/acc_doc/ docs/1049EN.pdf

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Toplanma Hakkı Bağlamında İçtihatlar, http://www. antenna-tr.org/book/htmlcode/bolum_2_09_a_aih_sozlesmesi_toplanma_hak ki_baglaminda.htm#_ftn2

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, T.C. Anayasası, Kanun Metinleri Dizisi 1 içinde, Ankara 2004, s. 239-270, http://www.belgenet.com/arsiv/sozlesme/aihs_01. html

AVŞAR B.Zakir, Ombudsman:Türkiye İçin Bir Model Önerisi, Hak-İş Yayınları, Ankara. BACKUS Michiel, “E-Governance and Developing Countries” Research Report No. 3,

April 2001, http://www.ftpiicd.org/files/research/reports/report3.pdf .

BALCI Asım, “E-Devlet: Kamu Yönetiminde Yeni Perspektifler, Fırsatlar ve Zorluklar”, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar içinde, (Ed. Asım BALCI vd.), Ankara 2003. (E-Devlet)

BALCI Asım, “Kamu Yönetiminde ‘Hesap Verebilirlik’ Anlayışı”, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar içinde, (Ed. Asım BALCI vd.), Ankara 2003.

BALCI Asım, “Türkiye-AB İlişkileri Perspektifinden Kamu Yönetimi Sisteminin Yeniden Yapılandırılması”, AİD, sy. 38/4, Aralık 2005. (Türkiye AB İlişkileri) Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun Genel Gerekçesi, http://www.belgenet.com/yasa/k4982-

2.html

Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmelik

BİLGİN Mehmet Hüseyin, “Yozlaşma ve Türk Siyasal Yaşamının Yeniden Yapılanması: Bir Model Önerisi”, AİD, c. 36, sy. 2, Haziran 2003.

Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi, http://www.tepav.org.tr/tur/admin/ dosyabul/upload/BM.pdf

BOZKURT Ömer, “Avrupa Birliği Süreci ve Kamu Yönetimi”, Küreselleşme ve Avrupa Birliği Sürecinde Türk Kamu Yönetimi Sempozyumu, Türk Parlamenterler Birliği, Ankara 2002.

BUNYAN Tony, Secrecy and Openness in the European Union: The Ongoing Struggle for Freedom of Information, http://www.statewatch.org/secret/freeinfo/ index.html

CICP, www.uncjin.org/CICP/cicp.html

Beyaz Kitap, Comission of European Communities, “European Governance: A White Paper”, Brussels: 2001, http://europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ/site/en/ com/2001/com2001_0428en01.pdf(White Paper)

COŞKUN Selim, “Kamu Yönetiminde Yönetişim Yaklaşımı”, Kamu Yönetiminde