• Sonuç bulunamadı

Türk Dili Hakkındaki Yanlış Düşünceler

Peyami Safa, kalemi eline aldığı günden beri Türkçenin savunuculuğunu yapmış bir aydındır. Türk dilinin Türk aydınları arasında dahi savunulmadığı zamanlarda Türkçenin arkasında olduğunu söyleyerek yapılan eleştirileri değerlendirmiş, haklı ya da haksız olanlarını ortaya koymuştur.

Memlekette Türkçeyi fakir ve aşağı gören bir kesimin olduğunu söyleyen yazar, bunların içinde aydınların da olmasını dikkat çekici bulur. Üstelik, Türkçeyi fakir ve aşağı görenler aynı zamanda Fransızca konuşma modasını da yaşatmaktadır. Türkçe hakkındaki yanlış düşünceleri ve bu düşüncelerin neden yanlış olduğunu sıralayan Peyami Safa, yazılarında Türkçenin hakkını ona teslim eder.

Öncelikle yanlış düşüncelerden birisi Türk lügatinin kelime bakımından fakir, mevcut kelimelerin de Arap ve Acem dillerinden alınma olduğudur. Peyami Safa, bu düşünceye katılmaz. Yabancı kelimeler tasfiye edildiğinde, halihazırda kullanılan Türkçe kelimelere bir de kullanılmayan öz Türkçe kelimeler eklendiğinde, lügatimizin ve kelime dağarcığımızın zenginleşeceğini ifade eder. Ayrıca bu konuda hükme

413 Peyami Safa, “Gramersiz Olmaz”, Objektif: 1, Osmanlıca Türkçe Uydurmaca, Ötüken Neşriyat,

varılırken her dilin başka dillerden kelimeler aldığının unutulmaması gerektiğini söyler.

İkinci yanlış düşünce ise Türkçenin düzgün ve sağlam bir dil olmadığıdır. Peyami Safa bu düşüncenin yanlışlığını Türkçenin özelliklerini sıralayarak ifade eder. Ona göre “Türk dili dünyanın en mazbut dilidir, grameri de en mükemmel gramerdir.

Gayri kıyasî fiilleri, harf-i tarifleri olmayan ve müstesnaları pek az olan dil, hemen yalnız Türkçe’dir. Siga’larının zenginliği ise hudutsuzdur. Birçoklarının en büyük dillerde karşılığı yoktur ve tercümeleri mümkün değildir.”414

Üçüncü bir düşünce de Türkçe nahvinin soyut ve birleşik olduğudur. Peyami Safa bu görüşe de katılmaz. Çünkü aksine Türkçenin oldukça sade bir nahvi vardır. Hatta Hint-Avrupa dillerinin karışık olan edasını almaya dahi müsaittir.

Peyami Safa’nın kanaatine göre bütün bu düşünceleri haksız çıkarmak, Türkçenin fakir bir dil olmadığını ispatlamak için iki noktaya dikkat edilmelidir. Bunlardan ilki Türkçe ek ve köklerle sözcük kurulmasıdır. İkincisi ise öz Türkçe olacak diye Türkçeye girmiş, dilimizin malı olmuş yabancı kelimelerin atılmamasıdır. Peyami Safa’ya göre “(…) yeni Türkçe söz yaratmak düşmanlığından da yabancı söz

düşmanlığından da kendimizi kurtarmalıyız.”415 Çünkü en az din softalığı kadar kötü

bir şey varsa o da “dil softalığı”dır. Bu softalık kimilerini Osmanlıcada kimilerini ise öz Türkçede hapsetmektedir.

Bütün bu düşünceler gösteriyor ki Peyami Safa, muhtelif kanaatlerinin aksine Türkçeyi zengin ve güçlü bir dil olarak görmekte ve onun savunuculuğunu yapmaktadır. Ancak bu görüş ve tavrı ile birlikte, yazar ilerleyen yıllarda farklı değerlendirmeler de ileri sürmektedir. Çünkü Türkçenin birtakım kimselerin siyasi emellerine alet olduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla 1958 yılında Milliyet’te yazdığı

414 Peyami Safa, “Dilimize İftira Edenler”, Objektif: 1, Osmanlıca Türkçe Uydurmaca, Ötüken Neşriyat,

İstanbul 2013, s. 15.

415 Peyami Safa, “Niçin Zavallı?”, Objektif: 1, Osmanlıca Türkçe Uydurmaca, Ötüken Neşriyat, İstanbul

bir yazıda dönemin Türkçesini “soysuz” olarak nitelemektedir. Ona göre “Bu soysuz

Türkçe örnekleri resmî edebiyattan, kitap, dergi ve gazetelerden koğula koğula, nihayet, hiçbir ilmî ve edebî selâhiyeti olmayan bir baş yazarın bâzı cümlelerine ve bir iki yazarın da makalelerine sığınmıştır.416 Böylelikle gazete ve dergilerde okuyucunun

anlamasını zorlaştıran bir dilin kullanılarak ana dil zevkinin örselendiğini oysa bunu yapmaya hiçbir basın organının ve yazarın hakkının olmadığını ifade etmektedir.

Yine 1958 yılında Milliyet’te yazdığı bir başka yazısında, Türkçenin bütün duygu, düşünce ve mana inceliklerini, bütün ilmî, felsefî ve teknik terimleri ifade edecek çağdaş ve uygar bir dili yakalamak için ihtiyacı olan iki yüz bine yakın kelimenin ne eski Türkçeden ne de tarama çalışmaları ile bölge dillerinden alınabileceğini, bütün bunların mümkün olmadığı gibi bu kadar fazla kelime için Türkçe kök ve eklerle karşılık bulmanın da söz konusu olmadığını, olsa bile yapılan bu yeni kelimelerin başarılı olarak hayat ve edebiyatta yer alacağının kesin olmadığını ifade etmektedir.

Ayrıca, yabancı dillerde yaşayan ve evrensel olarak kabul gören kelimelerin alınmasını ve dilde kalmasını kabul ederken öz Türkçe kök ve eklerden kelimeler yapılmasına da karşı olmamıştır. O, dilimize yerleşmiş kelimelerin Türkçelerini bulmaktaki ısrarcılığa karşı gelmektedir. Çünkü bu ısrarın dilimize vakit kaybettirdiğini düşünmektedir.

Görüldüğü üzere Peyami Safa’nın, Türkçe hakkındaki görüşleri yıllar içerisinde değişime uğramıştır. Onun şu sözleri fikirlerindeki değişimin en açık göstergesidir:

416 Peyami Safa, “Soysuz Türkçe”, Objektif: 1, Osmanlıca Türkçe Uydurmaca, Ötüken Neşriyat,

“Türkçemiz o kadar fakirdir ki, dünyanın bütün dillerinden bol bol yeni kelime alsa ve kendi kökleriyle yeni kelimeler kursa, yine bütün ihtiyaçlarını kısa zamanda güç karşılar. Her çareye başvurmak zorundayız.”417

Peyami Safa gibi dil meselelerinin çözümüne özellikle de Türkçenin gelişimine destek veren aydının bu sözleri döneminde dil konusunda yaşanan kafa karışıklığının en açık göstergesidir.

Kendi ifadesiyle “mazlum” olarak ifade ettiği Türkçeyi, bu nitelendirmeden kurtarmak için yapılacak şey Türkçe üzerinde daha fazla çalışılarak olumsuz kanaatlerin boş çıkarılması ve dilimizin siyasi emellere alet edilmemesidir.