• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: DOĞUM

2.3. Doğum Sonrası

2.3.2. Zahı (Lohusalık)

2.3.2.2. Törensel Yıkanmak

Törensel yıkanma doğum, ergenlik, evlenme ve ölüm geçiş aşamalarında arınmak için dinsel ayin gerekliliklerinin en yaygın biçimidir. Geleneksel açıdan böyle yıkanmaya vurgu, dinsel gerekliliğiyle beraber, eski bir inancı temsil etmektedir (Emirgasemi 2011: 181). Bu törensel yıkanmaya Azerbaycan’da “çille dökmek” ve Anadolu’da “kırklanma” denilir. İnançlar esasında doğumdan kırk gün sonrasına kadar lohusa anne ve bebeğin kötü güçlerin etkisi altında oldukları düşünülür. “Su, yaşam kaynağı, arınma vasıtası, yeni hayat merkezi olmak üzere üç şeyi temsil eder” (Chevalier 2005: 365). Bu kırk günde dışarıya çıkmazlar ve yalnız bırakılmayıp hep korunurlar. Nihayet lohusa ve bebek doğumdan sonraki kırkıncı günde yıkanırlar. Yapılan bu yıkanma işlemi sıradan bir yıkanma değil, bir tören niteliğindedir.

Azerbaycan’da kırk gününe kadar çocuğu kötü güçlerden koruyup, barındırmaya “ Perpisin saxlamak (tutmak)” denilir. Hamam için özel gün belirlemek, kutlama ve parti, sevinç ve

çözmeye, kızların evlenme dileğine ve kem gözlerden korunmaya yardımcı olur. Dinsel ve ulusal bayramlarda veya günlerde komşulara, dinsel yerlerde ziyarete gelenlere veya çocuklara dağıtılır. Bu geleneksel hayrat geçmişte güç iyelerini memnun etmek için yapılan dağıtımlardan kaynaklanabilir.

mutluluk, yeme, içme, dans, hediyeler sunma, hamam gününde geçiş yapan kişiye yeni elbise giydirmek genelde doğum ve evlenme ritüellerindendir. Tümününün yönetimi ve sürdürülmesi kadınlar tarafından yapılır. Bu inançlar ve uygulamalar, insan yaşamının sürekliliğini sağlayarak Azerbaycan’da kadınların geçiş dönemlerindeki önemini gösterir.

Yıkanma dünya genelinde hayatın önemli ve temel aşamalarından olup özellikle doğum, ergenlik ve ölümde arınmayı simgeler. Banyo sembolü su unsuru ve dalmak fiilinin anlamıyla ilgilidir. Suya dalma psikologlara göre rahme dönüştür. Kendi ilkin rahmine ve aslında hayat kaynağına ulaştırır (Eliade 1987: 216).

“Zahı hamamı” (yeni doğum yapan kadınının banyosu), umumiyetle gerekli ayinsel ve resmi bir tören olarak doğumun üçüncü, yedinci veya onuncu günü yapılır. Bazı bölgelerde her on günde bir kırkı çıkana kadar banyo yapılır. Anne veya bebeği her gün dahi banyo yapsalar da hepsinde de yıkanma eylemi özel bir tören olarak gerçekleşir. Kayınvalide 50-60 kişilik öğlen yemeği hazırlar. Kendi ve kadın akrabalarını “Baş yumağa” (kafa yıkamaya) davet eder. Zahının (lohusanın) kız kardeşi şerbet (su, şeker, nar tanesi veya limon suyuyla hazırlanan bir şerbet), yarı pişmiş yumurta, meyve, kız ve bebek havluları ve elbiselerini hazırlar. Ebe hamamın bir köşesinde havlu açarak yeni doğum yapmış kadının elbiselerini düzleştirir. Ayrıca yumurta sarısını kumaş üzerine dökerek zahıya tutarlar. Bu işlemi bedenden pislikler ve irinlerin çıkarılması için yaparlar. Yeni doğum yapan kadın doğumda terler. Terlediği zaman yarı pişmiş yumurta içirirler. Ter bedenini yumuşatarak dert ve belayı ondan uzak tutar. Bu arada ebe çocuğu yıkar ve giydirdikten sonra annenin kız kardeşine eve götürmesi için teslim eder. Sonra yeni doğum yapan kadın soyunur ve bedenini ovarak iyice yıkarlar. Kadına banyonun en sonunda “Nifas” gusulü ve çocuğa “Mevlid” gusulü aldırılır.

Yıkandıktan sonra şerbet içirerek iyice giydirilir ve kayınvalidenin hazırladığı eğlenceye giderlerdi. Evde anneye “kuymak” yedirip çocuğu emzirmesi için kucağına verirlerdi. Öğlen yemeğinden sonra “Ad koyma” (ad verme) töreni başlardı. Eğlence bittikten sonra zahıyı

“ayak berkitmek” için baba evine götürürlerdi (Hamselu 2012: 63-64). “Ayak berkitmek”

terimi, annenin 10-15 gün kendini toparlaması ve yeni durumuna alışması için babasının evine dönüp orada dinlenmesidir.

Van Gennep’in teorisine göre geçiş törenleri: 1- Ayrılık aşaması 2- Mekân değişimi / Geçiş 3- Uyum / Toplanma aşaması olmak üzere üç aşamada gerçekleşir; Doğum geçişinde annenin doğum zamanı yaklaştığında toplumdan ayrılıp sağlıklı doğum yapmak için hazırlanması ayrılık aşamasın yansıtır. Doğum eylemi ile kadın geçiş yapıp annelik statüsüne ve erkek de babalık statüsüne yücelirler. Yeni durum ve sorumluluklarını daha iyi öğrenip, uyum sağlayıp güclenmek için anne bir süre ( genellikle 10 günlük) kendi baba evine dönüş yapar, orada dinlenip bakılır ve bu durumda annenin uyum aşamasını sağlar. “Ayak berkitmek” döneminde de aslında kadın kendi evinden uzaklaşıp babasının evinde dinlenip toparlamakla yeni durumuna hazırlanır.

Doğumdan sonra “zahı” genellikle on gün kendi evinde ardından baba evinde dinlenir. İlk on gün kız annesi kız evinde olur bazen doğumdan öncede kızına yardım yapmak için gelir ve doğum sonuna kadar beraber olurlar. Bazı yörelerde önce baba evine gidilir. Ardından kayın validesinin evine gidip orada dinlenir, sonra kendi evine döner. Bazen baba evinde dinlenme süreci bir aya kadar devam edebilir (Kazemi 2015 ).

On sayısı tüm yolculuk ve dönüşlerin kaynağıdır (Cooper 2000: 274). Her bir yolculuk ve dönüşte bir arınma gerekir. Bebek ve anne de doğumun onuncu günü arınır ve yeni doğan kişi resmiyet kazanır. Hatta annenin kendisi halk inancına göre yeniden doğup arınmış olur. Baba evinde anne ve bebeğin on gün ikametleri törensel ikamet olarak kabul edilebilir. Annenin kendi kaynağına gidiş ve dönüşü olarak da varsayılabilir. Zira on sayısına dayalı ikameti vurgular ve yaklaşık tüm konularda aynı sayı mevcuttur (Emirgasemi 2011: 230).

Kırkıncı gün banyosu bu geçiş döneminin önemli geleneklerinden sayılır; yapısı ve detayları açısından daha özel formaliteler taşır. Kırkıncı gün hamamı veya “kırk dökmek” kırk dişi olan tarakla yapılır. Tarağı suya daldırıp sonra tarakla suyu bebeğin üzerine serperler. Tarakla çocuğa su serpmek eylemi birkaç yönden düşünülmüştür: Aniden çocuğun üzerine suyun dökülmesine mani olup çocuk korkutulmamış olur. Aynı zamanda bu tarz su serpmek yağmur yağma sembolüdür ve ardından çocuğu yağmurda olan nimetten faydalandırmak anlamına gelir. Kırk tarak dişi arınmış kırk su damlası, kırk günlük bebeği önceki hayatından yeni

hayata aktarır ve muhtemelen kırk günlük kutsallığını daha içermemektedir. Kırk dökmenin esas anlamı çocuğu yatıştırmaktır ve bu nedenle su dökerken bu ve buna benzer sözler söylenir: “Kırkını döktüm rahat yatasın”. Kırk sayının kutsallığı genel olarak kutsal ritüellerde bir aşamadan diğer aşamaya geçmeyi nitelendirir. Özel yıkama şekliyle beraber arındırmak, kutsamak ve yatıştırmak için çocuğa dua okunur. Bazı bölgelerde kırk günlük guslünde kırk tane taşı bir suya dökerek tüm vacip ve müstehab gusüllerin niyetini edip ve hemen suyla bebeğe gusül verilir. Bazen kırk tane dişi bulunan tahta tarağı suya daldırarak suyu tahta tarak üzerinden bebeğin kafasına dökerler (Emirgasemi 2011: 183).

Türk ve ayrıca Azerbaycan inanç sisteminde su unsurunun doğal hayat kaynağı olduğu düşünülür ve ışık sembolü olarak tanırlar. Diğer yandan, Cooper`in söylediğine göre su uludur. Annenin, doğum, dişiliğin temeli, dünya rahmi vb. sembolüdür ve bundan dolayı geçiş için gereklidir. Kadın ve anne zihninin yapısı tüm bu konuları kavramış, geçiş yapan kişiyi (yeni doğum yapan kadın ve çocuk) kutsamak için yıkanma töreni gibi kırk gün süre içerisinde birkaç kere tezahür etmektedir.

Zaman içinde bu törensel yıkanma veya kırklama dinsel rengi kendine alarak gusül şeklinde kadına vacib ve bebeğe müstehap olarak yapılır. Zahı doğumdan 10 gün sonra “Nifas Gusülü” yapıp, temizlenip dinsel işlerini yapabilir. Çocuğa da müstehap olarak “Molud”

gusülü verip gündelik ve normal yaşama hazırlarlar.

Çille basmak (kırk basması) sadece lohusada ve bebeğinde görülmez, gelin ve kadınlar kötü nazar ve kötü güçlerin şerrinden dolayı tehlikededirler ve her zaman dikkatli olmaları gererekir. Ne zaman kadınlara bu kötü güçler ve kötü nazarlar dokunursa çille dökmek veya kırklama eylemi çeşitli şekillerde yapılır ve kadınları tehlikede bırakmayıp sorunları çözer.

Araştırma sahasında bulunan bu kırklamaları 2.1.1.1.3.1. Çille Dökmek bölümünde okuyabilirsiniz.