• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: EVLENME

3.2. Düğün

3.2.4. Kına Gecesi

Düğünün diğer önemli geleneklerinden biri de kına yakma törenidir ki gerçekte tecerrüt ve evliliğin son safhasında gerçekleşir. Törende sevinç, dans ve eğlence en doruk noktasına ulaşır. Bu durum ertesi gece, iki gencin farklı sosyal konum ve statüye geçtikleri zaman,

36 Anadolu’da bu dansa “Halay” denilir. “Yallı” dansı birlik ve dayanışma anlamın taşır. “Yallı” kolektif bir danstır. Oyun sırasında başta olan kişi gurupta olan oyuncuları yönetir. Bu kişiye “yallıbaşı” denilir. Yallıbaşı dansın başlanışından sonuna kadar oyunun genel yapısına, katılanların düzenli hareketlerine ve tüm katılanların ayak performanslarının aynı olmasına dikkat eder ve oyunun doğru başlayıp tam zamanında bitmesin kontrol eder. Bu işte “yallıbaşı”ya ondan sonraki duran dansçı yanı “müavin” ve gurupun en sonunda duran iştirakçı

“ayakçı” yardım eder. “Yallı”yı oynarken yallıbaşı və ayakçının elinde yaylık (mendil) olması gerekir.

onların ruhi sakinlik ve ızdırabını azaltmasında rol taşır. Ayrıca kızın anne-babasından ayrılıp, başka eve taşınma üzüntüsü ve sıkıntısını müzik ve eğlence ile sabaha kadar hafifletilmesidir. Bu gecede genç ve yaşlı akrabalar ve arkadaşlar, kadın ve erkek ayrı odalarda toplanarak, hepsi gelin ve güveyin bu aşamayı daha rahat ve sevinçle geçirmesine yardımcı olurlar. Bu tören eski hayatın ölümü ve yeni hayata arınarak girmenin ilanı içindir.

Gelinin törensel yıkanmasından sonra, gelin ve damat düğüne ve birleşmeye hazırlanıp, stres ve ıztırabın atılması için, hem de bekarlığın son gecesi olarak, özellikle gelinin anne-baba evini terk etme üzüntüsünü azaltmak için, “kına gecesi” hem kız ve hem damat evinde, kadın ve erkek töreni ayrı odalarda yapılarak geçirilirdi. Kına yapmadan önce akraba veya komşuda yeni ölen birisi olursa, bir Kelle kend (küpe şeker) ve kına ile beraber evlerine gidip tören yapmak için izin alınırdı.

Geçmişte köylerde kına 3 gece 3gündüz olurdu, şimdi ise 1 gece 1 gündüz sürmektedir ve şehirlerde de bir gündüz olarak düzenlenir (Alipur Mukaddem 2009: 26).

Oğlan evinden kız evine “Honça” gelir, honçada meyve, tatlı, kuru yemiş, kına, kızın anne babasına halat (kumaş veya giysi) gönderilirdi. Kına gecesinde gelin kırmızı elbise giyip, sağ ve solunda yengeleriyle beraber ellerinde mum taşıyarak odaya girerlerdi. Sonra hazırlanan kınadan gelin ve misafirlerin hepsi ellerine koyarlardı. Kadınlar kınayı “Fındıkça” olarak adlandırılan küçük yuvarlak biçimindeki topları kendi el ve ayaklarına koyup fındıkçaları küçük bezlerle parmaklarına sararlardı. Damat evinde de aynı işlemler yapılır, bazı bölgelerde kız evi de oğlana “Honça” gönderirdi.

Kadınlar kendi kınalarında eğlence olarak komedi-erotik ve kısa oyunlar oynarlardı. Bu oyunlarda en az iki kişi rol alır, biri erkek kılığına girip, erkek kıyafetleri giyerken diğeri kadın veya genc kızın rolunü oynar. Bazı bölgelerde kadın kırmızı baş örtüsü, gömlek ve etek giyerdi. Oyunların konusu kız isteme veya kadın erkek ilişkileri, erkek veya bir oğlanın bir kızdan hoşlanması ve ona dokunması ve çapkın tipi oynamasıdır. Bağ meruf, Tebrize yakın bir köyde, ifa olunan bir oyun örneği şu şekildedir: Bir kadın erkek giysisi ve diğeri kırmızı kadın giysilerini giyip oyun oynarlardı. Birisi elçi (evlenmek isteyen erkek) rolünde, başkası

kızın annesi rolünde olurdu. Erkek kızı istemeye gelir, kızın annesi ona hep çeşitli koşullar koyup durumu ona zorlaştırırdı, en sonunda çeşitli şartlarına bir koyunu da ilave eder, erkek kabul edip, önceden hazırlanan koyunu bir an sürpriz olarak kadınların içine getirirdi. Koyunu süsleyip alnına bir tane ayna asarlardı. Söylenen sözler komik olup misafirleri güldürür ve sonunda yapılan sürprizde misafirlerde heyecan yaratırdı (Kabelnejad 2015).

Başka komedi (Nevadeye Rezi 2015) oyunlarından kadın-erkek ilişkisi hakkında olanlar vardır. Örnek olarak Tebriz’de yapılan oyunlardan biri şöyledir, bir erkek bir kadından hoşlanır ve sokakta onu takip eder, sonunda kadını yakalayıp konuşmaya başlar. Söylenen sözler gittikçe erotikleşir.

Sosyal sınıflardan oluşan toplumlar, özellikle ataerkil toplumlarda, alt kategoride (katta) olan insanlar, kendilerine uygun ve güvenli bir durum bulduğunda, egemen güçlere isyan etmeseler bile yaşadıkları durumlarla alay edip, bilmeden durumlarını eleştirirler. Aslında bu tür oyun veya gösterilerde erkeklerin sosyal ve cinsel egemenlikleri mizah ve simgesel olarak anlatılır. Bu oyunlarda erkeklerin çapkınlıkları ve kadınlara karşı yaptıkları baskılarla alay edilmesine rağmen erkeklerin egemenliği hem cinsel ve hem de sosyal olarak kadınlar tarafından kabullenmesi belirtilmektedir. Durum bakımından, doğal hiyerarşinin en yükseğinde olanlar iktidarlıdırlar. Sonra, bu hiyerarşi sorgulanırsa, bu davranış “isyan ritüeli”

olarak yorumlanır, bu tür oyunların işlevleri toplumsal gerilimleri yatıştırmak ve toplumsal baskıları boşaltmaktır, bu şekilde mevcut durum daha fazla takviye edilir (Nenola 1999: 32).

Hisroşah ilçesine bağlı olan Mehriban köyünde, kına gecesinde yapılan oyunda esas karakter falcı bir erkek olurdu. Bir kadın erkek giysi giyip şöyle söylerdi “kim isterse onun falına bakarım, falım faldı, faldanım Allah, senin adın kelbe yedullah, elini çek yüzüne de ya Ali ya Muhammed.” Sonra fal isteyen kadınlar ileri gelip, falcı onların aile ve yaşam durumlarını esas alarak fallarına bakıp doğaçlama olarak birkaç söz söyleyip eğlenirlerdi. Sonra falına baktığı kişi genç bir kız olursa ona derdi ki: “Seninle bir oğlan evlenmek istiyor”. Başka bir kadın erkek giysilerini giyip kız istemeye gelirdi, kız bahaneler bularak şöyle söylerdi “bunun yaşı çoktur, o yüzden istemiyorum”, sonra başka bir kadın erkek giysi giyip kız istemeye gelirdi, bu iş birkaç kere tekrar edilir ve nihayet kız birisiyle evlenirdi ve ona düğün

yaparlardı. Oyuna ek olarak birisi kaval çalıp “sekine dayı kızı” şarkısını okuyup, bir kadın da etek, gömlek ve tuman (bir tür pantolon) giyip, baş örtüsünden saçlarını kulağının yanından dışarıya çıkarırdı. Bu elbisenin özelliği ise, etek ve tumanın uçlarına sikke dikilirdi ve kadın oynarken o sikkeler ses verip törene heyecan katardı. Bir başka türlü oyun da, bir kadın bir elini beline dayardı ve başka eli ile iki fincanı alıp birbirine vurup sesle birlikte ritm tutup oynardı (Gasemi 2015).

Kına gecesinden önce damat kendi evli arkadaşlarından “Sağdış” ve bekâr arkadaşlarından

“solduş” seçerdi. Kına başlamadan damadın anne ve bacısı (kız kardeşi) damadın giysilerini giydirip, önünde oynarlardı. Sonra balabançi (zurna çalan) ve kaval çalan “bey geldi bey geldi” türküsünü okuyup misafirleri beyin gelmesini haberdar ederlerdi. Karadağ bölgesinde damada “bey” denilir. Erkeklerin kına töreninde aşık gelir ve çalıp okur. Damat geldikten sonra kaza bela, kötü nazar uzak olsun diye misafirler başına para koyarlar. Misafirler tarafından “beyi tarif etmek” ( tebrik deyip, iyi arzular dilemek) için aşığa bahşiş verirler:

Yiğilipdir bu meclise konaklar, Dağılmasın bele güzel yığınağlar, Al- alvanla bezeniptir tabaklar, Görüm ay bey toyun mubarek olsun!

Sağdışın, solduşun, elin var olsun!

“Bey tarifi” bittikten sonra, bazı misafirler aşığa bahşiş vererek onların dilinden beyin anne babasına göz aydınlık verilmesini ister. Aşık Karabağ şikestesiyle göz aydınlığı verir: Azızım aydın olsun

Gün doğsun, aydın olsun, Bugün ...beyin toyudu, Gözleriz aydın olsun

Sonra katılanların istediği hava ve mahnı icra edilip ve okunur. Cengi koroğlu, Karabağ şikestesi, çoban bayatısı, Mısrı, Esli-Kerem, baş sarıtel, Nebi, Şah İsmailla zengi arap vb.

kimi hikâyeleri okuyup, değişmeleri (doğaçlama) yapılır. Akşam yemeğinden önce “Toy Yana” toplanılır, tabağa tatlı koyup misafirlerin önüne tutulurdu. Misafirler tatlılardan alıp yerine maddi durumlarına göre para bırakırlardı. Sonra şekerli çay (Azerbaycan’da normal durumlarda acı ve şekersiz çay içilir) içip akşam yemeği yiyip kına törenini bitirirlerdi (Alipur Mukaddem 2009: 32).

3.2.4.1. Düğün Oyunları

Hiyeg köyünde, “Gelin alma” gününde öğleden sonra bey evinin dışarısında aşıklar saz çalar, erkekler toplanırlar. Gençler yuvarlak şekilde toplanır, bazıları kendilerini över, bazıları takla atar, bazıları da güreşmeğe başlarlardı. Bu güreşmede amaç eğlenip ortamı zevkli hale getirmektir, yani gerçek güç gösterisi değildir. Bu nedenle güreşen kişiler bir birlerin yere vurmadan güreşirler. Güreşin ritmine göre aşıklar da çeşitli muzikler çalarlar. Bu eğlence bittikten sonra gelini baba evinden almaya giderler.

Kına gecesinde kadınlar da güreşirlerdi. Biri bey kıyafeti, biri gelinlik (gelin rolünda olan kadının boyunun daha yukselmesi için başına maşrapa koyup eşarpla bağlarlardı), biri erkek kıyafeti, bir diğeri normal günlük kıyafet giymiş olan dört kadın birbiriyle güreşir ve misafirler de onları alkışlardı. Güreşme başlamadan önce birbirleri ile sözlü atışmada bulunurlardı. Örneğin, bey kıyafetini giyen kadın gelinlik giyen kadına şöyle söylerdi:

Kaynananın iğnesi kayıp olmuş .... menekşeli gelin onu bul .... menekşeli gelin kalk...

Gelinlik giyen kadın bu sözler üzerine kalkar ve gösteri başlardı (Valayi 2009:19-20).

Geçmişte düğünlerde ortamı daha şenlendirip eğlenmek için yapılan çeşitli oyun türleri vardı.

Heris iline bağlı olan Nehend köyünde de “Yüzük bulmak” oyunun oynarlardı. Bu oyun için en az 2 kişi gerekiyor. Birisi yüzüğü getirir birisi de yüzüğü bulur. Bakır bir tepsiye 12 adet ağaç parçaları (boyu 10 cm. ve kalınlığı 5 cm.) konulurdu, bu ağaç parçaları herkes kendi zevkiyle süsler ve birisinin altına yüzüğü saklardı. Sonra tepsiyi odaya götürüp yüzüğü bulmak için hazırlanan kişilerin önünde dolaştırırdı. Sonra bir kişi yüzüğü bulmak için aday

olurdu ve oyun başlardı. Ağaç parçalarını kaldırmadan evvel tahminlerini söylerdi sonra ağaç parçalarını kaldırırdı. Oyunun belli kuralları vardır. Her bir doğru yanıt ile bir puan kazanılırdı ve her bir yanlış yanıtla bir puan kayıp edilirdi. Ayrıca, söylenilen birinci tahmin doğru olursa 50-60 puan kazanılırdı. Son zamanlarda oyunda kullanılan ağaç parçalarının yerini fincan almıştır ve oyuna da “Fincan oyunu” denilirdi.

Azerbaycan’da düğünlerde erkekler arasında en yayğın olan oyun “Bey gezir” oyunudur.

Bazı bölgelerde örnek için Bahşayiş’te bu oyuna “Aşık37 38 ovma” denilir. Bu kemik dört bölümden oluşmaktadır: iki yan, bir arka ve bir yüz. Bu oyunda, aşık kemiğin iki yanı kral, yüzü hırsız ve arkası boş (boh) olmalarına karar verilmiştir. Kına gecesinde akşam yemeğinden sonra, misafirlerin arasında daha sosyal olan birisi oyunu başlar bu kişiye

“Gezir” denilir. “Gezir” büyük bir eşarbı ip gibi büküp ve dokur ona “Horme” denilir.

“Horme” çok sertdir ve kırbaç gibi kullanılır. “Gezir” oda da oturan her kişiye aşık kemiğin verir ve kişiler aşığı yere atarlar, bu işlem o kadar yapılır sonunda kemiğin kral yönü yere düşsün ve o kişi oyunun kralı olur. “Gezir” elindeki mendille kralın önünü temizler ve kralın emirlerini gerçekleştirmeğe hazırdır. Kral misafirlere Aşığın yere atmalarına emir verir, bu işlemle üç farklı durum ortaya gelir:

Aşığın kral yüzü gelir. Kişiye kral mı olmak istersin yoksa önceki kral kendi statüsünde kalsın mı diye sorulur; kendi kralığını önceki krala verirse oyun devam eder, ancak vermezse “Gezir”

yeni kralın önünü temizler ve önceki krala verdiği beş tane anahtarı (hazine, hapis vb.) geri alıp yeni krala verir. Sembolik olarak önceki kralın avucuna beş kere vurup anahtarları alır ve sonra beş kere yeni kralın avucuna vurup ona bırakır. Sonra yeni kral

hemen emreder (misafirler aşığı yere atsınlar) ve oyun devam eder.

37 Burada Aşıktan kast ettikleri, Aşık kemiği dir. İki tırnaklı hayvanların arka bacaklarının diz kemiğinde

bulunur. Onun dört yönünün çeşitli şekilleri vardır ve koyunda bulunan Aşık kemikleri ile aini zamanda “Aşık Oyunu”, “Aşık ovma” ve ... oynanılır.

Aşığın hırsız yüzü gelirse “Gezir” krala söyler: Kralım bu kişi hırsızdır, emriniz nedir? Kral söyler: Ona sor neden hırsızlık eder? Hırsız da istediği cevabı verir. Cezalandırmak için kral sorar ne iş yapmayı biliyor, hırsızın bir iş yapmayı söylemesi gerekiyor, örneğin dans etmek, şarkı söylemek, müzik çalmak, diş hekimliği, kasap vb. . Bu işlerden birisini seçip yapmazsa, kralın emrettiği kadar “Gezir” onu kırbaçlardı. Aşığın boş yönü gelirse, oyun devam ederdi.

Bu aşamayı geçirttikten sonra, kral söyler bu gece ben burda kralım yarın damat burda kraldır.

Sonra damadı giydirip hazırlarlar ve odaya getirirler, “Gezir” sembolik şekilde anahtarları damada verir ve onu odanın daimi kralı ilan eder.

Bazı yörelerde kına gecesinde bir yaşlı ve tecrubeli kadın çorap giyip, bir çorap kadın rolün ve başkası erkek rolün alıp, kadın onların adına konuşup, eğlenceli ve gülünc sözler söylerdi.