• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.1.3. Soylulaştırma Aşama Modelleri ve Soylulaştırma Dalgaları

Soylulaştırma bir sonuç olarak değil de yeni gelenlerin kentsel mekanlara yeni değerler atfederek buralarda yaşamakta olan eski sakinleri yerlerinden ettikleri bir süreç olarak değerlendirildiğinde bu sürecin birbirinden ayırt edilebilir farklı aşamalarının olabileceğini kabul etmek mümkün hale gelmektedir (Lees vd., 2008;

Shaw, 2008; Ertelt vd., 2017).

1970’lerin sonlarında Clay (1979) ve Gale (1979) gibi bazı araştırmacılar soylulaştırmanın aşamalar halinde gerçekleştiğini ileri süren modeller ortaya koymuşlar ve bu modellerle sürecin dinamiklerini açıklayabilmeyi ve gelişimini önceden tahmin edebilmeyi hedeflemişlerdir. Glass’ın klasik soylulaştırma tanımı üzerine temellendirilmiş olan bu modeller soylulaştırmayı zaman içinde birbirini

izleyen ve belli bir düzen içinde gelişen olaylar zinciri olarak açıklamaya çalışmaktadır (Lees, 2003; Lees vd., 2008; Shaw, 2008).

Soylulaştırma ilgili ilk kapsamlı çalışmaları yapan araştırmacılardan biri olan Clay 1970’lerin sonlarında ABD’nin büyük kentlerinde özel sektörün kent merkezlerinde yeniden büyük yatırımlar yapmaya başladıklarını ve bu kentlerde soylulaşan kentsel mekanların birçok konuda birbirleri ile benzer süreçler yaşadıklarını belirlemiştir. Araştırmasında soylulaştırılan bu eski mahallelerin en az yetmişbeş yıldan beri var olduğunu, buralarda yer alan ve eski dönemi yansıtan müstakil konutların işçi sınıfı tarafından işgal edilmiş ve bazı konutların da terk edilmiş olduğunu gözlemlemiştir. Clay bu gözlemleri yoluyla elde ettiği bilgiler ve Glass’ın klasik soylulaştırma tanımı üzerinden açıkladığı ve şu şekilde özetlenebilecek dört aşamalı bir soylulaştırma modeli ortaya koymuştur (Lees vd., 2008: 31-33) ;

Aşama 1: Bu ilk aşamada bazı küçük gruplar kent içinde çeşitli nedenlerle ilgi duymaya başladıkları kentsel mekanlardaki konutları ikamet etmek amacıyla satın alarak onarmaya ve iyileştirmeye başlarlar. Bu konutların yeni sahipleri geldikleri kentsel mekanların soylulaştırma bağlamında öncüleridir ve konutlarını genellikle kendi öz sermayeleri ve emekleri ile onarmakta ve yenilemektedirler. Bu yenileme ve onarma çalışmaları bölgenin sınırlı alanları, birkaç konut bloğu içinde gerçekleşmektedir. Gayrimenkullerini yenilemeleri yerel halkın, eski sakinlerin dikkatini çekmez ancak yine de bazı söylentiler çıkar. Bu kentsel mekanlara taşınan ilk gruplar çoğunlukla yenileme çalışmalarını yapabilme becerilerine ve zamanına sahip olan sanatçılardan, aykırı yaşam kültürünü ve bohem yaşam tarzını benimsemiş olan, genellikle yaratıcı işler ortaya çıkaran profesyonellerden ve mahremiyet arayan eşcinsellerden oluşmaktadır.

Aşama 2: Birinci aşamada sözü edilen gruplar mekana ilgi duymaya ve gelmeye devam ederler ancak bu kez sınırlı sayıda da olsa bölgeyi pazarlamaya çabalayan bazı emlakçılar ve gayrimenkul spekülatörleri de onlara eşlik etmektedir.

Küçük ölçekli spekülatörler bölgenin görünür yerlerinde birkaç konutu tekrardan satılmak ya da kiraya verilmek üzere satın alır, onarır ve yenilerler. Bu aşamada bölgeye gelenler, sahipleri tarafından kullanılmayan, kamunun sahip olduğu ya da

vergi borcundan dolayı haczedilmiş ve satın alınmaları kolay hale gelmiş olan gayrimenkulleri arayan kişilerdir. Boş konutlar azaldıkça eski sakinler yerlerinden olmaya başlarlar. Eğer mahallenin adı değiştirilecekse, genellikle bu aşamada değiştirilir, yeni sınırları belirlenir. Bölge medyanın ilgisini çekmeye başlar, yenileme ve onarım çalışmaları diğer bloklara yayılır.

Aşama 3. Bu aşamada medya ve gayrimenkul yatırımcıları söz konusu kentsel mekanlara ilgi göstermeye başlar ve bu mekanların tanınmasına ve gelişimine katkı sunarlar. Öncüler hala mekanı şekillendiren önemli bir grup olmayı sürdürmektedirler ancak bu aşamada inşaat firmaları ve diğer büyük yatırımcılar da artık bölgeye gelmeye başlamışlardır. Gayrimenkul fiyatları çok hızlı bir şekilde artmaktadır. Öncülerden farklı olan bu yeni gruplar işçi sınıfına ait eski sakinlere öncüler kadar toleranslı davranmazlar. Eski sakinler yerlerinden edilmeye devam ederler. Bu nedenle bu aşamada yeni gelenler ile mekanın eski sakinleri arasında anlaşmazlıklar baş gösterir. Bölgedeki konutlar için kredi bulma imkanları kolaylaşır. Ayrıca yaşanan sosyal canlanma nedeniyle karşılaşılabilecek her türlü suça karşı yeni önlemler alınır, bölge artık güvenli ve eskisinden farklı bir yaşam alanı olarak görülmeye başlanır.

Aşama 4. Bu aşamada çok daha fazla sayıda konut orta sınıfa ait kesimler tarafından aynı düşüncelerle satın alınır ve yenilemeye tabi tutulur. Artık gelenlerin mesleki profilleri de değişmektedir. İş adamlarından ve yöneticilerden oluşan gruplar bölgede ikamet etmeye başlarlar. Bölgede ticari yaşam canlanır ve farklılaşır. Daha önce spekülasyon amacıyla satın alınmış olan gayrimenkuller artık satışa sunulmaya başlanır. Artan talebi kaşılamak için civardaki mahalleler incelenir, keşfedilir. Bu aşamada fiyatlar hızla artmaya devam eder, hem konut sahibi eski sakinlerin ve hem de kiracı durumundaki eski sakinlerin yerlerinden edilmeleri hızlanır.

Clay (1979) ile aynı yıl Gale (1979) de benzer bir model öne sürerek soylulaştırmayla ilgili düşüncelerini ortaya koymuştur. Gale’in modeli ekonomik faktörlerden çok soylulaştırılan kentsel mekanlarda yaşam sürmekte olan eski sakinlerle buralara yeni gelen soylulaştırıcılar arasındaki sınıf ve statü farklılıklarına odaklanmaktadır. Gale soylulaştırıcıları, yirmili yaşlarının sonlarında ya da otuzlu yaşlarında bulunan, üniversite mezunu, çoğunlukla profesyonel bir meslek icra eden,

nadiren yönetici olarak görev yapan, aile kurmuş, çocuksuz, çift gelirli genç insanlar olarak tanımlamaktadır. Gale’in modeli nüfustaki değişimlere ve yeni gelenlerin demografik özellikleri nedeniyle eski sakinlerin yerlerinden edilmelerine vurgu yapmaktadır. Bu modele göre yeni gelenlerle birlikte kentsel mekanlarda ikamet eden hanehalklarının, yıllık gelir, yaş, eğitim ve mesleki durumlarındaki ve yaşam tarzlarındaki değişimler analiz konusu yapılır ve soylulaştırma süreci bu alanlarda yaşanan değişimler yoluyla açıklanmaya çalışılır (Lees vd., 2008).

Clay modelini büyük kentlerde yaptığı gözlemlerine, sermayenin kentsel mekanlara olan ilgisine ve kar elde etme isteğine, Gale ise modelini sosyokültürel farklılaşmalara ve demografik yapıda yaşanan değişimlere dayandırmaktadır. Aşama modelleri hangi analiz konularına öncelik verildiğine ve hangi faktörlere vurgu yapıldığına bağlı olarak soylulaştırma süreçlerinin nasıl farklı şekillerde açıklanabildiğini ortaya koymaktadır (Less vd., 2008). Örneğin Lees’e (2003) göre kentsel bir mekana yeni gelenlerin ekonomik gelir ve sermaye düzeyleri yükseldikçe soylulaştırma süreci içinde yer almaya başladıkları aşamanın düzeyi de yükselmektedir. Lees (2003) mekanın canlanmasına yol açan sanatçılar, avukatlar, doktorlar gibi soylulaştırıcıların sürecin daha da ilerleyen zamanlarında kendilerinden daha üst gelir grubuna ait kesimler ve büyük sermaye sahibi kişiler tarafından yerlerinden edilebildiklerini ileri sürmekte ve bu süreci ‘’süper soylulaştırma’’ (Lees, 2003: 2487) olarak nitelendirmektedir.

Genel olarak aşama modellerinin bazı özgün kentsel mekanlardaki özgün süreçleri tarif ettikleri, soylulaştırmayı, her yerde ve her zaman aynı şekilde gelişebilecekmiş gibi açıklamaya çalıştıkları, aşamalar arasındaki geçişleri çok kesin hatlar ile çerçeve içine aldıkları, eleştirel bir yaklaşım ortaya koyamadıkları, bu nedenlerle soylulaştırmanın gelişimini açıklamada yetersiz kaldıkları bununla birlikte soylulaştırma tartışmalarına dayanak oluşturdukları, soylulaştırmayı global ölçekte, detaylı ve kapsamlı bir şekilde açıklamayı hedefleyen yeni teorilerin oluşturulmasına katkı sağladıkları ifade edilmektedir (Shaw, 2008).

Soylulaştırma küresel çapta gösterdiği dönemsel gelişimler üzerinden soylulaştırma dalgaları anlatımı yoluyla da açıklanmaya çalışılmaktadır. Hackworth ve Smith (2001), soylulaştırma olayı kavramsallaştırıldığından bu yana üç farklı

küresel soylulaştırma dalgası yaşandığını ileri sürmektedirler. Batı Avrupa'da ve ABD’nin kuzeyinde 1960'ların ortalarında başlayan ilk soylulaştırma dalgasının düzensiz olduğu ve büyük kentlerdeki küçük mahallelerle sınırlı kaldığı belirtilmektedir. Bu ilk dalga kentlerdeki çöküşün önlenmesi amacıyla konut sahipliğini kolaylaştırmayı teşvik etmeyi hedefleyen devletlerin destekleri ile gerçekleşmiştir. Bu dönemde özel sektörün soylulaştırma süreçlerinde yer almasının çok riskli olduğu düşünülmüştür.

İlk dalgadan daha derin ve yaygın olan ikinci soylulaştırma dalgası, 1970'lerin sonlarında zayıf piyasaların yeniden canlanmalarıyla ortaya çıkmıştır. Bu dalgada soylulaştırma küresel ve ulusal ölçeklerde ekonomik ve kültürel değişim süreçleri ile bütünleşen bir görünüm sergilemiştir. Yeni kentsel mekanların oluşturulduğu bu dönemde yine düzensiz bir biçimde gelişim gösterse de soylulaştırma kalıcı olduğunu belli etmiş ve küçük kentlerde de görülmeye başlanmıştır. İkinci dalgada soylulaştırma büyük ölçüde serbest piyasa tarafından yönlendirilmiştir. Bu dalgada konut sahibi olmayan ve yerlerinden edilenler soylulaştırmaya karşı direnç göstermişlerdir. 1987'de borsanın ve daha sonra kent içi konut arazi piyasasının çökmesi ve sermayeye ulaşımın zorlaşması ikinci dalgayı sona erdirmiştir.

1990’ların sonlarında yeni yatırımlarla üçüncü dalga gelmiştir. Bu kez büyük gayrimenkul geliştiricileri yerleşim bölgelerini kalkındırmak isteyen devletlerin desteklerinden faydalanmışlardır. Üçüncü soylulaştırma dalgası daha önceki dalgalara göre daha kapsamlıdır, bu dalgada büyük yatırımcılar soylulaştırma süreçlerinde yer almıştır, bununla birlikte üçüncü dalga kısmen daha önce soylulaştırılan mahalleleri de kapsadığı ve işçi sınıfı sürekli kent merkezlerinden geri çekilmekte olduğu için soylulaştırmaya karşı direniş ikinci dalgaya göre daha az olmuştur. Ancak bu kez devlet sistematik olarak soylulaştırma süreci içinde daha belirgin bir şekilde yer almıştır (Hackworth ve Smith; 2001).