• Sonuç bulunamadı

2.2. PUTİN DÖNEMİNDE ÖZBEKİSTAN VE RUSYA İLE İLİŞKİLERİ

2.2.3. Şevket Mirziyoyev’in İktidara Gelişi ve Etkisi

Kerimov, 2 Eylül 2016’da vefat etmiş; onun vefatının ardından ilk olarak Nigmatilla Yuldaşev geçici süreliğine Özbekistan Devlet Başkanı unvanı kazanmış; ancak 8 Eylül 2016’da yine iktidar değişikliği yapılarak Yuldaşev’in yerine Şevket Mirziyoyev getirilmiştir.

Başkanlık seçimleri 4 Aralık 2016’da yapılmış; oyların %88,6’lik kısmını alan Mirziyoyev, ülkenin 2. devlet başkanı olmuştur. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Parlamento Genel Kurulu’nda yaptığı ilk resmi konuşmasında Kerimov hükümeti tarafından belirlenen güvenlik sınırları ekseninde şekillendirilen dış politikadan taviz verilmeyeceğini; tehdit unsuru oluşturabileceğinden dolayı herhangi bir askeri-siyasi ittifakta yer alınmayacağı, ülke sınırları içerisinde diğer devletlerin askeri üs kurmasına izin verilmeyeceği ve Özbek ordularının ülke sınırları dışında konuşlandırılmasına hükümetçe izin verilmeyeceğini beyan etmiştir. Bu beyanatın arka planında Rusya’nın askeri üs talebine karşı çıkılmakla birlikte Özbek askeri birliklerinin askeri tatbikat için bile olsa ülke dışında görevlendirilmeyeceği vurgulanmıştır. (Amirbek, 2016, s. 1)

Mirziyoyev’in başa geçmesinin ardından iç ve dış politikada reform süreci başlamıştır. Başlangıçta Kerimov düzenini devam ettireceğini vurgulamış olsa da kurulan

80

yeni hükümetin devamlılığını sağlamak adına iç siyasette geniş çaplı bir tasfiye hareketine girişerek Kerimov hükümetinden kendisine muhalefet edebileceğini düşündüğü isimlerden Maliye Bakanı Rüstem Azimov’u Haziran 2017’de ve Özbek Milli Güvenlik Servisi Başkanı Rüstem İnoyatov’u da Ocak 2018’de görevden almıştır. Buna ilaveten cumhurbaşkanı danışmanlarının etki alanlarını sınırlandırmak adına yetkilerin büyük bir kısmını bakanlıklara devretmiştir. Kerimov rejimini en çok eleştirilen yanı olan insan hakları ile ilgili önemli adımlar atılmış; aşırılıkçı gruplarla ilişkileri olduğu gerekçesiyle Özbek emniyeti tarafından kara listeye alınan 17 bin kişiden 16 bini çıkartılmış, bireysel af ilan edilerek siyasi mahkûmlar tahliye edilmiş ve insan haklarının incelenmesi için 2002’den bu yana ilk kez BM İnsan Hakları Komisyonu başkente davet edilmiştir. Ekonominin liberalleşmesi adına gerekli düzenlemeler belirlenmiş; ayrıca Eylül 2017’de somun değeri düşürülmüştür. (Çalışkan, 2019)

Dış politika ile ilgili temel hedefi diğer Orta Asya devletleri ile mevcut sorunları gidererek ilişkileri geliştirmek olan Mirziyoyev, ilk resmi ziyaretini Mart 2017’de Türkmenistan’a düzenlemiş, ayrıca aynı yıl içinde Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ile birçok kez diplomatik görüşmeler yaparak işbirliği ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. Bağımsızlık ilanından itibaren başta sınır problemleri olmak üzere sorunlar yaşadığı Kırgızistan ve Tacikistan ile ilişkileri iyileştirip geliştirmek adına çalışmalar başlatan Mirziyoyev hükümeti, sınırların belirlenmesi ve ülkelerarası geçişin sağlanması için diplomatik temaslarda bulunmuş; bu temaslar neticesine 6 Eylül 2017’de Kırgızistan’la sınır anlaşması imzalanmıştır. Mirziyoyev’in Mart 2018’deki Tacikistan ziyareti sonrasında iki ülke arasındaki Patar-Andarhan kapısı yeniden açılarak karşılıklı 30 gün vize muafiyeti verilmiş ve Ekim 2018’de ise sınır güvenliği için Tacikistan İç Savaşı sonrasında döşenen mayınlar temizlenmeye başlanmıştır. (Çalışkan, 2019; Kırım Haber Ajansı, 2017; Anadolu Ajansı, 2018)

81

Rusya ile diplomatik ilişkiler hususunda Mirziyoyev ile birlikte önemli adımlar atılmıştır. 12 yıl aradan sonra iki ülke arasında Ekim 2017’de Özbekistan’ın Cizzak bölgesindeki Yengikışlak kenti yakınlarında bulunan Fariş kasabası kırsalında ortak askeri tatbikat gerçekleşmiştir. İki ülke arasında gerçekleştirilen diplomatik ziyaretlerde birçok işbirliği anlaşması imzalanmış; bu anlaşmalarla birlikte Rusya, Tebinbulak Maden Ocağı ve Çırçık Tarım Makineleri Fabrikası gibi tesislerin işletilmesi; Özbekistan Dış Ekonomik Faaliyet Milli Bankası ile Gazprombank arasında yapılan yatırım projelerin finanse edilmesi gibi işlevler üstlenmiştir. Rusya, mevcut tesislerin işletmesini devralmasının yanı sıra Özbekistan’da her biri 1,2 gigawatt kapasiteye sahip iki blokta oluşan nükleer santral inşa edilmesine ilişkin anlaşmayı Eylül 2018’de Moskova’da düzenlenen hükümetler arası ekonomik işbirliği komisyon toplantısı sonrasında imzaya sunmuştur. Anlaşmanın imzalanmasıyla Rusya Devlet Nükleer Enerji Kurumu (Rosatom) ile işbirliği içerisinde yürütülecek bu projenin yeri için Navoi kenti belirlenmiş, projenin inşasına 2020’de başlanılıp 2028’e kadar faaliyete sokulması planlanmıştır. (Anadolu Ajansı, 2018;

Bloomberg, 2017; Kırgız Haber Ajansı, 2017)

2.3. 2000 SONRASI ABD-ÖZBEKİSTAN İLİŞKİSİNİN RUSYA İLE İLİŞKİLERİNE YANSIMASI

2.3.1. ABD - Özbekistan ilişkilerinde Ortak ve Ayrılma Noktaları

Soğuk Savaş sonrasında ABD’nin Orta Asya ile ilgili politikalar geliştirmesinde büyük rol oynayan Özbekistan, gerek güvenlik kaygısı gerekse bölgede hâkim güç olabilmek adına Rusya ile ilişkilerine mesafe koyduğu dönemde ABD ile ilişkilerini geliştirme yoluna gitmişlerdir. 11 Eylül saldırısı sonrasında ABD’nin terörle mücadele kapsamında askeri operasyonlar düzenlediği bölgelerin arasında Orta Asya’nın da bulunması iki ülke arasındaki ilişkileri farklı bir boyuta taşırken ABD’nin bölgedeki varlığını da kuvvetlendirmiştir.

82

Yıllar içerisinde ABD’nin Orta Asya’ya yönelik politikası değişim göstermiş;

başlangıçta çoğunlukla ekonomi-politik eksenli politikalar izlenirken 11 Eylül saldırısıyla birlikte güvenlik eksenli politikalara doğru kayma görülmüştür. Bu kayma sadece artan terör saldırısı tehlikesi neticesinde olmamış, Rusya ve Çin in Orta Asya’ya yönelik politikalarında eskisine nazaran daha aktif bir rol üstlenmeleri söz konusu eksenin değişmesinde etkili olmuştur. Orta Asya’ya dair politikaların seyrinde özellikle Rusya etkili olmuştur. Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte Rusya’nın öncelik alanları değişmiş Orta Asya’ya dair daha aktif politikalar izlenmeye başlanmıştır. Öte yandan ABD’nin Rusya’ya karşı güvenlik eksenli politikalar izlemesinin bir diğer nedeni de Mart 2001’de ortaya çıkartılan casusluk olayıdır. FBI ajanlarından Richard Hansen’in 16 yıl boyunca Rusya için casusluk yaptığının anlaşılmasıyla ülkedeki 50 Rus diplomat sınırdışı edilmesi karşısında ABD Rusya’ya yönelik dış politikasında daha temkinli olmaya çalışmıştır. (Pirinççi, 2008, s. 217)

ABD, El-Kaide ve Taliban ile mücadele kapsamında Özbekistan’da Termiz ve Hanabad, Kırgızistan’da Manas ve Tacikistan’da ise Kulyab, Kurgan - Tyube ve Hokand hava sahalarından yararlanmış; askerlerini yerleştirebilmiş; bunun karşılığında da söz konusu ülkelere ekonomik yardımlarda bulunmuş; batı eksenli işbirliği ve güvenlik örgütlenmelerinde yer almalarını sağlamıştır. (Erhan, 2004, s. 143)

Terör saldırısı sonrasında Orta Asya’da artan ABD varlığı Özbekistan tarafından bölgedeki konumunu pekiştirebilecek bir fırsat olarak görülmüştür. ABD’nin Afganistan’da gerçekleştirdiği operasyonlar sayesinde ülke güvenliğini terör tehdidine karşı güvenceye almanın yanı sıra Rusya eksenli örgütlenmelerden uzaklaşarak Batı’dan destek alabileceği ve ekonomisini geliştirebileceği bir noktaya gelmiştir. Ancak 2002’den itibaren iki ülke arasındaki ilişki çözülmeye başlamıştır. ABD’nin Özbekistan’daki insan hakları ihlalleri, sivil toplumun tehlike unsuru olarak görülmesi ve kurdukları ikili ilişkinin hükümet tarafından

83

meşruiyeti güçlendirmek amacıyla kullandığına ilişkin beyanlar ilişkilerin gerilmesine neden olmuştur. (Bıçakçı, 2008, s. 8) Orta Asya’da başlayan Renk Devrimleri ile birlikte artan güvenlik kaygısına paralel olarak sivil toplum örgütleri de dâhil olmak üzere muhalif oluşumlar kontrol altında tutulmaya ve sindirilmeye çalışılmıştır.

Özbekistan’ın uyguladığı yaptırımlardan etkilenen örgütlerden biri de 1996’da Özbekistan’da faaliyet göstermeye başlayan ABD menşeili Soros Vakfı bünyesindeki Açık Toplum Enstitüsü Yardımlaşma Vakfı olmuştur. Kerimov iktidarını itibarsızlaştırma ve hükümetin uygulamaya koyduğu reformları manipüle ederek halk nezdinde iktidara duyulan güveni zedelemeye çalıştıkları iddialarıyla Özbekistan Adalet Bakanlığı, 14 Nisan 2004’te gönderdiği bir bildirgeyle örgütün resmi olarak yeniden kayıt ettirilmeyeceğini bildirmiş; 18 Nisan 2004’te ise vakfın ülke içindeki faaliyetleri yasaklanmıştır. (Euroasianet, 2004;

Hürriyet, 20.04.2004)

Rejimin güvenliğini sağlamak adına ülke içinde faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerine karşı uygulanan baskı politikası zaman içerisinde daha da sertleşmiştir. ABD merkezli bir başka sivil toplum kuruluşu olan Freedom House Vakfı, Erk Partisi’ni desteklemekle, “International Republican Institute (IRI)” 23(Uluslararası Cumhuriyetçiler Enstitüsü) ve “National Democratic Institute(NDI)”24 (Ulusal Demokrasi Enstitüsü) gibi ABD merkezli sivil toplum kuruluşlarını da hükümetçe onaylanmayan kurumlarla iletişime geçerek anayasa ve iktidar karşıtı faaliyetlerine destek verdikleri iddiasıyla ABD yönetimini eleştirmiştir. Söz konusu vakıfların dış destek olmaksızın ülkede faaliyet

23 1983’te Washington merkezli kurulan bu örgüt, dünya genelindeki siyasi partilerin mevcut faaliyetlerini özgürlük ve demokrasiyi temel alacak şekilde düzenlemelerine destek olma, toplumu ilgilendiren sorunlara karşı hükümetlerin duyarlılığını arttırma ve halkın her kesiminin sürece dâhil olmalarını sağlamayı amaçlayan kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur. IRI ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: IRI Official Web Site , https://www.iri.org

24 Tam adı National Democratic Institute for International Affairs olan National Democratic Institute, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki demokratik kurumların etkinliğini arttırmak, şeffaf bir siyasi ortam yaratmak için hükümetleri açık ve hesabı verilebilir politikalar yürürlüğe koymaları konusunda denetlemek ve desteklemek amacıyla 1983’te New York merkezli kurulan kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşudur NDI ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz: NDI Official Web Site , https://www.ndi.org/

84

gösteremeyeceklerine kanaat getirerek sivil toplum örgütlerini kontrol altında tutmak adına 2004’te bir düzenleme yapılarak söz konusu örgütlere yapılan ödemelerin hükümet tarafından denetim altına alınmasına dair bir yasa çıkmıştır. (Sucu, 2014, s. 392)

Andican Ayaklanması, Özbekistan’ın ABD ile olan ilişkilerinde bir dönüm noktası olmuştur. Eski Sovyet cumhuriyetlerini derinden etkileyen ve iktidar değişikliğine neden olan Renk Devrimleri’nin devamı olarak görülen ve kimi araştırmacılar tarafından “Yeşil Devrim”25 olarak da adlandırılan bu ayaklanma, ABD’nin Özbekistan’daki konumunu büyük ölçüde etkilemiştir. İsyancılarla mücadelede orantısız şiddet kullanımı ve çıkan olaylarda sivillerin de hayatını kaybetmesi başta ABD olmak üzere büyük tepki toplamıştır. Ayaklanma sonrasında Özbekistan, iktidarın devamlılığını sağlamak adına ABD ve Batı’dan uzaklaşmıştır. Orta Asya’daki ABD varlığına karşı çıkan Rusya ve Çin, ABD’ye yönelik tutum değişliklerini bir fırsat olarak değerlendirmiş; ABD’nin bölgedeki etkisini azaltmak ve bölgedeki askeri üsleri ABD’nin kullanımına kapatma fikrini 2005’teki Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesine taşımıştır. Astana’da 5 Temmuz 2005’te düzenlenen zirvede üslerin kapatılması ve ABD ordusunun çekilmesi için tarih belirlenmesi yönünde çağrılar yapılmıştır.

Zirvedeki çağrının ardından Özbekistan, ABD’deki Taşkent büyükelçiliğine bir nota göndererek ülkedeki Hanabad Üssü’nün 180 gün içerisinde boşaltılmasını tebliğ etmiştir.

(Hürriyet, 06.07.2005; Hürriyet, 30.07.2005)

Hanabad üssünün 29 Temmuz 2005’te boşaltılmasının ardından Ekim 2005’te ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Orta Asya ziyareti’ne başlamış bu ziyaret kapsamında Kırgızistan, Afganistan, Kazakistan ve Tacikistan’da görüşmeler gerçekleştirirken Özbekistan’ı bu rotaya dahil etmemiştir. (Amerika'nın Sesi, 2005)

25 Yeşil Devrim söylemi için bkz: Sinan Oğan, “Özbekistan’da ‘Yeşil’ Devrim Sancıları”, http://turksam.org/ozbekistan-da-yesil-devrim-sancilari, 15 Mayıs 2005; Saynur Giray Bozkurt, “Bağımsız Devletler Topluluğu’nda Renkli Devrimler - Kırgızistan Örneği”, Akademik İncelemeler Dergisi, Sayı 1, Cilt 1, Yıl 2006, ss.131-133.

85

Özbekistan’ın Andican Ayaklanması’nı uluslararası bağımsız gözlemciler tarafından incelenmesine karşı çıkmasından dolayı AB tarafından 5 Ekim 2005’te silah ambargosu uygulanmaya başlanmış; üst düzey Özbek diplomatlara AB ülkelerine giriş vizesi vermemiştir. AB’ye kıyasla daha ılımlı bir tutum geliştirmeye çalışan ABD, 5 Temmuz 2005’teki ŞİÖ zirvesinde Orta Asya’daki üslerden çekilmesi talep edilene kadar bunu sürdürmeye çalışmış; daha sonrasında ise Özbekistan’a açtığı 55 milyon dolarlık krediyi askıya almıştır. Kredinin sonlandırılmasının ardından GUUAM’ın 22 Nisan 2006’da Moldova’daki zirvesine katılmayan Özbekistan Mayıs 2006’te ise örgütten ayrıldığını duyurmuştur. (Kodaman & Birsel, 2006, s. 433)

2.3.2. Özbekistan’ın Rusya ve ABD ile İlişkilerinde Dengeleme Çalışmaları

ABD ile ilişkilerin askıya alınmasının ardından 2002’de beri ABD ve Rusya ile olan ilişkilerini dengelemeye çalışan Özbekistan, öbür uca yani Rusya’ya yönelerek ilişkilerini geliştirmeye çalışmıştır. Bu doğrultuda Ocak 2006’da Avrasya Ekonomi Topluluğu’na üye olan Özbekistan, Aralık 2006’da ise Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne yeniden dâhil olmuştur. Rusya ile ekonomik işbirliğini geliştirmek ve refah düzeyini arttırmak için ülkedeki petrol ve doğalgaz yataklarının işletilmesi için Gazprom ile yatırım anlaşması imzalamıştır.

(Arı & Pirinççi, 2010, s. 309)

ABD ile ilişkiler 2008 ile birlikte düzelmeye başlamış; Andican Ayaklanması sonrasında batı tarafından Özbekistan’a getirilen sınırlandırmalar esnetilmeye başlamıştır. Bu değişikliğin nedeni ABD Merkez Komutanlığı’nın Ocak 2008’deki Özbekistan ziyaretinde daha öncesinden Afganistan’daki NATO operasyonları sırasında insani yardım malzemesinin nakliyesi için Almanya tarafından kullanılan Termez hava üssünü Mart 2008’de düzenlenecek Afganistan operasyonu için NATO’nun kullanımına izin vermesi batı ile Özbekistan arasındaki ilişkileri düzelten ilk adım olmuştur. Kerimov, 2-4 Nisan 2008’de NATO/ Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi’nin Bükreş’teki zirvesine katılması ilişkileri

86

büyük ölçüde etkilemiştir. Afganistan sorunu ile ilgili Kerimov; askeri olmayan gıda, insani yardım malzemesi gibi kargo ve desteklerin teslimi için geçiş koridoru oluşturulmasına ilişkin bir anlaşma imzalanmasını teklif etmiştir. Bu zirve kapsamında ayrıca Afganistan’ın yeniden yapılandırılması için 1999-2001 yılları arasında Birleşmiş Milletler ’in desteğiyle oluşturulan 6+2 grubuna (Afganistan’a komşu olan devletler; Özbekistan, Çin, İran, Pakistan, Tacikistan ve Türkmenistan ile ABD ve Rusya) NATO’nun da dâhil edilmesini içeren 6+3 önerisini sunmuştur. Kerimov, zirve kapsamında tartışılan bu öneriyi 21 Eylül 2010’da Birleşmiş Milletler (BM) Binyıl Kalkınma Hedefleri zirvesinde de yinelemiştir. (Allison, 2008, s. 8-9;

Erol, 2013, s. 1776)

Kerimov’un öne sürdüğü 6+3 teklif kapsamında yapılandırma sürecine NATO’yu da dâhil ederek Rusya ve KGAÖ arasında bağlantı kurulmasını önermiştir. Yeniden batı ile işbirliğini geliştirmek için bir fırsat olarak görülen Afganistan’ın yeniden yapılandırılması kapsamında sunulan teklifler esasen Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması amacıyla da öne sürülmüştür. Özbekistan’ın NATO güçlerinin Afganistan’da ulaşım ve nakliye için kullandıkları kuzey ülkelerinden geçen Kuzey Dağıtım Ağı’nı (Northern Distribution Network) bu amaç doğrultusunda kullanmaya çalışması Wikileaks belgelerinde de ortaya konmuştur. (Sönmez , 2013b, s. 333)

Özbekistan ile ABD arasındaki ilişkilerin gelişimini sağlayan bir diğer olay ise 26 Kasım 2011’de Pakistan topraklarında yer alan iki askeri kontrol noktasına yapılan hava saldırısında 24 Pakistan askerinin hayatını kaybetmesinin ardından ABD’nin Pakistan’daki Shami Hava Üssü’nü 15 gün içinde boşaltması istemiyle olmuştur. Üssün ABD’nin kullanımına kapatılmasının ardından Afganistan’a ulaşımın Kuzey Dağıtım Ağı üzerinden sağlanması Özbekistan’la temasları sıklaştırmış; bu temaslar neticesinde de 16 Aralık 2011’de Özbekistan’a uygulanan askeri yardım yasağı ABD Kongresi’nin belli şartları doğrultusunda kaldırılmıştır. ABD ile ilişkilerin düzelmesinin ardından Özbekistan, Rusya ile bir bağını daha

87

koparmış; Kasım 2008’de Avrasya Ekonomi Birliği’nden ayrılmasının ardından KGAÖ’nün 2011’de askeri eğitim tatbikatlarına katılmamış, Haziran 2012’de de örgütten ayrıldığını bildirmiştir. (Sönmez , 2013b, s. 335)

Afganistan’daki NATO’ya bağlı kuvvetlerin 2014’te geri çekileceğinin açıklanması ile Özbekistan, Rusya ile diplomatik görüşmeler gerçekleştirerek mevcut ilişkilerini yeniden canlandırmaya çalışmıştır. Bu görüşmeler sırasında yeni işbirliği anlaşmaları imzalanarak Rusya’nın ülkedeki varlığı garanti altına alınmak istenmiştir. Öte yandan Rusya’nın 2014’te Kırım’ı ilhak etmesi Avrupa Parlamentosu’nda olduğu gibi Özbekistan’da da kendi ülkesindeki iç karışıklıklardan da faydalanabilir endişesiyle tepkiyle karşılanmıştır.

Kerimov’un 2 Eylül 2016’da vefat etmesinin ardından yerine Şevket Mirziyoyev başa geçmiş, iktidar değişikliği ile beraber ülkede reform hareketi başlatılarak iktidarı kalıcı hale getirmeye çalışmışlardır. Dış politika açısından Mirziyoyev hükümeti, hem bağımsızlığın ilanından itibaren başta sınır sorunları olmak üzere çeşitli nedenlerden dolayı anlaşmazlıklar yaşadığı Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Türkmenistan ile ilişkilerini düzeltmiş hem de ülkedeki büyük güçler olan ABD ve Rusya ile olan ilişkilerini geliştirmiştir. Bu dönemde Batı tarafından çok eleştirilen ve dış politikadaki Rus eksenli kaymanın baş nedeni olan insan hakları da dâhil olmak üzere birçok alanda reform yapılmış; girişilen bu değişim hareketi birçok uluslararası toplantıda da dile getirilmiştir. Bu toplantılardan biri 13 Eylül 2017’de başlayan BM Genel Kurulu’nun 72. Oturumu olmuştur. Genel Kurul kapsamında konuşma yapan Mirziyoyev, devletin görevini “İnsanlar devlet için çalışmamalıdır, devletler insan için çalışmalıdır” şeklinde vurgulamış; Uluslararası Çalışma Örgütü ve İnsan Hakları Yüksek Komiserliği gibi örgütlenmelerle fikir alışverişinde bulunarak toplumsal ve ekonomik gibi alanlarda kapsamlı reformları yapılacağını temin etmiştir. (Kırım Haber Ajansı, 2017)

Ülkede yapılan kapsamlı reformlar, ABD ile ilişkilerin düzelmesini sağlamakla birlikte Andican Ayaklanması sonrasında sona erdirilen ekonomi tabanlı işbirliği ilişkilerini ve

88

yatırımların yeniden aktifleştirilmesini sağlamıştır. ABD, BM ve Dünya Bankası ile 2017’den itibaren çeşitli görüşmeler gerçekleştirilerek ülkeye yatırım maksatlı para akışının yapılmasının yanında Özbek mallarının Avrupa pazarında gümrük vergisi ödenmeksizin dolaşması için müzakerelerde bulunulmuştur. (Kırım Haber Ajansı, 2017; Kırım Haber Ajansı, 2019)

Batı’nın ülkede yeniden varlık göstermesi ve ülke ekonomisine yatırımlar yapması ile birlikte Özbekistan, Rusya ile Batı arasındaki çekişmelerin vücut bulduğu bir yer halini almıştır.

ABD’nin bölgedeki varlığının sona ermesi gerektiğini her fırsatta dile getiren Rusya, ülkedeki yatırım projelerini arttırarak uzun vadede Batı’nın etkinlik alanını sınırlamayı hedeflemiştir.

89

SONUÇ

Bu çalışmamda Özbekistan ve Rusya ülkeleri arasında ilişkilerin sürekli olacağını göstermek istedim. Tarihe derin giden bu ilişkilerin kopması imkânsız görünmektedir. Ne kadar zor olsa da Özbekistan ve Rusya ilişkileri hep devam edecektir. Zaman zaman aralarında soğuk rüzgârlar esse bile birbirlerine hep bağlı kalacaklar. Bölgesel güçlere karşı da ortak bir görüşlerine sahip olması bu iki ülkenin birbirine olan ihtiyaçlarını daha da artırmaktadır.

Dolayısıyla Rusya bölgesel güç olarak Özbekistan’ı yalnız bırakmak istemez.

Ayrıca Rusya, Orta Asya’yı güneyden gelebilecek her türlü tehdide karşı “tampon bölge” olarak gördüğü için, özellikle Afganistan’la sınırı olan Özbekistan bu görev için çok önemli bir ülkedir.

Kısacası, eski cumhurbaşkanı Kerimov döneminde Özbekistan daha kapalı bir politika sürdürmüştü. O dönemde gerek komşu ülkelerle gerekse bölgedeki lider ülkelerle soğuk ve mesafeli ilişkiler vardı. Geçmişe bakarsak Özbekistan bağımsız olduktan sonra dış politikada denge siyaseti gütmeye önem vermiştir. Bazen Moskova’ya, bazen Batıya yaklaşarak konumunu sağlamlaştırmıştır. Fakat dış politikasında hiçbir zaman diğer ülkelerle yakın ilişkiler içerisinde olmamış, mesafesini her zaman korumuştur. Bu yaklaşımı çerçevesinde bölgesel örgütlere katılmamayı, katılsa da aktif olarak rol üstlenmemeyi tercih etmiştir.

2016 yılında göreve gelen Mirziyoyev ise dış politik ilişkilere ağırlık vererek aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir dizi ülkeye ziyarette bulunmuş ve karşılıklı ticaret anlaşmalarına imza koydu. Özbekistan’ın dış politikası konusunda Mirziyoyev’in bir yıllık karnesi, Kerimov’a kıyasla çok daha iyi gözükmektedir. Mirziyoyev’in komşu Türk devletleri haricinde de yurt dışı ziyaretleri oldu.

90

Nisan 2017’de Rusya’yı ziyaret eden Miriyoyev’e eşlik eden işadamları Rus partnerleriyle 16 milyar dolarlık anlaşma imzaladı. Ardından Mayıs 2017’de Çin’e yaptığı ziyaret yaklaşık 20 milyar dolarlık 100 anlaşmanın imzalanmasına vesile oldu.

Ayrıca Çin’in Kuşak ve Yol Projesini Çin’in bölgede başat güç olma hırsından ziyade

Ayrıca Çin’in Kuşak ve Yol Projesini Çin’in bölgede başat güç olma hırsından ziyade